'Dosya: "Tatil ve İzin"'

Modern İnsanın Tatil ve İzin ile İmtihanı: Kapitalist Çağda Tatil Bize Ne Vadediyor

Tatilin özgürlük vaadi ne kadar gerçekçi? Tatil yapabilmek nasıl bir yetenek hâline dönüştü? Zamanı bölen ve boş vakti verimliliğe dönüştüren sistemin içinde “izin” kavramı neyi temsil ediyor? Boş zamanımızı itinayla tasarlarken neleri kaybettiğimizi ve dinlenmenin nasıl bir performansa dönüştüğünü birlikte keşfedelim.

Bu fotoğraf yapay zekâ ile üretilmiştir.

“Zamansallık”, varlığımızın zamana dair her şeyini kuşatan, eşzamanlılık, ardışıklık veya süre algısı, geçmiş/şimdi/gelecek ya da bireyin belirli zaman dilimlerini nasıl deneyimlediği gibi durumları kapsayan, çoğul anlamlı bir tabirdir. Bu yüzden, daha tekil ve çizgisel bir süreç olarak gördüğümüz zamandan daha geniş ve toplumsal deneyimi anlatmaya daha elverişli bir sosyolojik araç olarak tercih edilir.

“Sosyal zaman” ise, zamanın toplumsal olarak deneyimlenen ve anlamlandırılan biçimlerini tanımlar. Takvimler, ritüeller, tatiller gibi zamansal uygulamalar gündelik yaşam pratiklerine gömülü bir anlam ve örgütlenme biçimidir. Öte yandan sosyal zaman heterojendir. Özneliklerimiz bu içinde yaşadığımız zamansal ve mekânsal pratiklerin içinde kurulur; kurumların içinde de çeperinde de kalsak, “sistem” dediğimiz makro-anlatıyı bu şekilde deneyimleriz. Dahası, sistemin içerisinde öznel ve kurumsal zamansallıkları kimi zaman bilişsel olmayan bir şekilde sadece yaşar, kimi zaman ise müzakere ederiz. Peki işin, yani kurumsallaşmış zamanın dışında kalan alan (zamansallıklarımız) ne kadar özgün ve ne kadar özgür?

İş dışı, yani “boş” zamanın formülasyonu, rutinin dışına çıkma adı altında yeni ritüeller üretirken, uzunluğuna ve kurumlar tarafından yapılandırılmasına göre iş ilişkilerine içkin gelir eşitsizliği, kültürel ve sembolik sermayenin kullanımı gibi konularda gündelik olarak yaşanan eşitsizlikleri de yeniden üretir (Bourdieu, 1986).

Boş zamanın “kurumsalcası” olan tatiller temelde iki tür olarak karşımıza çıkar: Birinci versiyon, kolektif olarak tecrübe edilen “holiday”dir. Bu kavram, Latinceden İngilizceye aktarılan, “kutsal/dinî gün” anlamına gelen “holy day”e, yani Noel, Paskalya, bayram, Şükran Günü gibi kültürel olarak yapılandırılmış zaman dilimlerine dayanır. İkinci versiyon ise daha seküler anlamda tatildir. Tatil kavramı, Arapçada “atâlet” kavramıyla ilişkili olarak dilimize gelen işe yaramamak, boş faaliyet gibi anlamlara gelir.

Yani tatil bireysel, işgücü düzeni çerçevesinde şekillenmiş ve Goffman’ın “özgür alanlar” (sosyal kontrollerin ve gözetimin gevşediği yerler) kavramına dayanarak, günlük deneyime zıt olarak inşa edilen bir “arketipsel özgür alan” olarak görülür (Cohen and Taylor 1976, 116; Rojek 1993; Urry 1990). Bu özgürlük mitinin kaynağı, işveren gözünden, iş yerinde çalışmadığımız zamanlarda gündelik hayatı sürdürmeye dayalı işler, sorumluluklar ve ücretsiz emeğin görünmez olması gibi görünüyor. Kapitalist düşüncede, insanın biyolojik ve ruhsal ihtiyaçları olan bir tür değil de üretken ve (sosyal değil) tekil birey olarak şekillenmiş olması, özgürlüğün tanımını da bu minvalde sınırladı.

Kutsal ile Dünyevi Zaman Arasında Tatil ve İzin

Durkheim’a (1912) göre, zaman kavramı bireyin zihninde doğuştan gelen değil, kolektif temsil yoluyla oluşan toplumsal bir fenomendir. Bu iki tatil versiyonu, yani kutsal ile dünyevi olan arasında da yine kolektif temsile dayalı olan fark, toplumun düzenlenmesinde birbirinden farklı kıyafet ve ritüellerle desteklenerek bilişsel karmaşayı engelliyor, toplumun düzenini sağlıyordu (Stein, 2012, s.337). Öte yandan bu düzen, zaman içerisinde, tatil kültürü dönüştükçe ve tatil zamanları kurumsallaştıkça hem sembolik anlamı hem de zamanın değerlendirilmesi açısından dönüşüme uğradı. Günümüzde, hafta sonları ile bağlanan bayram tatilleri, uç uca eklenen izinler, deniz tatiline dönüşen bayram ziyaretleri gibi pratikler ile bu kutsal ve dünyevi ayrımı giderek bulanıklaştı. Zaten seküler bir düzen olan kurumsallaşmış zaman anlayışı, “boş ve özgür” olarak görülen izin dilimlerinde de, “kutsal” gün ve haftalarda da farklı, hibrit yahut dünyevi bir karakter kazanmış oldu.

Bu “özgür” alanın inşası yıllık izni 10-12 gün arasında değişen ve onun da tamamını kullanmayan tipik bir Japon ya da Amerikalı çalışan ile yıllık izni 40 güne varan Avrupalı bir çalışan arasında hem çalışma ve dinlenme kültürü hem de yapısal imkânlar açısından derin farklar içerisinde gerçekleşiyor. Zira özellikle çalışanlar için, tatil yapabilmek, “izinli” olmayı gerektiriyor.

Öte yandan, “çalışmayan” yetişkinlerin tatil hikâyesi ise zaman-emek ilişkisinde bambaşka bir sosyolojik dinamiği ortaya koyuyor. Örneğin, çalışmayan kadınların toplumsal cinsiyet algısına dayalı gündelik iş bölümünden payına “yıllık izin” düşmezken, “tatil zamanında”, hizmet sektörünün sınırlılıkları ve satış stratejileriyle şekillenmiş tatil mekânlarında, duygusal ve fiziksel emekleri sürmeye devam ediyor.

Bu açıdan, “izin”, kapitalist manada üretimin sürekliliği için gerekli bir strateji olarak verilen bir tavizken, gündelik hayatın içinde emeği tanınmayan gruplar açısından daha fazla iş yükü anlamına gelebiliyor.

Tatil Yapma Yeteneği

Bununla birlikte, devletin yeniden dağıtıcı rolü ve kurumların maaş dışı yardımları (İng. “benefits”) ile şekillenen bu özel zaman dilimi, orta sınıf için çoğu zaman başka kurumların (otellerin, cruise’ların, gezi gruplarının, müzelerin vb.) zamansallıklarının içinde kendine yer ve tecrübe satın almasıyla şekilleniyor.

Kapitalizmin alametifarikalarından olan zamanı işaretlemek, olağandışı olan ile sıradanı belirlemek ve ikisi için ayrı kontrol mekanizmaları kurmak, “tatili verimli geçirmek” isteyen herkes için de gerekli hâle geliyor. Kolektif olarak üretkenliğin durduğu holy-day’ler ile bireysel izinlerimiz arasında cambazlık yapmak yeni bir tür yetenek hâline geldi.

Dinleneceğimiz zamanın pazarlığı, bu zamanın organizasyonu, çocuklular için okul tatillerinin denk getirilmesi, indirimlerin yakalanması, sosyal çevre ile etkileşen standartların ve arzuların tutturulması… Liste uzayıp gittikçe tatil yapmak, duruma göre, kimliğimize ve önceliklerimize dair soruları cevaplayarak bir küratör edasıyla zamanımızı ve ortamımızı düzenleyerek sergilediğimiz bir yeteneğe benziyor. Öte yandan, “tatil yapma yeteneği” geliştirmek de, evet bildiniz, sınıfsal gibi görünüyor. Kimisi için de tatil hızlıca akıp giden, zaman farkındalığının kaybolduğu, sosyal beklentilerle şekillenip oradan oraya sürüklenilen, sülalece yemek yemek gibi rutin tecrübelerin beklendiği ve sonunda yeni tecrübeler veya derin bir dinlenme, tazelenme ritüellerini değil, hamster tekerleği içerisindeki dönüşün devamını ifade ediyor.

İş ve Turizm Odaklı Tatil Kültürünün Çıkmaz Sokakları

Peki izin ve tatil ritüellerinde zamana karşı tutumlarımız nasıl şekilleniyor? Evde kalarak yapılan “staycation”, köye gitmek gibi tatiller de dâhil olmak üzere doğa destinasyonları, kamp, kır evleri, tatil köyleri, gemi seyahatleri gibi yerlerde geç uyanmak, plansız yürüyüşler gibi zamanın esnediği ve göz ardı edildiği dinlenme süreçleri yaygınlaşıyor. Öte yandan, tecrübe satın aldığımız şehir ziyareti gibi yoğun aktivite içeren tatiller ise zamanın geçişine yoğun dikkat ettiğimiz ya da bizim yerimize dikkat etmesi için birilerinden hizmet aldığımız türden dinlenme ritüelleri.

Her hâlükârda, artan bir şekilde iş hayatının ritmini taklit eden tatil planları giderek daha öngörülebilir örüntülerle karşımıza çıkıyor. Tatil, hem üretim faaliyetlerinin sürdürebilirliği için gerekli minimum “insani” fedakârlık hem de insanları kısa sürede çok ve kapsamlı tüketmeye teşvik eden bir sarmal içerisinde yer alıyor. Bu da bizi boş zamanın politikasına dair şu sorulara itiyor:

“İzin”siz tatil mümkün değil, peki ama üretim ve tüketim fabrikası dışında ruhumuza açacak alan yok mu? İşverenin ve işin “doğası”, insanın doğasını ne kadar hesaba katabilir? Planlı macera olur mu? Yılın belli bir döneminde alın teriyle hasadı kaldırıp büyük bir kısmında onun ekmeğini yiyen çiftçinin “tatil”i sadece sınıfsal sembolizmi sebebiyle mi makbul değil?

Tatil ve Sıkıştığımız Odalar

Tatil çerçevesindeki söylemlerimiz, çok uzun süredir, insanla makinayı yakınlaştırma, verimlileştirme, zamanı bölerek yönetme, ondan artık ürün elde etme odaklı dünyamızın içerisine sıkışmış odacıklar içinde şekilleniyor. Bunu yaparken de bedenlerimizi evrimsel/yaratılış olarak elverişli oldukları hareketli, canlandırıcı aktivitelerden koparma riskini beraberinde getiriyor. Yapay zekâ, insanların saatlerini, günlerini alan sıradan işlerin çoğunu yapmaya başladı bile; ancak hâlâ hâkim söylem, bu gelişmenin insanların aileleriyle daha çok vakit geçirebileceği, özneliklerine adayabilecekleri, dinlenebilecekleri, sağlıklarına odaklanabilecekleri ve iş dışında tecrübeler edinecekleri vakti artırmak için bir araç olarak kullanmaya odaklanmıyor.

Öte yandan, sıkıştığımız bu odada, toplumsal normlar ve duygulanımlar, tıpkı iş çevresinde olduğu gibi tatil bağlamında da ortaya çıkıyor. “Verimli” dinlenmediğimiz, tecrübe edinmediğimiz, paylaşmaya değer ritüellerle süslemediğimiz tatiller bir utanç unsuru olurken “ne istediğimiz” ve “neye ihtiyacımız” olduğunu bilmekten uzaklaşıyoruz.

Örneğin, adım atacak yer olmayan bir havuzda yüzemiyorsak, yüzmeye neden, hangi ihtiyacı karşılamak adına gidiyoruz? Marx, insanın emeğine yabancılaştığından bahsederken, boş zamanımıza bu kadar yabancılaşabileceğimizi öngörmüş müydü acaba? Tatil ve macera mekânları yaygınlaştıkça nefes alabileceğimiz yerlerin azaldığı gerçeğiyle ne zaman, nasıl yüzleşeceğiz?

Öğrenci ya da çalışan olarak değil insan olarak, beden olarak ihtiyaçlarımızı duymaya, bunların iletişimini kurmaya; bu farkındalığa zengin olmadan ulaşmaya ne kadar yaklaşabiliriz? Boş vakti ve tatili estetik bir tecrübe ya da mecburi (maaşsız) bir iş olmanın dışında bir alana dönüştürebilir miyiz? Bu dönüşümün olması için hangi araçlara ihtiyacımız var? Durup nefes almaya, yasa koyucularla ve sermaye sahipleriyle müzakere etmeye ve pazarlık yapmaya “insan hakkı” denen şeyin “aman kendi tükenip üretkenliğini düşürmesin” motivasyonuyla savunulmadığı yeni bir boş zaman ideolojisine yelken açmamız, zamansallığımıza sahip çıkmamız gerek gibi görünüyor.

Bize ne kadar garip gelse de seküler bir bakış açısıyla antropolojik bir tür olarak, manevi bakış açısıyla ise karmaşık ve potansiyellerle örülü bir ruh olarak sadece insanın ihtiyacını, rutin ve ritüellerini kâr odağının ötesine taşıma vakti geldi de geçiyor.

 

Kaynaklar:

  • Bourdieu, P. (1986). The forms of capital. In J. Richardson (Ed.), Handbook of Theory and Research for the Sociology of Education (pp. 241–258). Greenwood Press.
  • Cohen, S., & Taylor, L. (1976). Escape attempts: The theory and practice of resistance to everyday life. Harmondsworth: Penguin.
  • Durkheim, É. (1912/2001). The elementary forms of religious life (C. Cosman, Trans.). Oxford University Press.
  • Goffman, E. (1961). Asylums: Essays on the social situation of mental patients and other inmates. New York: Anchor Books.
  • Marx, K. (1844/2007). Economic and Philosophic Manuscripts of 1844 (M. Milligan, Trans.). Dover Publications.
  • Olry‐Louis, I., Cocandeau‐Bellanger, L., Fournier, G., & Masdonati, J. (2022). Temporality: A fruitful concept for understanding, studying, and supporting people in transition. The Career Development Quarterly, 70(4), 256-270.
  • Rojek, C. (1993). Ways of escape: Modern transformations in leisure and travel. London: Macmillan.
  • Stein, K. (2012). Time off: The social experience of time on vacation. Qualitative Sociology, 35, 335-353.
  • Urry, J. (1990). The tourist gaze: Leisure and travel in contemporary societies. London: Sage.

Esma Güney Aksoy

Lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamlayan Güney Aksoy, Çukurova Üniversitesi Arkeoloji bölümünde ikinci lisans eğitimine devam etmektedir. Ağırlıklı olarak duygulanım sosyolojisi, medya ve hukuk antropolojisi alanları ile ilgilenen yazar, aynı zamanda Fidiro Kahvesi ve Talking Anthropology podcastlerinin yapımcı ve sunucularından biridir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler