'Dosya: "Fransa Müslümanları ve Hak Arayışları"'

Müslümanların Fransızlıkla İmtihanı

Müslümanların Fransa’daki mevcudiyeti ve tarihi yaklaşık 200 yıla yaklaşıyor. Bu köklü geçmişlerine rağmen ülkedeki Müslümanlara eş vatandaşlar olarak muamele edilip edilmediği ya da buna ne kadar müsaade edildiği hâlâ tartışılan bir konu.

Fotoğraf: Everett Collection/ shutterstock.com

Avrupa’daki en kalabalık Müslüman nüfusun yaşadığı Fransa’da Müslümanların Fransa’ya göç süreçleri, dinî hak ve özgürlükler bağlamında karşılaştıkları problemler, sosyo-ekonomik koşulları ve eğitim durumları günümüz siyasetinde gürleşen Müslüman karşıtı sesin de etkisiyle yeniden ele alınması önemli konular olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuları yazımızda hülasa edip günümüz Fransa’sındaki Müslümanların durumunu daha iyi analiz etmeye katkıda bulunmaya çalışacağız.

Kolonyalizm ya da Fransa’ya Yoğun Müslüman Göçleri

Fransa Kuzey Amerika ve Güney Amerika’da elde ettiği koloni topraklarıyla yetinmemiş, girişimlerine 19. yüzyılda Afrika kıtasına da devam etmiştir. Bu yıllarda Fransa, nüfusu Müslüman olan bölgeyi ve halkını savaş yoluyla kendi kolonileri arasına katmıştır: Mısır (1798), Cezayir (1830), Batı Afrika (1880), Tunus (1881), Fas (1912).

Fransa’ya Afrika kıtasından yoğun Müslüman göçü yaşanmış ve “ucuz” iş gücü gibi iktisadi amaçlarla toplumlar arası mübadele ve iletişim artmıştır. Esas olarak Müslüman toplumlardan Fransa’ya göçler genel itibarıyla 1. ve 2. Dünya Savaşlarından sonra gerçekleşmiştir. Diğer Batı Avrupa ülkelerinden farklı olarak 1900’lerin başı gibi erken bir tarihte işçi göçü çerçevesinde Kuzey Afrika’dan Fransa’ya yoğun göç gerçekleşmiştir. Hatta 1. Dünya Savaşı’nda kolonilerden toplanan çok sayıda Mağripli asker Fransız ordularında savaşmıştır.

Günümüzde sayıları milyonları bulan Müslüman göçünün ilk temelleri ise 1950’lerde atılmıştır. 2. Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan iş gücü açığını telafi etmek amacıyla oluşan boşluğu doldurmak için göçmenlere gereksinim duyan Fransız şirketleri, Mağrip ve Sahel ülkelerinden ve daha sonra da Türkiye’den göçmen alma çözümüne başvurmuşlar ve bu çözüm devletin kalkınma politikasının bir stratejisi olarak uygulamaya konmuştur. Fransa’ya göç eden Afrika ve Türkiye kökenli işçilerin büyük kısmı, ailelerini de yanlarına alarak ülkede kalmayı tercih etmişlerdir. Fransız hükûmetleri 1970’lerin ortasında imzalanmış iş gücü anlaşmalarını feshetme ve kısıtlayıcı önlemler uygulama yoluna girmiş olsa da ülkedeki göçmen sayısı artmaya devam etmiştir.

Ülkedeki Müslüman Nüfus ve Bileşenleri

Fransa’daki Müslüman ve göçmen kökenli nüfusun istatistiksel değerinin saptanması tahmini hesaplamalar gerçekleştiren akademik çalışmalara dayanıyor. 1972 yılında yapılan yasal düzenlemeyle vatandaşların dinî kimlik ve ırksal kökeni hakkında bilgilerin kayda geçilmesine son verilmiştir.

Fransa Ulusal Demografik Araştırmalar Enstitüsü’nün (INED) paylaştığı resmî verilere göre, ülkedeki göçmen nüfus 7 milyon ve bu rakam genel nüfusun yüzde 10,3’üne denk geliyor.[1]

Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsünün (INSEE) 2018 yılı verilerine göre [2], ülkede Fransız vatandaşı olmayan 1 milyonu aşkın Cezayirli bulunurken, 922 bin Faslı, 342 bin Tunuslu, 295 bin Türk bulunuyor. Ülkede göçmen nüfusun yarısı Müslümanlardan oluşuyor. Fransız vatandaşı Müslüman nüfusun ise 5 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor.

Büyük Kentler ve Banliyöler

Göçmen ya da göçmen kökenli Müslümanlara ilaveten Fransız medyasına yansıyan tahminî çalışmalara göre ülkede 100 bin civarında İslam’a ihtida etmiş insan mevcut. Evlilik ve aile hayatına ilaveten din değiştirmede öne çıkan bir diğer faktör ise sosyal çevre. İhtida edenlerin büyük kısmının kent merkezlerinin çeperindeki banliyölerde Müslümanlarla birlikte yaşayan Hristiyan gençler olduğu gözlemleniyor.

Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı kent ve banliyöler arasında Paris, Marsilya ve Lyon öne çıkıyor. Bütün ülkedeki Müslüman nüfusun yüzde 35-40 bandındaki kesimi, başkent Paris’in de içinde olduğu Île-de-France bölgesinde yaşıyor.

Müslümanların Hak Problemleri

Fransa’da 1905 tarihli Devlet ve Kiliselerin Ayrılması Hakkında Yasa (Fr. “Loi du 9 décembre 1905 concernant la séparation des Eglises et de l’Etat”) dinî hak ve özgürlüklerin dayanağı olarak tanımlanmıştır. Özellikle 1960’lardan itibaren yapılan anayasa değişiklikleri ve Avrupa Birliği çerçevesindeki yasal düzenlemelerle dinî özgürlük ve eşitlik prensipleri teoride daha da pekiştirilmiştir.

Yasal çerçevenin tanımladığı özgürlükler göz önüne alındığında; Müslümanlara yönelik bu alandaki hak ihlalleri açıktan mahrum bırakılma suretiyle değil, İslam’ın ve Müslümanların bizatihi kendisinin bir toplumsal sorun olarak ele alınmasından kaynaklanıyor. İslamofobik ön yargı ve tutumların ana akım siyaset ve kamuoyu tartışmaları aracılığıyla toplumda daha yaygınlaştığı gözlemleniyor. Müslümanların gündelik hayatta maruz kaldığı ayrımcılık içeren olaylar, kamuoyunda başörtüsü tartışmalarında olduğu gibi Müslümanların kamusal alan açısından bir tehdit olup olmadığı sorusu ekseninde ele alınıyor.

Ayrımcılık ve İslam & Müslüman karşıtlığı üzerine çalışan uzmanlar, bu eğilimlerin aslında aşağıdan yukarıya değil, siyasi söylemler ve bürokrasisinin eylemleriyle yukarıdan aşağıya, devletten halka yayıldığını fikrinde ittifak ediyorlar.

Müslümanların Temsili ve Organizasyon Problemleri

Fransa’da siyasal sistem, Müslümanların ve göçmen kökenlilerin temsil sorunu yaşadığı noktasında eleştirilere konu oluyor. Ülkedeki Müslümanları ulusal çapta temsil eden bir kitle partisi yok. Bütün Müslümanları temsil iddiasında olan üç farklı parti var olsa da bunlar yeterince üye ve destekçiye sahip değiller. Buna karşılık genel kanı, sağ ve merkez sağ partilerin ırkçı ve ayrımcı söylemlerinin doğal sonucu olarak Müslüman vatandaşların çoğunlukla sol eğilimli partileri desteklediği yönünde.

2003 yılında devletin girişimi ve öncülüğünde, Müslümanlar tarafından kurulan federasyon, birlik ve dernek yetkilileri bir araya getirildi ve Fransa İslam Konseyini (CFCM) kuruldu. Konsey mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ilan ettiği “Fransa İslamı” projesine talep edilen desteği vermediği için hedef gösterildi ve devlet var olan iş birliğini sonlandırdı. 2022 yılında Konsey’in kendi bünyesinde artan iç tartışmaların da etkisiyle, CFCM’in etkisi azaldı, fesih sürecine girmiş oldu.[3]

Charlie Hebdo isimli karikatür dergisinin, 2015 yılında yayımladığı Hz. Muhammed’e hakaret içeren çizimleri 2020 yılı eylül ayında yeniden yayımlamasıyla başlayan süreç, Müslümanları kamusal alanda daha fazla baskılayacak siyasi amaçların önünü açmışa benziyor. 2021’de çıkarılan “İslamcı Ayrılıkçılıkla Mücadele Yasası” kapsamında 50’den fazla İslami dernek ve kuruluş incelemeye alındı ve görece büyük bazı uluslararası kuruluşlar “İslamcı” terörle ilişkileri olduğu gerekçesiyle feshedildi. Bürokratik ve yasal müdahalelerin yanında, Müslümanlara yönelik toplumsal baskının artırılması da bu sürecin parçası: İçişleri Bakanlığı, vatandaşların gözlemledikleri bireysel ya da kurumsal olayları “radikalleşme ve İslamcı ayrılıkçıkla mücadele” kapsamında yetkililere bildirmelerini istedi.

Müslümanların Fransız Ekonomisindeki Yeri

20.yüzyılın ikinci yarısında Fransa’ya gelen göçmenler, yoğunlukla otomobil, inşaat, kimya ve metalürji sektörlerinde istihdam edilmişti. Savaş sonrası dönemde (1945-1975: Muhteşem Otuz Yıl, Fr. “Les Trente Glorieuses”) ülkenin yeniden inşasında ve refahın artmasında büyük emekler harcayan Müslüman göçmenler, Almanya ve diğer Batı Avrupa ülkelerinde gözlemlendiği gibi sanayi sektöründeki dönüşümlerin getirdiği işten çıkarma uygulamalarından doğrudan etkilendi. Kovid-19 salgınından önceki dönemi inceleyen 2018 tarihli bir işsizlik raporuna göre [4] Fransız kökenlilerin işsizlik oranı yüzde 8 iken, göçmen kökenlilerin işsizlik oranı bunun yaklaşık iki katı olarak yüzde 15. Göçmen kökenlilerin kendi aralarında değerlendirildiğinde; İtalyan, Portekiz ve İspanyol kökenlilerindeki işsizlik oranları Türkiye ve Afrika kökenlilerdeki işsizlik oranından daha düşük. Bu tarz makro göstergeler, iş piyasasında din temelli ayrımcılığın yaşandığının işareti olarak görülüyor. İşe alım süreçlerinde Müslüman adayların isim ve künye bilgileri anonim kalmadığında, benzer kalifikasyonlara sahip diğer adayların tercih edilmesi sıklıkla şikâyet edilen ve tekrarlanan bir hadise.

Ayrımcılık, sadece işe alım sürecinde değil, iş yeri ve hatta işe hazırlık süreci olarak görülebilecek eğitim hayatında da kendisini gösteriyor. Fransa’daki göçmenlerin eğitim seviyelerini gösteren 2014 tarihli INSEE raporu, ülkedeki ikinci ve üçüncü nesil Türkiye kökenlilerin eğitimde diğer göçmenlerin gerisinde kaldığını ortaya koydu. Yapılan araştırmada, Türkiye kökenlilerin yüzde 27’si, Cezayirlilerin yüzde 17’si, Gine ve Orta Afrika Cumhuriyeti kökenlilerin yüzde 16’sı, Fas ve Tunusluların ise yüzde 15’i hiçbir diplomaya sahip olamadan eğitim hayatlarını noktalıyor.

Müslümanlar Herkes Kadar Fransız Mı?

Fransa’da doğup büyümüş, görece daha iyi eğitimli genç yaş gruplarındaki Müslümanlar, sosyal ve ekonomik eşitsizlikler ve temsil problemleriyle karşılaştıklarında önceki nesillerden farklı olarak tepkilerini daha net koyabilme imkânına sahipler. Her bir Fransız ile aynı haklara sahip olma istekleri doğrultusunda kamuoyunda daha görünür hâle gelmeleri, sağ siyasetçilerin ülkedeki İslam karşıtlığını ve ırkçı politikaları daha yoğun kullanıma açıyor.

İslam dininin temel gereklilik ve sorumluklarını yerine getirmenin dahi tartışma konusu hâline getirildiği politik atmosferde üzerlerinde daha fazla baskı hisseden Müslümanlar, bir bakıma kendi “suçsuzluk”larını ve Fransa’ya olan sadakatlerini kanıtlamaya mecbur bırakılıyorlar.

Dipnotlar

[1]https://www.insee.fr/fr/statistiques/3633212#:~:text=En%202021%2C%207%2C0%20millions,7%20%25%20de%20la%20population%20totale.

[2]INSEE, (2019). 2018 sonu yıllık verileri (www. insee.fr). INSEE, (2019). 2018 sonu yıllık verileri (www.insee.fr).

[3]https://perspektif.eu/2022/02/04/fransa-islam-konseyi-dagilma-asamasinda/

[4]https://fr.statista.com/themes/2765/le-chomage-en-france/#dossierKeyfigures”>https://fr.statista.com/themes/2765/le-chomage-en-france/#dossierKeyfigures

Burak Nuri Gücin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler