Fransız Aşırı Sağının Lideri Marine Le Pen İçin Yargı Engeli
Fransa’da aşırı sağın lideri Marine Le Pen, kamu fonlarını kötüye kullanma suçundan seçilme yasağı ve hapis cezası aldı. Avrupa aşırı sağının, Trump yönetiminin ve Rusya'nın tepkisini çeken bu karar, 2027'deki seçimler öncesinde ülke siyasetindeki dengeleri değiştirebilir. Kararın kapsamı ve geçmişteki örnek davalara dair bilgiler haberimizde.

Paris Ceza Mahkemesi, 31 Mart Pazartesi günü Marine Le Pen’i, kamu fonlarını zimmete geçirme suçundan, infazı derhal başlayan beş yıllık seçilme yasağı ve dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezanın iki yılı elektronik kelepçe ile infaz edilecek şekilde düzenlendi. Ayrıca 100 bin avroluk bir para cezası da verildi. Bu karar, Emmanuel Macron’dan sonraki cumhurbaşkanını seçmek için yapılacak seçimlerin -anketlere göre- en güçlü adayı olan Le Pen için Elysée Sarayı’na giden yolu kapatıyor.
Ancak bu durumun kesinleşmesi için yargı sürecinin tamamlanması gerekiyor. Marine Le Pen’in avukatları karara itiraz edeceklerini duyurdu. Bu durumda 2026 yılında yeni bir karar verilmesi ve seçim kampanyası başlamadan önce bir sonuca ulaşılması mümkün. Mahkeme Le Pen’i beraat ettirirse, tekrar aday olmasının önü açılabilir. Diğer bir ihtimal de Marine Le Pen’in temel haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Konseyi makamına başvurması ve dava sürecinin anayasal denetimden geçirilmesini talep etmesi.
Kamu Fonlarının Sistematik Olarak Zimmete Geçirilmesi
Eski ismi Ulusal Cephe (Fr. Front National) olan aşırı sağcı Ulusal Birlik’in (fr. Rassemblement National) 2004-2016 yıllarındaki bazı yöneticileri, Avrupa Parlamentosunda bir “hayalî istihdam sistemi” organize etmekten suçlu bulundu. 2015’de başlayan dava sürecinde suçlu bulunan isimlerin Avrupa Parlamentosunda görev yaptıkları sırada AP tarafından temsilcilerin parlamentodaki asistanları için ayrılan fonlarla maaş alan bazı kişilerin, aslında bu vekiller için hiç ya da çok az çalıştığı ve esas olarak AP ile ilgili işlere değil partinin ulusal faaliyetlerine hizmet ettikleri ortaya çıkmıştı.
Davaya bakan mahkeme heyetinin başkanı Bénédicte de Perthuis, 9 milletvekili ve 12 asistanın “sahte sözleşmeler” imzaladığını ve partinin kurduğu sistemin bir parçası olduğunu belirtti: “Tüm bu kişilerin gerçekte parti için çalıştığı, vekilleri tarafından kendilerine görev verilmediği ve farklı vekiller arasında dolaştırıldıkları tespit edilmiştir. Bu, asistanların görev paylaşımı değil, milletvekillerine tanınan bütçelerin paylaşımıydı.” Toplamda 4,6 milyon avroluk bir kamu zararı tespit edildi.
Le Pen dışında, Perpignan Belediye Başkanı ve RN Başkan Yardımcısı Louis Aliot’nun da aralarında bulunduğu sekiz Avrupa milletvekili, kamu fonlarını zimmete geçirmekten suçlu bulundu. On iki parlamento asistanı ise suça ortak olmaktan mahkûm edildi. RN partisi ayrıca 2 milyon euro para cezasına çarptırıldı; bunun 1 milyonu kesin ve ertelenemez.
Cumhurbaşkanlığı Seçimine İki Yıl Kala Siyasi Deprem
Kamu fonlarını zimmete geçirme suçlarında genelde seçilme yasağı öngörüldüğü için bu ceza bekleniyordu; ancak infazın derhal başlaması kararının gelmesine kesin gözüyle bakılmıyordu. İnfazın derhal başlaması demek bu kararın temyiz sürecine rağmen uygulanmaya devam etmesi anlamına geliyor. Kararı açıklayan mahkeme, Le Pen’in Avrupa Parlamentosu fonlarının kötüye kullanılmasında “merkezî bir rol” oynadığını vurguladı.
Bu kararın ciddi sonuçları var: Le Pen, şu an yürütmekte olduğu Pas-de-Calais ili adına milletvekilliği görevine devam edebilecek, ancak konu hakkında yeni bir mahkeme kararı çıkana dek 5 yıl boyunca herhangi bir seçime katılamayacak. Bu da 2027 Cumhurbaşkanlığı seçimini ve sonraki milletvekili seçimlerini kapsıyor.
Fransa’da Daha Önce Uygulanan Seçilme Yasakları
Fransa’da seçilme yasağının uygulanması ilk değil, daha önce de mahkemeler benzer kararlar vermişti. Bugüne dek, ulusal düzeydeki milletvekilleri, cezaların hemen infaz edilmesine daha az maruz kalırken; bu uygulama daha çok yerel seçilmişlere yönelikti. Örneğin, Toulon eski belediye başkanı Hubert Falco, Nisan 2023’te zimmete para geçirme ve bunu gizleme suçlarından beş yıl seçilme yasağıyla cezalandırıldı. Bu cezanın infaz türü hemen yürürlüğe girilmesini gerektiyordu ve Falco bu nedenle hem belediye başkanlığı görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Şubat 2021’de, Montauban eski belediye başkanı Brigitte Barèges, kamu fonlarını zimmete geçirmekten mahkûm edildi. Beş yıl seçilme yasağı anında yürürlüğe girdi ve Barèges hem belediye başkanlığı hem de il meclisi üyeliğinden ayrıldı. Ancak Aralık 2021’de beraat etti ve görevlerine geri döndü.
Marine Le Pen’e siyasi nüfuzunu düşününce verilebilecek en yakın örnek ise, 2004 yılına ait. Hükük giyen Alain Juppé, UMP’nin (şimdiki adıyla Cumhuriyetçiler Partisi – LR) başkanıydı ve 2007’deki seçimlerde Fransız sağının olası cumhurbaşkanı adayı konumundaydı. 20007’deki seçimi UMP’den Nicolas Sarkozy kazanmış olsa da Juppé o dönemdeki Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve çevresinin favori ismiydi. Yönettiği belediye için açılan “hayalî işler” davası kapsamında Juppé ilk etapta 10 yıl süreyle seçilme yasağı aldı. Bu ilk kararın ardından Juppé temyize gitti ve birkaç ay içinde cezası 1 yıla düşürüldü. İkinci karardan birgün sonra Bordeaux Belediye Başkanlığı görevinden istifa etti. Ardından Kanada’ya taşındı, ama 2006’da Fransa’ya geri dönüp yeniden Bordeaux Belediye Başkanı seçildi. Ancak bu süreçte milletvekilliği ve parti başkanlığı görevlerini kaybetti.
Marine Le Pen, ailesinde seçilme yasağı alan ilk kişi, değil. 1998’de babası Jean-Marie Le Pen, 1997 yasama seçimleri kampanyası sırasında Yvelines’te Sosyalist Partili bir kadın adaya yönelik şiddet nedeniyle, 3 ay ertelenmiş hapis ve 1 yıl seçilme yasağı cezası almıştı. Bu karar Yargıtay tarafından da onandı. Böylece Baba Le Pen bölge konseyi ve Avrupa Parlamentosu üyeliklerinden uzaklaştırıldı. Yine de cezası bittikten sonra aday olan Jean-Marie Le Pen, 2002’deki seçimlerde ikinci tura kalan cumhurbaşkanı adaylarından biri oldu.
Daha yakın tarihten bir örnek ise Jérôme Cahuzac. Cumhurbaşkanı François Hollande döneminde (2012-2017) Bütçeden Sorumlu Bakan olan Cahuzac, 2018 yılında vergi kaçırma ve kara para aklama suçlarından beş yıl seçilme yasağı cezası almıştı.
Aşırı Sağdan Öfke Dalgası: Marine Le Pen’e Verilen Ceza Tepki Çekti
Marine Le Pen’in, kamu fonlarını zimmete geçirme suçundan 2 yılı kesinleşmiş olmak üzere 4 yıl hapis ve 5 yıl seçilme yasağı cezasına çarptırılmasının ardından aşırı sağ kanattan tepkiler yağdı. RN Genel Başkanı Jordan Bardella, X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Bugün haksız yere cezalandırılan sadece Marine Le Pen değil, Fransız demokrasisi infaz edildi.” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyetçiler Partisinden ayrılarak 2024 seçimlerinde Le Pen’e destek veren Eric Ciotti ise X‘de “Fransa hâlâ bir demokrasi mi?” sözleriyle kararı eleştirdi. Yine merkez sağ LR’den Laurent Wauquiez, BFMTV canlı yayınında, “Bir demokraside bir seçilmişin aday olmasının engellenmesi sağlıklı bir durum değil.” diyerek karara tepki gösterdi.
Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (La France insoumise) Koordinatörü Manuel Bompard ise, “Yarın RN’yi sandıkta yeneceğiz, adayı kim olursa olsun.” diyerek partinin siyasi geleceğine meydan okudu. Bununla beraber Boyun Eğmeyen Fransa‘nın yayınladığı açıklamada RN’ye karşı hiç bir zaman yargı yıkana başvurmadıklarını, onları sandıkta yeneceklerini dile getirirken prensip gereği, herhangi bir yurttaş için itiraz yolunun kapalı olmasını kabul etmediklerini vurguladı.
Avrupa Aşırı Sağı, Amerika ve Rusya Aynı Anda Karara Tepkili
Le Pen’in Avrupa’daki müttefikleri, mahkumiyetini siyasi bir zulüm olarak nitelendirerek ona destek verdi. Avrupa Parlamentosu gruplarından olan ve Le Pen’in kurucusu olduğu Avrupa için Vatanseverler adlı aşırı sağ ittifaka üye partilerin liderleri kararı eleştirdi. İtalya Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, Marine Le Pen’in mahkûmiyetini “Brüksel’in savaş ilanı” olarak yorumladı. “Seçmenin kararından korkanlar, mahkemelerin kararlarıyla kendilerini rahatlatıyor. Paris’te Marine Le Pen’i mahkûm ettiler ve onu siyasi hayattan dışlamak istiyorlar,” diyerek kararı küçümsedi. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ise X üzerinden “Ben Marine’im!” paylaşımında bulundu. Bu isimlerin hepsi davayı “müesses nizamın milliyetçi seslere yönelik bir saldırısı” olarak çerçeveledi.
Yurt dışından da tepkiler gecikmedi. Trump yönetimi, Fransa’da siyasi özgürlüklerdeki düşüşten endişe duyduğunu belirtirken Batı demokrasileri için “endişe verici bir emsal” olarak gördüğünü belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce, “Bireylerin siyasi süreçten dışlanması, özellikle de burada Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan Donald Trump’a karşı yürütülen saldırgan ve yozlaşmış yargı savaşları göz önüne alındığında, son derece kaygı vericidir.” ifadelerini kullandı. Elon Musk ise X‘de ““Radikal sol, demokratik oylamayla kazanamadığında, rakiplerini hapse atmak için hukuk sistemini kötüye kullanır. Bu, dünyanın dört bir yanında izledikleri standart taktiktir.” yazdı. Donald Trump ise davayı, ikinci başkanlık döneminden önce yaşadığı hukuki sorunlarına benzetti.
Kararın açıklanmasından sadece dakikalar sonra Kremlin Sözcüsü, günlük basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Avrupa’daki başkentler, giderek daha fazla demokratik normların ihlali yoluna giriyor,” ifadelerini kullandı.