Dosya: "Terörizm ve Şiddet"

Terörizm Nedir? Siyasi Motivasyonlu Şiddetin Köklü Tarihi

Terörizm ve siyasi motivasyonlu şiddetin tarihi oldukça köklü. Peki terörizmin tarihi, bugün bize neler söylüyor?

©zef art / shutterstock.com

İnsanlar neden “teröre” ya da (eleştirel bir gözlükle bakarsak) “devletin terör olarak isimlendirdiği şiddet eylemlerine” yönelir? Ekonomik şartlar mı insanları siyasi motivasyonlu şiddete iter, yoksa ideolojik dürtüler mi? Yoksa toplumsal hareketlerin gördüğü siyasi baskı mı insanları marjinalleştirir? Siyasi motivasyonlu şiddeti hangi faktörler doğurur, besler ve yeniden üretir?

Sorular oldukça çeşitli, zira bugün terörizm bütün dünyada belki de en sık tartışılan konulardan birisi. Fakat yine bugün, siyasi motivasyonlu şiddetin yüzlerce yıllık tarihinin ardından “terörizmi” anlamaya ve çoğu zaman da bu şiddeti isabetli bir biçimde çerçevelemeye hâlâ oldukça uzağız. Bugün terör eylemleri daha ziyade gerçekleştikten sonra, çoğunlukla ideolojik bağlam içerisine hapsedilerek ve en önemlisi de devletlerin kendi çıkarları etrafında tanımlanmaya, anlaşılmaya ve mücadele edilmeye çalışılıyor.

Bununla birlikte “terörizm” kavramının kendisi de oldukça tartışmalı. Farklı zamanlarda farklı anlamlara gelen “terörizm” küresel bir fenomen olmasına rağmen farklı kültürlerde farklı şekillerde isimlendiriliyor. Bugün ve burada “terörizm” olarak isimlendirilen bir “şey” yine bugün başka bir yerde ya da yarın tam da burada “özgürlük savaşı” olarak isimlendirilebilr.[1] Neticede günümüzde hiç kimse (başkalarının “terör eylemi” olarak isimlendirdiği eylemleri gerçekleştirenler de dâhil) kendilerini “terörist” olarak isimlendirmiyor.

Kimisinin “özgürlük savaşı” ya da “baskıcı rejimlerle mücadele” olarak tanımladığı eylemler, gücü elinde tutanlar ve şiddete muhatap olanlar tarafından “terörist” eylemler olarak nitelendiriliyorlar. Bir kere “terörist” olarak isimlendirilmek, özellikle bugünün dünyasında her türlü insan hakkından mahrum bırakılmak ve hatta öldürülmek için meşru bir etiket taşımak demek. Diğer yanda ise “ulvi bir amaç” uğruna sivil ya da asker ayırt etmeden, hukuku ve ahlakı hiçe sayarak öldüren terör örgütleri, yine başkaları tarafından meşru görülebiliyor, kahramanlaştırılıyor ve belki de yegâne çözüm olarak öne çıkartılıyor.

Terörizm Nedir?

Terörizmi farklı kategorilerde inceleyen, onu boyutları, biçimleri, kime yöneldiği ya da kimden yöneldiği ile büyüklüğü gibi farklı türlere bölerek inceleyen akademik literatür hayli zengin. Örneğin Sebastian Scheerer terörizmi, bir ülkede hüküm süren aktörlerden sadır olan “devlet terörizmi” ile hüküm süren aktörlere yöneltilen “isyancı terörizm” olarak ikiye ayırırken[2] (ve devlet terörizmi bugünkü tartışmalarda neredeyse bütünüyle göz ardı edilirken), terörizmin “ulusal ve uluslararası” boyutu ile “sosyal devrimci, etnik ulusalcı, ayrılıkçı ya da dinî” boyutları olduğunu söyleyen akademisyenler de var.[3] Sol tendanslı terörizmden aşırı sağcı terörizme, uyuşturucu kaçakçılığı gibi kriminel eylemlerle birleşerek “simbiyotik terörizme” dönüşen terör örgütlerinden geçmişte “terör” olarak isimlendirilmesine rağmen bugün parlamentolarda siyaset yapan örgütlere kadar karşımızda çok geniş bir yelpaze var.

Peki tüm bu karmaşık tarihsel tartışma içerisinde terörizmi tanımlamak gerçekten de mümkün mü? Belki de en basit ve anlaşılır terörizm tanımını Hoffmann’dan dinleyelim:

“‘Terörizmi’, politik bir değişimi sağlama amacıyla şiddet yoluyla ya da şiddet tehdidiyle bilinçli olarak korku yaratma ve bu korkuyu istismar etme olarak tanımlamayı deneyebiliriz. Tüm terörist eylemler, şiddeti ya da şiddet tehdidini kullanır. Terörizm, terörist saldırının doğrudan hedef aldığı kurbanların ötesine geçerek, geniş kapsamlı psikolojik etkiler yaratmayı amaçlar. Daha geniş bir ‘hedef kitle’ içinde korku yaratmak ve bu kitleyi bu yolla sindirmek ister; bu kitleye düşman bir etnik ya da dinî grup dâhil olabileceği gibi, bir bütün olarak bir ülke, bir hükûmet, bir siyasi parti ya da genel kamuoyu da dâhil olabilir. Terörizm, var olmayan bir gücü yaratmayı ya da çok az mevcut olan bir gücü pekiştirmeyi hedefler. Teröristler, gerçekleştirdikleri şiddet eylemleriyle oluşturdukları kamuoyu ilgisi aracılığıyla, normal şartlarda sahip olmadıkları baskı araçlarını, etkiyi ve gücü elde etmeye çalışırlar; bunu ya bölgesel ya da uluslararası düzeyde siyasi bir değişimi gerçekleştirmek için yaparlar.”[4]

Daha basit bir şekilde terörün, şiddetin bir hedefe ulaşmak için “meşru” bir araç olarak görüldüğü süreçleri tanımladığını söyleyebiliriz.

Terörün Tartışmalı Tarihi

Bugün “terörizm” olarak isimlendirilen siyasi suikast dalgaları, insanlık tarihiyle neredeyse eşgüdümlü olsa da terörün tarihi ağırlıkla sekülerleşme, endüstrileşme ve demokratikleşme sürecindeki devletlerin gelişimine, yani 19. yüzyıla dayandırılır. Kral I. Wilhelm’e yönelik dört saldırıyı ve Rus Çarı I. Alexander’a yönelik suikast girişimlerini 19. yüzyıldaki terör saldırıları arasında görebiliriz. Bu saldırıların ortak noktası, toplumda mücadele edilmesi gereken sorunlar nedeniyle, şiddetin meşru bir araç olarak görülmesi, halkların maruz kaldığı ezilme ve sömürü nedeniyle devlet kurumlarına yönelik saldırının “gerekli” olarak telakki edilmesidir. Sadece Almanya’da 1919 ile 1922 yılları arasında 354 tane siyasi motivasyonlu cinayet işlenmiş, Weimar Cumhuriyeti’ndeki terör eylemleri, siyasi hâkimiyetin veya rejimin değişmesini hedeflemiştir.

19. yüzyılın ortalarına doğru ise terör eylemleri, “rejim değişikliği” motivasyonundan “kamuoyu oluşturma” motivasyonuna doğru yer değiştirmiş, terör eylemleri artık yalnızca bir siyasinin öldürülmesiyle siyasi iktidarın değişmesinden ziyade, şiddet eyleminin getirdiği ses nedeniyle kamuoyunda bir paradigma değişikliği oluşturmak gibi motivasyonlarla gerçekleştirilmeye başlamıştır.[5]

Devlet terörizminin tam karşısında yer alan ve hâkim düzene yönelen terör eylemleri, tarihin her döneminde istisnasız olarak devletin baskı ve sindirme politikaları ile karşılaşmıştır. Devletler, güvenlik ile düzeni yeniden tesis etmek ve “devletin gücü”nü göstermek amacıyla siyasi motivasyonlu şiddete büyük bir şiddetle karşılık vermiş olsa da siyasi motivasyonu olan şiddete baskıyla karşılık vermenin siyaseten ne kadar başarılı bir strateji olduğu kuşkuludur. Devlet baskısının birçok ülkede terörü zayıflatmadığını, tam tersine güçlendirdiğini Kuzey İrlanda’daki IRA örneğinde görebiliriz. IRA’nın 2005’te silah bırakmasına onlarca yıl süren sert terörle mücadele yasaları ve terör üyelerine yönelik baskılar değil; örgütün Kuzey İrlanda hükûmetine katılımı aracıyla uygulanan sosyal entegrasyon politikası neden olmuştur.[6]

Terörün Tarihinde Dört Dalga Teorisi

Bu girişin ardından terörizmin tarihine gelirsek Amerikalı tarihçi David C. Rapoport’un “Modern Terörizmin Dört Dalgası” isimli modelini anmamız isabetli olur. 1999 yılından itibaren Rapoport’un geliştirdiği bu model, akademik dünyada modern terörizmin tarihini anlamak için yazılmış en temel kaynak olarak görülür.

Bu modelde Rapoport, terörizmin tarihini mevcut motivasyonlar, taktikler ve hedefler üzerinden ayrıştırarak bazı değişimleri ve süreklilikleri işaret eder. Rapoport’a göre son 150 yılda birbirini izleyen dört “terörizm” dalgası vardır. Her dalga belli bir zaman diliminde meydana gelmiş, genişlemiş ve sonra daralarak küçülmeye başlamıştır.

Rapoport’a göre terörün tarihteki birinci dalgası, 1879 ila 1920’lere kadar süren “Anarşist” dalgadır. Bu dalgada devlet otoritesine karşı bireysel özgürlükler “savunulmuş”, suikastlar ve bombalı saldırılarla Rusya, İtalya ve Fransa’da anarşist hareketler meydana gelmiştir. Bu dalga, devletin baskıcı önlemlerine ek olarak ideolojik dağılmalar nedeniyle etkisini yitirmiştir.

Rapoport’un tezine göre ikinci terör dalgası “Sömürge Karşıtı” dalgadır ve 1920’lerden 1960’lara kadar sürmüştür. Bu dalgada sömürge yönetimlerine karşı ulusal bağımsızlık mücadeleleri ile gerilla savaşı gerçekleşmiştir. Cezayir’deki Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) bu dalga içinde konumlandırılırken, birçok ülkenin sömürgecilik sonrası bağımsızlık kazanmasıyla bu terör dalgasının sona erdiği belirtilmektedir.

Üçüncü dalga ise “Yeni Sol” dalgadır ve Rapoport’un tespitine göre 1960’lardan 1990’lara kadar sürer. Kapitalizm, emperyalizm ve Batı hegemonyasına karşı çıkan bu dalgada uçak kaçırma, rehin alma ve bombalı saldırılar gibi taktikler kullanılmıştır. Almanya’da RAF, İspanya’da ETA, İtalya’da Kızıl Tugaylar gibi terör örgütleri bu dalgada konumlandırılır. Bu dalga Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve yine ideolojik desteğin azalmasıyla etkisini kaybetmiştir.

Nitekim siyasi motivasyonlu şiddet ve teröre dair akademik araştırmaların kurucularından biri olarak görülen Laqueur de 1970’lerde terörizmin sol eğilimli bir ilham kaynağına sahip olduğunu ve siyasi nedenlere dayandığını açıklar. Bu dönemde terörizmi, baskı altında olan insanların, “meşru” şikâyetlerle başvurduğu bir eylem olarak görenler vardı ve terörizmin de, bu meşru şikâyetler ortadan kaldırıldığında kaybolacağı düşünülüyordu. 1970’li yıllarda terörizm, “devrimci bir fenomen” olarak görülüyordu ve “yoksul ve umutsuz insanlar tarafından gerçekleştirildiği için sempatik bir anlayışla karşılanıyordu.”[7]

Nihayet Rapoport’un tezine göre dördüncü dalga ise “Dinsel” dalgadır ve 1979’dan Rapoport’un tezini oluşturduğu 2000’li yıllara kadar sürer. Dinî ideolojilerle desteklenen siyasi hedeflere sahip olan El Kaide, Işid ve Hizbullah gibi örgütler bu dalga içinde konumlandırılır.

Rapoport’a göre bu dalgalardaki terör eylemlerinde bazı zirve ve duraklama dönemleri vardır. Her dalga, bir “nesil”, yani ortalama 40 yıl sürer ve siyasi tavizler, terörle mücadele tedbirleri ya da üyelerinin yaşlanması nedeniyle sönümlenir. Rapoport’un modelinin merkezinde, terör örgütlerindeki “nesil değişimi” yer alır. Terör dalgalarının ivmesi de genç kuşak yaşlandıkça azalır, zira “devrimin varisleri, onu yaratanların verdiği değeri aynı şekilde vermez.”[8]

Terörü yerel bağlamlara odaklanarak değil de gerçekleştiği tarihsel döneme göre ayıran bu yaklaşım, akademide övgü olduğu kadar eleştirilerle de karşılaşmıştır. Eleştiriler arasında terörizmin nedenlerine dair Rapoport’un genellemeci bakışı ve yerel bağlamları göz ardı edişi vardır. Rapoport’un modelinin bugün için eskimiş bir model olduğunu ve “terör” kavramsallaştırmasında devlet ile muktedirleri baz aldığını söyleyenler olduğu kadar, bu dördüncü dalgadan sonra beşinci dalgaları farklı şekillerde tanımlayanlar olduğunu da eklemekte fayda var.

Bugün, Şimdi ve Terörizm

Bu tarihsel arka plandan bugüne gelecek olursak, terör bugün de dünyanın neredeyse her köşesinde bir şekilde kendisini gösteriyor. Küresel Terörizm Endeksine Göre[9] 2023 yılında terörizm nedeniyle ölümler yüzde 22 oranında artıp 8.352’ye ulaştı. Batı demokrasilerinde ise 2023 yılında terör olayları 15 yılın en düşük seviyesine geriledi. Batı’da 2023 yılında meydana gelen 23 terör saldırısında 21 kişi hayatını kaybederken bu ölümlerin yüzde 76’sı ABD’de gerçekleşti. Bu saldırıların çoğunun aşırı sağ görüşlü bireyler tarafından gerçekleştirildiğini ve faillerin herhangi bir gruba üyeliğinin olmadığını da tespit etmek önemlidir. ​Yani bugün terör eylemlerinin sayısı azalırken, ölümcül niteliklerinin arttığını söyleyebiliriz.

Bugün kitle imha silahları, nükleer, biyolojik, kimyasal silahlar ve siber terörizm ile birlikte terörizm farklı bir boyut kazanmış durumda. Bu silahlar kurban sayılarını ve hasarı arttırırken, sadece bu silahların tehdidi bile terörizmi farklı bir noktaya taşıyor.

Tam da burada, kitle imha silahlarının, yani terör eylemleriyle “korkutuculuk” potansiyelinin artmasıyla birlikte, daha önceki tarihsel dönemlere kıyasla terörist gruplarının küçüldüğü, küçüldükçe de rasyonaliteden ve belki biraz tedbirle söylersek “ulvi amaçlardan” uzaklaşmaya başladığı iddia ediliyor.

11 Eylül’de iki uçağın ikiz kulelere saldırması ve 3.000 kişinin bu saldırılarda ölmesiyle birlikte teknolojik ilerlemenin bu ilerlemeyi gerçekleştiren toplumları yok edeceğine dair sesler yükseldi. 11 Eylül saldırıları, terörizmin tarihinde teröristlerin çok hızlı ve devasa, uluslararası bir şok etkisi oluşturabileceğini ve küresel açıdan bir anda dikkat çekebileceğini gösteren eylemlerdi. Silahlar ile patlayıcılara kolay erişim ve elektronik iletişim bugün terörü farklı bir aşamaya taşıdı. Siyasi aşırıcılığın özel bir formu olan terörizm, bugün şiddeti belirli siyasi amaçlara erişmek için bilinçli, organize, sistematik ve daimî bir strateji olarak kullanıyor. Fakat tarih bize, terör eylemleri gerçekleşen örgütlerin nadiren istediklerini elde edebildiğini gösteriyor.

Her hâlükârda RAF ile İtalyan Kızıl Tugaylarını, NSU ile PKK’yı, Daeş ile IRA’yı aynı tanımın içinde birleştirebilecek bir “terör” tanımı ve tarihsel anlatı bulabilmek neredeyse imkânsız. Zira ülkeler arasındaki koşullar ve siyasi şiddetin nedenleri birbirinden tamamen farklı. Fakat bugün için asıl zorluk, bir yandan terörizm etiketinin, çoğu zaman “devlet merkezli” bir bakışla, muhalifleri susturmak ya da Filistin örneğinde sömürgeci pratiklerin devamını sağlamak için kullanılması konusunda uyanık olurken, diğer yanda da terörizmi bütünüyle relative eden ve şiddeti olası bir çözüm olarak sahaya sunan perspektife de kapılmamakta yatıyor.

 

Dipnotlar

[1] Hans-Gerd Jaschke, Politischer Extremismus. VS. Verlag für Sozialwissenschaften. S. 104.

[2] Sebastian Scheerer, Die Zukunft des Terrorismus. Drei Szenarien.

[3] Jaschke, S. 105.

[4] Bruce Hoffman, Terrorismus – der unerklärte Krieg. Neue Gefahren politischer Gewalt. S. 56

[5] Hans-Gerd Jaschke, S. 110.

[6] a.g.e. S. 118

[7] Walter Laqueur A History of Terrorism, 1977.

[8] Rapoport 2013, S. 284

[9] Institute for Economics & Peace. Global Terrorism Index 2024: Measuring the Impact of Terrorism, Sydney, February 2024. http://visionofhumanity.org/resources

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler