'Mısır'daki İdamlar'

Mısır’da Adaletsiz Yargılamalar Gölgesinde Toplu İnfazlar

Mısır’ın eski başsavcısının öldürülmesiyle ilgili olarak geçtiğimiz şubat ayında dokuz Mısır vatandaşı infaz edildi. Ancak yargılama sürecindeki adil olmayan uygulamalar ve insan hakları ihlallerine rağmen uluslararası toplum geniş ölçüde sessiz kalmaya devam ediyor.

Abdülfettah El-Sisi @ Shutterstock.com değişiklikler: Perspektif

Mısır’ın eski başsavcısı Hişam Bereket’i 2015’te öldürdükleri suçlamasıyla dokuz Mısırlı erkek 20 Şubat günü sabahın erken saatlerinde asılarak infaz edildi. Uluslararası Af Örgütü’nün, bir gün öncesinde idamların durdurulmasına yönelik Mısırlı yetkililere yaptığı çağrıya rağmen infazlar gerçekleştirildi. Mısır’ın en yüksek temyiz mahkemesi, idam kararlarına dair temyiz başvurularının Şubat 2018’de reddedilmesinin ardından kasım ayında idam cezalarını onamıştı. Asılan 9 kişinin eski savcının öldürülmesi suçlamasıyla ölüm cezası verilen 28 kişinin arasında bulunduğu belirtilirken üç haftadan daha kısa bir sürede toplam 15 kişinin idam edildiği bildirildi.

Kusurlu Yargı Süreci

İnsan hakları grupları, işkence altında alınan itiraflar ve adil olmayan yargılamalarla 15 Mısırlının mahkûm edilmesini kınadı. Uluslararası Af Örgütü’nden Mısır araştırmacısı Hüseyin Baoumi yargılama süreciyle ilgili olarak, “Yargılama en başından beri tamamen adaletten yoksundu. Sanıklar tutukluluk süresince kimseyle görüştürülmedi, birçoğu ortadan kayboldu ve iddialara göre kendilerine isnat edilen suçlara dair yaptıkları itiraflar işkence altında gerçekleşti.” dedi.

Baoumi bu bağlamda, tutuklamalardan kaçırma olaylarına, Bereket’in öldürülmesine dair itiraf kayıtlarının Mısır İçişleri bakanlığınca servis edilmesinden, vicdanları rahatsız edici infazlara kadar yargılamanın pek çok aşamasında yasal standartların ihlal edildiğine işaret ediyor. Araştırmacı ayrıca, itirafların işkence altında gerçekleştiği iddiaları karşısında mahkeme tarafından herhangi bir adım atılmadığını ve dava bu iddiaların gölgesinde devam ederken bunlarla ilgili herhangi bir soruşturma açılmadığını belirtiyor. Baoumi ayrıca, mahkûmiyet kararlarının Mısır İstihbarat Servisi’nce yürütülen dahili sorgulamalara dayandığını ve soruşturmanın ilk oturumlarına alınmamaları nedeniyle avukatların soruşturma dosyalarını tam olarak inceleyemediklerini, bunun da mahkemenin yasal savunma ile karşılaştırıldığında “tamamıyla taraflı” bir hüküm vermesine neden olduğunu kaydetti. BM insan hakları uzmanları da toplu infazları şiddetle kınayarak yasal sürecin sürekli ihlal edilmesi karşısında duydukları endişeyi ifade ettiler. Uzmanlar, “Ciddi derecede kusurlu yargılamalara dayanarak dokuz kişiyi infaz etmek, uluslararası insan hakları hukukuna aykırı. Bu aynı zamanda işkence altında elde edilen kanıtların mahkemede kullanılmasını yasaklayan Mısır’ın kendi yasalarının da ihlali anlamına geliyor” diyerek mevcut şartlar altında gerçekleştirilen infazların keyfi olduğunu vurguladılar.

İnsan hakları uzmanları Ocak 2018’de yinelenen adaletsiz yargılama iddiaları karşısında beklemede olan tüm idamları durdurma çağrısında bulunmuşlardı. 

Yaygın İdam Cezası Uygulamaları

Ülkede toplu yargılamalar oldukça sık görülüyor. Abdülfettah El-Sisi‘nin önceki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi deviren askeri darbeyle 2013 yılında iktidara gelmesinden bu yana işkence, ölüm cezaları ve ortadan kaybolma vakalarında hızlı bir tırmanış yaşandı. 

Mısır Mahkemeleri, alt mahkemelerden sevk edilen toplam 2,443 ölüm cezasından 1,451’ini onadı. Hüküm giyen kişilerin birçoğu, askeri mahkemelerde yargılanan siviller oldu. Uluslararası Af Örgütü mahkûm edilenlerin sayısını 2,000 olarak belirlerken, en az 174 kişinin infaz edildiğini bildirdi. 

Mısır Kişisel Haklar İnisiyatifi (EIPR), 2018’in sadece ilk on bir ayında 600’den fazla ölüm cezası verildiği tahmin ediyor. İnsan hakları savunucularına göre, gerçekleşen infaz sayısı az olsa da verilen ölüm cezası sayısı ve infazların oranı 2015’ten bu yana hızla arttı. 

Dokuz erkeğin asılarak idam edilmesi, 7 Şubat’tan bu yana gerçekleştirilen bir infaz serisinin üçüncü etabıydı. Baoumi’ye göre, her biri üç hafta içerisinde gerçekleştirilen üç idam serisi, bir takım militan saldırılar sonrası gerçekleştirildi ki, bu da Mısırlı yetkililerin saldırılara karşılık toplu tutuklamalar ve idam cezalarıyla misilleme yaptığına işaret ediyordu. Toplu mahkumiyetlerin Sinai’de bir kontrol noktasına yapılan ve 15 askerin hayatını yitirdiği saldırı ile, Kahire’nin merkezinde üç polisin öldürüldüğü intihar saldırısına karşı bir misilleme olduğunu öne süren Baoumi, ölümcül saldırılara karışanların kovuşturulması ve sorumlu tutulması gerektiğini, ancak kanuni prosedürlerin ve adil yargılama standartlarının gözetilmediği mahkemelerde insanları mahkûm etmenin adil olmadığını yineliyor. Baoumi Mısır’daki ölüm cezası uygulamalarıyla ilgili son olarak, “Şok edici, ancak şaşırtıcı değil”, yorumunda bulundu. 

Uluslararası Sessizlik

Söz konusu mahkûmların idam edilmesine ülke içinden ve dışından gelen kınamalar, birçok ülkede Mısır elçilikleri önünde yapılan oturma eylemleri ve Sisi’nin otoriter yönetimi altındaki kanunsuz uygulamalara karşı düzenlenen halk protestoları yeni infazların gerçekleştirilmesini kısmen engellemiş görünüyor.

Ne var ki bazı devletler gerek silah satışı gerek askeri yardım ya da finansal destek biçiminde menfaatlerini korumak uğruna Mısır’la dostane ilişkilerini sürdürmeye devam ederlerken, ciddi insan hakları ihlallerinin de üstünü örtmüş oluyorlar. Bu durum ise, söz konusu adaletsizliklere yönelik müttefiklerinden herhangi bir eleştiri gelmediği sürece Mısır yönetiminin infazlara ve insan hakları ihlallerine daha rahat bir şekilde devam etmesini mümkün kılıyor. Yasal bir yardım kuruluşu olan Reprieve’in yöneticisi Maya Foa vermiş olduğu basın demeçlerinde, “Hız kesmeden devam eden bu ihlaller karşısında uluslararası toplumun sessiz kalması şok edici”, yorumunu yaptı.

2013 askeri darbesiyle Cumhurbaşkanı Mursi’nin devrilmesinin ardından Mısır hükumeti, her türlü muhalefete karşı inatçı bir baskı siyaseti uygulamaya başladı. Mısırlı yetkililer 2018 yılında muhalifleri ezmek için terörle mücadele ve olağanüstü hâl yasalarından yararlandılar. İçişleri Bakanlığı’na bağlı Milli İstihbarat Servisi ve polis teşkilatı, gözaltında tutulanların sistematik olarak ortadan kaybolmaları ve işkence görmelerinden sorumlu tutuluyor. Stop Enforced Disappearance (Cebri Kaybolmaları Durdurun) adlı bağımsız bir kampanya, Ağustos 2017 ile Ağustos 2018 arasında 230 cebri kaybolma vakası tespit etti. Siyasi şiddet ve terör bağlantıları olduğu iddiasıyla 2018’de çok sayıda insan adil olmayan toplu yargılamalarla idam cezasına mahkûm edildi. Yüzlerce sivil hakkında hem devlet güvenlik mahkemeleri hem de askeri mahkemelerde dava açıldı. 

Human Rights Watch Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktör Yardımcısı Michael Page verdiği bir demeçte, “Terörle mücadele kisvesi altında tüm muhalefeti ezmek 2018’de Mısır’ın bir alamet-i farikası olabilir. Göz altına alınma ve adil olmayan bir biçimde ‘terörist’ suçlamasıyla yargılanma korkusu olmaksızın Mısır’da hükûmete barışçıl şekilde muhalefet etmek imkânsız hale gelmiştir,” dedi. 

Mısır’ın uluslararası müttefikleri terör ve göç konularında iş birliğine odaklanmaya devam ederken, insan hakları ihlalleri karşısında nadiren eleştirilerini dile getiriyorlar. Sisi yönetimi böylece müttefiklerinin devam eden sessizliğinden cesaret alıyor. Baoumi sözlerini şöyle noktalıyor: “Uluslararası camianın sessizliği karşısında Mısır’ın muhalif avına devam etmemesi için hiçbir neden yok”.

Alessandra Bajec

Alessandra Bajec Tunus merkezli serbest gazeteci. 2010-2011 yılları arasında Filistin’de yaşadı. Metinleri rt.com, CounterPunch ve Avrupa Gazetecilik Merkezi dergisinde yayımlandı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler