COP29 Nedir, Ne Değildir?
İklim finansmanı konusunda bütün dünyanın gözü bu sene Azerbaycan'da düzenlenen BM İklim Konferansı COP29'da. Ancak COP29 beklentileri karşılayacak gibi görünmüyor. Peki nedir bu COP29 ve neden tartışmalara konu oluyor?
Son günlerde adını sık işittiğimiz COP29 için iklim değişikliği konusunda dünyanın en önemli toplantısı desek yanlış olmaz. Birleşmiş Milletler’in organize ettiği bu toplantı COP serisinin 29. toplantısı olduğu için COP29 ismini alıyor. COP29, 11-22 Kasım tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlendi.
COP (The Conference of the Parties) Türkçede Taraflar Konferansı manasına geliyor. Taraflar, UNFCCC (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) adlı bir anlaşmayı onaylayan ülkeleri ifade ediyor. Söz konusu sözleşme 1992’de BM üyesi ülkeler tarafından imzalanmıştı. COP, bu anlaşmaya bağlı karar alma organı konumunda ve sözleşmeye taraf ülkelerin temsilcileri, iklim değişikliğinin temel nedenlerini ele almak için en iyi yaklaşımları müzakere etmek üzere her yıl bir araya gelmekte.
COP29’a Kimler Katılıyor, Kimler Katılmıyor?
COP29’a 40.000 ila 50.000 delege katıldı. Devlet görevlileri dışında, iklim bilimcileri, sendika liderleri ve çevre aktivistleri de konferansın katlımcıları arasında yer alıyor. Ancak dünyanın en büyük ekonomilerine sahip olan ve en fazla karbon emisyonu yapan ülkelerin liderlerinin COP29’da yer almaması, oldukça dikkat çeken ve tepki toplayan bir konu. ABD Başkanı Joe Biden, Çin lideri Xi Jinping, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Almanya’dan Olaf Schulz ve Hindistan’dan Narendra Modi konferansın katılımcıları arasında yer almıyor. Gezegene en fazla zarar veren bu büyük ekonomilerin liderlerinin yokluğu etkinliğin önemini sorgulatan bir meseleye dönüşmüş durumda.
Ayrıca COP29’a katılan liderlerin de önceliğinin iklim olup olmadığı meçhul. Orta Doğu’da ve Ukrayna’da yaşanan iki savaş ve küresel mali sorunlar gibi birçok başka konu da liderler arasındaki görüşmelerde ele alınıyor. Ayrıca COP29’a ev sahipliği yapan Azerbaycan’ın önemli bir anlaşmayı güvence altına almak için diplomatik veya mali güce sahip olmadığı da düşünülüyor. Bu yüzden birçok lider, Kasım 2025’te Brezilya’da düzenlenecek olan COP30’da daha sahici bir ilerleme sağlanacağını tahmin ediyor.
COP29 sırasında, eski BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon ve eski BM iklim şefi Christiana Figueres de dahil olmak üzere önemli uzmanlar, COP sürecinin “artık amacına uygun olmadığını” dile getirdi. COP, mevcut yapısıyla elle tutulur bir değişim sağlayamamakla eleştirilmekte.
COP29’un Gündemi: İklim Finansmanı
2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması uyarınca, dünya liderleri küresel sıcaklıkların 1,5 santigrat dereceden fazla artmasını önlemeye çalışacaklarına söz vermişlerdi. Bunun gerçekleşmesi için ülkelerin çabalarını ciddi oranda artırmaları gerekiyor. Paris Anlaşması kapsamında taraf ülkeler 2025 yılına kadar gelişmekte olan ülkeler için yeni bir fon geliştirmeyi taahhüt etmişlerdi. Bu paranın, gelişmekte olan ekonomilerin karbon emisyonlarını azaltmalarına ve artan sıcaklıkların kötü etkilerine uyum sağlamalarına yardımcı olmak için kullanılması planlanıyor.
Yeni bir finans hedefi üzerinde anlaşmaya varmak, zengin ve fakir ülkeler arasında güven oluşturmada kritik bir adım olarak görülüyor. Afrika ülkeleri ve küçük ada ülkeleri, iklim finansmanının 2030 yılına kadar yılda toplam 1 trilyon doların üzerine çıkmasını istiyor. Şimdiye kadar Çin ve Körfez Devletleri gibi ülkeler Gelişmekte Olan Ekonomiler olarak sınıflandırıldı ve finansla katkıda bulunmaktan muaf tutuldu. AB ve diğer zengin ülkelere göre ise, toplam fon miktarı artırılacaksa bu durumun değişmesi gerekiyor.
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen BM iklim zirvesi COP29, “iklim finansı konferansı” olarak da tanımlanıyor. Bu seneki konferansın gündemini iklim kriziyle mücadele için gereken dönüşümü sağlayacak finansmanın bulunması oluşturuyor. Temiz enerjiye geçişten, aşırı iklim olaylarına dayanıklı altyapıya, erken uyarı sistemlerinden, kuraklığa dayanıklı tarım ürünlerine birçok alanda finansman ihtiyacı var. Zirvenin başlıca sonucu, zengin ülkelerden iklim değişikliğinden en kötü etkilenen güney yarımküre ülkelerine mali yardım taahhüdü olması bekleniyor. Buna Yeni Kolektif Nicel Hedef (NCQG) deniliyor. İklim finansmanı konusundaki Yeni Kollektif Nicel Hedef (NCQG), gelişmekte olan ülkelerin 2025 sonrası iklim eylemlerini desteklemek için yeni bir finansal hedef belirlemeyi amaçlayan 2015 Paris Anlaşması’nın temel bir unsuruydu.
İklim Finansmanı İçin Ne Kadar Para Gerekiyor?
COP’ta blok hâlinde müzakere eden ve en az kalkınmış 45 ülkeden oluşan sadece bir grup, üyelerinin iklim planlarını uygulayabilmesi için 2030 itibarıyla yıllık 1 trilyon dolara ihtiyaç duyacaklarını söylüyor. 54 Afrika ülkesini temsil eden Afrika Grubu da, kalkınmış ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelenin finanse edilmesine 2030 itibarıyla 1 trilyon 300 milyar dolarlık katkı yapması gerektiğini belirtiyor. En az kalkınmış ülkeler ve küçük ada ülkeleri NCQG’de yeni oluşturulmuş bir kayıp ve hasar fonu da oluşturulmasını istiyor. Bu fonun da toplulukların iklim değişikliğinin ağır sonuçlarına adapte olamadığı, başka yerlere yerleştirilmeleri ve kayıplarının tazmin edilmesi gerektiği durumlarda kullanılması öngörülüyor.
İklim değişikliği konusunda geçmişe dönük sorumluluk taşıyan gelişmiş ülkeler, 2009 yılındaki Kopenhag İklim Zirvesi kapsamında ilk kez iklim finansmanına amacıyla 2020 için 100 milyar dolarlık yıllık bir hedef kararlaştırılmıştı. Ancak bu hedefe ilk kez 2022’de ulaşılabildi. Bu seneki bu hedefin “1 trilyon dolara” çıkarılması planlanıyor ancak bu konuda bir sonuç alınabilmiş değil. Medyaya yansıyan haberlere göre gelişmiş ülkeler 250 milyar dolarlık bir finansman teklifi yaptı ancak bu miktar iklim finansmanı için gerekli olan minimum miktarın dahi 4’te 1’ini oluşturuyor. Gezegeni en büyük zararları veren gelişmiş ekonomilerin ellerini taşın altına yeterince koymaması ise büyük eleştirilere tabi tutuluyor. İklim aktivistlerine göre ise teklif edilen meblağ, bir “şaka”, “utanç” veya “hakaret” niteliğinde.
ABD’deki Seçimlerin COP29’a Etkisi
COP29 başlamadan önce, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki seçimlerin sonuçları dünyanın en büyük ekonomisinin Paris Anlaşması’ndan ve iklim değişikliğinin etkisini azaltmaya yönelik diğer uluslararası çabalardan tekrar uzak kalacağı ve Azerbaycan’daki konferansını gölgede bırakacağı yönündeki korkuları hemen körüklemişti.
Yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın önceki yönetimi (2017-2021) altında, ABD Paris Anlaşması’ndan Kasım 2020’de geri çekilmişti. Bu geri çekilme nihayetinde Başkan Joe Biden döneminde geri alınmış olsa da, yeniden seçilen Donald Trump’ın ABD’yi Paris Anlaşması’ndan ve potansiyel olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nden (UNFCCC) çıkarması ihtimali uzak bir gerçeklik gibi görünmüyor. Bu da iklim değişikliğiyle mücadele için uluslararası çabalar açısından daha önemli sonuçlar doğurabilir.
ABD, iklim değişikliğiyle mücadele için diplomatik çabalarda önemli rol oynayan bir ülkeydi ancak COP29’a gönderilen ABD’li temsilciler verecekleri herhangi bir taahhüdün müstakbel Trump yönetimi tarafından baltalanacağı ihtimaliyle kısıtlı hareket edebilidi. ABD’nin geri çekilme ihtimali başka ülkeleri de bu yönde kötü etkiliyor diyebiliriz. Örneğin, Arjantin COP29’un ilk haftasında heyetinin geri döneceğini duyurdu: Artık Arjantin’in de Paris Anlaşması’ndan geri çekilebileceği ihtimali konuşuluyor. Öte yandan, Paris Anlaşması’na taraf olan diğer büyük ülkeler için, ABD’nin müzakerelerden uzak kalmasının bu konuda liderlik gösterme fırsatı da açığa çıkıyor.
COP29’a Yönelik Eleştiriler ve Azerbaycan’ın Ev Sahipliği Meselesi
COP29’un Azerbaycan’da düzenlenmesi çokça tepki almasına sebep oldu. Eleştirilerin odağında Azerbaycan’ın önümüzdeki 10 yıl içinde gaz üretimini 3’te 1 oranında artırma hedefleri yer alıyor. Bazı gözlemciler, bu hedefi olan bir ülkenin fosil yakıtlardan uzaklaşmayı amaçlayan bir konferanstan sorumlu olmasından endişe ediyor. Bu yakıtlar, enerji için yakıldığında karbondioksit (CO2) gibi gezegeni ısıtan sera gazları saldıkları için iklim değişikliğinin ana nedenlerinden birini oluşturuyor.
Hatta Azerbaycanlı yetkililerinin iklim konferansını ülkenin ulusal petrol ve gaz şirketine yatırımı artırmak için kullandıkları yönünde endişeler de var. Özellikle de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in COP29’da yaptığı bir konuşmada petrol ve gazın “Allah’ın bir lütfu” olduğunu ve ülkelerin bunlara sahip oldukları veya uluslararası pazarda sattıkları için suçlanmamaları gerektiğini söylemesi iklime dair bu konferansın neden yapıldığını sorgulatıyor. Ayrıca, siyasi muhalefetin hoş görülmediği, insan hakları sicili zayıf bir ülkede toplantı yapıldığı gerekçesi ile insan hakları ve sivil toplum örgütleri de bu konudaki rahatsızlıklarını dile getiriyorlar.