Almanya’da Bozkurt İşareti Neden Sorunlu?
Almanya’da yapılan 2024 Avrupa Şampiyonası sırasında Türk bir futbolcunun sahada yaptığı bozkurt işareti ülkede büyük tartışma başlatmıştı. Peki bu işaret Almanya’da neye karşılık geliyor ve onu bu kadar tartışmalı yapan şey ne?
Birçok siyasi tartışmaya sahne olan 2024 Avrupa Şampiyonasının (EURO 2024) sona ermesinin üzerinden birkaç hafta geçmiş olsa da etkileri hâlâ devam ediyor. Bu siyasi tartışmalardan biri Avusturya – Türkiye maçında yaşandı. Türkiye A Millî Futbol Takım oyuncusu Merih Demiral’ın attığı gol sonrasında yaptığı bozkurt işareti Alman kamuoyunda büyük tartışmalara ve Türkiye ile Almanya arasında diplomatik gerilime neden oldu.
Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), Demiral hakkında “uygunsuz davranış” sergilediği iddiasıyla etik ve disiplin soruşturması başlatarak bir müfettiş görevlendirdi. UEFA Temyiz Kurulu tarafından yürütülen soruşturma sonunda Demiral’a 2 maç men cezası verildi.
Temel Ahlaki Davranış Kurallarına Aykırılık
UEFA bu kararını Disiplin Yönetmeliğinin 11. maddesine, temel ahlaki davranış kurallarına, bir spor etkinliğinin sportif olmayan nitelikteki gösteriler için kullanılmasına ve futbol sporunun itibarının zedelenmesine dayandırarak verdiğini savunurken, karar Türk siyasetçiler ve taraftarlar arasında büyük tepki uyandırdı.
Verilen kararın özellikle Alman kamuoyunun baskısıyla alındığı ve Demiral’ın bu işareti söz konusu bağlamda siyasi bir görüşten ziyade gol sonrası bir sevinç ifadesi olarak yaptığına dair tartışmalar devam ederken, bozkurt işaretinin ve bozkurt işaretiyle ilişkilendirilen Ülkücü Hareket’in Alman devleti tarafından yasaklanmasına yönelik talepler yeniden güç kazandı. Peki Almanya’da Ülkücü Hareketi’ne bakış nasıl?
Yasaklama Çağrıları ve Fransa Örneği
Ülkücülerin Almanya’da yasaklanması çağrıları yeni değil. 2020 yılında Federal Alman Parlamentosunda Hristiyan Demokrat Birlik Partileri (CDU/CSU), Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Hür Demokrat Partisi (FDP) ve Yeşiller ortak bir önerge vererek Federal Hükûmete Ülkücü Hareket’e yönelik yasağın incelenmesi ve “anayasal devletimizin olanaklarını kullanarak harekete kararlı bir şekilde karşı koyulması” çağrısında bulunmuştu.
Bu önerge Fransa’nın 2020 yılının kasım ayında Ülkücü Hareket’i yasaklamasının ardından ortaya çıkmıştı. Dönemin Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin yaptığı açıklamada hareketin “ayrımcılığı ve nefreti körüklediğini ve şiddet içeren eylemlere karıştığını” ifade etmişti. Yasak kararı, Fransa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin son derece gergin olduğu bir dönemde alınmıştı. Karabağ bölgesinde Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışmalara tepki olarak bazı Fransız şehirlerinde Türk milliyetçileri Ermenistan’a karşı protestolar düzenlemiş, Lyon kentinde Ermeni soykırımını hatırlatan bir anıt tahrif edilmişti. Bu olaylara cevap olarak Fransız hükûmeti de Ülkücü Hareket’i yasaklamıştı.
Ülkücü Hareket Anayasayı Koruma Dairesi Tarafından Neden İzleniyor?
Almanya’nın iç istihbarat örgütü olan Anayasayı Koruma Dairesi (Alm. Verfassungsschutz) tarafından uzun süredir izlenen Ülkücü Hareket, “özgür demokratik düzene yönelik en büyük tehditlerden biri” olduğu ifade edilen (Türk) “aşırı sağı” olarak kabul ediliyor. Anayasayı Koruma Dairesine göre, Pantürkizm/Turancılık’a dayanan hareketin temelinde aşırı milliyetçilik, ırkçılık ve antisemitizm gibi ideolojiler yatıyor.
Hareketin, halkların barış içinde bir arada yaşamasına karşı olduğu ve Anayasa’da güvence altına alınan eşitlik ilkesini ihlal ettiğine dair makul şüphelerin mevcut olduğunu iddia eden Anayasayı Koruma Dairesi, hareketin güvenlik makamları tarafından izleme altına alınması için gerekli şartları yerine getirdiğini savunuyor.
Ülkücüler, Anayasayı Koruma Dairesi tarafından Türk milletini yüceltirken, solculara, Ermenilere ve Kürtlere karşı nefret eylemlerinde bulunmakla ve Türkiye’deki siyasi ve toplumsal çatışmaları Almanya’ya taşımakla itham ediliyor. Ekim 2004 gibi erken bir tarihte, Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi, Ülkücülerin veya başka bir ifadeyle “Bozkurtların”, “Avrupa’da paralel bir toplum yaratılmasına katkıda bulunduğunu” ve dolayısıyla “Avrupa’daki entegrasyon sürecine engel teşkil ettiğini” belirtmişti.
Almanya’da Bozkurt İşareti Ne Anlama Geliyor?
