Uluslararası Kuruluşlar Gazze’de Neden Açlık İlan Etmiyor?
İsrail’in bir yıldır Gazze'ye girmesi gereken gıda maddelerine ve diğer insani yardımlara uyguladığı ablukalar nedeniyle bölgede insanlar açlıktan, çocuklar ise yetersiz beslenmeden hayatlarını kaybediyor. Öte yandan İsrail, aleyhine bir kanıt olacağı için, uluslararası kuruluşlar tarafından Gazze'de kıtlığın ilan edilmemesi için de elinden geleni yapıyor. BM eski Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver yazdı.
“Gazze’nin sivil halkına karşı açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılmasının trajik etkisi akut, görünür ve yaygın olarak bilinmektedir. Bu durum, yerli ve yabancı tıp uzmanları da dahil olmak üzere çok sayıda tanık ve mağdur tarafından da teyit edilmiştir. Bu açlık, halk arasında ölümlere, yetersiz beslenmeye, susuzluğa ve derin acılara neden oldu ve olmaya devam ediyor.”
Bu ifadeler, UCM Savcısı Karim Khan’ın 20 Mayıs’ta yaptığı Gazze’deki katliamla ilgili tutuklama kararına ilişkin açıklamasından.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları ikinci yılına yaklaşırken, 2,3 milyon Gazzeli hayatta kalma mücadelesi veriyor. Askeri saldırıların yol açtığı ölü ve yaralı sayısının hızla artmasının yanı sıra, insanlar açlıktan, çocuklar ise yetersiz beslenmeden hayatlarını kaybediyor. Bu kıtlığın nedeni İsrail’in gıda maddelerine ve diğer insani yardımlara uyguladığı ablukalar. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) Kıtlık İnceleme Komitesi, ateşkes olmadığı sürece daha da kötüleşecek olan bu üzücü gerçeği resmî olarak kıtlık ilan etmekte başarısız oldu.
Gazze Sağlık Bakanlığına göre Temmuz 2024 sonu itibarıyla Gazze’de ölü sayısı 40 bine ulaştı. İngiliz tıp dergisi Lancet, savaşın Gazze halkı üzerindeki dolaylı etkisi hesaplanırsa gerçek ölü sayısının 186 bini aşabileceğini tahmin ediyor. Bu rakam Gazze nüfusunun yüzde 8’ine tekabül ediyor. Lancet’in hesapladığı bu sayıya, 4 bini çocuk olmak üzere enkaz altında kalan 20 binden fazla kişi de dahil ediliyor. Ayrıca, yaklaşık 21 bin çocuk da savaşın kaos ortamında kayboldu. Ebeveynleri alıkonulan ya da isimsiz mezarlara gömülen ailelerinden ayrı düşmüş ya da kaybolmuş 17 bin çocuk da bu sayıya dahil.
Savaşın doğrudan yol açtığı kayıplara ilaveten, yetersiz beslenme, bulaşıcı hastalıklar ve tıbbi bakım eksikliği gibi çatışmanın ikincil etkileri Gazze’deki insanlık trajedisini son derece ağır hâle getirdi. Gıdanın ve suyun bir savaş silahı olarak kullanıldığı durumlarda açlık da bir savaş suçudur. Tıbbi kanıtlara, insani yardım kuruluşlarının ifadelerine ve İsrailli liderlerin doğrudan açıklamalarına dayanarak İsrail’in Gazze’deki açlığa açıkça ve kasıtlı olarak yol açtığını söyleyebiliriz.
Gazze’deki Açlığın Arka Planı
Kıtlık, açlık krizinin en şiddetli türü olarak tanımlanır; çok nadir görülür, ancak meydana geldiğinde, aşırı bir gıda kıtlığı yaşandığı ve belirli bir bölgede her gün çok sayıda çocuğun ve yetişkinin açlıktan öldüğü anlamına gelir. Kıtlık hiçbir zaman bir gecede ortaya çıkmaz; siyasi kararların yol açtığı bir süreçtir ve neredeyse her zaman insan eliyle ortaya çıkar. Ancak her kıtlığın kendine özgü bir hikayesi vardır. Gazze’deki kıtlığın kökenleri 2006 yılında İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in bir danışmanının şu açıklamasına kadar uzanıyor: “Amaç Filistinlileri diyete sokmak ama açlıktan ölmelerini sağlamak değil.”
İsrail hükûmeti, Hamas’ın 2006 seçimlerindeki galibiyetini cezalandırmak için 2007 yılında Filistinlilere bir “diyet” uyguladı. Bugünkü kriz, hayatta kalmak için hesaplanan asgari kalori ihtiyacına dayalı olarak gıdaya erişimi sınırlamaya yönelik süregelen politikaların bir sonucudur. İsrail’in Gazze’ye yönelik mevcut savaşı başladığında, halk 17 yıldır kuşatma altındaydı. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 9 Ekim 2023’te tüm insani ihtiyaçların durdurulması emrini vererek, Gazze’ye gıda, yakıt ve elektrik sağlanmadığı gibi ilaç, aşılama faaliyetleri ve güvenli suya erişimi de yok etti.
Gazze’deki sivil nüfusa yönelik bu toplu cezalandırma, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 33. Maddesi’ndeki savaş hâlindeki işgalci güçlere dair hükmün doğrudan ihlalidir. Takip eden aylarda hayatta kalmak için gerekli temel kaynaklar tükendikçe, Gazze’de insani yoksunluklar hızla kıtlık koşullarına ulaştı.
Gazze’deki Kıtlığın Neden Bir Benzeri Yok?
Gazze’deki açlık, çatışmaların neden olduğu diğer açlıklardan farklı. Çünkü Gazze’deki mevcut durum, Somali, Afganistan, Yemen ve Sudan gibi açlık ve kıtlığın yaşandığı diğer yerlerden çok daha yıkıcıdır. Bu ülkelerde nüfusun yüzde 40 ila 60’ı açlık koşullarına maruz kalırken, Gazze’deki kıtlık nüfusun yüzde 100’ünü etkiliyor. Bu da bütün bir neslin yani 5 yaşın altındaki 335 bin çocuğun, hayatta kalmayı başardıkları takdirde bodur kalma, büyüme ya da zayıflama riski altında olduğu anlamına geliyor. Bu koşullar gelecek nesillerin fiziksel ve zihinsel gelişimini de olumsuz yönde etkiliyor.
Kıtlık konusunda tanınmış bir akademisyen olan Alex De Waal, “Gazze’de hayatta kalmak için vazgeçilmez olan nesnelerin yok edilme hızı ve ölçeği, son 75 yılda insan eliyle yaratılan diğer tüm kıtlık vakalarını geride bırakıyor.” diyor ve ekliyor: “Gazze vakasında farklı olan şey, bu yıkımın hızı ve kapsamıdır. Bu ölçekte bir nüfusun birkaç ay içinde akut stresten bu denli acil duruma düştüğünü daha önce görmemiştik.”
Dahası Gazze; üst düzey İsrailli hükûmet yetkililerinin bir yandan kitlesel açlığa yol açmayı hedefleyen taktikleri kullandıklarını kabul ederken, diğer yandan sürekli olarak Gazzelileri insanlıktan çıkarıcı, imhacı bir dil kullandığı ilk soykırım vakasıdır. Aç bırakma suçu ve cezai sorumluluk üzerine çalışan hukuk uzmanları, İsrailli üst düzey yetkililerin “niyetlerini çok açık bir şekilde kamuoyuna açıklamaları karşısında şok olmasalar da şaşırdıklarını ifade ediyorlar.
İnsanlığın Felaketi
Temel ihtiyaç maddelerinin büyük ölçüde tahrip edilmesi, geri dönüşü olmayan bir insani felakete yol açıyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Gazze’deki durumu “insani felaket değil, insanlığın felaketi” olarak nitelendirirken, uluslararası toplumun savaşı durdurmak için elinden gelen her şeyi yapma sorumluluğunu yerine getirmediğini vurguluyor.
Gazzeliler çadırlarda, kısmen yıkılmış okul binalarında ya da sokaklarda yaşıyor. İsrail’in aralıksız bombardımanı karşısında Gazze’de hiçbir yer güvenli değil. Bu yıkım, çocukların ve yaşlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen su kaynaklı bulaşıcı hastalıklar da dahil olmak üzere, yaşamı tehdit eden koşulları daha da ağırlaştırdı. Son olarak, başarılı bir aşılama kampanyası yapılmadığı takdirde Gazze’deki tüm çocuklar çocuk felci riskiyle karşı karşıya.
Bu savaş sırasında gıda sistemleri başta olmak üzere Gazze’de yaşam için gerekli olan her şey yok edildi. Örneğin, seralar ve sulama sistemleri de dâhil olmak üzere tarımsal varlıkların yüzde 80 ila 96’sı hasar gördü veya yıkıldı. Gazze’de balıkçılık sektörünün yüzde 81’i kalıcı olarak yok edildi. Atık yönetim tesisleri hasar görmüş ya da yıkılmışken, elektrik sistemi de ya tamamen kesildi ya da kısmen kesintiye uğradı. [12] BM Çevre Programı (UNEP) her gün en az 100 bin metreküp kanalizasyon ve atık suyun karaya ya da Akdeniz’e döküldüğünü tahmin ediyor. Gazze’nin doğal kaynaklarına ve çevresine kasıtlı olarak zarar verilmesi “ekokırım suçu” olarak kabul ediliyor. Sonuç olarak, nüfusun yüzde 100’ü hayatta kalmak için gıda yardımına muhtaç bırakılırken, akut yetersiz beslenme, aşırı açlık ve bulaşıcı hastalıklar hızla artarak nüfusun tamamını tehdit ediyor.
Şiddetli yetersiz beslenmenin küçük çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar ve hâlihazırda hasta olan veya hastalığa yatkınlığı olan kişiler üzerindeki derin ve uzun süreli etkileri, yetersiz beslenmeyi ölümcül hâle getirebilir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve UNICEF, küçük çocukların kısa süreli yetersiz beslenmeye bile dayanamayacağı konusunda uyarıda bulunuyor. UNICEF’in üst düzey bir danışmanı açıkça şunları söylüyor: “Eğer bir çocuk, özellikle de iki yaşın altında bir çocuk, yetersiz besleniyorsa, bilişsel olarak diğer çocuklara yetişemez. Bir çocuğun gelişimi esnasında kalori ve besin tüketimi beyin için büyük bir öneme sahiptir.”
Hâlâ devam eden bu acımasız savaş yakın gelecekte sona erse bile, Gazze’nin sağlık ve gıda sistemlerinin tahrip edilmesi, mevcut nüfusun ve gelecek nesillerin gelişiminde ciddi sorunlara yol açacaktır. Mevcut durumda oldukça vahim ve kanlı bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu ise tahribatın uzun süreli etkilerine dair net bir değerlendirme yapılmasını imkansız kılıyor.
Gazze’de Neden Kıtlık İlanı Yok?
Kıtlık, bir nüfusun yetersiz tedarik ve yetersiz gıda kalitesi nedeniyle aşırı düzeyde ani olarak ölümle sonuçlanması durumunda kullanılan teknik bir terimdir. Kıtlık istatistiklerinde en güvenilir hesaplamalar, çeşitli BM kuruluşlarının iş birliğiyle periyodik olarak yürütülen Entegre Gıda Güvencesi Aşama Sınıflandırması Sistemi (IPC) tarafından yapılıyor. IPC, gıda erişimindeki güvensizliği 5 aşamada sınıflandırır ve her aşama kendine özgü sorunlara uygun eylemi gerektirir: Aşama 1: Yok/minimal; Aşama 2: Stresli; Aşama 3: Kriz; Aşama 4: Acil Durum; ve Aşama 5: Felaket/Kıtlık.
5. Aşama olan “felaket” durumunda kıtlığın var olduğuna kanaat getirilir. Bunun için 3 ayrı şartın bir arada olması gerekir. Bu şartlar şu şekildedir: Nüfusun en az yüzde 20’sinin aşırı aç olması, her 3 çocuktan birinin akut olarak yetersiz beslenmesi ve günde her 10 bin kişiden ikisinin açlıktan, yetersiz beslenmeden veya hastalıktan hayatını kaybetmesidir. Her üç kıtlık durumu da savaşın ilk 100 gününden itibaren Gazze’nin çeşitli bölgelerinde mevcuttu. Bu göstergeler şimdi ise Gazze’nin tamamında kendini gösteriyor.
Ancak, kıtlık ilanı sadece teknik bir karar değil aynı zamanda siyasi bir karardır. IPC uzmanları ve Kıtlık İnceleme Komitesi (FRC) yaygın açlık ve ciddi yetersiz beslenmeyi kıtlık olarak sınıflandırmak için gerekli analizi yapıp gözden geçirse de, yalnızca hükûmet ve üst düzey BM yetkilileri karmaşık bir bürokratik sürecin gerektirdiği resmî bir beyanda bulunabilir. Birçok durumda ülkeler böyle bir süreçten geçmekte tereddüt etmişlerdir. Böylelikle kıtlık ilanında genellikle gecikildiği için kıtlık ilan edildiğinde de hayat kurtarmak için çok geç kalınmıştır. [2]
Gazze’nin bir kısmında savaşın ilk 100 gününden itibaren kıtlığın her üç göstergesi de görülmesine rağmen, açlık koşulları kritik eşiğe ulaşmaya başladığında dahi kıtlık ilan edilmesi diğer vakalara kıyasla çok daha zor olmuştur. Bu durum, İsrail’in savaş boyunca insani yardımları engellemek için uyguladığı taktiklerden kaynaklanıyor. İsrail, Gazze’de açlık suçunun işlendiğinin farkında. Kıtlık ilanı, hesap verebilirlik arayışına meşruiyet sağlayacak bir kanıt olacağı için İsrail kıtlığın ilan edilmemesi için elinden geleni yapıyor.
Bu yazının kaleme alındığı tarih itibarıyla Gazze’de henüz resmî olarak kıtlık ilan edilmemiştir. Kıtlık İnceleme Komitesi (FRC) Mart 2024’te mayıs ayı sonuna kadar Gazze’de “kıtlığın artık öngörüldüğü ve an meselesi olduğu” sonucuna varmıştı. Aynı kurum 8 Haziran’da bu sonucu reddetti ve bu tür iddiaların hem ticari gıda kaynaklarının hem de belirli insani yardım türlerinin değerini göz ardı ettiği veya hafife aldığı gerekçesiyle Gazze’nin kıtlık durumuna girmesinin “makul” olmadığını söyledi.
Bununla birlikte, 25 Haziran 2024’te IPC’nin en son analizine göre, FRC, Gazze Şeridi’nin tamamının önümüzdeki aylarda “makul” bir kıtlık riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtmiş ve bu değerlendirmenin yeni kanıtlarla desteklendiğini söylemiştir. Şimdi Gazze, insan ömrünün gıda olmaksızın ne kadar dayanabileceğini ve direnebileceğini ölçmeye çalışan bir kıtlık diyetine tabi tutuluyor! Eğer ortada küresel bir siyasi irade, savunmasız sivilleri korumak için bir dayanışma ve kıtlığı önlemek için devletlere ve uluslararası topluma açık yasal yetkiler veren bağlayıcı bir sözleşme olsaydı, böylesi bir insani felaketini durdurmak mümkün olabilirdi.
*Bu yazı Anadolu Ajansı’nın analiz metni olarak yayımlanmıştır. Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Perspektif’in editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Dipnot
[1] Gıda Güvencesi Bilgi Ağı (FSIN) ve Gıda Krizine Karşı Küresel Ağ, 2024.
[2] IPC 2004 yılında geliştirildiğinden bu yana, 2011’de Somali’de ve 2017’de Güney Sudan’da olmak üzere yalnızca iki kıtlığı tanımlamak için kullanıldı. Somali’de kıtlığın resmî olarak ilan edilmesinden önce 100 binden fazla insan hayatını kaybetti. IPC analistleri Yemen ve Etiyopya’daki iç savaşlarla bağlantılı gıda güvensizliği konusunda ciddi endişelerini dile getirmelerine rağmen hükûmetlerden resmî bir değerlendirme yapmak için yeterli bilgi elde edilemedi.