AB’nin Sorunlarına Çözüm Aşırı Sağ Değildir
Avrupa Parlamentosu'nun en büyük grubu Avrupa Halk Partisi üyesi Fransız vekil Anne Sander ile Avrupa Birliği’nin geleceğini ve 23-26 Mayıs tarihlerinde düzenlenecek Avrupa Parlamentosu seçimlerini konuştuk.
Avrupa’da vatandaşlar AP’nin yeni üyelerini belirlemek üzere sandık başına gidecek. Siz Avrupa Parlamentosu seçimlerinin önemini nasıl görüyorsunuz?
Avrupa Birliği (AB) önemli bir oluşum. Avrupa’da barışın yerleşmesinde uzun yıllar önemli rol oynadı. Avrupa Birliği bize birçok değer kattı. Ancak bugün AB’nin reforma ihtiyaç duyduğunu söylemek gerekir. İnsanlar sandığa giderek gelecekte nasıl bir AB projesi istediklerini belirtmeli. Çünkü Avrupa Birliği insanların günlük yaşamına bire bir etkisi olan bir kurum. Onun için vatandaşların bu noktada karar vermesi önemli.
AP seçimlerine katılımda oldukça düşüş olduğunu gözlemliyoruz. Bunun nedenleri nedir?
Genel olarak tüm seçimlere katılımda bir düşüş eğilimi olduğunu görüyoruz. Bu sadece Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri ilgili bir husus değil. Tabii ki bu düşüş AP seçimleri için daha fazla. Bunun için farklı nedenler sayabiliriz. Öncelikle insanların Avrupa Birliği projesine yönelik bir eleştirisi söz konusu. Avrupa Birliği’nin bugün geldiği nokta ile ilgili memnuniyetsizlik var. Bence vatandaşlarımız hâlâ Avrupalı ve Avrupa Birliği’nden yanalar. Bu hoşnutsuzluk AB’nin işleyişi ile ilgili. Diğer bir husus ise bugün Fransa özelinde hükûmetin Avrupa Birliği’nin konuşulmaması için elinden geleni yaptığını görüyoruz. Biz “Büyük Ulusal Danışma’yı (Cumhurbaşkanı Macron’un sarı yeleklilerin eylemlerinde sonra başlattığı toplantılar) konuşuyoruz, birçok konu gündeme geliyor ancak AP seçimlerini konuşmuyoruz.
Ayrıca AB’de iletişim sıkıntısı olduğu da bir gerçek. Vatandaşlarla daha iyi bir iletişime ihtiyaç duyuyoruz. İnsanlara ulaşmak zorundayız. Bu noktada medyaya da büyük rol düşüyor. Bazı ülkelerde diğerlerine oranla AB ile ilgili çok konuşmuyoruz, Avrupa Birliği gündeme gelmiyor. Konuşulduğu zaman da genellikle olumsuz manada gündeme geliyor.
Avrupa Birliği’nin bugünkü konumunu nasıl buluyorsunuz? AP seçimlerinde aşırı sağ partilere bir kayış da söz konusu. Aşırı sağın yükselişi AB’nin geleceği açısından bir tehdit oluşturur mu?
Avrupa projesinin yeniden oluşturulması gerekiyor. Bugün Fransa’da iki seçenekten bahsedebiliriz. Birinci seçenek Cumhurbaşkanı Macron’un önerisi; AB’nin olduğu gibi devam etmesi, daha çok bürokrasinin hâkim olduğu bir Avrupa Birliği. İkinci seçenek ise Ulusal Birliktelik (RN) partisinin Fransa’nın Avrupa Birliği’nden çıkmasını öngören düşüncesi. Biz Cumhuriyetçiler (LR) olarak 3’üncü bir seçenek öneriyoruz. Biz, evet Avrupa’nın çok önemli olduğunu ve Avrupa Birliği’ne kesinlikle ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Ancak gelinen noktada Avrupa Birliği’nin reforma ihtiyaç duyduğunu savunuyoruz. Ana konulara odaklanılması gerektiğine dikkat çekiyoruz. Bununla ilgili farklı konularda 75 öneri sunduk. Daha güçlü, daha vatandaşa inen sivil bir Avrupa öneriyoruz. İnsanlar bugün mülteci akınının yönetilmesinde Avrupa Birliği’nin başarısız olduğunu düşünüyor. Biz krizin yönetilmesini başaramadık. Bu AB’ye yöneltilen eleştiriler arasında yer alıyor. Buna bir çözüm bulunması gerekiyor. Bu sorunun çözümü aşırı sağ değildir. Biz birlikte çalışılması gerektiğini öneriyoruz. Mesela AP’de AB’nin sınırlarının güvenliğinin artırılmasını önerdik. Aşırı sağ buna karşı oy kullandı. Ben aşırı sağın bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Çünkü aşırı sağın yapıcı hiçbir önerisi yok. AB’nin kaldırılmasını öneriyor ancak mesela mülteci krizi konusunda çözüm manasında hiçbir öneri getiremiyor.
Bu seçimlerin öncesinde yapılan anketler sizin de mensubu olduğunuz, parlamentonun çoğunluğunu oluşturan AHP ve Sosyal Demokrat gibi gelenekçi partilerin oy kaybını ortaya koyuyor. Bunu neye bağlıyor sunuz?
Evet biz Avrupa Halk Partisi (AHP) olarak bir güç kaybı yaşıyoruz. Ancak bu tabii ki diğer siyasi partilerin yaşadığı kayıba göre daha az. Şunu da gözden kaçırmamak gerekir, başta Fransa olmak üzere siyasi partilerde yeni bir oluşum söz konusu. Emmanuel Macron ile Fransa’daki siyaset sahnesinde bir değişim gerçekleşti. Bu değişim Avrupa Birliği’ndeki oluşumlara da yansıyor. AB düzeyinde de popülistler, aşırı sağ ve aşır sol partiler güç kazandı. Buna neden olarak vatandaşlarımızın AB ile ilgili kaygısını gösterebilirim. Avrupa projesi ile ilgili bir memnuniyetsizlik söz konusu. Bizim de bir sorumluluğumuz bulunuyor. Biz de yeni öneriler sunarak onların kaygılarını giderecek, beklentilerini karşılayacak projelerimizin olduğunu göstermek istiyoruz.
Ancak kabul etmek gerekir ki bugün kimlikçi, milliyetçi partiler bir ivme yakaladı. Bunun bizim vatandaşlarımızın endişelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Sadece mülteci akını da değil, ekonomik konularda da bu böyle. Çünkü ekonomik durum da toplumun bir kesimi için giderek zorlaştı. Avrupa Birliği’ne yeni bir yön vermek gerekir. Onun için bizim projemiz olan AB’nin sivilleştirilmesi de bunu öngörüyor.
Avrupa’da son dönemde ırkçı, ayrımcı, İslamofobik ve antisemit söylemlerde artış yaşanıyor. AP’de buna karşı nasıl adımlar atılıyor?
Öncelikle her türlü şiddet ve ayrımcılığa karşı mücadele etmemiz gerektiğini ve İslamofobinin de onlardan biri olduğunu söylemek isterim. Bu suçları işleyenler yasaların gerektirdiği gibi cezalandırılmalıdır. Sosyal medya üzerinden yapılan konuşmalarda nefret söylemi kullanmamaya özellikle dikkat edilmelidir. Bizim de bu noktada tutumumuz net. İslamofobi, antisemitizm ve ırkçılık noktasında birkaç önerimiz oldu. Özellikle sosyal medya üzerinden nefret söylemlerinin yayılması ile ilgili.
İnsanların dinî inançlarından dolayı her türlü şiddete maruz kalmalarıyla mücadele etmek için diyalog da desteklenmeli. Bunun farklı toplulukların birbirlerini daha iyi tanımaları ve birlikte daha iyi yaşamalarına olanak sağlayacağını düşünüyorum. Avrupa’nın bu noktada büyük bir rolü bulunuyor. Avrupa Birliği temel değerlere dayanıyor. Onları teşvik etmeli ve uygulamalıyız.
Avrupa Birliği’nde şu an için en acil gördüğünüz çözülmesi gereken problemin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Bugün Avrupa’da çözülmesi gereken en acil problem, vatandaşların AB projesine katılımlarını yeniden sağlamak. İnsanları ikna etmek zorundayız. Ortak bir uygarlık, ortak tarih, kültür sahibi olduğumuzun bilincine varmamız gerekir. Geleceği birlikte Inşa etmemiz gerektiğinin farkına varmalıyız.
Fransa’ya gelirsek partiniz Cumhuriyetçiler’de de bir oy kaybı söz konusu. Anketler bu seçimlerde partinizin aşırı sağın gerisinde kalacağını ve oy kaybının devam ettiğini gösteriyor.
2014’te aşırı sağ parti Ulusal Cephe, Avrupa Parlamentosu’na en çok milletvekilini göndermişti. Ancak bizim partinin geçtiği zor dönemi de dikkate almak gerekir. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra zor bir süreç yaşadık. Ancak yeniden oluşum noktasında da oldukça motiveyiz. Avrupa Parlamentosu seçimlerine François-Xavier Bellamy önderliğinde dinamik bir kadro ile katılıyoruz. 2018’in sonlarında anketlerde yüzde 8 oy oranına sahipken bugün yüzde 14 bandında yer alıyoruz. Gördüğünüz gibi partimiz yeniden inşa sürecinde, biz de bu heyecanı hissediyoruz.
Aşırı sağın Fransa’da da oylarını sürekli artırmasını neye bağlıyor sunuz?
Demagoji ve yalan haberler üzerinden siyaset yapıyorlar. İngiltere’yi AB dışına iten Brexit sürecinde de bunu gördük. Umutsuzluğa kapılmış, kaygı duyan insanlara yalanlar söyleyerek bugün kendilerine bir yer edindiler. Ancak bu Fransa’da yeni bir durum değil, uzun yıllardır bunu gözlemliyoruz.
İngiltere ile AB arasında yaşanan Brexit sürecine hâlâ çözüm bulunamadı. Sizin Brexit süreci ile ilgili düşünceleriniz nedir? Bu süreç Avrupa Birliği’ne zarar veriyor mu?
Beni memnun etmese de İngiltere halkının kararına saygı duyuyorum. Şimdi artık Brexit sürecinin sonuçlandırılması gerekiyor. İki yıldır Brexit süreci devam ediyor. Bu durumu vatandaşlarımıza da anlatmakta zorluk çekiyoruz. Ancak tabii anlaşmasız bir Brexit’in sonuçları bizim şirketlerimiz açısından da korkunç olacaktır. Çünkü Birleşik Krallık ile ticaret yapan birçok şirketimiz mevcut. Bizim şimdi İngilizlere söyleyeceğimiz ‘İçinizdeki sorunları bir düzene koyup kararınızı verin’. Theresa May ile görüşüldü, aylarca devam eden çalışmalardan sonra bir anlaşmaya varıldı. Ancak ne istedikleri ile ilgili bir sonuca varamıyorlar.
Tabii ki bu sürecin AB’ye üye ülkeler üzerinde sonuçları oluyor. Ben kısa süre içerisinde bir karar alınmasını umuyorum. Sürekli karar tarihini erteleyemeyiz. Bu belirsizliğin ekonomik sonuçları da oluyor. Bugün İngiltere çok zor bir süreçten geçiyor. Ülke ikiye bölündü. Siyasi partiler sıkıntılarla boğuşuyor. Toplum bölündü, birçok belirsizlik hâkim. Sürecin büyüme, işsizlik ile ilgili negatif sonuçları var. Brexit’te hiçbir olumlu taraf yok. Umarım bizim vatandaşlarımız 26 Mayıs’ta oy verirken aynı kaotik ortamın Fransa’da da yaşanması çağrısı yapan partilerle ile ilgili durumu da düşünür.