Almanya’da Yeni Antisemitizm Tasarısı Eleştiri Topluyor
Almanya’da “Bir Daha Asla, Şimdi – Almanya’da Yahudi Hayatını Korumak, Muhafaza Etmek ve Güçlendirmek” başlığını taşıyan önerge gündemde. Antisemitizmle mücadele etmeyi amaçlayan önergenin, İsrail’e yönelik eleştirileri antisemitizm olarak damgalayarak fikir özgürlüğünü tehdit edeceği iddia ediliyor.
Almanya’da trafik lambası koalisyonu olarak bilinen Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile ana muhalefetteki Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) meclis grupları, uzun süre tartışma konusu olan Antisemitizm Tasarısı üzerinde anlaşmaya vardı.
Meclis gruplarının yaptığı ortak açıklamada, Holokost’tan dolayı Almanya’nın ülkedeki Yahudi yaşamının korunması konusunda özel bir sorumluluk taşıdığı belirtildi. Holokost ve 7 Ekim 2023’ten bu yana meydana gelen antisemitist saldırılardan dolayı “Bir Daha Asla, Şimdi – Almanya’daki Yahudi yaşamını korumak, muhafaza etmek ve güçlendirmek” başlığını taşıyan önerge üzerinde anlaşma sağlandı.
Almanya’da yaklaşık 6 milyon Yahudi’nin hayatına mal olan Holokost’un ardından “Bir daha asla” (Alm. “Nie Wieder”) sloganı, soykırımın hatırlanması ve benzeri vahşet eylemlerinin önüne geçilmesi için kullanılıyor.
Antisemitizm Tasarısı ve Başlıkları
Açıklamada, bu önergeyle Almanya’da “antisemitizmle etkin ve sürdürülebilir şekilde mücadele etmek için açık bir sinyal gönderildiği” ifade edildi. Her türlü antisemitizmin kınandığı önergede hükûmet ile yerel yönetimler, Yahudi nefretine karşı mücadelede somut tedbirler almaya çağırıldı.
Sanat ve kültür alanında antisemitizme yer verilmemesi gerektiği belirtilen önergede, “antisemitizmi yayan, İsrail’in var olma hakkını sorgulayan, İsrail’in boykot edilmesi çağrısında bulunan veya BDS’yi (Boykot, Tecrit, Yaptırımlar Hareketi) aktif destekleyen örgüt ve projelerin finanse edilmemesi” istendi.
Önergede, antisemitizm değerlendirmesinde Uluslararası Holokost Anma Birliği’nin (IHRA) antisemitizm tanımının benimsenmesi talep ediliyor. Okul ve üniversitelerde antisemitizm suçlarının cezalandırılmasında öğrencilerin ihraç edilmesi veya eğitim kurumlarından uzaklaştırılması gibi yaptırımların uygulanmasında federal hükûmetin eyaletleri desteklemesi istenilen önergede, bu bağlamda yüksek okul yasalarının gözden geçirilmesi çağrısında bulunuluyor.
Almanya’da Hamas’a getirilen faaliyet yasağının dışında başka örgüt ve derneklerin de incelenmesi ve yasaklanması talep edilen önergede, özellikle ceza hukuku ile ikamet, iltica ve vatandaşlık yasalarında antisemitizmle ilgili yasal boşlukların giderilmesi isteniyor.
İsrail’in uluslararası hukuk çerçevesinde, uluslararası hukuku ihlal eden saldırılara karşı kendini savunma hakkı bulunduğu ifade edilen önergede, Alman federal hükûmetine, İsrail devletinin varlığını ve meşru güvenlik çıkarlarını Alman dış ve güvenlik politikasının temel bir ilkesi olarak aktif şekilde savunmaya devam etme ve müzakere edilmiş iki devletli çözüm için çabaları yoğunlaştırma çağrısı yapılıyor.
7 Kasım tarihinde Federal Meclis gündemine taşınması ve oylanması beklenen önergenin yasal bağlayıcılığı yok, ancak siyaseten etkisi yüksek.
Antisemitizmin Muğlak Tanımı
Almanya’da aylardır gündemde olan ve tartışmalara yol açan tasarıya yönelik eleştiriler de oldukça yoğun. Tasarıya yönelik ilk tepki, aralarında Uluslararası Af Örgütü’nün de yer aldığı çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından nisan ayında gündeme getirilmişti. Af Örgütü, Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi (ECCHR), Sivil Barış Hizmetleri Forumu Derneği gibi kurumların arasında yer aldığı bir ittifak, yayınladığı açık mektupta, söz konusu tasarı hakkındaki endişelerini dile getirmişti. Bu mektupta Almanya’da antisemitizm, ırkçılık ve düşmanlığın her türlüsüyle mücadelenin takdire şayan olduğu belirtilirken, söz konusu önergenin bu amaca hizmet etmediği, tam tersine temel insan haklarını zedeleyeceğine dikkat çekilmişti.
Af Örgütü başta olmak üzere Antisemitizm Tasarısı’na yönelik eleştirilerin merkezinde, “antisemitizm” kavramının çok geniş ve belirsiz bir şekilde kullanılması ve bu tanımdan hareketle de ceza hukuku ve iltica hukuku gibi alanlarda temel hakları zedeleyebilecek girişimlere kapı aralanması yatıyor. Önerge, antisemitist olduğu düşünülen kişilere devlet teşviklerinin kesilmesi, iltica hakkının kaybı ya da üniversiteden atılma gibi tedbirleri barındırması nedeniyle eleştiriliyor. Bu temel haklara müdahale esnasında kullanılan “antisemitizm” tanımının da IHRA tarafından belirlenen tanım olması Af Örgütü tarafından bir eleştiri sebebi. Bu kapsamda İsrail’e yönelik eleştirilerin antisemitizm olarak yaftalanması tehlikesine dikkat çekiliyor.
IHRA’ya göre “Antisemitizm, Yahudilere karşı nefret olarak ifade edilebilecek belirli bir Yahudi algısı” anlamına geliyor. Bu tanıma göre antisemitizm, sözlü veya fiili olarak Yahudi veya Yahudi olmayan bireyler ve/veya onların mülklerine, ayrıca Yahudi cemaat kurumları veya dinî tesislerine yönelik olabilir. Antisemitizmin göründüğü yerlerden bir tanesinin İsrail devletine yönelik olduğunu belirten bu tanım kapsamında Yahudi halkının kendi kaderini tayin etme hakkının reddedilmesi ve örneğin İsrail devletinin varlığının ırkçı bir girişim olduğunu iddia etmek antisemitizm olarak görülüyor. Aynı şekilde İsrail’den, başka hiçbir demokratik devletten beklenmeyen bir davranış sergilemesini beklemek de antisemitizm örneği olarak listeleniyor.
Hukuki belirsizliğe yol açan bu tanımı merkeze alan önerge, Af Örgütü’ne göre fikir, sanat, bilim ve toplanma özgürlüğünü ihlal edebilir, ifade özgürlüğü kapsamında korunan İsrail politikasına yönelik eleştiriler gelecekte antisemitik olarak sınıflandırılıp yaptırıma tabi tutulabilir.
Yahudi Düşünürlerden Mektup
Federal Meclis’in Antisemitizm Tasarısı’na yönelik tek eleştiri Af Örgütü’nden gelmedi. Geçtiğimiz ağustos ayında Almanya’daki Yahudi entellektüeller de söz konusu tasarıyı eleştirerek İngilizce ve Almanca bir mektup yayınlamıştı. Mektupta, planlanan tasarıya dair “derin endişeler” dile getirilirken, bu tasarıyla Almanya’daki Yahudi hayatının korunmayacağı, tam tersine önergenin Almanya’daki Yahudilere zarar vereceği ifade edilmişti.
Açıklamada, “Mevcut karar taslağı tehlikelidir. Bu, özgür düşünceyi baskılayacak, Almanya’yı demokratik dünyanın geri kalanından izole edecek ve etnik ve dinî azınlıkları daha da tehlikeye atacaktır, özellikle zaten zalim polis şiddetinin hedefi hâline gelen Arap ve Müslüman komşularımızı.” ifadeleri yer alıyordu. Yahudi düşünürlerin imza attığı bu mektupta ayrıca, Yahudileri İsrail hükûmetinin eylemleriyle bir tutup ilişkilendirmenin antisemitik bir klişe olduğu, bu tasarının Yahudi seslerini susturacağı, Yahudi bilim insanları, yazarlar ve sanatçılar için tehlike oluşturacağı belirtiliyordu.
Bunun dışında bu açık mektupta, antisemitizmin yalnızca göçmenler arasında yaygın olduğunun ve yine yalnızca İsrail karşıtlığıyla kendisini gösteren bir fenomen olduğunun ima edilmesine yönelik eleştiriler de mevcuttu.
Önergeye Alternatif Metin Önerisi
Bütün bu eleştirilerle birlikte 23 Ekim 2024 tarihinde FAZ gazetesinde “Bir Metin Önerisi” başlığıyla akademisyenlerden oluşan bir grup, mevcut taslak için kendi önerilerini listelediler. 16 maddeden oluşturulan bu metin önerisinde, Federal Meclis’e sunulacak önergedekinden farklı olarak şu ifadeler yer alıyor:
“Antisemitizmin ne olduğu, bilimsel ve toplumsal müzakerelerle belirlenir, devlet otoriter bir biçimde bu tanımı belirleyemez. Bu tanım için IHRA’nın hukuken bağlayıcı olmayan tanımı ya da Kudüs Deklarasyonu ile Nexus Dökümanı’nın önerdiği antisemitizm tanımları kullanılabilir. Antisemitizmin var olup olmadığı hakkında yalnızca vakadan vakaya karar verilebilir. Antisemitizm atıflarının bazı siyasi hedefler için araçsallaştırılmasına karşı çıkıyoruz.”
Bu metin önerisini destekleyen ikinci bir açık mektup da yayınlandı. Bu açık mektupta, Almanya’daki Yahudilerin hayatının bir bütün olarak korunması ve azınlık gruplarının birbirine karşı kışkırtılmaması istendi. Dört bine yakın akademisyen, entelektüel ve kanaat önderi tarafından imzalanan bu açık mektupta, “Bir Metin Önerisi” başlığıyla yayımlanan metnin, “Yahudi yaşamını nasıl bütünsel bir şekilde ve hukuki çerçeve içinde, azınlıkları birbirine düşürmeden koruyabileceği hakkında önemli bir tartışma için değerli bir başlangıç noktası olduğu” ifade edildi.
Tüm eleştirilere rağmen Federal Hükûmetin Antisemitizmle Mücadele Sorumlusu Felix Klein, önergenin “çok önemli bir sinyal olduğu” görüşünde. “Ülkemizdeki Yahudilere yönelik nefret söylemiyle mücadele etmemiz gerektiği konusunda benimle hemfikir olan herkes, İsrail hükûmetinin eylemlerine yönelik siyaseten meşru eleştirilerin olabileceğini kabul edecektir.” diyen Klein, tasarıya yönelik eleştirilere odaklanmak yerine Yahudi topluluğuna onurlu ve güvenli bir yaşam sağlama amacına odaklanılması gerektiğini vurguladı.