'Ukrayna'

“Zor Olan Gitmek Değil, Sevdiklerini Geride Bırakmak”

Rusya’nın Ukrayna’ya 24 Şubat’ta başlayan askerî müdahalesi ve işgali Avrupa’da ve dünyada soğuk duş etkisi yarattı. Ukrayna’da yaşayan Ahıska Türkleri de diğer tüm Ukraynalılar gibi endişe ve korku ile savaşın bir an önce sonlanmasını bekliyor. Leyla Sarvarova ile savaşa dair yaşananları ve endişelerini konuştuk.

Leyla Hanım'ın annesi Cemile Hanım, torunları Ekrem, Emre ve Leyla ile

Leyla Sarvarova, Başkent Kiev’e 600 km uzaklıkta bulunan, Ukrayna’nın güneyindeki Harkiv iline bağlı Vovkivka köyünde anne-babası ve kardeşleriyle beraber kalıyor. Büyüğü 14, küçüğü 3 yaşında 2 çocuğu var. Savaş başlamadan önce başkent Kiev’de yaşıyor ve bir mağazada müdür yardımcısı olarak çalışıyormuş. Ailesinin yanına ziyarete geldiği sırada savaş patlak verince ne kendisi Kiev’e dönebilmiş ne de ardı ardına ilan edilen sokağa çıkma yasakları nedeniyle eşi Kiev’den çıkıp yanlarına gelebilmiş. Eşiyle şu anda sadece internet bağlantısı imkân tanıdığı sürece görüntülü konuşma yapabildiklerini söylüyor.

Bombaların sesini uzaktan duyduklarını söyleyen Leyla Hanım, kaldıkları köyün Harkiv il merkezine 100 km uzaklıkta olduğunu aktarıyor. Harkiv’in yoğun bombardıman altında olduğunu belirterek, “Korkumuz ilçelere ulaşmaları, o zaman bizim yaşadığımız bölgelere de gelecekler.” diyor. Köyde hayat durmuş. Ekseriyetle çiftçilikle uğraşan Ahıska Türkleri şimdilerde sokağa çıkma yasağı nedeniyle evlere hapsolmuş durumda.

Köyde doğal olarak korku ve panik hâkim. Bazı yerlerde elektrik ve su kesintileri yaşansa da yaşadıkları bölgede şu andaki en büyük sıkıntının gıda temini olduğunu söylüyor Leyla Hanım. Türkiye ve diğer ülkelerden gelen gıda yardımlarının sınıra yakın şehirlere dağıtıldığını ancak tehlikelerden dolayı kendilerine kadar ulaştırılamadığını belirtiyor. “Marketlerde raflar bomboş, erzak olarak herkesin birikimi tükenmek üzere.” diyen Leyla Hanım, köyde yaşadıkları için içme suyu sıkıntılarının bulunmadığını ama şehirdekiler için aynı şeyin söz konusu olmadığını söylüyor. “Şehirlerdekiler metro istasyonlarında kalıyorlar, biz onlara göre henüz daha rahat durumdayız, evlerimizde kalıyoruz en azından.” diyor.

Ancak alçaktan uçuş yapan jet uçaklarının pencereleri sarsan sağır edici sesleri nedeniyle genç-yaşlı tüm aile bireyleri büyük korku yaşıyor. Çocukların da çok korktuğunu aktaran Leyla Hanım, onlara savaştan veya travmaya neden olabilecek herhangi bir şeyden bahsetmek istemediği için her şeyi bir oyun gibi yansıtmaya çalıştığını söylüyor. “Büyük oğluma anlayacağı şekilde anlatabiliyorum yine olan biteni, ama küçük oğlum henüz yaşananları kavrayabilecek yaşta değil.” diyor.

 width=
Leyla Hanım ve 3 yaşındaki oğlu Emre

Bombardıman olacağı zaman telefonlara uyarı geliyor ve bodrum katına iniyorlar. Normal zamanda kışlık erzak ve konserveleri muhafaza etmek için kullandıkları bodrum katını zorunlu durumda hayatta kalabilmek için mümkün olan her şeyi hazırladıkları bir sığınağa dönüştürmüşler. Aksam 6’dan sonra ışık yakmak yasak olduğu için karanlıkta oturduklarını söylüyor Leyla Hanım. “Tehlikenin geçtiğini haber veren ikinci telefon bildirimine kadar bodrumda kalıyoruz. Babam, abim ve kardeşim telefona bombardıman uyarısı geldiği zaman bize haber verebilmek için geceleri hep nöbet tutuyorlar.” diyor.

