Fransa-Cezayir Krizi Yeni Bir Vize Savaşının Habercisi mi?
Fransa'nın Batı Sahra'daki toprak ihtilafı tartışmasına dahil olması, Cezayir'e yönelik sert vize politikaları ve Cezayir’in karşı hamleleriyle büyüyen kriz, 1968'deki Göç Anlaşması’nın iptali tartışmalarını kapsar hâle geldi. İki ülke arasındaki ilişkiler geri dönülemez bir yola mı giriyor?

Son aylardaki Fransa-Fas yakınlaşmasının ve Cezayir’de hem Cezayir hem de Fransız vatandaşlığı olan bir yazarın tutuklanmasının ardından Fransa’dan Cezayir’e gönderilen Cezayir vatandaşları, Cezayir tarafından reddedilerek Fransa’ya geri gönderildi. Bu süreçte iki ülke yetkililerinin karşılıklı olarak tonu giderek sertleşen açıklamalar yapması, gerginleşme potansiyeli olan ilişkilerin yeniden bir kriz safhasına geçtiğini gösterirken, son aylardaki karşılıklı hamleler, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2022’de başlattığı tarihî uzlaşı stratejisini sekteye uğratıyor. Fransa-Cezayir krizinin ana hatlarını inceliyoruz.
Batı Sahra: Krizin Arka Planında Toprak İhtilafı mı Var?
Mevcut krizin ana tetikleyicisi 30 Temmuz 2024’te Fas Kraliyet Sarayı tarafından kamuoyuyla paylaşılan bir mektup oldu. Bu mektupta Emmanuel Macron, Fransa’nın “Batı Sahra üzerindeki Fas egemenliğini” tanıdığını ilan etti. Bu bölgesel anlaşmazlık aslında yeni bir gelişme değil, on yıllardır süren bir ihtilaf. Söz konusu bölgedeki toprakların yüzde 80’ini Fas kontrol ediyor. Cezayir’in burada desteklemekte olduğu Polisario Cephesi adlı ayrılıkçı örgüt ise bağımsızlık amacıyla mücadele ediyor. Fransa, Fas’ın sunduğu özerklik planını “çatışmayı çözmenin tek yolu” fikriyle benimsemiş durumda. Birleşmiş Milletler tarafından bölgedeki statükonun resmen henüz tanınmadığı bu bölge, Fas ile Cezayir’in desteklediği Polisario Cephesi arasındaki yarım asırlık bir çatışmanın merkezi konumunda. Son dönemlerde Fas’ın bölgedeki egemenlik iddiası, Batılı ülkeler tarafından destek buluyor. 2020’de ABD Başkanı Donald Trump, İsrail ile yakınlaşması karşılığında Fas’ın bu bölge üzerindeki egemenliğini tanımıştı.
Fransa’nın, Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması başkent Rabat’taki Fas yönetimi tarafından büyük bir diplomatik zafer olarak değerlendirilirken, Cezayir’de tarihî bir ihanet olarak algılandı. Bunun üzerine Cezayir, Paris Büyükelçisi’ni geri çağırdı ve Fransa’yı “Sahra halkına karşı uluslararası hukuku çiğnemekle” suçladı. Ayrıca, Macron’un 2024’ün Ekim ayında Fas’a yaptığı ziyaret sırasında tekrar Fas’ın Batı Sahra planına desteğini açıklaması, Cezayir’in tepkisini daha da artırdı. Bu gelişme, Fransa’ya tepkili Cezayir basını tarafından “Fransa’nın iki yüzlülüğünün kanıtı” olarak yorumlandı.
Geçtiğimiz günlerde ise Fransa ve Fas’ın eylül ayında gerçekleştireceği bir askeri tatbikat Cezayir’in tepkisini çekti. Tatbikatın Cezayir sınırına yakın Errachidia’da gerçekleştirilecek olması Fransa ile Cezayir arasındaki gerilimi daha da arttırıyor. Cezayir Dışişleri Bakanlığı, planlanan Fransız-Fas ortak askeri tatbikatının “ciddiyeti” konusunda Fransa’ya uyarıda bulunulduğu belirtti. Cezayir’e göre, bu tatbikatlar Cezayir’e yönelik “bir provokasyon eylemi” olarak değerlendirilecek ve mevcut krizi daha da derinleştirecek.
Boualem Sansal’ın Tutuklanması
Fransa-Cezayir geriliminin bir diğer ayağı ise Fransız-Cezayirli yazar Boualem Sansal’ın geçtiğimiz kasım ayının ortasında Cezayir’de tutuklanması oldu. Emmanuel Macron, bu olaya sert tepki göstererek “Tamamen keyfî bir gözaltı” değerlendirmesinde bulundu. Sansal “devlet güvenliğine tehdit” suçlamasıyla cezaevine gönderildiğinden beri Fransız medyasının gündeminden düşmüyor.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı ise 7 Ocak’ta yayımladığı açıklamada Macron’un sözlerini “reddettiğini ve kınadığını” duyurdu. Açıklamada, “Fransa Cumhurbaşkanı’nın Cezayir hakkında sarf ettiği sözler onu küçük düşürmektedir.” denildi ve Fransız hükûmeti “Cezayir’in içişlerine pervasız ve kabul edilemez bir şekilde karışmakla” suçlandı. Cezayir Parlamentosu da Macron’un sözlerini “sorumsuzca” olarak nitelendirirken, ülkenin önde gelen gazeteleri sert tepki gösterdi.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun (Fr. Abdelmadjid Tebboune) ise Boualem Sansal’ı “sahtekar” olarak nitelendirerek sert bir tutum sergiledi. Yazarın “devlet güvenliğine karşı tehdit oluşturmak” suçlamasıyla tutuklanmasının, aşırı sağcı bir Fransız medyasında yaptığı “Batı Cezayir’in Fas’a ait olduğu” yönündeki açıklamalarıyla bağlantılı olduğu belirtiliyor.
Fransa-Cezayir Krizi Nasıl Göç Politikası Tartışmasına Dönüyor?
Önceki dönemlerdeki Fransa-Cezayir krizlerinde, ülkelerin misilleme amacıyla başvurduğu ana enstrüman göç konusu olmuştu. Mevcut krizde de bu yöntem takip ediliyor. Fransa’nın son aylarda sınır dışı ettiği bazı Cezayir vatandaşları ülkesine alınmayarak geri gönderilmiş, bu durum Fransız tarafında tepkiyle karşılanmıştı. Cezayir, Fransız hükûmeti tarafından iki ülke arasındaki anlaşmaya uymamakla suçlanmıştı.
Geçtiğimiz şubat ayında, daha önce Fransa’nın sınır dışı ettiği ama Cezayir’in kabul etmediği Cezayirli bir kişinin, Fransa’nın Mulhouse kentinde bıçaklı saldırı düzenlemesi ve 1 kişinin ölümüne neden olması iki ülke arasında ipleleri daha da gerdi. Mulhouse’daki saldırı sonrası İçişleri Bakanı Bruno Retailleau “Hiçbir ülkenin Fransa’yı aşağılamaya hakkı yoktur.” diyerek Cezayir’e karşı sert bir tutum alınması gerektiğini belirtmişti. Retailleau, yaptığı açıklamada, “Güçlü önlemler alınmasından yanayım, çünkü güç dengesi olmadan bir yere varamayız.” ifadelerini kullanarak Cezayirlilerin Fransa’ya giriş koşullarını düzenleyen 1968 tarihli anlaşmanın gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyerek krizi daha da tırmandırdı. Paris, bu anlaşmayı diğer ülkelere kıyasla Cezayir lehine avantajlı buluyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot da verdiği bir röportajda, “Fransızların çıkarını savunmak” adına Cezayirli yetkililere yönelik yeni diplomatik kısıtlamalar uygulama kararı aldığını belirtti. Cezayirli yetkililerin ülkeye girişini kısıtlayan yeni diplomatik önlemlerin, bu ülke ile son dönemde kötüleşen ilişkilerle alakalı olduğunu kaydeden Barrot, “Bunlar (Cezayir ile) çağrıda bulunduğumuz işbirliği yeniden sağlandığında kaldırılacak geri döndürülebilir önlemlerdir.” dedi. Öte yandan Barrot, diplomatik tedbirlerin kaç kişiyi etkilediğini ve hangi tarihte yürürlüğe konduğuna ilişkin bilgi vermedi.
Bu gelişmeler üzerine, Cezayir Dışişleri Bakanlığından gelen açıklamada Paris’e sert bir tepki gösterilerek Fransa’nın aşırı sağın emirleri doğrultusunda hareket ettiği ve Cezayirlilere yönelik vize politikalarını sıkılaştırarak siyasi bir baskı aracı olarak kullandığı dile getirildi.
Fransa-Cezayir Krizinde Vize Meselesi ve 1968 Tarihli Anlaşma
Fransa ve Cezayir’in 1968’de imzaladığı göç anlaşması, Cezayir vatandaşlarına Fransa’ya yerleşme konusunda özel statüler aracılığı ile kolaylık tanıyor. Ancak bu anlaşma, yıllar içinde üç kez revize edilmesine rağmen, günümüzde Fransız siyasetinde sert eleştirilerin hedefi hâline geliyor. Oldum olası aşırı sağ parti Ulusal Birlik’in (RN) hedefinde olan bu anlaşma son yıllarda Cumhurbaşkanı Macron’u destekleyen merkezci partilerin “Ensemble” adlı ittifakından isimlerin hedefinde de yer alıyor. Ensemble ittifakından eski Başbakanlar Édouard Philippe ve Gabriel Attal, bu anlaşmanın “gözden geçirilmesi gerektiğini” açıkça dile getiren isimler arasında. Derinleşen Fransa-Cezayir krizi ile birlikte 1968 Anlaşmasının iptalini isteyenlerin sayısı artıyor.
Mulhouse’da yaşanan saldırının ardından Fransa Başbakanı François Bayrou, 26 Şubat 2025’te düzenlediği basın toplantısında, Cezayir’e “Öncelikli Sınır Dışı Listesi”ndeki vatandaşlarını kabul etmesi için altı hafta süre verdi. Aksi takdirde, 1968 tarihli Göç Anlaşması’nı iptal etme tehdidinde bulundu. Böylesi bir dış politika kararı, ancak Emmanuel Macron’un inisiyatifiyle alınabiliyor: Fransa’nın dış politikasını belirleyen makam, yasama organı ya da kabine değil, bizzat Fransa Cumhurbaşkanlığı. Mevcut kriz, Fransa’nın Cezayir ile olan göç politikalarını ve diplomatik ilişkilerini köklü bir şekilde değiştirebilir olsa da 1968 tarihli anlaşmanın tamamen iptal edilmesi, iki ülke arasındaki misillemeleri ve karşılıklı yaptırımları yeni bir aşamaya geçirebilir. Konuya dair bir süredir sessizliğini koruyan Cumhurbaşkanı Macron ise, Bayrou hükûmetinden gelen bu açıklamalara bir itidal çağrısı ile cevap verdi. Hükûmet yetkililerinin Cezayir’e yönelik sert açıklamalarına karşı mesafe koyan Macron, “Sağlam ve saygılı bir diyalog yürütmeliyiz” dedi.
Kriz, Fransa’daki Cezayirlileri Nasıl Etkileyecek?
Fransa, Cezayir’e karşı en büyük baskı araçlarından biri olarak göç ve vize politikalarını kullanıyor. Daha önce de, 2021’de dönemin İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, Cezayirli başvuru sahiplerinin vizelerinin yarısını reddetme talimatı vermişti. Paris’in bu politikası, Cezayir’in sınır dışı edilen vatandaşlarını kabul etmesini sağlamak amacıyla yürürlüğe konmuştu. Ancak, Aralık 2022’de Darmanin’in Cezayir ziyareti sırasında yapılan müzakereler sonucunda bu kısıtlamalar kaldırıldı. Fransız medyası bu süreci “vize krizi” olarak adlandırmıştı.
Eğer Fransa ile Cezayir arasında yeni ve daha büyük bir “vize savaşı” patlak verirse, bu durum özellikle de Fransa’da yaşayan 2,5 ila 3 milyon Cezayir asıllı Fransız ve çifte vatandaşın ailelerini ziyaret etmekte zorlanabileceği anlamına da geliyor. Yani Fransa açısından da bir toplumsal maliyeti var: bu tür politikalar, Fransa’daki Cezayir diasporası içinde tepki yaratıyor. (P)