'İsrail'

İsrail’i Ayrıştıran Konu: Haredilerin Askerlikten Muafiyeti

İsrail'de 1998'den bu yana ultra-Ortodoks Yahudilerin sahip olduğu askerlikten muafiyet hakkının kaldırılması gündemde. Toplumun neredeyse yarısı, bu hakkı vatandaşlar arasındaki eşitliğin aşınması olarak görüyor.

Fotoğraf: Andrzej Lisowski Travel - Shutterstock.

Geçtiğimiz 25 Haziran’da İsrail Yüksek Mahkemesi, ülkenin tarihindeki en aşırı milliyetçi-dindar koalisyonun dayatmaya çalıştığı ancak azımsanmayacak bir kesim tarafından kabul edilmeyen yargı “reformu” çalışmalarının gölgesinde emsal oluşturacak bir karar aldı. Yüksek Mahkeme oybirliğiyle hükûmetin ultra-Ortodoks (Haredi) Yeşiva öğrencilerinin hükûmet tarafından askere çağrılmasının zorunlu olduğuna; söz konusu kişilerin askerlikten muaf tutulması için herhangi bir yasal çerçevenin artık olmadığına hükmetti.

Yüksek Mahkeme İsrail’in 7 Ekim sonrasında hem Gazze’de sürdürdüğü savaş hem de ülkenin kuzeyinde Hizbullah ile girdiği çatışmalar neticesinde ordunun insan gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu gerekçesiyle ve yaklaşık 63 bin genç Haredi erkeğin askerlikten muaf tutulmasının ciddi bir ayrımcılık ve eşitsizlik teşkil ettiğinden hareketle bu kararı aldığını açıkladı.

İsrail’de Kimler Askerlikten Muaf?

Ultra-Ortodoks Yahudi erkeklerin Yeşiva’da Tora çalışması yapmak üzere askerlikten muaf tutulmasına dair düzenleme yeni değil; bu kararın değiştirilmesine yönelik çaba ve girişimler de bir o kadar tarihe sahip. Özellikle, art arda gelen 5 seçimin ardından 2022’nin son günlerinde 37. hükûmetin göreve başlamasıyla askerlikten muafiyet konusu ve aşırı sağ ile dindar partilerin oluşturduğu koalisyonun yargıyı siyasallaştırmaya yönelik olduğu iddia edilen “reform” girişimleri, yüzbinlerin gerçekleştirdiği protestolar vesilesiyle yeniden ülkenin gündemine oturarak hem siyasetin hem de kitlelerin başlıca meselesi hâline gelmişti.

Haredi erkeklerin askerlikten muafiyeti 1947’de İsrail’in ilk Başbakanı David Ben-Gurion ile o dönem Filistin’de mevcut olan ultra-Ortodoks cemaatin liderleri arasında yapılan Statüko Anlaşması ile güvence altına alınmıştı. Buna göre Haredi erkekler kendilerini tam zamanlı olarak Tora çalışmasına adadıklarından zorunlu askerlikten muaf olacaklardı. “Torato omanuto” (Tora onun mesleği) olarak bilinen bu karar bir yasal düzenleme olmaktan ziyade Savunma Bakanlığının bir kararnamesi olarak uygulanageldi. Bu kararname uyarınca Haredi erkekler 18 yaşından askere alınma yaşı geçene kadar askerliklerini tecil etme hakkına sahipler. Bu durumun İsrail’de erkekler için 3 yıl olan zorunlu askerlik göz önüne alındığında, Haredi olmayan vatandaşları ne derece rahatsız edeceği anlaşılabilir bir durumdur.

Zorunlu askerlik ile ilgili yasa 1949 yılında Knesset’ten Savunma Hizmeti Yasası olarak geçti. Bu yasa, tüm İsrail vatandaşlarının 18 yaşından itibaren İsrail ordusuna alınmasını gerektiriyor. Şüphesiz bu noktada İsrailli Filistinlilerin orduda görev almadıklarını hatırlatmak gerekir. İsrail vatandaşı Filistinlilerin askerlikten muafiyeti de yasal bir düzenleme değil; Ordu yönergeleri vasıtasıyla bu muafiyet uygulanıyor. Yine bu yönergelerin Dürziler ve Çerkezler için geçerli olmadığını, bu iki etnik grubun İsrail ordusunda görev yaptığını belirtmek elzemdir. Son tahlilde Savunma Hizmeti Yasası açık bir şekilde dindar kimseler ile hamile ve evli kadınlar için muafiyet içeriyor.

Haredilerin Askerlikten Muaf Olmasına Karşı Çıkanlar ve Tal Yasası

İsrail’de toplumun nerdeyse yüzde 50’si askerlikten muafiyet konusunu yasalar önünde eşitlik, ayrımcılığın önlenmesi, eşit vatandaşlık gibi demokratik kavramların aşınması olarak görüyor. Ülke kurulduğundan beri ve özellikle Haziran 1967 savaşından sonra İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’yi işgal etmesini izleyen dönemde giderek güçlenen mesihçi, dindar-milliyetçi bir kliğin karşısında liberal-seküler-demokratik kesimin konumlandığı din-devlet meselesi, sosyolojik açıdan dindar-seküler çatışmasının bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Bu uygulamayla başlangıçta İsrail kurulduğunda birkaç yüz Haredinin askerlik yapmaması göze batmıyordu. Gelgelelim zaman içinde Haredi topluluğun yüksek doğum oranları sayesinde patlayan nüfus artış hızı İsrail toplumunun diğer kesimleri nezdinde meselenin gündeme gelmesine neden oldu. Buna ek olarak, bir vatandaşlık görevi olarak askerlik yapmayan bu kesime hükûmetlerce yapılan orantısız devlet yardımları Haredi olmayan toplum kesimlerinde kızgınlığa yol açtı. Öte yandan devletin ultra-Ortodoks kesime yaptığı bu yardımlar, bu grubun sosyo-ekonomik açıdan marjinalleşmesinde ve yüksek işsizlik oranlarının ortaya çıkmasında da katalizör görevi gördü.

1998’deki Yüksek Mahkeme Kararı

1998 yılındaki bir emsal kararla İsrail Yüksek Mahkemesi, Savunma Bakanının Haredi erkeklerin askerlikten muafiyetine karar verecek yasal bir otorite olmadığına hükmetti ve Knesset’in yasal bir düzenleme yaparak bu meseleye bir çözüm bulması çağrısını yaptı. İsrail’de kurumların göreli “demokratikleşmesinde” ve “liberalleşmesinde” dönüm noktası addedilebilecek kararların ardındaki Yüksek Mahkeme Başkanı Aharon Barak, o dönem yaptığı açıklamada “torato omanuto“nun eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ve kayda değer oranda bir kesimin devletin güvenliği için hiçbir şey yapmamasının ayrımcılık olduğunu dile getirmişti.

Bu karar neticesinde dönemin Başbakanı Ehud Barak Yüksek Mahkeme hakimlerinden Tzvi Tal başkanlığında bir komisyon kurarak bir yasal düzenleme yapılmasının önünü açtı. Son tahlilde, 2002 yılında Tal Yasası meclisten (Knesset) geçti. Buna göre tam zamanlı Yeşiva öğrencilerinin askerliğini 23 yaşına kadar tecil ettirebilmesi sağlandı: Tecil süresi bittikten sonra ise orduda 16 ay kadar kısa dönemli askerlik yapmak, bir yıllık kamu hizmeti yapmak veya Yeşiva’da tam zamanlı çalışmaya devam etmek seçenekleri arasında bir tercih yapmaları isteniyordu. Bununla beraber, bu düzenlemenin geçici olduğunu ve her 5 yılda bir Knesset tarafından yenilenebileceğini eklemek gerekir.

Gelgelelim bu yasal düzenleme tahayyül edilenin gerçekleşmesini sağlamadı. Haredi topluluk içerisindeki dinî eğitim ve dinî çalışmalar yapmaya yönelik adanmışlığın yerini İsrail devleti için askerlik hizmeti yapmak düşüncesi almadı. Çok sınırlı sayıda Haredi erkek orduya katıldı. Hatta iyi niyetlerle hazırlanan Tal Yasası’nın hâlihazırdaki eşitsizliği yasal bir temele oturttuğunu söylemek de yanlış olmayacaktır. Nitekim 2012 yılında Yüksek Mahkeme İnsan Onuru Temel Yasası’nı ihlal ettiği gerekçesiyle Tal Yasası’nın anayasaya aykırı olduğuna hükmetti ve düzenlemeyi iptal etti. 2013 yılında yeni bir düzenlemeyle askerlik yaşına gelen Haredi erkeklerin orduya alınmasına dair yüzde 60 oranında bir kota tanımlandı. Eğer 2017 yılına kadar yüzde 60 kotası sağlanmazsa tüm Haredi erkeklerin askerliğe çağrılacağına, aksi takdirde cezalandırılacağına karar verildi. Fakat daha sonra göreve gelen hükûmetlerdeki koalisyonlarda Haredilerin kurduğu siyasi partilerin bulunması nedeniyle meclis söz konusu düzenlemeyi değiştirebildi ve cezalandırmayı kaldırdı. Böylece kotanın uygulanması 2020 yılına ötelenebildi.

Muafiyetin Kaldırılma İhtimali

Bu süreçte İsrail’in siyasi istikrarsızlık dönemine girdiğini, koalisyonların pamuk ipliğine bağlı olmasından dolayı hükûmetlerin kısa sürede düştüğünü ve ülkede art arda seçimler yapıldığını hatırlatmak önemli. Bu süreçte Haredilerin askerlik meselesi her zaman hem toplumsal gündemde hem de seçim gündeminde başat konu olmayı sürdürdü. Liderler bu meselenin çözümü için seçim vaatlerinde bulundular. Örneğin, 2013 yılında merkez Yesh Atid (Gelecek Var) Partisinin lideri Yair Lapid, “yükü paylaşma” sloganı çerçevesinde Haredilerin sahip olduğu askerlik muafiyetini kaldırma sözü vermişti.

Bugünden bakıldığında 1998, 2012 ve 2017 yılında alınan kararlar eşitlikten uzak olan sistemin değişmesini sağlamadı. Tersine, seçim dönemlerinin kısır döngüsüne yakalanan İsrail’de hem bu döngüden çıkmak hem de iktidarda kalmak adına Binyamin Netanyahu radikal dindar partilerle koalisyon kurdu. Akabinde Haredi erkeklerin ayrıcalıklı statükosunu sürdürmek adına Yüksek Mahkemenin hükümsüz kılma yetkisinin elinden alınmasını sağlayacak yargı düzenlemesi yapmasına motivasyon sağladı. Eğer bu düzenleme de Knesset’ten geçerse, bir sonraki aşama “Temel Yasa: Tora Çalışması” adlı bir yasa ile Tora çalışmasının devletin öz değeri olduğunu öne sürülmüş ve Yüksek Mahkemenin askerlik muafiyetinin eşitliğe aykırı olduğu kararı geçersiz kılınmış olacak. 7 Ekim öncesi sokaklara dökülerek 37. hükûmetin düşmesi ve Başbakan Netanyahu’nun istifası için protesto yapan kitlelerin endişelerinin nedenleri bir de bu açıdan değerlendirilmeli. 25 Haziran 2024 itibarıyla Haredi muafiyeti yasal olarak sonlandı. Bu muafiyete pratikte son verilmesi ise, şu an için olmasa da gelecekte kaçınılmaz görünüyor.

 

*Bu yazı Anadolu Ajansı’nın analiz metni olarak yayımlanmıştır. Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Perspektif’in editöryal politikasını yansıtmayabilir.​​​​​

Doç. Dr. Tuğçe Ersoy

 Doç. Dr. Tuğçe Ersoy, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyeliği yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler