Türkiye’de Bir Alman: “Türkiye’ye Gömülmek İstiyorum.”
Toplumla asgari müşterek ilişkisinde olmakla eleştirilen paralel toplum tartışmaları sık sık gündeme geliyor. Bulunduğu ülkenin dilini öğrenmek, resmî makamlarla ilişkiler ve hatta kendi dinî tercihlerine göre defnedilme sorunu... Bunları ve Türkiye’de küçük bir Alman grubuna dâhil olmayı, yirmi yıla yakın bir süredir Alanya’da yaşayan Peter Hockenholz ile konuştuk.
Alanya’da giderek artan bir Alman nüfusu var. Şehirde ne kadar Alman yaşıyor?
Alanya’da yaşayan Almanların sayısı hakkındaki tahminler 5 bin ile 10 bin arasında değişiyor. Biz 5 bin civarında olduğu kanaatindeyiz. Bu rakama hayatını daha ziyade burada sürdüren insanları dâhil ediyoruz.
Alanya’daki Almanlar kendilerini Alanya’nın yerlisi olarak mı görüyorlar, yoksa bir yabancı olarak mı? Örneğin Alanya’nın yerlileriyle kültürel bir alışveriş söz konusu mu?
Almanların sadece cüzi bir kısmı buranın yerlisi hâline geldi. Yine de çoğu Türkçe’yi öğreniyor, uyum sağlıyor, Türklerin gelenek ve göreneklerine hoşgörüyle yaklaşıyor ve hatta bazıları aile bağları kuruyor. Örneğin benim eşim iyi derecede Türkçe konuşuyor ve diğer insanlarla Türkçe anlaşıyor, ben ise 77 yaşına yeni girdim ve Türkçe’yi sadece parça parça öğrenebildim. İkimiz de fahri işlerle meşgul oluyoruz ve bu sayede epey çevremiz oldu. Haftada iki kez Devlet Hastanesi’nde çalışanlar için Almanca dersi, yine haftada iki kez ilkokul çocuklarına İngilizce dersi, haftada bir kez de Akdeniz Üniversitesi’nin Alanya kampüsünde okuyan bir öğrenciye Almanca dersi veriyoruz. Fakültede ben de beş sene kadar Almanca ders veren bir öğretim görevlisine asistanlık yaptım.
Peki, çoğunluk toplumunun Almanlara bakışını nasıl görüyorsunuz?
Türklerden hep arkadaşça ve samimi tavırlar gördük. Tabii biz turistlerin bulunduğu bölgenin dışında, tamamen Türklerin yaşadığı bir bölgede yaşıyor ve her gün yeni olumlu tecrübeler ediniyoruz. Bununla birlikte birçok Türk, yabancılara ve Almanlara karşı, özellikle de Türkiye’de bir Almanya oluşturmaya çalışanlara ve birçok şeyden rahatsızlık duyanlara karşı ön yargılı olabiliyor. Resmî kurumlarla ilişkilerimiz de çoğunlukla olumlu oldu. Burada kimse Almanya’daki gibi tabiri caizse konuya bodoslama dalmaz; esas meseleye gelmeden önce insani ilişkiler kurulur ve hasbihal edilir.
Türk gelenekleriyle aranız nasıl?
Tahmin ettiğimiz gibi buradaki gelenekler çok farklı. Hayatımızın buradaki kısmına başlamadan evvel, ülkeyi baştan başa, içinde 8 kilo çamaşır ve 4 kilo kitap olan sırt çantalarımızla gezdik ve şahit olduğumuz doğa güzellikleri ile Almanya’da kaybolan misafirperverlik bizi çok etkiledi.
İçinde bulunduğunuz toplum kendilerine uyum sağlamanızı mı bekliyor, yoksa sizi olduğunuz gibi kabulleniyor mu?
Kimse bizden uyum sağlamamızı ya da asimile olmamızı beklemedi. Tabii burada yaşayan diğer Almanlar için genel bir şey söyleyemeyiz, biz diğerlerine göre Türklerle çok daha fazla ilişki içerisindeyiz. Bizim asıl niyetimiz de bu farklı kültürün içinde diğer insanlarla beraber yaşamak. Burası bizim için hayatımızın çok ilginç bir evresi ve bu evre toleransı da beraberinde getiriyor.
Peki Alanya’da Türkçe öğrenmek zorunda mısınız?
Türkçe öğrenmek gibi bir zorunluluktan bahsedemeyiz. Kaldı ki biz Almanlar için Alanya kültürel açıdan çok da uzak değil. Öte yandan diyelim ki benim Türk kültürüyle problemlerim var, durum benim için böyle diye Türkler benim için bir “Alman” kültürü mü meydana getirsinler? Tüm Alman kanallarını izleyebiliyor, istediğimiz Alman sitelerini takip edebiliyoruz.
Kendi kültürel ve dinî ritüellerinizi yaşayabiliyor musunuz?
Biz burada çok ilginç ve değişkenlik gösteren ama aynı zamanda “yavaşlatılmış” bir hayat yaşıyoruz. İzin verirseniz 77 yaşına yeni girmiş biri olarak kişisel bir tecrübemi anlatayım: Seneler önce oturduğumuz Kestel’in belediye başkanına bir gayrimüslim olarak oradaki mezarlığa defnedilme imkânım olup olmadığını sordum. Başkan da, “Ne demek, biz seni tanıyoruz, sen istersen tabii ki mümkün. Hatta deniz manzaralı!” demişti.
Birkaç hafta evvel ilgili resmî kuruma tekrar sordum, şimdiden mezar yeri almak gerekiyor mu diye. Oradaki ilgilinin cevabı esprili şekilde şöyle olmuştu: “Gerek yok, burada yeterli yerimiz var. Zamanı geldiğinde bir iki gün evvel uğra senin için güzel bir yer ayarlarız. Başkan da sana deniz manzaralı bir yer ayarlayacağını söylemişti zaten.” Ben öldükten sonra şu an severek ve dolu dolu yaşadığım yere defnedilmek istiyorum.