'Fransa'

2024 Yılını Krizlerle Bitiren Fransa’yı 2025’te Neler Bekliyor?

Fransa, krizlerle dolu 2024 yılını geride bırakırken, yeni kurulan hükûmetin üyeleri açıklandı. Ancak parlamentoda çoğunluğa sahip olmayan hükûmetin bütçeyi nasıl onaylatacağı belirsizliğini koruyor. 2024’ün başından bu yana dördüncü başbakanını atayan Macron yönetimindeki Fransa’da siyasi kriz 2025’te sona erecek mi?

Fotoğraf: Victor Velter/Shutterstock

Fransa’da 2024 yılı içinde kurulan dördüncü hükûmet yeni başbakan François Bayrou tarafından kuruldu. Yeni kurulan hükûmetin ömrünün önceki başbakan Michel Barnier’in üç ayda düşen hükûmetinden uzun olup olmayacağı ise merak konusu. Hükûmetin kaderini en çok da şubat ayına ertelenen bütçe görüşmeleri belirleyecek gibi görünüyor. Barnier’in Ulusal Meclis’te onaylatamadığı bütçesinde yer alan 60 milyar avroluk harcama kesintileri ve vergi artışları, 2025’te bütçe açığını Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH)’nin yüzde 5’ine indirmeyi hedefliyordu, ancak bu planın siyasi olarak kabul edilebilir hâle getirilmesi için Bayrou hükûmeti tarafından hafifletilmesi bekleniyor.

Yeni Hükûmette Aşırı Sağ Etkisi

Bayrou’nun başbakan olarak ilk günlerine, Pau Belediye Başkanlığı görevini sürdürmedeki ısrarı, sel felaketi yaşanan Mayotte’ya gitmemesi ve muhalefet gruplarını hükûmete dahil edememesi gibi meseleler damga vurmuştu. Çiçeği burnunda yeni Başbakan François Bayrou,  yeni hükûmet kabinesini açıkladı. Fransa’daki siyasi kriz kolay aşılacak gibi görünmezken, yeni açıklanan kabinede Fransız siyasetinin bir önceki dönemden yahut daha öncesinden tanıdığı isimler de var. Kritik öneme sahip bakanlıklarda ise genellikle merkezci ve muhafazakar isimler yer alıyor.

Öte yandan, hükûmette yer alan isimler hakkında çeşitli tartışmalar yürütülürken, hükûmette yer almayan isimler de ayrı bir tartışma konusu oluşturuyor. Fransız sağının önemli isimlerinden olan Xavier Bertrand, Başbakan Bayrou’nun yeni kabineye dahil etmek istediği bir isimdi; ancak Bertrand 23 Aralık Pazartesi günü yaptığı açıklamada, François Bayrou’nun hükûmetinde yer almadığını duyurdu. Bertrand’ın açıklamasına göre, Başbakan Bayrou kendisine Adalet Bakanlığı görevini önermiş ancak daha sonra aşırı sağcı Ulusal Birlik’in (RN) bu isme onay vermemesi nedeniyle Bertrand’a başka bir görev önerilmişti.”Yeni tekliflerine rağmen, Marine Le Pen’in onayıyla kurulan bir Fransız hükûmetinde yer almayı reddediyorum” ifadelerini kullanan Xavier Bertrand’ın yerine ise dört yıl İçişleri Bakanlığı görevi yürütmüş olan ve sağ politikalarıyla tanınan Gerald Darmanin Adalet Bakanı oldu.

Ülkede gensoru önergesi ile devrilen Michel Barnier hükûmeti aşırı sağcıların örtük desteğine sahip olmakla eleştirilirken, son yaşananlar yeni hükûmetin de aşırı sağcıların onayından geçtiğine ilişkin tartışmaları gündeme getirdi. Yeni hükûmette, aşırı sağcıların yer almamalarına rağmen “etkili” olmalarına tepki gösteren Fransız siyasetçiler, Bertrand’a desteklerini açıkladı.

Yeni hükûmetin önünde çözülmesi gereken büyük sorunlar var. Hiç bir grup ya da ittifakın çoğunluğa sahip olmadığı bir parlamentoda yeni hükûmetin devletin işlerliğini sağlayacak kadar görevde kalıp kalmayacağını ise zaman gösterecek.

Eski İsimlerle Yeni Hükûmet

Bayrou, daha geniş bir destek tabanı oluşturma konusunda tıpkı kendisinden önceki başbakan Barnier gibi başarısız oldu. Merkez-sol Sosyalist Parti’yi yanına çekme çabaları sonuçsuz kalınca da ortaya çıkan yeni kabine eski isimlerin yer aldığı bir kabine oldu.

Yeni kabinedeki 35 üyenin yarısından fazlası Barnier hükûmetinde de yer alan isimlerden oluşuyor. Bir önceki hükûmette de yer alan on dokuz bakanın on üçünün görev yerleri bile değişmedi.  Ancak yeni hükûmette en çok dikkat çeken şey eski başbakanlardan Elisabeth Borne’nin eğitim bakanlığına ve Manuel Valls’in Deniz Aşırı Bölgeler Bakanlığına ve eski içişleri bakanlarından Gérald Darmanin’in Adalet Bakanlığına atanması oldu.

François Hollande’nin eski Başbakanı ve İçişleri Bakanı Manuel Valls, Franız siyasetindeki etkisini kaybettikten sonra İspanya’da yerel siyasete girmiş, Barselona’da Belediye Başkan adayı olmuş ve seçilememişti. Laiklik ve güvenlik konusundaki duruşuyla sağ siyasetçileri aratmayan ve son yedi yıldır Emmanuel Macron’u televizyon ekranlarında savunmak için büyük çaba harcayan Valls yeniden hükûmete girerek ödülünü aldı. Chido kasırgasının Mayotte’de yarattığı yıkımın ardından daha da önem kazanan Denizaşırı Bölgeler Bakanlığı görevine getirildi.

2022-2024 yılları arasında Başbakanlık yapan ve Fransız Anayasası’nın 49.3. maddesini (bir düzenlemeyi Ulusal Meclis onayına sunmadan yasalaştırma yetkisi) sıkça kullanmasıyla tanınan Élisabeth Borne, Milli Eğitim ve Yüksek Öğretim Bakanı olarak atandı.

Le Pen’i İslam’a Karşı “Yumuşak” Bulan Darmanin Adalet Bakanı Oldu

Eski İçişleri Bakanı Gérald Darmanin ise Adalet Bakanı olarak görev yapacak. İçişleri Bakanlığı döneminde Cumhuriyet Değerlerine Saygı Yasası, Göç Yasası gibi metinlerin mimarı olan Darmanin 2022 seçimleri öncesinde aşırı sağcı Marine Le Pen ile katıldığı tartışma programında Le Pen’i İslam’a karşı “yumuşak” olmakla suçlamıştı. Aşırı sağı İslam’a karşı yumuşak bulan Darmanin’in Adalet Bakanı olması endişe ile karşılanıyor.

En dikkat çekici yeniden atamalardan biri ise, Bruno Retailleau’nun içişleri bakanı olarak göreve devam etmesi. Retailleau, bu pozisyonu eylül ayından beri elinde bulunduruyor. Göç konusundaki katı tutumu, onu sağın gözdesi yaparken aynı tutum onu sol için “aşırı sağ kadar tehlikeli” düşmanlardan birisi hâline getirdi. Eski senatör olan Retaillou’nun İçişleri Bakanlığı görevinde kalması, merkez sağ Cumhuriyetçi Parti’nin hükûmete desteğinin vazgeçilmez şartlarından birisiydi.

Bu isimlerin yanı sıra, Eric Lombard Maliye Bakanı, Catherine Vautrin Sağlık Bakanı, Laurent Marcangeli Kamu Hizmeti Bakanı, Annie Genevard Tarım Bakanı, Marie Barsacq Spor ve Gençlik Bakanı, François Rebsamen ise Çevre Bakanı olurken; Savunma Bakanı Sebastian Lecornu, Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Kültür Bakanı Rachida Dati de kabinedeki yerlerini korudu.

Fransa Krizden Çıkabilir mi?

Fransa, 2024 yılını iki seçim, dört hükûmet ve hızla artan bütçe açıklarıyla tamamlayarak, benzeri görülmemiş bir siyasi ve mali istikrarsızlık içinde bitiriyor. 2025 yılı için beklentiler de pek ümit vaadetmiyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2023 yılı sonundaki konuşmasında, 2024’ün “mükemmel bir yıl” (millésime) olması gerektiğini söylemişti. Paris, Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapacak, Notre Dame Katedrali yeniden açılacak ve II. Dünya Savaşı Normandiya Çıkarması’nın 80. yıldönümü, 25 dünya liderinin katılımıyla diplomatik bir başarıya dönüşecekti. Ancak 2024’e dair hatırlanan şey Fransa’daki siyasi kriz oldu.

Macron’un destekçileri ve genel olarak Avrupa merkez siyaseti, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ağır bir darbe aldı. Aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN), oyların yüzde 34’ünü alarak birinci oldu. Ardından yapılan erken genel seçimlerde, Macron’un merkez partisinin sahip olduğu sandalye sayısı 93’e düştü ve çoğunluğun hiçbir grup ya da ittifaka ait olmadığı, parçalı bir parlamento oluştu. Macron’un siyasi zayıflığı, büyüyen borç ve bütçe açıklarıyla birleşti. Eski Başbakan Michel Barnier’in kamu hesaplarını düzeltme çabaları güvensizlik oylamasıyla reddedildi ve 1962’den bu yana ilk hükûmet çöküşü yaşandı.

Yeni hükûmetin karşı karşıya olduğu iki temel zorluk bulunuyor. Şubat ayından önce Ulusal Meclis’te onaylanması gereken 2025 bütçesi ilk büyük zorluğu oluşturuyor. Ulusal Meclis’te çoğunluğu olmayan Bayrou bütçeyi onaylatabilse bile sonrasında net bir çoğunluğa sahip olmayan parçalanmış bir Fransız yasama organı ile nasıl yol alacağı da orta vadeli zorluğu oluşturuyor.

Yeni hükûmetin, Barnier hükûmetinin düşmesi yönünde oy kullanan Marine Le Pen ve partisi Ulusal Birlik ile anlaşmalı bir şekilde bakanları belirlediği iddiaları da yeni başbakanı halk nezdinde zora sokuyor. Bayrou’yu destekleyen merkezci ve muhafazakarlar, Fransız parlamentosunda çoğunluğu elinde bulundurmuyor. Bu da başbakanın görevde kalabilmesi için ya Ulusal Birlik’in ya da Sosyalistlerin en azından örtük desteğine ihtiyaç duyacağı anlamına geliyor. Eğer muhalefet güçlerinden bir bölümünü ikna edemezse Bayrou hükûmetinin de ilk gensoruda düşmesine garanti gözüyle bakılıyor.

Bütün bu sebepler, yeni hükûmetin Fransa’nın bütçe açığını 2029’a kadar yüzde 3’ün altına indirme taahhüdünün inandırıcılığını sorgulatıyor. 2025 için beklenen oran ise şimdilik yüzde 6, bu da AB’nin en kötü oranlarından biri. Ayrıca, 2025 başlarında yeni bir göç yasa tasarısı gündeme gelebilir. Bu tasarı, aşırı sağı yatıştırmayı ve hükûmetin düşürülmesini önlemeyi amaçlıyor. Yani aşırı sağı yatıştırmak isteyen merkez sağ, aşırı sağa daha da yaklaşıyor.

Son olarak, Almanya’daki seçimlerde CDU lideri Friedrich Merz’in galip gelmesi durumunda, AB düzeyinde Fransa-Almanya iş birliği yeniden güçlenebilir. Bu, Macron için enerji politikalarında ve AB borçlanmalarında bir avantaj yaratabilir. 2025 yılında, yeni hükûmetin kaderini büyük ölçüde Fransa’nın iç istikrarını sağlama başarısı ve bütçede atacağı önemli adımlar belirleyecek gibi görünüyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler