'Solingen'

Mevlüde Genç’in Ardından: “Burada” Kalmak ve “Oraya” Defnedilmek

Solingen’deki ırkçı saldırıda ailesinden 5 ferdi kaybeden Mevlüde Genç, 30 Ekim 2022 tarihinde Almanya’da hayatını kaybetti. Yaşamıyla sayısız insana ilham veren Mevlüde Teyze, Türkiye’de Amasya’ya defnedildi. Bu durum, “buralı olmak” hakkındaki tartışmalara bir yenisini ekliyor.

Mevlüde Genç | Fotoğraf: Anadolu Images | Değişiklikler: Perspektif

Almancada bir söz var: “Wer baut, der bleibt”. Yani bir yerde bir şey inşa eden kişi, orada kalır. Almanya’daki Müslüman topluluk da camiler, eğitim ve kültür merkezleri veya irili ufaklı sayısız dernek inşa etti.

Müslümanların kurumsallaşması, başlı başına bir fenomen iken, bu inşa faaliyetinin sonucunda burada kalınması yönünde de işaretler beklemek tabii. Fakat “burada” bir yaşam geçirdikten sonra “bu toprakların” bağrında ebedî istirahatine geçmek konusundaki tercihler, bize işin pek de öyle olmadığını gösteriyor.

Peki burada bir hayat kuran, birçok hayatta etkisi olan insanlar neden burada defnedilmek istemiyorlar?

Acıya Rağmen Kalmak

Almanya’nın Solingen kentinde 29 Mayıs 1993 tarihinde kundaklanan evlerinde ailesinin 5 ferdini kaybeden Mevlüde Genç açısından bu sorunun cevabını yeniden düşünebiliriz. Irkçı kundaklamada iki kızını, iki torununu ve bir de yeğenini kaybeden Mevlüde Teyze, bu acılara rağmen o dehşetli anların gölgesinde Almanya’da yaşamını sürdürmeyi tercih etmişti.

30 yıla yakın bir süre bu acıyla yaşadı. Bu 30 yılda NSU terör örgütünün cinayetlerini ve Hanau katliamını da gördü. Fakat Mevlüde Teyze, acısını intikama dönüştürmedi. Dönüştürmek isteyenlere de müsaade etmedi. Onun duruşu, “buralı olmak”la ilgili Almanya’da hem azınlık hem de çoğunluk topluma ikaz niteliğindeydi. Bütün bunlara rağmen Mevlüde Teyze’nin bu dünyada büyük acılar yaşamış naaşı “memleket”ine defnedildi.

Ölüm İle “Yurda” Dönmek/Defnedilmek

Müslüman cemaat açısından defin tercihlerinin elbette birçok farklı sebebi var. Bu sebeplerden biri, yaşadıkları ülkeye bazı bağlılıkları olmasına rağmen ölümle bu bağın artık çözülmesi. Örneğin iş, eş, çocuk veya sağlık gibi sebeplerden dolayı Avrupa ülkelerinde yaşayanlar en azından öldükten sonra “yurda” dönmeyi arzu ediyorlar.

Diğer bir sebep ise yaşadıkları ülkelerin birçok insana “yurt” hissiyatını hâlen ver(e)miyor oluşu. Bu duyguyu aynı sebepten dolayı bazen sadece ilk nesilde değil daha sonraki nesillerde de görmek mümkün. Mevlüde Teyze’nin biyografisinde kalacak olursak zamanın Almanya Başbakanı Helmut Kohl’un saldırı sonrası evlatlarını kaybetmiş Mevlüde Hanım’ı “Taziye turizmine ihtiyaç yok.” diyerek ziyaret etmediğini hatırlamakta fayda var.

Aslında Mevlüde Teyze’nin cenaze töreninde -Kohl’un telaffuz ettiği gibi incitici sözler olmasa da- çok farklı bir durum söz konusu değildi. Kundaklanan evin yerinde kalan boşluğun önünde gerçekleşen ve bizzat katılma imkânı bulduğum cenazesinde başbakan yine yoktu. Binden fazla kişinin hazır bulunduğu törende Almanya’dan en yetkili kişi Solingen’in bulunduğu Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin başbakanı idi. Türkiye Cumhuriyetinden ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Akif Çağatay Kılıç vardı. Hepimizin gönlünde sade duruşu ve barış çağrılarıyla taht kurmuş olan Mevlüde Teyze’nin iki ülkenin siyasetçilerinin cenazesinde hazır bulunmasına ihtiyacı var mıydı? Bu soruyu herkes kendisi açısından cevaplayacaktır elbette.  

Hayatı ve Ölümü Bir Sembol 

Mevlüde Teyze’nin hayatı da ölümü de özellikle iki vatan/dünya arasında yaşamanın bir nevi sembolü. Mevlüde Teyze Almanya’ya misafir olarak geldi ama misafir olarak kalmadı, burada yurt edindi. Sonra ırkçılar tarafından ailesinden edilmesine rağmen burayı terk etmedi, burada kaldı. Bu uzun ömrün sonunda ise ölümüyle burayı terk etti.

Diğer taraftan Mevlüde Genç’i, ulusötesi hayatın normalleştiği, birden fazla vatana sahip olmanın, birden fazla coğrafyaya yakınlık kurmanın mümkün olduğu bir dünyada, iki coğrafya arasında gidip gelen, bir nevi elçilik yapan bir sembol olarak görmek de mümkün. Tam da bu noktada bize düşen hem Mevlüde Teyzenin yaptığı gibi yaşadığımız ülkede barış ve hoşgörü elçisi olmak hem de ölümümüzden sonra da fiziken ve duygusal olarak buralı kalabilmek için gereken alt yapıları kurmaktır, ki geleceğin Mevlüde Teyzeleri sadece hayatları ile değil de kabriyle de bu coğrafyaya yol göstersin. 

Ali Mete

Frankfurt’ta Din Bilimleri lisans eğitimini tamamlayan Ali Mete, İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteridir. Mete aynı zamanda PLURAL Yayınevinin müdürlüğünü ve Perspektif dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler