'Anatomi Serisi'

Aşırı Sağ Nedir?

Avrupa’da 80’li yıllardan itibaren yükselişe geçen aşırı sağ hareketi gün geçtikçe güç kazanmaya devam ediyor. Peki, günümüz Avrupa’sında kamusal söylemin ayrılmaz bir parçası olan aşırı sağcılık nedir? Perspektif Anatomi Serisi, aşırı sağcılık kavramını masaya yatırdı.

@Shutterstock değişiklikler Perspektif

Birçok Avrupa ülkesinde olduğu aşırı sağcı eğilimler her geçen yıl artıyor. 80’li yıllardan itibaren yükselişe geçen Avrupa’nın aşırı sağcı ve ırkçı partileri 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde tarihi bir zafer elde ettiler. Beş yıl sonra Avrupa Parlamentosu seçimlerine sayılı günler kala sağcı popülizm yine iş başında. Parti liderleri seçim stratejileri için Prag’ta toplandı. Peki, geçen yüzyılın son çeyreğinden itibaren kamusal söylemin ayrılmaz bir parçası olan aşırı sağcılık ne demek? Hangi inanç, tutum ve davranışlar insanların böyle bir kategoride görülmesine sebep olur? Hangi partiler aşırı sağcı olarak nitelenebilir?

Kendi ırklarının, milletlerinin, halklarının mensuplarını başka ırk, millet ve halklardan daha değerli gören kimseler en genel anlamda aşırı sağcı ya da bu eğilimde kimseler olarak görülebilir. Aşırı sağ; demokratik sistemin kurallarını, eşitlik ilkesini, bireysel özgürlüğü ve siyasi aktörlerin tamamının eşit haklardan yararlanmasını reddeder. Bunun yerine ırk, etnik köken, din gibi kişisel özelliklere dayalı otoriter bir sistemin savunuculuğunu yapan, siyasi amaçlarına ulaşmak için ‘şiddeti’ araç olarak kabul eden görüş olarak tanımlanabilir (Betz & Immerfall, 1998: 3).

Aşırı sağcıların temel dayanak noktalarından biri etnik homojenlik yaklaşımıyla bir ırkın diğerlerinden ayrı bir topluluk oluşturması tasavvuru içeren “ulusal topluluk” (Alm. Volksgemeinschaft) ideolojisidir.

Aşırı sağcılık; günümüzde artık gündelik toplumsal ve siyasal dilin göz ardı edilemez unsurlarından biri olmuş durumda. Bu terim medyada, politik arenada, güvenlik konularında sık sık karşımıza çıkıyor. Aşırı sağ, giderek eskiden daha yaygın kullanılan “sağcı radikalizm” kavramının yerini alıyor. Günümüzde artık sosyal bilimlerde aşırı sağcı tutum ve davranışları birbirinden ayırarak incelemek bir araştırma geleneği olmuş durumda. Mesela abartılı milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, Yahudi karşıtlığı, İslam düşmanlığı, otoriter-hiyerarşik aile ve toplum tasavvuru ve demokrasi karşıtlığı gibi görüş ve yönelimler aşırı sağcılığın belirtilerinden en önemlileri.

Aşırı Sağcı Tutum ve Davranışlar

Aşırı sağcı tutumlar belli bir dünya görüşünü içselleştirmekten kaynaklanıyor. Anketlere göre, Alman nüfusun yaklaşık yüzde on ila on beşi böyle bir anlayışa ve politik dünya görüşüne sahip görünmekte. Bu yönelimin kökenleri araştırıldığında ise aile ve yakın çevrede yaşanan tecrübeler karşımıza çıkıyor. Ayrıca iş, barınma ve gelecek gibi konularda yaşanan sosyal kaygılar aşırı sağcı görüşlerin katılaşmasına sebep olabilmekte.

Günümüzde artık “modernleşmenin kaybedenleri” olarak nitelenen iş yerlerindeki rekabetten ağır etkilenen, resmî olarak iyi eğitim görmemiş kimselerin aşırı sağcı eğilimlere daha yatkın olduklarından bahsedilmekte. Bu kimseler oy verme davranışlarına göre değerlendirildiğinde çoğunlukla erkekler, özellikle de genç erkekler ve işgücü piyasasında güvencesiz bir konuma sahip, zayıf eğitimli seçmenler olarak belirginleşmektedir.

Toplumsal hayatta aşırı sağcı davranışlar çok çeşitli şekillerde görünürlük kazanmakta. Aşırı sağcı bir parti için seçim çalışması yapmak veya aday olmak, böyle bir örgüte üye olmak, aşırı sağcı parti ve örgütlerin gösteri ve etkinliklerine katılmak, etnik azınlıklara karşı şiddet içeren eylemlerde bulunmak bunlardan bazıları.

Sosyal bilimlere ve bunlardan yararlanan Emniyet Teşkilatı ve Anayasayı Koruma Derneği gibi kurumlara göre hukukun üstünlüğü ve temel insan hakları gibi serbest demokratik düzenin temel ilkelerine karşı militanca tavırlar sergileyenler “aşırı” olarak nitelenmektedir.

Aşırı Sağcılık Fenomeni

Abartılı milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve İslamofobi gibi göstergeler tüm Avrupa toplumlarında aşırı sağcılığın az çok belirgin olduğunu ve sosyal temellere sahip olduğunu göstermektedir. Fransa’da Front National (yeni adıyla “Rassemblement National”); karizmatik lideri Marine Le Pen ile popülist strateji izleyerek göçmenlere, kültürel yabancılaşmaya karşı güvenlikçi söylemlerle on yıllardır kayda değer seçim başarıları kazanmaktadır. İskandinavya, Belçika ve Avusturya’da da benzer popülist hareketler bulunmaktadır. Doğu Avrupa’da aşırı sağcı eğilimler, 1990’da “demir perde”nin yıkılmasından sonra belirginleşmiştir.

Son dönemlerde aşırı sağ önemli zaferini Avusturya’da kazandı. Almanya, Fransa ve Danimarka’da da yükselişte olan aşırı sağcı partilerin ortak hedefi mültecilerin sınır dışı edilmesi ve günümüzdeki şekliyle AB’den vazgeçilmesi.

Avrupa’nın belli başlı ülkelerine baktığımızda milliyetçi muhafazakâr ve sağ popülist FIDESZ’in 2010 yılından beri Macaristan’da, Hak ve Adalet Partisi’nin (PiS) 2015’ten beri Polonya’da iktidar koltuğunda olduğu görülmekte. Sağ popülist Avusturya Özgürlükçü Partisi (FPÖ), 2017 yılından beri hükümette koalisyon ortağı olarak yer alıyor. Fransa’da aşırı sağın temsilcisi konumundaki Ulusal Cephe ise 2014’deki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden en güçlü parti olarak çıktı.

Almanya’da 2013 yılında kurulan ve bünyesinde aşırı sağcı, ırkçı, Avrupa karşıtı, neo-liberal ve muhafazakâr eğilimler barındıran Almanya için Alternatif Partisi (AfD), 2017 seçimlerinde oyların yüzde 12,6’sını alarak meclise girdi. Şu anda mecliste ana muhalefet partisi konumunda olan AfD, Almanya’nın 16 yerel meclisinin 14’ünde temsil ediliyor. Hollanda aşırı sağının lideri olan Geert Wilders, Özgürlük Partisi (PPV) ile 2017 yılındaki seçimlerde oylarını önceki seçimlere göre yüzde 5 oranında artırarak yüzde 13,1’lik bir başarı elde etti. Diğer birçok Avrupa ülkesinde de aşırı sağ eğilimleri olan hareketler ülke siyasetlerini büyük oranda etkilemekte.

Ulus-devlet, laiklik, liberalizm, çifte vatandaşlık gibi sıkça kullanılan kavramları Anatomi Serisi’nde açıklıyoruz. Anatomi Serisi’nin diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
TIKLA

Aşırı Sağcı Grupların Bazı Temel Görüşleri

Alman İmparatorluğu ideali günümüzde hâlâ aşırı sağcı ideolojide merkezi bir role sahiptir. Bu ideale göre Almanya; II. Dünya Savaşında kaybettiği, 1937’deki büyüklükte bir imparatorluğa sahip olmalıdır. Savaş sonrası ilk on yılda aşırı sağcıların politik programlarının ilk sıralarında yer alan imparatorluk ideali, günümüzde arka plana itilmiş olsa da hâlâ bu ideolojinin özünde yer almaktadır.

Aşırı sağcılar, Alman askerinin onurunu ayaklar altına aldığını düşündükleri tarih yazımını reddederler. Almanların II. Dünya Savaşındaki sorumluluğu sorununu önemsizleştirirler ve III. İmparatorluğun iyi taraflarını vurgularlar. Daha 1950’li yıllarda Nasyonal Sosyalistlerin suçlarını yalanlama ve tarihi yeniden yazma girişimleri görülmeye başlamıştır.

Aşırı sağcılar; 1945’ten, özellikle de 1968’den sonra toplumun kültürel ve ahlaki çöküş yaşamakta olduğunu savunurlar. Onlara göre toplumda var olan ailevi, kültürel ve ahlaki erdemler Amerikan kültür emperyalizmi ve Afrika-Asya kökenli göçmenler tarafından zayıflatılmıştır. Bu doğrultuda Amerika, İsrail gibi dış güçlerin Almanya’da olan biteni şekillendirdiğine dair birçok komplo teorisi geliştirilmiştir.

Organik-biyolojik düşünce üzerinden geliştirilen yabancı düşmanlığı ve ırkçılık aşırı sağcıların temel karakteristiğidir. Bu yaklaşımla toplum; yabancı unsurlardan temizlenmesi gereken etnik homojen (Alm. Volkskörper) bir yapı olarak görülür. Siyasal bir teori olarak ırkçılık, yabancı düşmanı ruh hâliyle ötekine karşı sürekli şiddet üretir.

Aşırı Sağcı Parti Nasıl Anlaşılır?

Bir partinin aşırı sağ bir parti olup olmadığını belirlemek için öncelikle o partinin demokratik anayasal devlet düzenine nasıl yaklaştığını belirlemek gerekir. Çünkü çeşitli fenomenleri içeren aşırılık; doğrudan ya da dolaylı olarak söz konusu düzeni ortadan kaldırmayı hedefler. Evrensel insan özgürlüğü ve eşitliğini sorgulayan tavrıyla aşırı sağcılık; Alman sosyolog Wilhelm Heitmeyer’in ifadesiyle “eşitsizliğin ideolojisi”dir. Bakış açılarına göre farklı tanımlamalar yapılsa da aşırı sağcılık, otoriterliğin savunuculuğu, etnik-merkezcilik, çoğulculuk karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, antisemitizm ve sosyal Darwinizm ile revizyonizm tanımların ortak unsurlarını içerir.

Pratikte bir partinin aşırı sağcı bir parti olarak nitelenmesi her zaman kolay değildir. Her şeyden önce günümüzde klasik aşırılık ideolojileri anlam kaybına uğramış görünmekte. Günümüzde aşırı sağcı partiler bu şekilde teşhis edilmek istemediklerinden ve halkın geniş desteğini almak istediklerinden nasyonal sosyalizmin ve faşizmin itibarsız fikirlerini terk etmiş görünmeyi tercih etmekte. Ayrıca bu partiler ideolojik kadro hareketleri olmaktan çok aşırı ve ılımlı kanatları olan heterojen yapılardır. Popülerlik kazanmak ve devlet baskısından kurtulmak için yasallık taktikleri uygulayarak gerçek niyetlerini çoğu zaman gizlerler.

Tarihî Acılara Rağmen Neden Hâlâ Aşırı Sağcılık Var?

Modernleşme teorisine göre sosyal ve ekonomik gelişme hızı aşırı sağcı eğilimlerde belirleyici bir etkendir. Toplum ve ekonomi çok hızlı bir şekilde büyüdüğünde ve karmaşıklık arttığında nüfusun bir kısmı kendini bunalmış hisseder. Bu kesimler basit bir çözüm olarak tarihe dönük düzen ve sosyal hayat hayallerine yönelir. Almanlar için güçlü bir lider, toplumsal statü ve iş arzusu yanında göçmenler gibi iç düşman tasavvuru aşırı sağcı eğilimlerde etkindir.

Modernleşme teorisi ile bağlantılı olarak bireyselleşme tezi de sağcı eğilimlerin sebeplerine dair bir açıklama önerir. Sanayi ve hizmet sektörü öncelikli toplumun dönüşüm sürecinde eski sosyal gruplar istikrarlarını ve güçlerini yitirmektedir. Geleneksel toplum yapısının bu şekilde çözülmesiyle ortaya çıkan daha fazla özgürlük ve daha fazla hareketlilik sonucunda ailenin zayıflaması, daha fazla risk, daha fazla kafa karışıklığı ve daha fazla sosyal korku gibi durumlar yaygınlık kazanmaktadır. Bu noktada sağ görüşlü yorum basit cevaplar ve açık dost-düşman ayrımları ile toplumsal güç kazanır.

Kölnlü sosyolog Erwin K. Scheuch, aşırı sağcılığı altmışlı yılların sonunda “sanayileşmiş Batı toplumlarının doğal patolojisi” olarak adlandırmıştı. Anlaşılan 21. yüzyılda da bu patoloji ortadan kaybolmayacaktır. Her zaman siyasi konjonktüre uyum sağlar görünen bu tehlikeli ve anti-demokratik akım ile demokratik yollardan mücadele edilmeli.

 Kaynaklar:

Betz, Hans George; Immerfall, Stefan (1998). The new politics of the right. New York: St. Martin’s Press.
Hans-Gerd Jaschke (2006). Rechtextremismus.
Tom Thieme (2019). Dialog oder Ausgrenzung -Ist die AfD eine rechtsextreme Partei?. https://www.bpb.de.
Tom Mannewitz u. a. (2018). Was ist politischer Extremismus? Grundlagen, Erscheinungsformen und Interventionsansätze. Frankfurt a. M.

Ahmet Aslan

Bir dönem Almanya’da ikamet etmiş olan Ahmet Aslan, Din Sosyolojisi alanında doktorasını tamamlamış olup gençlik, değerler ve göç sosyolojisi alanlarında araştırmalarını sürdürmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#4

*Tüm alanları doldurunuz

  • AB Temsilcisi Borrell’in Irkçı Söylemine Tepkiler Sürüyor | Daily Ummah
    2022-10-24 11:19:44

    […] “Avrupa çapında artan aşırı sağ tehditlerin siyasi iklimini göz önüne aldığımızda, yüksek siyasi temsilciler, […]

  • Sagci Ne Demek | tr.wikipedia.org - Oturum Giriş
    2022-03-21 13:11:47

    […] Aşırı Sağ Nedir? – Perspektif […]

  • Elif Zehra Kandemir
    2020-02-21 07:19:46

    Yorumunuz ve uyarınız için teşekkürler. Bahsettiğiniz yer düzeltildi. İyi okumalar dileriz.

  • Kaan Acar
    2019-12-04 18:19:00

    Öncelikle yazınız için teşekkürler, sadece görebildiğim değişikliği belirtmek istedim, Fransa'daki aşırı sağ partisinin adı geçen sene Front National'den Rassemblement National'e dönüştürüldü ve partinin lideri 2011'den beri Jean-Marie Le Pen'in kızı Marine Le Pen.

Son Yüklenenler