Bozkurt işareti, Türkiye’deki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile ilişkilendirilen, hatta paramiliter kanadı olarak varsayılan Ülkücü Hareket’in en bilinen sembolü olarak kabul ediliyor. Alman İstihbarat örgütü hareketin 12 bin takipçisi olduğunu iddia ederken, Federal Sivil Eğitim Ajansı hareketin 18 binden fazla üyeye sahip olduğunu var sayıyor. Ajansa göre, Ülkücü Hareket Almanya’daki en büyük aşırı sağcı örgüt. Bu üyelerin çoğunluğu büyük derneklerin çatısı altında organize olan kulüplerde örgütleniyor. “Almanya’daki Türk Demokratik İdealist Dernekler Federasyonu” (ADÜTDF), “Avrupa Türk-İslam Birliği” (ATIB) ve “Avrupa Dünya Düzeni Federasyonu” (ANF) Almanya’nın en fazla üyeye sahip üç Ülkücü derneği olarak kabul ediliyor.
Bozkurt işareti Anayasayı Koruma Dairesi tarafından kadim bir etnik gruba olan aidiyetin ve harekete olan bağlılığın göstergesi olarak tanımlansa da işareti kullanan herkesin aşırı sağcı olduğuna yönelik bir şart olmadığı ifade ediliyor. İşaretin örneğin hâlâ mitinglerde, yalnızca siyasi muhalifleri kışkırtmak amacıyla kullanıldığına da işaret ediliyor.
Yasağın Şartları
Bozkurt işaretini gösteren Demiral, UEFA tarafından her ne kadar cezaya çarptırılmış ve Alman kamuoyunun tepkisiyle karşı kaşıya kalmış olsa da bozkurt işareti ve Ülkücü Hareket Almanya’da yasak değil. Bunun şimdiye kadar henüz gerçekleşmiş olmamasının ana sebeplerinden biri ise: Bir derneğin yasaklanabilmesi için hukuki gereklilik ve şartların yüksek olması. Bu gerekliliklere göre, derneğin amaçları ve/veya faaliyetleri ceza kanunlarına, anayasal düzene ve/veya uluslararası anlayış fikrine (Alm. Völkerverständigung) aykırı olmalı. Böyle bir yasak ancak Federal İçişleri Bakanlığı’nın girişimiyle gerçekleşebiliyor.
Avusturya’daki hukuki durum ise farklı. Bozkurt işareti 1 Mart 2019 yılından beri yasaklı aşırılık yanlısı semboller listesinde yer alıyor. Avusturya Parlamentosu 2023 sonbaharında yasağı sıkılaştırarak bozkurt işaretinin kullanımı Avusturya’da cezai bir suç hâline getirdi ve tekrar edilmesi durumunda para cezasını 10 bin avrodan 20 bin avroya çıkardı.
İddia ve Suçlamalara Cevap
Ülkücü Hareket’in “İslamcı kolu” olarak varsayılan ATIB, mevcut iddialarla ilgili yayınladıkları bir basın açıklamasında cami ve kültür derneklerinin Türkiye’deki parti ve kuruluşlarla ne organik ne de ideal bağları olduğunu savundu. Kendisini buralı olarak tanımlayan ATIB aynı açıklamada, “ATIB, kurulduğunda Türk kökenli Müslümanları güçlendirmeyi ve onları Avrupa toplumunu daha fazla kültürel becerilerle zenginleştirecek üyeler hâline getirmeyi ilke edindi. Derneğin faaliyeti öncelikle din ve kültürün korunmasından ibarettir. ATIB, Almanya’da yerleşik bir İslam’ı savundu ve Alman Müslümanları ile çok çeşitli ülkelerden Müslümanlardan oluşan bugünkü Almanya’daki Müslümanlar Merkezi Konseyi’nin kurucuları arasında yer aldı.” ifadelerine yer verdi.
ATIB’in kurucu üyeleri arasında, yönetim kurulunda ve bölgesel derneklerdeki liderlik pozisyonlarında çok sayıda Kürt gibi çeşitli etnik kökenlerden Türklerin bulunduğunu vurgulayan ATIB, “ATIB’in faaliyetleriyle ilgilenen herkes ATIB’in her türlü aşırıcılığa ve fanatizme kararlılıkla karşı olduğunu hemen anlayacaktır. İftira ve asılsız ithamlar artık refleksif bir nitelik kazanmış olup, Almanya’daki diğer Müslüman kuruluşlara karşı da kullanılan karalayıcı bir söylemi takip etmektedir.” açıklamasında bulunarak aşırı sağın yükseldiği zamanlarda kamuoyu ve siyasete diyalog çağrısında bulundu: “Ülkemizin karşı karşıya olduğu zorlukların üstesinden birlikte gelmek için birbirimizle konuşmak gibi ortak bir sorumluluğumuz var.”
Anayasayı Koruma Dairesi’nin Tartışmalı Rolü
Anayasayı Koruma Dairesi’nin Almanya’daki rolü ve Ülkücü Hareket gibi derneklerle ilgili ortaya koyduğu istihbarata dayalı değerlendirmeler ve takip kararları, geçmişte yaşanan ve henüz çözümlenmemiş, özellikle kurumun aşırı sağcı terör örgütü NSU cinayetleriyle ilişkili dahil olduğu skandallar düşünüldüğünde eleştirel bir gözle ele alınmalıdır.
“Müslüman Düşmanlığı Bağımsız Uzmanlar Grubu” (UEM) tarafından hazırlanan “Müslüman Düşmanlığı” raporunda Federal İçişleri Bakanlığına bağlı olan Anayasayı Koruma Dairesi hakkında “Anayasayı Koruma Dairesi, Müslümanlara karşı (özellikle belirgin pozisyonlardaki Müslümanlara) yönelik bir güvensizlik ve şüphe kültürü oluşturmaktadır.” ifadelerine yer verilmekte.