'Uluslararası Adalet Divanı '

UAD’nin Beklenen Kararı: Devletler İklim Krizine Karşı Ne Kadar Sorumlu?

Uluslararası Adalet Divanı, devletlerin iklim değişikliğine ilişkin yükümlülüklerini ele almak için önemli bir uluslararası hukuk sürecini yürütüyor. Küçük ada devletleri adalet talep ederken, gelişmiş devletler başta Paris İklim Anlaşması olmak üzere mevcut anlaşmaların temel alınması gerektiğini savunuyor. UAD'nin bildireceği görüş, iklim krizine dair yasal mevzuatı nasıl etkileyecek?

Fotoğraf: Shutterstock- Marcus Lacey

Birleşmiş Milletler tarafından gelen talep üzerine Uluslararası Adalet Divanı (UAD) çatısı altında devletlerin iklim değişikliğine ilişkin sorumluluklarını belirlemek amacıyla düzenlenen danışma görüşü oturumları 2024 yılının 2-13 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirildi. UAD’nin Lahey’deki Barış Sarayı’nda yer alan oturumlarda 96 ülke ve 12 uluslararası kuruluş söz aldı. Tarihî bir öneme sahip olduğu ifade edilen oturumlarda çok sayıda farklı ülkenin temsilcileri, uluslararası hukuk kapsamında “Devletlerin iklim değişikliğine ilişkin yükümlülükleri” konusunda görüşlerini sundu. UAD’nin tavsiye niteliğindeki görüşü bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası iklim hukukunun geleceğini şekillendirmesi bekleniyor.

BM’den UAD’ye İki Soru: Devletlerin Yükümlülükleri ve Krizin Yasal Sonuçları Nelerdir?

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun UAD’ye sorduğu ilk soru kapsamında, devletlerin iklim sistemini sera gazı emisyonlarından korumaya yönelik uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülükleri ele alındı.

İkinci soruda ise devletlerin, eylemleri ve ihmalleriyle iklim sistemine ve çevrenin diğer kısımlarına verdikleri zararın, özellikle coğrafi koşulları ve gelişmişlik düzeyleri nedeniyle iklim değişikliğinden etkilenen veya özellikle savunmasız durumda olan küçük ada devletleri açısından yasal sonuçları soruldu.

İklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım olan danışma görüşünün BM Genel Kurulunun talep edilmesinde öncü rol oynayan ve Büyük Okyanus’taki bir ada ülkesi olan Vanuatu, UAD’deki ilk sunumu yaptı.

Danışma Görüşü Oturumlarında Neler Söylendi?

Vanuatu İklim Değişikliği ve Çevre Özel Temsilcisi Ralph Regenvanu, konuşmasında, “Bu, bizim ortaya çıkarmadığımız ve oluşumuna katkıda bulunmadığımız, ancak en çok acısını çektiğimiz bir sorun. Bu bizim için varoluşsal bir tehdit. Gelecek nesillere iklime ne olduğunu ve nasıl olduğunu bilmelerini sağlamalıyız.” ifadelerini kullandı. Vanuatu Başsavcısı Arnold Kiel Loughman ise, devletlerin çevreyi koruma ve iklime zarar verilmesini önleme konusunda kesin yükümlülükleri olduğunu vurguladı.

Küresel Kuzey olarak da ifade edilen Amerika ve Avrupa’daki zengin ülkelerin temsilcileri ise, Paris İklim Anlaşması gibi fazla bağlayıcılığı olmayan mevcut iklim anlaşmalarının, ülkelerin sorumluluklarının belirlenmesinde temel alınması gerektiğini savundu. İklim değişikliğinden en fazla etkilenen küçük ada devletleri ve gelişmekte olan ülkeler ise emisyonların azaltılması için sağlam tedbirler alınmasını ve çevreyi kirleten zengin ülkelerden gelen mali desteğin düzenlenmesini istediler.

Küçük ada devletlerinin oturumlardaki vekilliğini yapan Av. Payam Akhavan, Paris İklim Anlaşması’nı temel alan bu sava karşı bir görüş bildirdi: “Paris İklim Anlaşması’nın çözüm olduğuna dair çok şey duyduk, ancak iklime duyarlı devletlerin mahkemeye gelmesinin nedeni Paris Anlaşması’nın başarısız olmasıdır.”

Dünyadaki emisyon salınımının en büyük paydaşları konumunda olan ABD ve Çin, Suudi Arabistan ve bazı AB üyeleri gibi ülkelerle birlikte, BM destekli iklim değişikliği müzakereleri tarafından üretilen ve büyük ölçüde bağlayıcı olmayan mevcut anlaşmaların, devletlerin yükümlülüklerinin belirlenmesinde ölçüt olması gerektiğini savundu. Çin Dışişleri Bakanlığı hukuk danışmanı Ma Xinmin mahkemeye yaptığı açıklamada, “Çin, UAD’nin BM’nin iklim değişikliğine dair müzakere mekanizmalarını küresel iklim yönetimi için birincil kanal olarak korumasını umuyor.” sözlerini sarf etti.

Avustralya’nın kuzeyindeki ada grubu olan Melanezya’nın vekilliğini yapan Av. Ilan Kiloe ise, UAD’deki sunumunda iklim değişikliğinin halkların kendi kaderini tayin hakkıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtti. Kiloe, “İklim değişikliğindeki adaletsizlik, sömürge tarihimizden ayrı düşünülemez. İklim değişikliğinin nedeni, sömürgeleştirilmiş küçük ada gelişmekte olan devletlerine atfedilemez.” değerlendirmesinde bulundu.

UAD’deki Oturumlar Neden Önemli?

UAD bünyesinde sürmekte olan oturumlar, mahkeme kayıtlarına geçen 91 yazılı beyan ve bu beyanlara ilişkin mahkemenin uzattığı son tarih olan 15 Ağustos 2024’e kadar sunulan 62 yazılı yorum ile dünya mahkemesinin bugüne kadar gördüğü en büyük dava olma özelliğini taşıyor.

Gelişmekte olan küçük ada devletleri hâlihazırda krizin en kötü etkilerinden bazılarıyla doğrudan karşı karşı olması nedeniyle UAD oturumları, uluslararası yasal yükümlülükler belirleyen daha güçlü bir hesap verebilirlik çerçevesi oluşturmak açısından bir uluslararası hukuk girişimi konumunda. UAD’nin vereceği görüşün, gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinden olumsuz etkilenen ülkelere karşı sorumluluklarının yasal çerçevesini belirlemede önemli bir rol oynayacağı ifade ediliyor.

“İklim Adaleti, Küresel İklim Aksiyonu İçin Bir Ön Koşul”

Oturumlardan önce Perspektif’e konuşan Doç. Dr. Simon Behrman, UAD kararları bağlayıcı olmasa da, etkili ilkeler belirleme yetkisine sahip olduğunu ve bu nedenle söz konusu davanın devletlerin iklim değişikliğine ilişkin yükümlülükleri konusunda net ilkeler belirlemesi ve sadece iklim yükümlülüklerini değil aynı zamanda göç haklarını da etkileyen küresel normların gelişimini hızlandırmasını sağlayabileceğini ifade etmişti.

Uluslararası Adalet Divanı bu oturumlarıyı devam ettireceği ve başka taraflardan da görüşler almaya devam edeceği biliniyor: Ardından 2025 yılında, UAD’nin dünya genelindeki iklim değişikliği motifli davalarda referans alınabilecek bir görüş yayımlaması bekleniyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, hazırlanması süren bu görüşün BM’nin ve BM üyesi devletlerin “dünyamızın acilen ihtiyaç duyduğu daha cesur ve güçlü iklim eylemlerini gerçekleştirmesine” yardımcı olacağını belirtti:

Danışma görüşleri, mevcut uluslararası hukuki yükümlülükler konusunda çok ihtiyaç duyulan bir açıklık sağlayabilir. Verildiği takdirde, böyle bir görüş; Genel Kurul, Birleşmiş Milletler ve Üye Devletlerin dünyamızın acilen ihtiyaç duyduğu daha cesur ve güçlü iklim eylemlerini gerçekleştirmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca, devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde ve kendi vatandaşlarına karşı tutumlarında yol gösterici olabilir. Bu hayati bir öneme sahiptir. İklim adaleti hem ahlaki bir zorunluluk hem de etkili küresel iklim aksiyonu için bir ön koşuldur. İklim krizi ancak halklar, kültürler, uluslar ve nesiller arasındaki iş birliğiyle aşılabilir.” (AA,P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler