Gazzeli Tutuklulara Yönelik İşkenceler Kayda Geçti
İsrail tarafından tutuklandıktan sonra serbest kalan 100 Filistinli tutuklunun gördükleri işkenceye dair Euro-Med İnsan Hakları Gözlemcisine aktardıkları raporlaştırıldı. Raporda keyfi gözaltına alma, işkence insanlık dışı muameleler ortaya konuluyor.
Euro-Med İnsan Hakları Örgütü, İsrail tarafından serbest bırakılmış 100 Filistinli tutuklunun ifadelerini içeren belgelerin raporunu yayınladı. Raporda İsrail yetkili mercilerinin ve ordusunun binlerce Filistinli sivile yönelik işlediği keyfi gözaltına alma, zorla kaybetme, işkence ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakma gibi korkunç suçları yer alıyor. Yayınlanan 50 sayfayı aşkın raporda bu suçlar, Gazze Şeridi’nde 7 Ekim 2023’ten beri İsrail’in yürüttüğü soykırımın bir parçası olarak ele alınıyor ve bu tarihten itibaren alıkonulan tutsaklar “Gazze Şeridi’nde İsrail İntikamının Rehineleri” olarak adlandırılıyor.
Filistinli Sivillere Uygulanan Fiziksel ve Psikolojik Şiddet
Yüz yüze mülakat, hukuki beyan ve tanıklıklara dayanarak oluşturulan rapor, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki sivillere karşı sıklıkla başvurduğu keyfi toplu ve bireysel tutuklama pratiklerine ışık tutmayı amaçlıyor. Bilgilerine başvurulan ve yakın zamanda salıverilmiş rehinelerin yarısını 50 yaş altı erkekler, diğer yarısını ise 17 yaşlı erkek, 22 kadın ve 4 de çocuk oluşturuyor.
İsrail’in Filistinli sivillere karşı rutin olarak uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddeti doğrulayan bulgular İsrail’in işlediği işkence, cinsel şiddet ve adil yargılanma hakkının inkârı gibi suçların yanı sıra Filistinlilerin öldürme amaçlı dövülme, elektrik ile öldürülme, göz bağlama ve ellerin ve ayakların uzun süreli prangaya vurulması gibi korkunç detaylar içeriyor. Tutukluların İsrail tarafından gıda ve tıbbi bakım ihtiyaçlarına erişiminin engellendiği ve tükürme gibi küçük düşürücü eylemlere ve tecavüz, sözlü taciz gibi cinsel ve psikolojik şiddet türlerine maruz kaldıkları belirtiliyor.
Tutuklanan Filistinlilere Fizikî Şiddet
Euro-Med’in raporda hikâyesini paylaştığı rehinelerden 33 yaşındaki Abdul Qader Jamal Tasef yerinden edilmiş ve Gazze’nin kuzeyindeki Kamal Adwan Hastanesi’ne sığınan pek çok kişiden biri iken İsrail ordusu tarafından nasıl gözaltına alındığını anlatıyor.
12 Aralık 2023’te tutuklanan Tafesh, bir ailenin yazlık evi iken İsrail ordusu tarafından askerî kışlaya çevrilen evin bahçesinde diğer tutuklularla birlikte yaşadıklarını aktarıyor.
“Göz parmak izi” alan cihazların da dâhil olduğu özel bir ekipmanla incelendikten sonra tüm kıyafetleri çıkarılarak kelepçelendiklerini ve tutukluların beşte birinin kamera önüne geçip diz üstüne çöktürüldüğünü ve başlarını da eğmelerinin söylendiğini anlatıyor. Yerde o hâlde iken askerlerden birinin gözlerini bağlayıp omzunun üstüne bir numaralı etiket yapıştırdığını ve 500 metre koşturduktan sonra kendisini yere fırlattığını anlatan Tafesh, aynı zamanda dövüldüğünü ve ameliyatlı koluna ters kelepçe takılması ve acıyan yere ayakkabıyla vurulması gibi yöntemlerle işkence gördüğünü de ekliyor. İsrail askerlerinden kendisini bir doktora göstermelerini istediğinde ise bu talebinin reddedildiğini ekliyor.
Tafesh İsrail askerlerinin kendilerine uyguladığı psikolojik istismara örnek vermek için de yaşadığı şu tecrübeyi aktarıyor: “Askerin biri bana yaklaştı ve ‘Ölmek ister misin?’ diye sordu. Silahını kaldırdı, parçalarını ayırdı ve kafama yakın ateş etti.”
Şiddetin Boyutları Korkunç
Rapora dâhil edilen tanıklıklardan biri de güvenlik endişesiyle anonim kalmak isteyen ve kendi evinde İsrail ordusu tarafından ağır işkence görmüş Gazzeli mühendis M.Q.’ya ait: “Beni yarım saat boyunca aralıksız acımasızca dövdüler. Sonra da yan odadaki banyo sandalyesinde oturmaya zorladılar. Askerlerden biri şehadet getirmemi söyledi ve ben şehadet getirdikten sonra yanımdaki duvara ateş etti. Sonra ellerim kelepçelendi ve durduğum yerde askerler bana taş attılar. Yaklaşık 15 dakika sonra beni banyodan çıkarıp yere fırlattılar. Ayrıca başımın üstüne ayaklarıyla bastılar ve dördü de bana hakaret ederek üstüme işedi.”
İsrail ordusunun bu hukuksuz uygulamalarının yanı sıra kritik uluslararası hukuk ve insan hakkı ihlallerinden biri de özellikle Gazze Şeridi çevresindeki resmî olmayan gözaltı merkezleri ve bunların işleyiş şekli. Filistinli tutuklular bir yandan haksızca alıkonulup işkence görürken, diğer yandan da bu merkezler sayesinde yargı önüne çıkmadan ve hukuki süreçlere başvuramadan uzatılmış gözaltı sürelerine maruz kalıyorlar.
Cenevre Sözleşmesi’nin Taraf Devletlere Yüklediği Sorumluluk
Bu bakımdan rapor, tanıklıkların bir araya getirilmesine ilaveten uluslararası hukukun bu insanlık suçlarına karşı tutumunu hatırlatmak ve ilgili madde ve yaptırımları hatırlatmak açısından da önem arz ediyor. 4. Cenevre Sözleşmesi’nin 146, 147 ve 148. maddeleri gereğince sözleşmeye taraf devletlerin İsrail’in bu insan hakkı ihlallerini durdurmakla sorumlu olduğunun altı çizilirken, söz konusu ülkeler İsrail’e verilen tüm askerî, siyasi ve finansal desteği kesmeye çağrılıyor. Aksi takdirde bunun Gazze Şeridi’nde işlenen insanlık suçlarına ve dolayısıyla soykırıma katkı anlamına geleceği vurgulanıyor.
Bu uluslararası baskının içinde, aynı zamanda İsrail’in Filistinli tutsakları zorla kaybetme pratiklerini mümkün kılan gizli gözaltı merkezlerinin ifşa edilmesinin yer alması elzem görünüyor. Ayrıca tüm Filistinli tutukluların kimliklerinin ve tutuldukları yerlerin açıklanması, yaşam hakkı ve güvenliklerinin temin edilmesi için sorumluluk alınması da kayıp vakalarının olmaması ve temel insan haklarının yeniden tesisi için önem arz ediyor.
Rapora göre İsrail, 2021’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde açılan ve bölgedeki savaş suçlarının araştırıldığı “Filistin Devleti’nin Durumu” başlıklı soruşturmanın noktalanması için iş birliği yapmalı ve 7 Ekim’den beri Filistinli tutuklulara karşı işlenen suçlar hakkındaki özel raporlar da bu soruşturmaya dâhil etmeli. Dahası, bu suçları işleyen herkesin eylemlerinden sorumlu tutularak adalete teslim edilmesi hayati önem taşıyor.
Yayınlanan özet metninde Euro-Med Gözlemcisi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin savcısı Karim Khan’ı İsrail’in Filistinli mahpuslara karşı işlediği işkence suçlarını görmezden gelmekle eleştiriyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant için ön soruşturma dairesi isteyerek tutuklama emri çıkarmak isteyen Khan, gerekçe olarak bu iki ismin savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemesini sebep göstermişti. Bu minvalde rapor, bu tutuklama istemine kanıt bolluğuna rağmen, işkence suçunun dâhil edilmemiş olmasını şaşırtıcı bulduğunu belirtiyor. İsrailli yetkililerinin tüm keyfi tutuklanmış Filistinli mahpusları serbest bırakması ve mahkemelerde adil yargılanma süreçlerine tabi tutulmaları için baskı yapılması gerekliliğinin altını çiziyor.
Raporda son olarak, hapiste ve gözaltı merkezlerinde ölen Filistinlilerin naaşlarının ailelerine geri verilmesi gerektiği vurgulanıyor.
İşkencenin Öteki Tanıkları
İsrail ordusunun Filistinlilere karşı işkence politikası uluslararası basında da yerini aldı. New York Times’ın Gazzelilerin toplama kamplarında tecavüz ve elektrikli sandalye gibi uygulamalara sistematik olarak maruz kalması ile ilgili haberde, askerî doktor Yoel Donchin’in, içinde felçlilerin ve hastaların bulunduğu tutukluların pek çoğunun sebepsiz yere tutuklanan siviller olduğuna dair tanıklığı yer aldı.
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) sızdırılan rapor taslağını da içeren haberde 41 yaşındaki bir tutuklunun sorgu sırasında sıcak metal bir çubuğun üstüne oturtulduğu ve bir başka tutuklunun elektrikli bir çubukla tecavüze uğraması sonucu öldüğü detayları verildi. Haberin “İsrail’in Binlerce Gazzeliyi Gözaltında Tuttuğu Üssün İçinden” başlığıyla, içeriğindeki savaş suçlarına dair fikir vermeyen bir üslupla sunulması sosyal medyada dikkat çekti.