Göçmen Kökenli Kadınların Tatili: Değişen Roller, Dönüşen Tatiller
Türkiye’den Almanya’ya göç eden kadınların tatil anlayışı, dünden bugüne değişen ihtiyaçlar ve beklentilerle yeniden şekilleniyor. Peki memleket ve aile özlemiyle başlayan ve büyüklere hizmetle geçen izin yolculukları kadınlar için artık geçmişe ait bir alışkanlık mı?

Türkiye kökenli kadınların tatil deneyimleri, ilk bakışta aynı gibi görünse de aslında çok katmanlı ve değişken. Kuşak farklarının ve aile dinamiklerinin bu deneyimleri şekillendirdiği ve zamanla dönüştürdüğü ise bir gerçek. Ailelerin hangi ülkede yaşadığından, kaçıncı kuşak göçmen olduğuna ve ev içi dengelere kadar birçok farklı faktör tatilin nasıl planlandığına ve ne anlama geldiğine yön veriyor. Almanya’ya ilk gelen neslin alışkanlıkları yıllar içinde pek değişmemişken, ikinci ve üçüncü kuşaktan kadınların tatil anlayışı, kendi önceliklerinin ve çocuklarının ihtiyaçlarının öne çıktığı yeni bir biçim kazanıyor. Bu röportajda, göçmen kökenli kadınların gözünden tatilin ne anlama geldiğini ve bu alışkanlıkların nasıl dönüşüp çeşitlendiğine bakacağız.
“Benim İçin Tatil En Çok Ezan Sesine Kavuşmak Demek”
Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenler için dinî ve kültürel alışkanlıklarını sürdürebilecekleri bir ortama kavuşmak oldukça önemli. 62 yaşındaki Almanya’daki ikinci kuşağa mensup Ayşe Hanım’ın Türkiye’ye izne gitme nedeni de bunu doğrular nitelikte. Altı çocuğu ve on bir torunu olan Ayşe Hanım, izinleri aileye, vatana ve memlekete duyduğu özlemi gidermenin bir yolu olarak gördüğünü belirterek bu düşüncesini şöyle açıklıyor:
“İzin benim için bir sene boyunca yabancı bir ülkede biriken stresi atmak, çocuklarımla, ailemle ve vatanımla buluşmak demek. Sevdiklerimle olmak, bir yıl boyunca biriken özlemi gidermek demek. Almanya’da küçücük bir evde kalabalık ama yalnız bir hayatımız var. Türkiye’de ise hem imkânlar hem de alan çok daha geniş. Ama benim için tatil en çok ezan sesine kavuşmak. Bu hiç değişmeyecek.”
Ancak zamanla tatilin onun için değişen bir anlamı da olmuş:
“Artık tatil özlemi pek kalmadı. Altı çocuğum var, her biriyle ayrı ayrı vakit geçirmek benim asıl tatilim. Büyüklerimiz artık aramızda değil, buralarda geniş aileler kurduk. Arkadaşlarımız, ailemiz, sevdiklerimiz hep burada. Yine de her yaz Türkiye’ye gidiyoruz. Orada neden kurulduğunu pek bilmediğim bir düzenimiz, yılda bir ay tatilimizi geçirdiğimiz, belki bir gün bir uçağın kanadında gideceğimiz bir evimiz var.”
Almanya’da yaşayan üçüncü kuşak Türkiye kökenlilerden olan 37 yaşındaki Arzu Hanım evli ve üç çocuk annesi. Hem kendi ailesi hem de eşinin ailesi Almanya’da yaşıyor. Tatilin onun için köklerine dönmek, memleket özlemini dindirmek anlamına geldiğini söyleyen Arzu Hanım, aynı zamanda izinlerin kendisi için akraba ziyaretleriyle de özdeşleştiğini belirtiyor. “Eşim de ben de çok kalabalık ailelerden, farklı memleketlerden geliyoruz. Bu yüzden izin bazen oldukça karışık, idare edilmesi zor bir sürece dönüşebiliyor.” diyor.
39 yaşındaki iki çocuk annesi Meryem Hanım da üçüncü kuşağa mensup. Tatil ve izin tecrübeleri ise diğerlerinden oldukça farklı. Uzun aile ziyaretleri ve ev işlerinden uzak, eşi ve çocuklarıyla tamamen dinlenmek ve keyifli vakit geçirmek üzere planlanmış bir tatil anlayışına sahip olduklarından bahseden Meryem Hanım, “Tatil benim için oksijen gibi. Hayatın koşturmacasında bir an durabilmek, rahatlamak, derin bir nefes alabilmek; bir süre tüm planları bir kenara bırakarak sakinliği hissetmek ve denizin sesini dinlemek demek.” diyor.
“Çocukların Büyümesiyle Tatil Alışkanlıklarımız Değişti”
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler içinde ikinci ve üçüncü kuşağın tatil algısında daha bireysel deneyimlere ve keşfetmeye yönelik bir değişiklik yaşandığı görülüyor. Ayşe ve Arzu Hanım’ın da bugün ve geçmişteki izin tecrübeleri ve tercihleri bu doğrultuda farklılık gösteriyor. Ayşe Hanım eski tatil alışkanlıklarını sorduğumuzda, “Önceleri tatil dediğin büyüklere hizmetle geçerdi.” diyor. Tatil planlamalarında kendisine düşen rolün, ziyarete gittikleri aile büyüklerinde evi çekip çevirmek olduğunu söyleyen Ayşe Hanım, “Yani yine iş yaparak geçerdi tatil. Menüye kadar büyüklerimiz karar verir, biz sadece pişirir sunardık.” diyor, ancak artık bunun değiştiğini belirtiyor:
“Şimdi torunlarımız bize geliyor. Elimden geldiğince onların tatilinin güzel geçmesi için çabalıyorum, onlara güzel yemekler hazırlıyorum. Ayrıca yetişkin çocuklarımla yeni yerler görüyor, farklı planlar yapıyorum.”
Arzu Hanım da evliliklerinin ilk yıllarında, genç bir gelin-damat olarak tatile gittiklerinde daha çok büyüklere hizmet ettiklerini, ancak bunun zamanla değiştiğini söylüyor. Çocuklarının büyümesiyle onların da tatil konusunda kendi istekleri ve beklentilerinin oluştuğunu, bu nedenle tatil anlayışlarının da dönüştüğünü belirtiyor.
Arzu Hanım izin planlarında eşiyle aralarında geleneksel bir görev paylaşımı olduğunu, kendisinin bavulların ve yiyeceklerin, eşinin ise araba ve gerekli resmî belgelerin hazırlanmasıyla ilgilendiğini belirtiyor. Gidilecek yerlere ortak karar verdiklerini, ancak eşinin fikrinin bu konuda biraz daha belirleyici olduğunu vurguluyor: “Huzurumuz kaçmasın diye bazen kendi taleplerimi erteliyorum veya onlardan vazgeçiyorum.”
Meryem Hanım’ın izin planlaması ise oldukça esnek. Tatilde gidilecek yerleri genellikle kendisinin organize ettiğini dile getiriyor: “Eşimle ve çocuklarla paylaşırım. Hepimizin beklentilerine uygunsa, rezervasyonu eşim yapar.” Artık çalışmadığı için tatilin süresini eşinin iznine ve çocukların okul tatiline göre ayarladıklarını söyleyen Meryem Hanım, kimleri ziyaret edeceklerine ise eşiyle birlikte karar verdiklerini aktarıyor.
Aile Ziyaretlerinden Otel Tatiline Dönüşen Süreç
Ayşe Hanım tatil anlayışlarının aile ziyareti üzerine kurulu olduğundan ve zaten Türkiye’deki aile büyüklerinin deniz kenarında bir kasabada yaşadığından geçmişte deniz tatili yapmanın kendileri için söz konusu olmadığını söylüyor. Ama bugün artık memlekette aileden ziyaret edecekleri kimse kalmadığını belirterek, “O yüzden yetişkin olan çocuklarımla artık küçük de olsa otel tatilleri de yapıyorum.” diyor.
Arzu Hanım geçmişe nazaran artık ailecek iyi vakit geçirebilecekleri ve dinlenebilecekleri tatil planları yaptıklarını ve genellikle otel tatillerini tercih ettiklerini belirtiyor. “Çocuklarımızla Türkiye’nin farklı yerlerini gezip, güzelliklerini keşfediyoruz.” diyen Arzu Hanım, Ayşe Hanım gibi bu yeni tatil alışkanlıklarında birçok aile büyüğünün ahirete göç etmesiyle memlekette ziyaret edecek pek kimselerinin kalmamış olmasının etkili olduğunu belirtiyor.
Üçüncü kuşak olan Meryem Hanım’ın kesin dönüş yapan anne-babası ve eşinin ailesi Türkiye’de yaşıyor. Eskiden beri izinlerini sadece aile ziyareti şeklinde planlamadıklarını söyleyen Meryem Hanım, “Türkiye’ye izne gittiğimizde 2-3 günümüzü ailelerimize ayırıyoruz, sonrasında ise tatile gidiyoruz. Zaten evlendiğimizden beri hep otelde kaldık; kimsenin evinde konaklamayı tercih etmedik.” diyor.
“Yeni Nesil Çalışma ve Dinlenme Dengesini Daha İyi Kurabiliyor”
Ayşe Hanım, geçmişte kendisi için tatilin anlamının her zaman bitmeyen işler yapmakla eşdeğer olduğunu anlatıyor. “Tatilin benim için hiçbir zaman tam bir karşılığı olmadı. Almanya’dan Türkiye’ye gitmek de iş, orada olmak da iş, dönmek de işti. Biz kadınlar hep işi üstlenen taraf olduğumuz için işimiz hiç bitmiyor. Bize böyle öğretildi.” diyor. Kendi jenerasyonunun para ile olan ilişkisinin daha çok birikim yapmak şeklinde olduğunu ve artırabildikleri her kuruşu biriktirdiklerini, genç neslin ise bu konuda çok daha iyi bir denge kurabildiğini belirten Ayşe Hanım, kendi çocuklarından örnek vererek “Çocuklarımızın bizim yapamadığımızı yaparak kendilerini geliştirmek ve güzel şeyler yapmak adına çalışma ve dinlenme arasındaki dengeyi kurabiliyor olması çok güzel.” diyor.
Arzu Hanım için tatilin anlamı gündelik sorumluluklardan uzaklaşarak, koşturmacasız bir zaman geçirmek. “Aile içerisinde birçok sorumluluğumuz var. Ama tatile çıktığımızda bunların biraz dışına çıkabiliyorum.” derken, yine de tatillerde hâlâ ailenin ihtiyaçlarını karşılayan kişi olmaya devam ettiğini söylüyor. Bu duruma alternatif bir tatil programıyla çözüm bulmuş Arzu Hanım, “Dinlenme ihtiyacımı tam anlamıyla karşılamak için son iki yıldır arkadaşlarımla yaptığım birkaç günlük tatiller bana çok iyi geliyor.” diyor.
Meryem Hanım ise tatilin kendisi için gerçek bir mola anlamına geldiğini söylüyor:
“Tatil benim için gerçekten dinlenmek demek ve bunu yüzde 95 oranında başarabiliyorum. Eşim için de tatildeysek asla iş yapılmayacak. Hatta evimize misafir gelse bile bana hep sorar, yorulmayalım diye dışarıdan yemek söyleriz. Kimi zaman da kendimiz yaparız severek; modumuz neyse öyle hareket ediyoruz. Kimseye ‘Ayıp olur’ diye kendimizi şartlandırmıyoruz. Eşimin ailesine veya benim aileme gittiğimizde de durum aynı; her iki tarafta da misafir gibiyiz.”