'Hindistan'

Hindistan’da İslamofobi: Devletin Hedefinde Müslümanlar Var

Hindistan’ın en büyük dinî azınlığı olan Müslümanlara yönelik zulüm, Narendra Modi’nin lideri olduğu iktidardaki aşırı sağcı popülist parti BJP’nin (Hindistan Halk Partisi) politikalarıyla devam ediyor.

Fotoğraf: SK Hasan Ali /Shutterstock.com

Hindistan’da İslamofobi yeniden gündemde. Ülkede Müslüman olmak son zamanlarda bir risk faktörü hâline geldi. İktidara gelmesinden bu yana, genel sekreteri aynı zamanda Hindistan Başbakanı Narendra Modi olan Bharatiya Janata Partisi (BJP) bariz bir İslam düşmanı politika izliyor. Bu politikanın amacı işgalci olarak algılanan Hintli Müslümanların sosyal, politik ve ekonomik haklarını zayıflatmak ve onları izole etmek. Ülkede her ay en az bir kere yüksek tansiyonlu bir olay vuku buluyor.

İslamofobik Politikaların Laboratuvarı: Rajasthan Eyaleti

Hindistan’ın Rajasthan eyaletinde, nisan ayı başında Karauli seçim bölgesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Provokasyon peşindeki Hinduların önderlik ettiği bir mitingin ardından bölgede tansiyon yükseldi. Eylemciler, Hindu Yeni Yılı vesilesiyle “Müslümanlar Ram’ın önünde eğilecek ve ‘Zafer, Tanrı Rama’nındır.’ diyecekler.” şeklinde sloganlar atarak Müslüman mahallelerinde eylem yaptılar.

Polis verilerine göre, yaşanan çatışmalarda 35 kişi yaralandı. Asaduddin Owaisi gibi bazı Hintli milletvekilleri ise sosyal medya platformu Twitter’da “Ashok Gehlot hükûmeti isyancıların ve aşırıcıların dizginlerini serbest bıraktı.” fikrini ve buna benzer eleştirilerini paylaştı.

Hindistan Müslümanları hakkında haber yayını yapan Muslim Mirror’un bildirdiğine göre, Hindistan’ın Bütün Profesyonelleri Kongresi’nden (İng. “All India Professionals’ Congress”) Avinash Thavni yaşananlarla ilgili olarak, mevcut İçişleri Bakanı Amit Şah’ın BJP’den nefret politikası çerçevesinde “Rajasthan’ı bir laboratuvara çevirmek” istediğini düşünüyor. Katar merkezli gazeteci P. K. Niaz ise Hindistan’daki mevcut İslam düşmanlığı dalgasının eski bir Müslüman karşıtı ayrımcılık geleneğine dayandığına inanıyor.

BJP’nin Siyasi Nüfuzu Altındaki Yargı Sistemi

Bu ayrımcı geleneğe kanıt olarak ise Hindistan’daki en yüksek mahkemenin 15. yüzyılda inşa edilen ve 1992’de radikal Hindular tarafından yıkılan Babri Camii davasında verdiği beraat kararına işaret ediliyor. Babri Camii’nin çeteler tarafından yıkımına öncülük eden eski Başbakan Lal Krishna Advani de dâhil olmak üzere 32 Hindu lideri 2020 yılında yöneltilen suçlamalardan beraat etti. P. K. Niaz, beraat kararının ardından yargıtayın caminin bulunduğu arazinin Hindulara ait olduğuna karar verdiğini ve bu tartışmalı karardan sadece dört ay sonra, başyargıç Ranjan Gogoi’nin parlamentonun üst kanadına atandığını bildiriyor.

2002 yılında Hindistan’ın batısındaki Gucerât eyaletinde 2 binden fazla Müslüman’ın Hindular tarafından katledilmesi, ülke tarihine âdeta kara bir leke olarak kazınmıştı. Geçmişten günümüze tekrar tekrar dipten gelerek açığa çıkan İslam düşmanlığı dalgası, her türlü suç eylemini teşvik eden aşırıcı gruplar tarafından körükleniyor. Faşist militan bir grup olan Rashtriya Swayamsevak Sangh’ın (RSS) ideolojisinden esinlenen ve Hindu milliyetçilerden oluşan Sangh Parivar ise bu grupların en meşhur olanı. Sangh Parivar’ın hükûmete etkisi ve hükûmet içindeki varlıkları bilinen bir durum. K. Niaz, Sangh Parivar’a bağlı alt grupların Müslümanlara karşı helal gıda ve diğer dinî konuları hedef alan saldırılar başlattığını ifade ediyor. Yine bu doğrultuda Müslümanlara karşı soykırım fikirlerini ve hatta Müslüman kadınların cinsel aşağılanmalarını teşvik eden, onları köleleştirmeye çalışan “Sulli Deals” ve “Bulli Bai” gibi uygulamaları kullanan çok sayıda sosyal medya hesabı bulunuyor.

The Indian Express’in aktardığına göre ise yüzden fazla Müslüman kadın, gazeteci ve aktivist, “onları açık artırmada satmayı” teklif eden bir sitede kendi isimlerinin listelendiğini öğrenmiş. BBC de geçtiğimiz temmuz ayında, Sulli Deals sitesi ve uygulamasında 80’den fazla Müslüman kadın için “günün fırsatları” olarak tanımlandıkları fotoğraflı profiller oluşturulduğu haberini geçti. Burada geçen “Sulli” ifadesi Hindu sağcı troller tarafından Müslüman kadınlara atıfta bulunmak maksatlı kullanılıyor ve Hintçede aşağılayıcı bir terimi ifade ediyor.

Bu uygulama, Narendra Modi’nin iktidara gelmesinden bu yana şiddetlenen Hindu milliyetçiliğine karşı çıktıkları için bu kadınları küçük düşürmeyi amaçlıyor. Uygulama hakkında birkaç ay önce başlatılan ilk soruşturma, kurbanlara daha da fazla üzüntü yaşatmaktan başka bir sonuç vermemişti. BBC Marathi, 21 yaşında bir erkek olan ilk sanığın tutuklandığını söylemişti. Sanık, kuzeydeki Bangalore kentindeki kimliği açıklanmayan bir bilgisayar mühendisliği öğrencisi.

Hindistan’da İslamofobi ve Başörtüsü Yasağı

Müslümanlara yönelik yapılan en son kapsamlı saldırı ise başörtülü kadınlara yönelikti. Güney Hindistan’ın Karnataka eyaletinde, başörtülü öğrenciler artık “persona non grata” (istenmeyen kişi) olarak görülüyor. Bir Hindu milliyetçi partisi olan BJP, başörtüsü takan tüm öğrencilerin birkaç günlüğüne okullara girmelerini yasakladı. Bu kadınlar iş yerlerine ancak başörtülerini çıkarak girebiliyorlardı.

Fransa merkezli Libération gazetesinin ulaştığı 17 yaşındaki bir Hintli Müslüman öğrenci, kendilerine sınıfta başörtüsüyle oturamayacaklarının söylendiğini belirtiyor: “Bu yüzden de arkadaşlarım ve ben içeri girmeyi reddettik. Peki, neden aniden kuralları değiştiriyorlar? Gelecek hafta sınavlarımız varken bu normal mi?” 10-18 yaşları arasındaki binlerce öğrenci bu yasaklamanın mağduru oluyor.

Hindistan’da Dinî Ayrım Temelli Bir Apartheid

Her gün okul müdürleri ve denetçiler okul girişlerinde öğrencileri kontrol ediyorlar. Kadın öğrencilerin çoğunluğu ise dinî inançlarına bağlı olarak, başörtüsünü çıkarmayı reddediyor. Hindu milliyetçilerinin siyasi kontrolü altındaki Karnataka eyaleti, Müslümanların nüfusun yüzde 13’ünü oluşturduğu bir bölge.

Ocak ayının başında, ondan fazla kız öğrenci Udupi’de aynı gerekçelerle derslerden uzaklaştırıldı. Bazıları bu dinî “apartheid”i protesto etmek amacıyla bölgede bir haftalığına oturma eylemi başlatmıştı. Eyleme karşıt gösteri yapan Hindular, gerginliğin artmasına ve çatışmaların patlak vermesine neden olmuştu. Okullar birkaç günlüğüne kapatılmıştı.

Okullar yeniden açıldığından bu yana, dinî sembollerin ve giysilerin aslında yasak olmadığı bir eyalette hükûmet tarafından Müslüman okullarını da kapsayacak surette tam bir yasaklama politikası uygulanıyor. Madya Pradesh ve Uttar Pradesh eyaletlerinde aynı adımlar atıldı. Bölgesel seçimlerin gündemde olduğu bir siyasal atmosferde bu apartheid politikası, popülist Hindu seçmenleri harekete geçirmek için güçlü bir argüman olarak görüldü.

Başörtülü Müslüman öğrenciler, pek çok defa bu politikaya itiraz etmek ve başörtülü olarak sınıfa gitme konusundaki temel haklarını savunmak için bölge temyiz mahkemesine başvurdular. Ancak karamsarlık hâli devam ediyor. 15 Mart’ta Güney Hindistan’daki Karnataka Eyaleti Yüksek Mahkemesi, başörtüsünün İslam’ın önemli bir parçası olmadığı hükmünü verdi ve okullarda başörtüsü takma yasağını uygulanmasını onayladı. Middle East Monitor bu gelişmeyi, dinî özgürlüğü güvence altına alan anayasanın ihlali olarak değerlendirdi, çünkü anayasanın 25. ila 28. maddeleri, dinin Hint halkının hayatındaki önemini kabul etmekte ve herkesin dinini seçme ve uygulama hakkı ve özgürlüğüne sahip olduğunu vurgulamakta.

Fouad Bahri

Fransa’da İslam konusunda uzmanlaşmış bir gazeteci ve yazardır. Mizane.info haber sitesi ve Mizane.TV kanalında Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler