'Birleşik Krallık'

İşçi Partili İktidarda Birleşik Krallık’ı Nasıl Bir Değişim Bekliyor?

Birleşik Krallık'ın Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partili yeni iktidarı ülkeye değişim getireceğinin müjdesini vermişti. Peki bu değişim ülkenin Ukrayna, Gazze ve göç konusundaki mevcut politikalarına nasıl yansıyacak?

© Sean Aidan Calderbank / Shutterstock.com

Birleşik Krallık’ın yeni Başbakanı Keir Starmer, 3. Kral Charles ile “el öpme” töreninin ve yeni bir hükûmet kurma onayının ardından Downing Street 10 numaranın önünde yaptığı konuşmada, ülkenin “büyük bir sıfırlamaya” ihtiyaç duyduğunun “açık” olduğunu belirterek değişim sözü vermişti. Starmer konuşmasında halka seslenerek, “Hükûmetim siz yeniden inanana kadar her gün mücadele edecek. Şu andan itibaren, doktrin yükü altında olmayan, ülkemizi sessizce gözden çıkaranlara inat sadece sizin çıkarlarınıza hizmet etme kararlılığıyla yönlendirilen bir hükûmetiniz var” diyerek halkın kendilerine vermiş olduğu yetkiyi bu değişimi sağlamak için kullanacaklarını ifade etti.

Ukrayna Politikasında Değişiklik Yok

Starmer, iktidarları döneminde bir önceki Muhafazakar iktidarın Ukrayna’ya destek politikasında herhangi bir değişiklik olmayacağının sinyallerini verdi. Rusya tehdidinin nesiller boyunca devam ettiğini ve buna karşılığın da nesiller boyu verileceğini aktaran Starmer, savunma bütçesinin gayrisafi milli hasılanın yüzde 2,5’ini oluşturması için çalışmaların yapıldığını kaydetti. Ukrayna’ya askeri yardım miktarının ihtiyaç olduğu müddetçe yıllık 3 milyar sterlin olacağının altını çizen Starmer, Ukrayna’yı NATO üyesi olarak görmek istediğini de dile getirdi.

Starmer Birleşik Krallık’ın başkenti Londra’ya yaklaşık 100 kilometre mesafedeki Blenheim Sarayı’nda ev sahipliği yaptığı 4. Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) Zirvesi’nin ardından yaptığı basın açıklamasında Ukrayna’ya desteğini güçlü şekilde vurgulayarak, Ukrayna’nın sadece kendi halkı için değil Avrupa halkları, demokrasi ve özgürlükler için savaştığını belirtti. Starmer “Bizim güvenliğimiz de Ukrayna’da başlar.” diyerek, Birleşik Krallık’ın Ukrayna’ya olan bağlılığını yineledi ve “ne kadar sürerse sürsün” destek sözü verdi.

Düzensiz Göçle, Göçün Kaynağında Mücadele

Starmer, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’yle (AB) işbirliğinin düzensiz göç, savunma ve güvenlik alanında daha da güçleneceğine işaret etti. “Göçmen kaçakçılarının başını ezecek, çalışma sistemlerini bozacak ve sınırlarımızı güvenli hâle getireceğiz” diyen Starmer, bunu ise “vergi mükelleflerinin paralarını saçma projelere harcayarak değil, uluslararası hukuka uygun pratik çözümlerle yapacağız.” şeklinde konuştu.

Birleşik Krallık’ın Europol’deki varlığını artırmanın bu yolda bir adım olduğuna dikkati çeken Starmer, “Düzensiz göçle mücadele için göçün kaynağında da mücadele yürütmeliyiz. Bugün, Afrika ve Orta Doğu’daki projelerde kullanılmak üzere 84 milyon sterlinlik (Yaklaşık 3,6 milyar TL) yeni bir fon açıklıyorum. Buna insani ve sağlık destekleri, iş fırsatları bulunan mesleki eğitim ve eğitime ulaşım projeleri de dahil. Bu, göçün önüne geçmek için hayati önem taşıyor.” ifadelerini kullandı.

“Ruanda Planı Saçmalıktı”

Starmer, başbakanlığının ilk gününde bir önceki Muhafazakar hükûmet tarafından ortaya atılan, Birleşik Krallık’a yasadışı yollardan gelen göçmenlerin Ruanda’ya sınır dışı edilmesi “aldatmacasına” son vereceğini açıkladı. Starmer başbakan olarak düzenlediği ilk basın toplantısında, küçük teknelerle gelenlerin yalnızca “yüzde 1’inden azını” sınır dışı edeceği için Ruanda planın “hiçbir zaman caydırıcı olmadığını” savunarak Ruanda programını “daha başlamadan ölmüş ve gömülmüş” bir proje olarak tanımladı.

Düzensiz göç sorunuyla ciddi şekilde ilgilenmek gerektiğine vurgu yapan Starmer, bu nedenle geçmiş Birleşik Krallık hükûmetlerinin düzensiz göçmenleri Ruanda’ya sınır dışı etme projesini iptal ettiklerini duyurdu. Göreve geldiği 5 Temmuz itibarıyla Ruanda planına harcanacak parayla sınır koruma güçlerine olan desteğin ve takviyenin artırıldığını ifade eden Starmer, çözülmemiş çok büyük bir problemi devraldıklarını, ülke olarak çok zaman ve kaynak kaybettiklerini belirterek şöyle konuştu:

“İçişleri Bakanlığımız işlemeyecek bir saçmalıkla (Ruanda Planı) zaman kaybetti. Sınır güvenliğine destek verilerek adımlar atılabilirdi. Bu yıl rekor sayıda düzensiz göçmen ülkemize girdi. İki hafta önce insanlara bize oy vermeleri gerektiğini söylerken kısa sürede bunu tek hareketle değiştiremeyiz.

UNRWA’ya Yeniden Finansman Desteği

4 Temmuz’daki genel seçimlerin ardından İşçi Partisi liderliğinde kurulan yeni hükûmetin İsrail-Filistin meselesi ve İsrail’in Gazze’ye yönelik devam eden saldırılarına ilişkin de Sunak hükûmetinden farklı bir yaklaşım benimsediği görülüyor. İşçi Partisi hükûmeti, Muhafazakar hükûmetin Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA) 27 Ocak’ta kestiği finansman desteğini yeniden başlatacaklarını duyurmuştu. 19 Temmuz’da Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan David Lammy, kesilen 21 milyon sterlinlik desteğin UNRWA’ya ödenmeye devam edeceğini belirtmişti.

Birleşik Krallık’ın UNRWA’ya sağlayacağı 21 milyon sterlinlik destek kapsamında 6 milyon sterlin, Gazze ve Batı Şeria’daki acil ihtiyaç sahiplerine yönelik projelerde, 15 milyon sterlin ise Batı Şeria’daki temel ihtiyaçlara yönelik projelerde kullanılacak.

Netanyahu’nun Tutuklanması Talebine İtirazda Geri Adım

Starmer liderliğinde yeni hükûmet, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu​​​​​​​ hakkında yakalama kararı çıkarmasına yönelik itirazını geri çekti. Ülke basınındaki haberlere göre, İngiltere Başbakanlık Ofisi 10 Numara’dan bir sözcü, Starmer liderliğindeki yeni hükûmetin, önceki hükûmetin itirazını takip etmeyeceğini, konunun mahkemenin karar vermesi gereken bir mesele olduğunu belirtti.

Hükûmetin kararının, UCM’nin Netanyahu’ya karşı açtığı davaya ne bir itiraz ne de bir onay olduğunu vurgulayan Sözcü, “Hükûmet, hukukun üstünlüğüne ve kuvvetler ayrılığına güçlü şekilde inanmaktadır.” ifadesini kullandı. Sözcü, mahkemenin bağımsız kararlar vermesi gerektiğini kaydetti. Starmer, mayıs ayında konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Mahkeme, zamanı gelince kararını verebilmeli. Mahkemeyi ve uluslararası hukuku destekliyorum.” değerlendirmesinde bulunmuştu.

İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırılarının ardından iki taraf arasında “ahlaki bir eşdeğerlik” olmadığını savunan dönemin Başbakanı Sunak, mahkemenin bu hamlesine Orta Doğu’da daha geniş çaplı bir barış için “kesinlikle hiçbir fark yaratmayacağı” gerekçesiyle karşı çıkmıştı. Bunun ardından Rishi Sunak liderliğindeki Muhafazakar Parti hükûmeti, 10 Haziran’da UCM’ye, mahkemenin İsrail vatandaşları üzerinde yargı yetkisi olduğu fikrine karşı yasal itirazda bulunmuştu.

UCM Ön İnceleme Dairesi, 27 Haziran’daki kararında, Birleşik Krallık’ın talebini kabul ederek, 12 Temmuz’a kadar yazılı görüşlerini sunması talimatını vermişti. Bu girişiminin, hâlihazırda yavaş ilerleyen UCM’deki Filistin soruşturmasını yavaşlatacağı yönünde eleştiriler gelirken, Birleşik Krallık’ın beyanlarında Netanyahu ve Galant hakkındaki yakalama kararına karşı çıkabileceği dile getirilmişti. (AA, P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler