Keşmir’de Hindistan-Pakistan Gerilimi Yeniden Alevlendi
Hindistan’ın Keşmir’in özel statüsünü ani iptal kararı, ihtilaflı bölgede gerilimi artırırken, iki haftadan fazla süredir protestolar devam ediyor.
Hindistan Hükûmeti 5 Ağustos’ta Müslüman çoğunluklu Cammu Keşmir bölgesinin özel haklarını güvence altına alan Anayasanın 370. maddesini iptal etti. Bu özel haklar arasında, kendi anayasasını yapma ve savunma, istihbarat ve dış işleri hariç kendi kanunlarını koyma ayrıcalığı yer alıyordu.
Hindistan kontrolündeki Keşmir’in özel statüsünü yok etmek ve Yeni Delhi’den yönetilecek şekilde kenti iki birlik bölgesine ayırmak (Cammu Keşmir, Ladakh) için yapılan bu hamle, Hindistan’a bölgede daha büyük bir kontrol sağlayacak. Bu karar ayrıca, tüm Hintlilere bölgede arazi ya da mülk satın alma ve memur olma hakkı tanıyor. Kimilerine göre bu durum, bölgenin demografisini değiştirebilir; zira Keşmirli Müslümanlar nihayetinde Hindistan’ın Hindu kültürüne yenik düşerek kültürel ve dinî kimliklerini kaybedecekler.
Hindistan’ın bu hamlesi ayrıca, Himalaya Eyaleti üzerinde tam hak iddiasında bulunan Pakistan ile uzun süredir devam eden husumeti de artırdı.
Kuşatma Altındaki Keşmir
Kararın ardından Hindu milliyetçi hükûmetin Başbakanı Narendra Modi, telefon hatlarını ve internet erişimini engelleyerek, kuşatılmış bölgeye binlerce ilave asker çıkartarak ve yüzlerce siyasiyi, toplum liderini ve eylemciyi tutuklatarak şimdiye dek benzeri görülmemiş bir tecrit uyguladı. AFP’nin bildirdiğine göre yetkililer tarafından, Kamu Güvenliği Yasası kapsamında binlerce Keşmir vatandaşı göz altına alındı. Bu yasa, herhangi bir suçlama ya da yargılama olmaksızın iki yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Hapishanelerin dolmasıyla birlikte göz altına alınan Keşmirli Müslümanların çoğunun bölgeden çıkarılarak, başka yerlere götürüldüğü aktarılıyor. Hintli yetkililerin Keşmir’de sıkı yönetim tedbirlerine başlamasından bu yana, aralarında Müslüman çoğunluk devletinin üç eski bakanı da olmak üzere, üst düzey isimler de tutuklandı.
Yetkililer her ne kadar yaşanan huzursuzlukları önemsiz gibi gösterse de göz yaşartıcı gaz bombalarıyla göstericileri püskürten Hintli güvenlik güçleri ve protestocular arasındaki gerilim hızla tırmanıyor. Ancak ulusal ve bölgesel hükûmetler, yaşanan olayların sayısına ya da yaralıların durumuna dair herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Eyalet hükûmeti, sıkı tedbirlerinin azaltılması için önlemlerin alınacağını söylese de kısıtlamalar Keşmir’in pek çok bölgesinde devam ediyor. Delhi’nin (Hindistan’ın) bölgenin özerkliğini iptal etmesi kararından sonra halkın sokaklara inerek daha fazla protesto gösterisinin düzenlenmesiyle halk hareketlerine ve vatandaşlara yönelik kısıtlamalar yeniden yürürlüğe girdi. Baskıcı güvenlik uygulamaları ve iletişim üzerindeki karartmalar yeniden uygulamaya sokuldu. Evlerinde kalmaya zorlanan ve kısıtlamalardan olumsuz etkilenen Keşmirliler ise gündelik hayatlarına devam etmekte ve sebze, süt ve tıbbi ilaç gibi en temel ihtiyaçlarını tedarik etmekte zorlanıyor. Bölgenin en büyük şehri ve aynı zamanda yazlık başkenti olan Srinagar’da yaşayan emekli mühendis Nazir Ahmet The Independent’a şunları söylüyor: “İnternet yok, telefon yok, iletişim yok, ulaşım yok. Âdeta hayvanlar gibi yaşıyoruz. Dolasıyla, herkesten rica ediyorum; lütfen gelin ve bu durumu çözün. Kimse evinden dışarı çıkamıyor”.
Aktivist, iktisatçı ve yazarlardan oluşan ve tartışmalı bölgeye yaptıkları beş günlük ziyaretten dönen Hintli bir grup, birçok Hintli haber kanalının haberlerinin aksine, bölgede durumun içler acısı olduğu ve hükûmetin bir an evvel kararından dönmesi gerektiği açıklamasını yaptı.
Bağımsız bilirkişi heyeti ise, Keşmir’in tamamının “şu an askerî denetim altındaki bir hapishane” olduğunu bildirdi. Eski bir televizyon siyaset uzmanı olan Hamza Han, 19 Ağustos’ta attığı bir Twitter mesajında, “Geçtiğimiz hafta Keşmir’de onlarca tecavüz, silahlı saldırı, yasadışı tutuklama ve tıbbi hizmetlerin verilmemesi iddiaları ulaştı bize. Narendra Modi ve onun ölüm tarikatının demokrasiyi katletmesine göz yumamayız.” dedi.
Beş sol kanat parti yayımladıkları ortak bir bildiriyle kararı kınadı ve Modi’nin tedbirlerini “Hindistan Anayasası’nın temel özelliği olan federalizme bir saldırı” olarak nitelendirdi. En büyük Hintli muhalefet grubu olan Kongre Partisi adına konuşan Gulam Nebi Azad, “Bharatiya Janata Partisi (Hindistan Halk Partisi) Anayasa’yı katletmiştir. Demokrasiyi katletmiştir.” dedi.
Modi Hükûmeti ise, söz konusu kanun maddesinin iptalini savunarak, bunun kalkınma ve gelişme adına yatırımların Keşmir’e akması ve bölgenin Hindistan ile tamamen bütünleşmesi adına bir önlem olduğunu bildirdi. Kanun maddesinin iptali Keşmir halkının sert tepkisiyle karşılaşırken, muhalefet partileri hükûmetin bölgeyi ele alma biçimini eleştirse de karar Hindistan’da geniş destek gördü.
Eleştirmenler, 307. maddenin iptalinin Keşmirlileri daha da izole ettiğini ve komşusu ve rakip nükleer güç olan Pakistan’la onlarca yıl süregelen gerilimi daha da körüklediği yorumunda bulunuyor.
70 Yıllık İhtilaf
İki güç, Pakistan ile Hindistan arasında ikiye bölünen Himalaya Eyaleti üzerindeki hak iddiaları nedeniyle 30 yıl süren silahlı çatışmaya kitlendi. Bu süreç içerisinde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti. Keşmir, 1947’de İngiliz yönetimindeki Hindistan’ın Pakistan ve Hindistan olmak üzere ikiye ayrılmasından bu yana bir çatışma noktası hâline geldi. Kısa bir süre sonra, iki devletten hangisinin hüküm süreceği kararı verilene kadar 307. madde ile bölgeye özerklik tanınmıştı. Bu maddeye göre, Hindistan Hinduların çoğunluğu oluşturduğu Cammu ve en büyük kısım olan Müslüman çoğunluklu Keşmir’in bir bölümünü yönetirken, Pakistan Keşmir’in geri kalanı ile Gılgıt-Baltistan bölümünü kontrol ediyor. Ayrıca Çin de Aksai Chin olarak adlandırılan Keşmir’in kuzeydoğu bölümünü kontrol ediyor.
Modi’nin 5 Ağustos tarihli kararının ardından Pakistan Başbakanı İmran Han, Pakistan ordusunun Pakistan yönetimindeki Keşmir bölümünde oluşacak herhangi bir Hint saldırısına karşılık vermeye hazır olduğunu söyledi. Delhi yönetimini, siyasi liderlerin topluca tutuklanması ve karaya kitlesel asker konuşlandırılması yoluyla halkı sindirmeye çalışmakla suçladı. İmran Han attığı bir Twitter mesajında da, “Bu durum, kuşatma altındaki 9 milyon Keşmirliyi tehdit etmektedir, ki bunun bütün dünyayı ve Birleşmiş Milletleri alarma geçirmesi gerekirdi. BM gözlemcilerinin bölgeye acilen gönderilmesi gerekiyor.” dedi.
Keşmir’i ülkeler arasında bölen askerî “Denetim Hattı”nda Hintli ve Pakistanlı güçler arasında karşılıklı silah atışlarının olduğu bildirildi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres her iki devlete de çağrıda bulunarak Hindistan yönetimindeki Keşmir’i istikrarsızlaştıracak herhangi bir hamleden kaçınmaya çağırdı.
Westminster Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler doçenti Nitasha Kaul, Foreign Policy’e yazdığı makalede, barışçıl ve adil bir çözümün yalnızca Keşmirlilerin katılımıyla mümkün olacağını ifade ederken şunları söylüyordu: “Uluslararası camia, Hindistan-Pakistan rekabetinin kısır döngüsü içine düşmek yerine Keşmir meselesinde yeni bir düşünce tarzı benimsemeli; meseleye Keşmirlilerin gözünden bakmalıdır.”
Uluslararası Camianın Göz Yumduğu Adaletsizlik
16 Ağustos’ta BM Güvenlik Konseyi Çin ve Pakistan’ın talebiyle basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdi. Konsey, ortak bir bildiri yayımlama konusunda uzlaşmaya varamadı. Çin Pakistan’ı desteklerken, Amerika Birleşik Devletleri Hindistan’ı destekleme eğiliminde. İstişarelerden sonra BM Güvenlik Konseyinden herhangi bir resmi açıklanmanın yapılmaması, Hindistan’ın Keşmir’i kendi parçası olarak görmesine uluslararası kamuoyundan toplu bir “onay” olarak algılandı.
Ne var ki, BM Keşmir’in Hindistan ve Pakistan yönetimindeki bölgelerde devlet güvenlik güçleri ve silahlı gruplar tarafından yapılan hak ihlalleri ve suistimallere karşı daha önce eleştirel bir duruş sergilemişti. Temmuz ayında BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Ofisi (BMMYK), BM’nin Hindistan güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanımı ve diğer hak ihlallerini kınadığı 43 sayfalık bir rapor yayımladı. 2018 haziran ayının başlarında da BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), Keşmir’deki insan hakları ihlallerinin araştırılması çağrısında bulunan bir rapor sunmuştu. Bu rapor, Hint hükûmeti tarafından yanıltıcı ve ön yargılı olduğu gerekçesiyle reddedilmişti.
Hindistan yönetimi altındaki Keşmirliler, Pakistan Keşmir’inden daha büyük bir baskıyla karşı karşıya kalırken, gazeteci Taha Sıddıki attığı bir Twitter mesajında, “Savaş haberleri şimdi Hindistan Keşmiri’nde, bunu anlıyorum. Ancak Keşmir çatışması tarihsel olarak bu tarafla sınırlı değil. Basın bu fırsatı kullanarak Pakistan yönetimindeki Keşmir ve ilhak edilen Gılgıt-Baltistan’daki suistimalleri de haber yapmalıdır.” diyerek bölgenin tam resminin sunulmasına çağrı yaptı.
Hakikat şu ki Keşmir halkı kendilerine 1947’de taahhüt edilen ancak verilmeyen egemenlik hakkından bu yana derin adaletsizliklerle karşı karşıya bulunuyor. Onların gelecekleri, bölgeyi işgal eden sömürgeci bir güç tarafından belirlenmiş ve üzerinde hak iddia eden iki devlet tarafından kendi kaderlerini tayin etme ve temel insan hakları ihlal edilmeye devam ediyor.
Bugün Keşmirliler, yoğun bir biçimde askerî işgal ve güvenlik güçlerinin zulmünün gölgesinde yaşıyorlar. Hintliler, hükûmetlerinin uygulamalarına karşı çıkmazlarsa, kendilerini yakın bir gelecekte sömürgeci Hindu demokrasisinde yaşarken bulmaları muhtemeldir. Eğer bu askerî işgal devam ederse, Hindistan’ın hemen yanı başındaki Keşmir’deki bu ihtilaf, Hindu çoğunluk Hindistan ile Müslüman çoğunluk Pakistan arasında bir savaşa dönüşebilir.