Dosya: "Savaş ve Barış"

Yeni Bir Silahlanma Yarışı: Nükleer Savaş Karşısında Sivil Aktivizm

Nükleer savaş tehdidi, bugün belki daha önce hiç olmadığı kadar büyük ve gerçek bir tehdit. Peki geçmişte nükleer savaş tehdidi sivil hareketlerle nasıl aşıldı? Barış ve silahsızlanma alanında çalışan dünyaca ünlü akademisyen David Cortright, nükleer tehdit karşısında sivil hareketlerin önemine vurgu yapıyor.

Fotoğraf: TSViPhoto/shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Atom çağının 80. yılına girerken, nükleer silahların oluşturduğu felaket riski giderek artıyor. Yeni bir silahlanma yarışı başlamış durumda ve uluslararası gerginlikler büyüyor. ABD ve Rusya, daha fazla nükleer bomba ve füze üretirken, silah teslim sistemlerini de geliştiriyor. Rusya, Ukrayna Savaşı’nda defalarca nükleer silah kullanma tehdidinde bulundu. Çin ise nükleer kapasitesini hızla genişletiyor. Bu gelişmeler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in yakın zamanda nükleer savaş riskinin onlarca yılın en yüksek seviyesine ulaştığını söylemesine yol açtı. Büyük bir nükleer savaş milyarlarca insanı öldürebilir ve gezegendeki yaşamın varlığını tehdit edebilir. Barış ve insanlığın hayatta kalmasıyla ilgilenen herkesin bu tehdide dikkat etmesi ve yeni silahlanma yarışını durdurup tersine çevirmek için kamuoyu oluşturması gerek.

Nükleer tehlikeyi sınırlamak için daha fazla kamuoyu baskısına ve sivil aktivizme ihtiyacımız var. Bunun için geçmişteki silahsızlanma kampanyalarının etkilerini ve bu kampanyaların bugünkü tehlikelerle başa çıkmak için yeni bir küresel hareket yaratma konusunda neler önerdiğini incelemekte fayda var.

Soğuk Savaş Sonrası ve Yeniden Uyanış

Soğuk Savaş sona erdiğinde, dünya genelinde insanlar rahat bir nefes aldı ve her an başlarına düşebilecek bir bomba hakkında endişelenmeyi bıraktı. Silahsızlanma meseleleri siyasi gündemden düştü. Ancak son yıllarda, yeni tehditlere dair artan farkındalıkla birlikte nükleer bilinç yeniden canlandı. Bu durum, 2023 yılında en yüksek gişe hasılatı yapan filmlerden biri olan Oppenheimer’ın dikkat çekici başarısında da açıkça görüldü. Ayrıca Annie Jacobson’ın 2024 yılında yayımlanan ve Kuzey Kore’nin ABD’ye nükleer saldırısının küresel bir nükleer savaşa nasıl yol açtığını anlatan “Nuclear War: A Scenario” adlı kurgusal olmayan kitabı da New York Times çok satanlar listesine girerek büyük ilgi topladı.

Artan kamuoyu farkındalığı önemli olsa da tüm bu farkındalık tek başına politika değişikliğine yol açmıyor. ABD ve diğer ülkelerde savaştan ve silah üretiminden fayda sağlayan güçlü çıkar gruplarına karşı koymak için örgütlü siyasi baskıya ihtiyaç var. Silah lobisinin etkisini aşmak, geniş çapta sosyal seferberlik ve siyasi savunuculuk gerektiren bir durum. Tarih bize, nükleer silah politikalarını değiştirmeyi sağlayan itici gücün genellikle aşağıdan yukarıya, yani vatandaş aktivizmi ve politikacıları etkili bir şekilde baskı altına alan geniş tabanlı sosyal hareketlerden geldiğini öğretiyor.

Nükleer Tehdit Konusunda Geçmişten Aldığımız Dersler

1980’lerde ABD ve Avrupa’da büyük silahsızlanma hareketleri ortaya çıktığında, bu hareketler önemli silah azaltma anlaşmaları ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi için baskı yarattı. Nükleer Silahları Dondurma Hareketi, tarihteki en büyük silahsızlanma seferberliklerinden biriydi. Bu hareket, ABD ve Sovyetler Birliği’nin nükleer silah geliştirme faaliyetlerini karşılıklı olarak dondurmasını öneriyordu. Haziran 1982’de bir milyon insan, silahlanma yarışını dondurmak ve tersine çevirmek için New York Central Park’ta yürüdü. ABD genelinde 10 eyalette ve onlarca büyük şehirde yapılan halk oylamalarında 11 milyondan fazla Amerikalı bu dondurma önerisine destek verdi. Avrupa’da ise milyonlarca insan, ABD ve Sovyet orta menzilli füzelerinin kıtaya konuşlandırılmasını durdurmak için protestolar düzenledi.

Beyaz Saray ve NATO liderleri, dondurma önerisini reddetti ve Avrupa’daki yeni füze karşıtı muhalefeti önemsemedi. Ancak bu protestolar, siyasi iklimi etkiledi ve önemli sonuçlar doğurdu. ABD Başkanı Ronald Reagan, dondurma hareketinin popülerliğine yanıt olarak savaş yanlısı söylemini yumuşattı ve Sovyetlerle barış müzakereleri yapma sözü verdi. Bu vaatlerini, Mihail Gorbaçov’un Moskova’da iktidara gelmesiyle birlikte yerine getirdi ve iki lider, Avrupa’daki orta menzilli füzeleri ortadan kaldıran bir anlaşma ile başlayan benzeri görülmemiş nükleer silah azaltma anlaşmaları yaptı.

Araştırmacı Jeffrey Knopf, protesto hareketlerinin hükûmetlerin silahların sınırlandırılmasına yönelik tercihlerini değiştirmede önemli bir etki yapabileceğini doğruluyor. Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği ile silahların kontrol edilmesine dair dört müzakere üzerine yapılan bir çalışmada, ABD’nin müzakerelere katılma kararlarının aktivistlerin baskısı tarafından şekillendiği tespit edilmişti. Knopf’un analizine göre, toplumsal protesto seviyesi, başarılı görüşmeleri tahmin etmede istatistiksel olarak anlamlı bir değişkendi. Knopf şu sonuca varmıştı: “Barış hareketleri bir fark yaratabilir.”

ABD ve diğer ülkelerde nükleer tehlikeye dair kamu farkındalığını artırmak için şimdiden çalışan bazı gruplar var. Bu gruplar arasında “Uçurumun Kenarından Dönüş” (İng. “Back from the Brink”) Kampanyası, Silah Kontrol Derneği ve 2017 Nobel Barış Ödülü sahibi Uluslararası Nükleer Silahların Kaldırılması Kampanyası gibi hareketler bulunuyor. Ancak değişim için gereken siyasi baskıyı oluşturmak adına çok daha fazla sivil eylem gerekli.

İklim ve Nükleer Savaş Arasındaki Bağlantı

Günümüzde nükleer eylemliliğin karşılaştığı zorluklardan biri, dikkat gerektiren çok sayıda başka büyük sorunun varlığı. İklim krizi, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları, küresel demokrasilere yönelik tehditler… Bunlar ve diğer sorunlar dikkatlerimizi çekiyor ve sosyal medya akışlarımızı dolduruyor. Hızla ısınan küresel iklimin yarattığı kriz özellikle akut bir sorun ve gezegenin kaderini tehdit etmesi açısından nükleer silah tehlikesine çok benziyor. Her iki fenomen de insanlığın hayatta kalması ile yakından ilgili.

İklim değişikliği ve militarizm arasındaki bağlantılar oldukça yakın. Araştırmacı Neta Crawford, Pentagon’un dünyanın en büyük kurumsal enerji tüketicisi ve sera gazı üreticisi olduğunu belgelemiş durumda. ABD askerî stratejisi ve askerî konuşlanmaları büyük ölçüde Orta Doğu petrolüne erişimi güvence altına almaya yönelik. Savaş, Ukrayna ve Gazze’de görüldüğü gibi ciddi çevresel hasara yol açıyor ve nükleer bir savaşın, iklimi değiştiren ekolojik bir felaket olacağı da ortada.

Nükleer Silahlanmayı Dondurmak İçin Yeni Bir Hareket

ABD’deki aktivistler silahlanma yarışını durdurmak ve tersine çevirmek için yeni bir küresel kampanya öneriyor. Bu kampanya, ABD, Rusya ve Çin’i daha fazla bomba ve nükleer silah sistemleri inşa etmeyi bırakmaya ve silah azaltma için müzakere yapmaya çağırıyor.

Yeni Küresel Dondurma Kampanyası’nın siyasi liderlere net bir mesajı var: “Daha fazla nükleer silaha ihtiyacımız yok.” Kampanya, halk desteğini çekebilecek açık, kısa ve kolay anlaşılabilir bir öneriye sahip:

“Daha fazla nükleer silah inşa edilmesine karşı çıkıyoruz. ABD, Rusya, Çin ve diğer nükleer devletlerin liderlerini, yeni nükleer savaş başlıkları ve silah sistemlerinin geliştirilmesini karşılıklı ve doğrulanabilir bir şekilde durdurmaya, dünyayı nükleer savaşın eşiğinden geri çekmeye çağırıyoruz.”

Bu kampanyanın amacı, silahlanma yarışını durdurmak ve tersine çevirmek için bir taban oluşturmak. Bu çabanın tabandan başlaması ve yerel etkinliklerle kamuoyunun eğitilmesi hedefleniyor. Bu etkinlikler, yerel alanlarda düzenlenecek nöbetler ve protestolar gibi sosyal eylemlerle bağlantılı. Ayrıca silahlanma yarışındaki tüm tarafları karşılıklı bir dondurma anlaşması ve silahların azaltılması ile silahsızlanmaya yönelik müzakereler için adımlar atmaya teşvik eden iletişim ve sosyal medya bileşenleri de planlanıyor.

Bu kampanyanın mesajları, Reagan-Gorbaçov bildirisine de atıfta bulunuyor. Bu bildiri, yakın zamanda beş köklü nükleer devlet tarafından da yinelendiği şekilde nükleer savaşın “kazanılamaz ve asla yapılmaması gerektiğini” vurguluyor. Ayrıca, 2022 Bali zirvesindeki dünya liderlerinin oy birliğiyle kabul ettiği şu ifadeye de gönderme yapıyor: “Nükleer silahların kullanımı veya kullanım tehdidi kabul edilemez.”

Bunun yanı sıra bu kampanya, 2024 yılında G-7 Nükleer Silahsızlanma Direktörleri Grubu’nun, “herkes için eksiksiz bir şekilde güvenli, nükleer silahsız bir dünya” hedefine verdiği desteği de içeriyor.

Silahlanma yarışını durdurmak için bir hareket inşa etmek, ölümcül silahlarla dolup taşan ve daha fazla ölümcül silahın da yolda olduğu bir dünyada elbette oldukça zor. Rusya savaşı yoğunlaştırıyor ve nükleer tehditler savurmaya devam ediyor. Washington’daki bazı çevreler, silah harcamalarının ve nükleer silah geliştirilmesinin daha da artırılmasını savunuyor. Barış savunusunun önündeki engeller aşılmaz görünüyor. Yine de nükleer silahsızlanmaya doğru ilerleme mümkün ve benzer tehlikeleri yaşadığımız geçmiş zamanlarda bunu başarabildik. Tarihte milyonlarca insan silahlanma yarışına karşı harekete geçtiğinde, siyasi iklim de değişmeye başladı. Bugün, nükleer tehlike çağında daha azını göze alamayız.

Prof. Dr. David Cortright

Barış ve silahsızlanma alanında uzman bir akademisyen ve aktivist olan David Cortright, nükleer silahların azaltılması ve şiddetsiz toplumsal değişim konularında derin bir bilgi birikimine sahiptir. 22 kitabın yazarı veya editörü olan Cortright, Vietnam Savaşı’na karşı bir asker olarak aktif olmuş, 1980’lerdeki nükleer dondurma hareketine ve Irak işgaline karşı “Savaşsız Kazan” (İng. “Win Without War”) koalisyonunun kuruluşuna öncülük etmiştir. Kanada, Almanya ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlara danışmanlık yapmış ve Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük silahsızlanma organizasyonu olan SANE’in büyümesini sağlamıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler