Akdeniz’deki Ölümler Artarken, Avrupa Sıkı Göç Politikalarında Israrcı
Akdeniz göçmen rotasında kaydedilen ölümler en yüksek sayılara ulaşırken, Avrupalı liderler bu kan dondurucu rakamlara sırt çeviriyor. Katı göç politikaları devam ettiği sürece Akdeniz’de göçmen ölümlerini durdurmak zor.
Akdeniz üzerinden Avrupa’ya olan güzergahta meydana gelen can kayıplarında geçtiğimiz aylarda şimdiye dek görülmemiş bir artış yaşandı. Bu durum göçmenlerin Kuzey Afrika ile İtalya arasındaki seyahatini ölümcül kılıyor. Aslında Avrupa göçmen politikası krizinin zirveye ulaştığı 2015’ten bu yana yasadışı göç rakamları en düşük seviyede; fakat göçmen ölümleri hâlâ artışta.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) kayıtlarına göre, bu yıl Avrupa’ya ulaşmaya çalışan 2000 sığınmacı ve göçmen yaşamını yitirdi. Bu sayı 2015 yılından bu yana özellikle Orta Akdeniz’de en yüksek ölüm oranını oluşturuyor. Eylül ayında, BM rakamlarına göre İtalya’ya doğru bu tehlikeli yolculuğa çıkan her sekiz kişiden biri yaşamını yitirdi.
BM Mülteci Ajansı’nın “Ümitsiz Yolculuklar” başlıklı raporuna göre, Avrupa’ya ulaşan kişi sayısı düşerken, ölüm oranının önemli ölçüde arttığı görülüyor. Ocak-Temmuz 2018 tarihleri arasında Avrupa’ya geçen her 18 kişiden 1’i denizde boğuldu. 2017 yılının aynı döneminde ise her 42 kişiden 1’i boğularak hayatını kaybetmişti.
İtalya’ya Ulaşabilen Göçmen Sayısı Azalıyor
Rapor, 2018’in ilk yedi ayında Avrupa’ya gelen mülteci ve göçmen sayısının genel olarak iki yıl öncesi rakamlara göre daha düşük olduğunu ve İtalya’ya ulaşanların sayısının geçen yıla oranla yüzde 81 oranında düştüğünü gösteriyor.
BM ajanslarınca toplanan rakamları hesaplayan İtalyan düşünce kuruluşu ISPI’ye (İtalya Uluslararası Politika Çalışmaları) göre, İtalya’nın limanlarını kurtarma gemilerine kapatması, denizdeki ölümleri artırdı.
İktidara geldiği bu yılın haziran ayından bu yana, İtalya’nın İçişleri Bakanı ve aşırı sağcı Kuzey Ligi Partisi Lideri Matteo Salvini, kurtarma gemilerinin İtalya’da karaya çıkmasını yasakladı.
Eylül ayında deniz ölümlerinin oranı yüzde 19’a ulaştı. Bu Kuzey Afrika’dan İtalya’ya geçmeye çalışan her beş mülteciden biri demek. Bu oran aynı zamanda 2012 yılından beri kaydedilen en yüksek aylık ölüm oranı. 2012 yılında İtalya Uluslararası Politika Çalışmaları (ISPI) araştırmacısı Matteo Villa tarafından yapılan hesaplamalara dayanılarak güvenilir veriler toplanmaya başlamıştı.
Matteo Villa, “Mayıs ile Eylül ayları arasında Orta Akdeniz’de yaşamlarını yitiren mültecilerin toplam sayısı, iki katına çıkarken, aynı rotayı takip ederek İtalyan kıyılarına ulaşanların sayısında ise yüzde 90 civarında düşüş gözlemlendi.” dedi.
Sert göç politikası uygulayan Salvini’den önceki İtalyan İçişleri bakanı Marco Minniti, Libya’dan İtalyan kıyılarına ulaşan göçmen ve mültecilerin sayısının yüzde 87 azalmasını sağlayan metotlarını savundu.
Denizde kurtarılan mülteci ve göçmenlere İtalyan limanlarının kapatılmasının yanı sıra, İtalyan hükümeti haziran ayından beri yalnızca STK’lara değil, Orta Akdeniz güzergahı boyunca arama ve kurtarma çalışmaları yapan tüm kurumlara karşı caydırıcı önlemler aldı. Bunların arasında ticari gemiler, Frontex gemileri ve İtalyan Sahil Güvenlik de bulunuyor.
Ekim ayında yayınladığı bir yorum yazısında ISPI araştırmacısı Matteo Villa, yasadışı deniz yolculuklarını azaltmaya yönelik arama ve kurtarma operasyonlarına karşı İtalya’nın caydırıcı politikalarını analiz etti. Minniti ve Salvini politikalarını ve dönemlerini karşılaştıran Villa, Conte hükümetinin ilk dört ayında deniz yoluyla İtalya’ya gelenlerin sayısında 28.000 kişi bazında düşüş olduğunu, Minniti döneminde ise bu düşüşün 150.000’i bulduğunu söylüyor.
Salvini’nin caydırma politikaları, önceki döneme göre iki katına çıkan denizdeki zayiat ve kayıp kişi sayılarındaki keskin artışa neden oldu.
Conte yönetimindeki İtalya’nın daha sert göçmen politikalarının parçası olarak, Libya makamlarına Avrupa’ya deniz yoluyla geçişleri engellemeye yönelik destekleriyle, Avrupa’ya çok daha az göçmen ulaşırken, deniz ölümleri sayısında hızlı bir artış görülüyor.
İtalya-Libya İş Birliği Derin Hak İhlalleri Doğuruyor
İtalya’nın, Libya ile göç akışlarını kontrol etme konusundaki sıkı iş birliği, Libya kıyılarındaki arama ve kurtarma kapasitesini önemli ölçüde azalttı. 2017’nin ilk yedi ayında Libya karasularında yardım müdahalelerinde bulunan ana aktörler STK’lar iken, bu yıl Ocak ile Haziran ayları arasında Libya Sahil Güvenlik, Libya karasularına müdahaleden sorumlu olan tek kurum haline geldi. Sonuç olarak, kurtarma (ve alıkoyma) faaliyetleri, geçen yılın aynı dönemine kıyasla 2018 yılının ilk yedi ayında kıyıların çok daha uzağında yer almaya başladı.
Bu nedenle, Haziran ayı başından beri Akdeniz’de kurtarma teknelerinin olmayışı, geçtiğimiz aylarda ölüm vakalarını daha da artırmış oldu.
Böyle bir nihaî sonuç yalnızca, mülteci ve sığınmacı taşıyan birçok STK gemisinin sahilde yolcu indirmesini engelleyen İtalyan hükumetine bağlanmamalı. Bu durumda genel olarak Avrupa’nın da sorumluluğu var.
“Akdeniz’de Olup Bitenler Hakkında Güvenilir Bilgiye Sahip Değiliz”
Bu yaz başlarında Uluslararası Af Örgütü, Akdeniz’de hayatlarını kaybedenlerin sayısının artmasında AB üye ülkelerini suçladı. Ağustos’ta yayınlanan bir raporda insan hakları aktivistleri, mülteci ve göçmenlerin Kuzey Afrika kıyılarından ayrılmalarının engellenmesi ve teknelerin Libya’ya geri gönderilmesi konusunda AB’nin Libya Sahil Güvenlik’e verdikleri desteği, “Orta Akdeniz güzergahının mülteci ve göçmenler için daha da tehlikeli hale gelmesine ve deniz kurtarma çalışmalarının güvenilemez hale getirilmesine olan katkılarından dolayı” kınadı.
Yapılan bilgilendirmede, “insan kaçakçıları denize dayanıklı olmayan ve aşırı yüklenmiş teknelerde, yiyecek, su, güvenlik ekipmanları ya da yeterli yakıt olmadan insanları seyahat etmeye zorladıkları sürece, bu tehlikeli rota boyunca denizdeki bazı ölümler kaçınılmaz.” ifadeleri yer aldı.
Villa, “Mevcut ve gelecek dönemdeki en büyük sorunlardan biri, hayatını kaybeden göçmen sayısının giderek daha az güvenilir hale gelmesi” uyarısında bulundu. Libya kıyıları açıklarındaki tek aktörün Libya Sahil Güvenlik olması ve bunun da “orada olup bitenler hakkında güvenilir bilgiye ulaşımı imkânsızlaştırması” gibi etkenlerle Orta Akdeniz’de olup bitenlerden kimsenin haberi olmadığını ifade etti.
Libya, Avrupa kıyılarına giden Afrikalı mülteci ve göçmenlerin çoğunluğunun ayrıldığı ana hareket noktası olmaya devam ediyor.
Libya karasularında devriye gezen sivil gemiler bulunmadığı için, yakın zamana ait mülteci zayiatı tahminlerinin düşük olması muhtemel. Zira ortada şahit yok. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda, karşılaştığımız tehlike ise daha az ölüm ve kayıp sayılarının kaydedilmesi. Ancak öte yandan, göçmenler aşırı yüklü ve güvenliksiz teknelerle daha uzun rotaları takip ederek yolculuklarına devam edecekler. Belki de uluslararası sularda alabora olma durumunda kendilerine yardım edecek kişiler de bulunmayacak.
Her ne kadar Akdeniz birkaç yıldır mülteci ve göçmenler için dünyanın en ölümcül rotası olsa da 2018 yılında bu risk on katına çıkmış ve bu göç rotasında 2018 en ölümcül yıl olmuştur.
İnsan kaybını önlemede başarısız olduğu kanıtlanan bu caydırma mantığına rağmen, denizlerdeki büyük tehlikelerin gözlerini korkutmadığı sayısız göçmen, Avrupa’ya doğru yola çıkmayı tercih ediyor.
Avrupa’nın sert göçmen politikaları, mülteci ve göçmenleri, Avrupa’ya ulaşmak için yasadışı ve daha tehlikeli yolları seçmeye zorluyor ve dolayısıyla denizdeki insan kayıpları riskini artırıyor.
İzledikleri göçmen politikaları sonucu önemli ölçüde azalan mülteci ve göçmen girişleri konusunda kayıtsız kalan Avrupalı siyasi liderler, denizdeki mülteci ölüm ve kayıplarından bahsetmekten kaçınıyorlar.
Bu arada kurtarılan ve kendilerini gözaltların, insani olmayan yaşam koşullarının ve sayısız raporda belgelendirilen pek çok insan hakkı ihlallerinin beklediği Libya’ya götürülen göçmenlere yönelik ciddi kaygılar hâlâ devam ediyor. Göçmen uzmanları ve insan hakları savunucuları, göçmenlerin Libya’ya geri gönderilmesi politikasını aktif bir şekilde eleştiriyorlar.