Bulundukları bölgede halk düşmanların köye girişini önlemek için barikatlar kurmuş, gece-gündüz nöbet tutuluyor. “Hayatı boyunca eline silah almamış insanlar, gencecik çocuklar bunlar.” diyor Leyla Hanım onlardan bahsederken. Yaşanan gıda sıkıntısına rağmen ellerindeki erzakların bir kısmını ayırarak askerlere gönderdiklerini aktarıyor. Kamuflaj ağları dokuduklarını ve vatan edindikleri Ukrayna için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalıştıklarını vurguluyor.

“Zor Olan Sevdiklerini Geride Bırakmak Zorunda Olmak”

Akraba ve komşularının bir kısmı köyü terk ederek başta Türkiye’ye olmak üzere Almanya ve çeşitli Avrupa ülkelerine sığınmışlar. “Türkiye bizi çok sahipleniyor, Ahıska Türklerinin kapısının önüne kadar otobüslerle gelerek gitmek isteyen aileleri Türkiye’ye götürüyorlar. Bazı aileler bu şekilde Türkiye’ye gitti. Almanya’ya gidenler de oldu. ‘Zorlukları var ama en azından çocuklar ve bizler rahat uyuyoruz’ diyorlar.” şeklinde aktarıyor gidenlerden duyduklarını.

Göç edenlerin genelde geride kimsesi kalmayan insanlar olduğunu, ancak kendisi gibi birçoğu için bu kararı almanın o kadar kolay olmadığını söylüyor. “Zor olan gitmek değil, sevdiklerini geride bırakmak zorunda olmak. Babam 58 yaşında. 18-60 yaş arası Ukrayna vatandaşı erkekler askere çağırılacaklarından ülkeden çıkışlarına izin verilmiyor. Annem de erkek kardeşlerim ve babamı bırakıp bir yere gitmek istemiyor; biz de onu bırakıp gitmek istemiyoruz. Ayrıca annem kalp hastası ve yürümekte zorluk çektiğinden ‘İstesem de sizinle gelemem, yollara dayanamam.’ diyor. Bir taraftan o da bizden ayrılmak istemiyor, ama öte taraftan ‘Biz yaşadığımızı yaşadık, gidin ve çocukları kurtarın.’ diyerek gitmemizi istiyor.” sözleriyle anlatıyor yaşadıkları ikilemi. “Yabancı bir ülke, yabancı bir dil, eminim çok zor olacak ama en azından çocuklarımız bombaların altında uyumayacak.” diyen Leyla Hanım yine de Ukrayna’yı terk etme fikrini gerçekleştirme konusunda henüz kesin bir karar veremediklerini söylüyor.

Seferberlik kanunu nedeniyle oğullarını ve eşlerini geride bırakıp gidemeyen birçok ailenin durumu da aynı. “Ayrıca burada yaşamını ve düzenini kurmuş insanlar için de her şeyi bırakıp gitmek kolay değil. Ama öte yandan Ruslar burayı da işgal ederse istesek de bırakıp gitmemiz mümkün olmayacak.” diyor Leyla Hanım. Ahıska Türklerinin Ukrayna’da en yoğun yaşadığı bölge olan Herson şehrinde bunun yaşandığını söylüyor. Ruslar orayı işgal edip bayraklarını diktikten sonra kimsenin çıkışına izin verilmemiş. “Şu an henüz bizim olduğumuz bölgede bir şey olmasa da bununla yetineceklerini sanmıyoruz ve sıranın bize de geleceğini düşünüyoruz. İşte o zaman ne yaparız bilmiyorum.” yorumunu yapıyor. Ancak kısa süre önce Türkiye ve Rusya arasındaki müzakereler neticesinde Türkiye’nin Herson’daki Ahıska Türklerini 18-60 yaş arası erkekler de dahil olmak üzere bölgeden tahliye edebilmesinin önünün açılacağına dair haberlerin kendilerine ulaştığını bilgisini de ekliyor.

Leyla Hanım’ın ailesi pek çok sürgün ve zorunlu göçe şahit olmuş. “Ahıska Türkleri olarak çok acı bir tarihimiz var.” diyen Leyla Hanım’ın anneannesi ve babaannesi İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin tarafından Gürcistan’dan Özbekistan’a sürgün edilmişler. Annesi ve babası da Sovyetler Birliği arşivlerine “Karadeniz kıyılarını Türklerden temizleme operasyonu” olarak geçen bu sürgüne şahit olmuş. Ardından 1989’daki Fergana Olayları olarak bilinen etnik gerilim sonrası Özbekistan’dan da Ukrayna’ya göç etmek zorunda kalmışlar. “Ben gözümü açtım Ukrayna’yı gördüm, burası benim vatanım oldu. 33 yıl sonra şimdi tekrar buradan da göç edip nereye gideceğiz?” diye soruyor Leyla Hanım. Öte yandan gitmedikleri takdirde ve savaş köylerine ulaştığında durumu çocuklarına nasıl açıklayacağı, onları nelerin beklediği ve savaşın daha ne kadar süreceği gibi sorulara da bir cevabının olmadığını itiraf ediyor.

“Kardeş Kardeşi mi Vuracak?”

Ahıska Türkleri olarak bölgede 3 köy olduklarını aktaran Leyla Hanım, “Din, dil ve geleneklerimizi yaşatmaya çalışan, birbirine kenetlenmiş bir topluluğuz.” diyor. Bununla birlikte Ukraynalı komşularıyla da hiçbir sorun yaşamadıklarını ve barış içinde bir yaşam sürdüklerini vurguluyor.

 width=
Leyla Hanım Kiev’deki Ahıska Türkü komşularıyla düğün mantısı açıyor

Ahıska Türkleri aynı zamanda yaşanan zorunlu göçler sonrası Rusya ve Ukrayna’ya dağılmış bir topluluk. Leyla Hanım Rusya’da anneannesi ve kuzenlerinin yaşadığını söylüyor. Onlarla mümkün mertebe iletişimi sürdürmeye çalıştıklarını ancak telefonların dinlenme ihtimaline karşı ağızlarından çıkan her kelimeye dikkat ettiklerini belirtiyor. “Rusya’daki kuzenimi askere almışlar, burada da erkek kardeşim ve ağabeyimi askere çağıracaklar. Nasıl olacak? Kardeş kardeşi mi vuracak?” diye soruyor.

Ukrayna ve Rusya arasındaki yakın akrabalık ilişkileri nedeniyle pek çok ailenin de kendileriyle aynı durumda olduğunu söylüyor Leyla Hanım.  Şu anda yaşadıkları bölge eskiden Rus toprakları olduğundan halkın ekseriyeti Rus kökenliymiş. Ancak Ukraynalılarla evlilik yaparak yakın akrabalık bağları kurulmuş. Çoğu insanın annesinin Ukraynalı, babasının Rus veya tam tersi olduğunu söylüyor.

Ukrayna’daki Ahıska nüfusu ağırlıklı olarak Kiev, Herson ve Harkiv bölgelerinde yaşıyor. Donbas bölgesinde devam eden savaş ve çatışmalar nedeniyle şu an Rusya’nın hakimiyetindeki Donetsk’te yaşayan Ahıska Türkleri ise Türkiye tarafından hâlihazırda tahliye edilmiş. “Donbas’ta 8 senedir devam eden bir savaş var. Kimin kimi vurduğu belli değil ve olan sivillere oluyor.” diyerek bu savaşın da yıllarca sürebileceği endişesi taşıdığını dile getiriyor Leyla Hanım. Yine de savaşın bir an önce sonlanacağına ve sadece gündelik telaşların hâkim olduğu eski, huzurlu hayatlarına geri dönebileceklerine dair umutlarını diri tutmaya çalışıyor.

Meltem Kural

Lisans eğitimini Martin Luther Üniversitesinde Tarih ve İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümlerinde tamamlayan Kural, Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and African Studies) Yakın Doğu Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Kural, Perspektif dergisinin online editörlüğünü yapmaktadır.
Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler