'Mısır'

Sisi Rejimi Son Protestolar ile Zor Günler Geçiriyor

Mısır’da eylül ayından beri devam eden hükûmet karşıtı protestolar ve Sisi’nin rejimine karşı sokaklara inen öfkeli kalabalık, hükûmetin meşruiyetine yönelik ilk ciddi tehdidi oluşturuyor.

Mısır’da 20 Eylül’de ülke çapında ilk defa Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi‘nin yönetimine son verilmesi çağrılarının yükseldiği pek çok irili ufaklı miting düzenlendi. Göstericilerden oluşan kalabalıklar başkent Kahire’nin yanı sıra aralarında İskenderiye, Dimyat, Mansûre, ve Süveyş gibi birçok farklı şehirde sokaklara indi. “Halk rejimin devrilmesini istiyor!”, “Sisi defol!” gibi sloganlar sekiz yıl önce Hüsnü Mübarek karşıtı gösterilerde atılmış ve devrik liderin uzun yıllar süren iktidarına son verilmişti.
İlk protesto gösterilerini izleyen cuma günü de devam eden yürüyüşler açık bir Sisi karşıtı gösteriye dönüşerek herkesi şaşırttı. Küçük çaplı olmalarına rağmen bu protestoların, 2013’te dönemin Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirerek askerî darbeyle iktidara gelen Sisi tarafından onaylanan ve altı yıldır sokak protestolarını yasaklayan kanuna bir başkaldırma niteliğinde olduğu söylenebilir. Protestocular yurttaşlarını sokağa inmeye çağıran sürgündeki Mısırlı iş adamı Muhammed Ali’nin çağrılarına cevaben gösteriler düzenlemeye başladı. Mısır ordusuyla yakın ilişkileri bulunan bir müteahhit olan Muhammed Ali, ülkedeki güvenlik zafiyetleri, yolsuzluk ve yoksulluk gibi konuları ele aldığı videolarında ordu generalleri, Sisi ve yakın çevresini yolsuzluk yapmakla suçlayarak kınıyordu. Ayrıca Cumhurbaşkanı ve ailesini kamu fonlarını saraylara ve villalara harcamakla suçlamıştı.

ABD’de yaşayan Mısırlı bir aktivist olan Hatim protesto gösterileriyle ilgili olarak: “Bu gösterilerin olacağını biliyordum. Muhammed Ali yeni ve farklı bir şey söylemiyor. Ancak kendisi Mısır dışında yaşadığından özgürce konuşabiliyor ve halkın bu durumla ilgili duygularına tercüman oldu, onları harekete geçirdi.” yorumunu yapıyor.
Bilindiği gibi Sisi 2014’te %97 oy oranı ile seçilmiş, tek rakibinin de kendi taraftarı olduğu dört sene sonraki seçimlerde de aynı oranla yeniden seçilmişti. Bunun öncesinde Sisi’nin Kızıl Deniz’deki iki stratejik adayı Suudi Arabistan’a devretmesine tepki olarak 2016 baharında düzenlenen geniş çaplı protesto gösterisi dışında Mısır sokakları nispeten sakindi. Bilhassa son yıllarda halk üzerinde artan baskı politikaları insanların itirazlarını açıkça gösterebilmesini engelliyor. Ülkede şu anda neredeyse 8 bin siyasi tutuklu parmaklıkların ardında bulunuyor; siyasi partiler feshedildi ya da baskı altına alındı; basın özgürlüğü yok denecek kadar az ve her türlü muhalefetin önü tıkanmış durumda.

Ekonomik Sıkıntılar Halkın Öfkesini Körüklüyor

Şu anda İspanya’da gönüllü sürgünde olan Muhammed Ali’nin başlattığı Sisi’yi devirme çağrısı, artan yoksulluk ve insanların belini büken kemer sıkma politikalarının bunalttığı, büyük çoğunluğu genç olan insanlarda yankı bularak onları sokağa çıkarmayı başardı. Başlangıçta protesto gösterilerine neden olan şey üst düzey yolsuzluk iddiaları olsa da halkın ekonomik kemer sıkma tedbirleri konusundaki derin hoşnutsuzluk ve şikâyetleri bu konudaki asıl tetikleyici unsurlardı. Mısır, Cumhurbaşkanı Sisi’nin 2016’da imzaladığı IMF destekli zorlu bir reform programı nedeniyle üç yıldır kemer sıkma politikalarıyla mücadele ediyor. 12 milyar dolarlık bir kredi karşılığında, Sisi hükûmeti tarafından yeni katma değer vergisi yürürlüğe kondu, para biriminin değeri hızla azaltıldı ve yakıt, elektrik, su ve ekmek için verilen sübvansiyonlar kesildi.
Ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’sı %5,5 oranında artmasına, enflasyon oranı %11,3’e gerilemesine rağmen Mısır halkı, uzun vadeli yapısal sorunlardan muzdarip olan makroekonomik artış eğiliminden faydalanamadığı gibi, aksine uzun vadeli yapısal sorunların ceremesini çekiyor. Temmuz ayında yayımlanan resmî istatistikler, Mısır halkının %33’ünün yoksulluk içerisinde yaşadığını ve 30 yaş altı nüfusun %61’inin iş aradığını gösterirken, Dünya Bankası ise ülkedeki fakirlik oranını %60 olarak hesapladı. İstihdam azlığı ve yüksek yaşam maliyeti nedeniyle bunalan yoksul ve orta sınıf vatandaşlar çok zor ekonomik koşullarda hayatlarını sürdürüyor.
İtalyan düşünce kuruluşu ISPI’de Ortadoğu ve Kuzey Afrika uzmanı olan Guiseppe Dentice, ekim ayında Aspenia Online’da yayımlanan bir analizinde, mevcut Mısır yönetimini “devletin toplumun tüm kesimleri üzerindeki denetimini yeniden sağlamlaştırdığı yeni bir otokrasi hükûmeti” olarak tanımlıyordu.
Ekonomik zorluklar, Mursi’nin devrilmesinin hemen ardından ilkin Müslüman Kardeşler’i hedef alan, fakat daha sonra sivil organizasyonlar ve insan hakları aktivistleri de dâhil olmak üzere tüm muhalefeti kapsayacak şekilde genişletilen baskılarla birleşti. Sisi yönetimi Mısır’da 2013 darbesinden bu yana etkin bir şekilde keyfî gözaltı, işkence ve zorla ortadan kaybetme gibi uygulamalarla acımasız bir diktatörlük kurdu. Sokağa çıkanların büyük bir çoğunluğunun pek bir siyasi tecrübesi ve siyasi parti teşkilatlarında üyelikleri bulunmuyordu. Sivil toplum örgütü olan Kahire İnsan Hakları Araştırmaları Enstitüsü’nden Muhammed Zaree, Reuters’a verdiği demeçte bunun, “halk tabanından yayılan bir öfkenin varlığına işaret ettiğini” savundu.

Hükûmetin Korkulu Tepkisi

Mısır Devlet Başkanı, kendisine ve ordu generallerine yöneltilen yolsuzluk iddialarını inkâr ederek, bunun bir karalama kampanyası olduğunu öne sürdü. Ayrıca, yeni başkanlık sarayları inşa ettirdiğini doğrulayarak, bunların kendisi için değil, Mısır halkı için yapıldığını belirtti. Bununla birlikte Sisi rejimi, gösterilere endişeyle ve öfkeyle karışık bir tepki vererek başkentteki ve diğer büyük kentlerdeki güvenlik tedbirlerini artırdı. Mübarek’i deviren 2011 başkaldırılarının merkez üssü Kahire’nin Tahrir Meydanı kapatıldı, gösteriler zor kullanarak dağıtılırken gözaltı ve tutuklama dalgaları daha da genişletildi. Pek çok barışçıl gösterici, protestoların ateşleyicisi olduğundan şüphelenilen önemli kişiler, gazeteciler, aktivistler, insan hakları savunucusu avukatlar ve birçok yabancı uyruklu kişi, iki haftalık öfkeli sokak gösterileriyle bağlantılı olarak göz altına alındı. Dahası, internet ve iletişim hizmetleri kesintiye uğradı; haber siteleri ve sosyal medya hesapları engellendi ve Mısır medyası isyancılara karşı bir karalama kampanyası başlattı. Çeşitli yerel STK’lar iki haftalık gösterilerde, yetkililerin yaklaşık 3 bin kişiyi tutukladığını bildirdi.

ABD merkezli insan hakları savunucusu Hatim, protestolara hükûmetin verdiği tepkiyle ilgili gözlemlerini anlatırken şu değerlendirmeyi yapıyor: “Beni en çok şaşırtan şey Sisi’nin korkusu oldu. Her ne kadar bu gösteriler küçük çaplı olsa da Tahrir Meydanı tamamen kapatıldı, sokaklarda ordu tugayları oluşturuldu, bir sürü insan hapse atıldı, yetkililer rastgele insanları durdurup, telefonlarını kontrol ediyorlardı. Bu, demir yumruk politikasından ziyade, bir korku göstergesidir.”

Mısır Cumhurbaşkanı New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan Mısır’a döndükten kısa bir süre sonra “endişelenmeye mahal olmadığını” söyleyerek, iktidarına karşı yapılan gösterileri önemsiz göstermeye çalıştı. Ancak baskı ve kısıtlamalara iki haftalık toplumsal huzursuzluk sonrasında da devam edildi. Güvenlik güçlerince Sisi’nin yönetimi ele geçirmesinden bu yana en geniş tutuklama dalgası gerçekleştirildi. Kahire merkezli bir STK olan Mısır Haklar ve Özgürlükler Komisyonu’na göre, 18 Ekim itibarıyla, gösterilerin başladığı 20 Eylül’den sonra başlatılan tutuklama dalgasında 24 vilayette en az 4 bin 321 kişi göz altına alındı. 100’den fazla tutuklu serbest bırakıldı, fakat diğerleri hâlen cezaevinde bulunuyor.

Tecrübeli siyasi eylemcilerin hiçbirinin protestolara katılmamasına rağmen, sivil toplumun çok sayıda tanınmış ismi göz altına alındı, işkence gördü ve tehdit edildi. Önde gelen insan hakları avukatı Mahinur Massri, Sisi aleyhine düzenlenen mitingler sırasında tutuklanan protestoculara yönelik adli soruşturmalara katılmasının ardından tutuklandı. Beş yıllık hapis mahkûmiyetinden sonra denetimli olarak serbest bırakılan tanınmış hak savunucusu Alaa Abdel-Fattah, eylül ayının sonunda yeniden tutuklanarak sahte haber yaymakla suçlandı. Yazar ve insan hakları savunucusu Esra Abdel-Fattah ise ekim ayı ortalarında tutuklandı ve hakkında bir karalama kampanyası başlatıldı. BM İnsan Hakları Ofisi Mısır’ı, 20 Eylül öncesi ve sonrasında hapsedilen kişileri derhâl serbest bırakmaya çağırdı ve tanınmış eylemciler tarafından dile getirilen işkence ya da kötü muamele iddialarının acilen ve etkin bir şekilde araştırılmasını istedi.

Eğer bu seyrek ve sınırlı sokak gösterileri, Mısır’ın Sisi yönetimi altındaki istikrarını sorgulamak ve olumsuz yönde etkilemek için yeterli geldiyse, halkın ekonomiye dair sıkıntı ve şikâyetleri görmezden gelinmeye devam edildiği takdirde, Mısır liderinin halktaki hoşnutsuzluğu kısa veya orta vadede yumuşatması kolay olmayacak. Hatim: “20 Eylül’den sonra Sisi, 20 Eylül önceki Sisi ile aynı değil. Küçük çaplı bile olsa halkın isyan ve protesto eylemleri tekrarlanırsa, bu Sisi’yi başkanlıktan devirmese de düşüşünü hızlandıracaktır.” öngörüsünde bulunuyor.

MENA çağdaş tarih akademisyeni Alessia Melcangi ile Atlantic Council bloğu için birlikte yazdıkları bir makalede Dentice şu tespitte bulunuyordu: “Bu, cumhurbaşkanının karşılaştığı en ciddi sorun, ancak aynı zamanda bu garip askerî yönetimin dayanıklılığını ölçmek için de önemli bir sınanma alanı.”

Alessandra Bajec

Alessandra Bajec Tunus merkezli serbest gazeteci. 2010-2011 yılları arasında Filistin’de yaşadı. Metinleri rt.com, CounterPunch ve Avrupa Gazetecilik Merkezi dergisinde yayımlandı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler