Dosya: "Moda ve Kimlik"

Tarihsel Olarak Modayı Belirleyen Sosyal Sınıf Faktörü

Avrupa bağlamında moda, kültürel normlarda ve toplumsal dinamiklerde sürekli yaşanan değişimin bir sonucu olarak toplumda yerini sürdürmüştür. Sanayi Devrimi ve kentleşme sürecinde ise toplumda modanın dinamikleriyle alakalı birçok teori üretilmiştir. Gelin bunların birkaç tanesine göz atalım.

Tarihsel olarak sınıf, modayı sosyolojik bir gözlükle anlamada belirleyici bir faktör olmuştur. Örneğin geçmişe baktığımızda, kadın “blazer” ceketlerinin ortaya çıkışı gibi moda akımları, işgücündeki kadın sayısında artış olduğu bir dönemi yansıtmaktadır. Sanayi Devrimi ve kentleşme süreci özellikle toplumda modanın toplumsal dinamikleri nasıl yansıttığının bir örneğidir. Aynı zamanda şehir hayatında sosyal ayrımın daha fazla göze çarptığı bu zamanda kıyafet, bireyin “kendini” ortaya koyması ve üst sınıfların kendilerini ayırt edebilmeleri için bir araçtı.

Birleşik Krallık’ta 1750’ler ile 1800’ler arasında gerçekleşen, sonrasında Kıta Avrupası’na ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yayılan Sanayi Devrimi teknolojik bağlamda birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Endüstri, teknik ve finansal olarak kendini sürdürebilir hâle geldiğinde moda da sistemin bir parçası hâline gelmiştir. Seri üretim ve büyük fabrikaların ortaya çıkmasıyla kumaş ve giysilere olan talep artmış ve bununla birlikte modanın toplum içinde dinamikleri de sosyologlar tarafından incelenmeye başlanmıştır. Bunların birçoğu ise dönemin topluluğunda sınıfların etkileşimini ve modanın bu bağlamda ne anlama geldiğini mercek altına alır.

Sınıf Ayrımı ve Moda

1800’lerin sonunda etkin olan ekonomist ve sosyal yorumcu Thorstein Veblen’e göre, sosyal hareketlilik dürtüsü modayı harekete geçirmektedir. “The Theory of the Leisure Class” adlı çalışmasında Veblen, varlıklı sınıfın göze çarpan boş zaman, tüketim ve israfın kıyafet yoluyla sergilenmesi yoluyla moda liderliği yaptığını iddia etmektedir. Bu gruptaki insanların kıyafetleri, yorucu el işleri yapmadıklarını, geniş bir gardıroba harcayacak kadar gelire sahip olduklarını ve bir giysiyi modası geçmiş saymadan önce yalnızca birkaç kez giyebildiklerini gösteriyordu.

Georg Simmel’in “Moda üzerine” 1904 yılında yayınlanan ünlü makalesinde ise modanın bireyin “kendini” ortaya koyması için bir yöntem olduğu öne sürülmüştür. Simmel’e göre moda, toplumsal bir olgu olarak insanın toplumsal durumuna özgü temel bir gerilimden kaynaklanır: Bir yanda her birimizin bir başkasını taklit etme eğilimi, öte yanda her birimizin bir diğerini ayırt etme eğilimi bulunur.[1] Taklit etme eğilimi kişinin bir şekilde kendinden üstün olan birini taklit etme durumuyla karakterizedir: “Moda (…) sınıf ayrımının bir ürünüdür.” Simmel’e göre modanın var olabilmesi için toplumun tabakalaşmış olması, bazı üyelerin aşağı ya da üstün -ya da basitçe taklit edilmeye layık ya da layık olmayan- olarak algılanması gerekir. Ve “aşağıda olan” doğrudan “üstün olanı” taklit ettiği ve asla tersi olmadığı sürece sonuç şudur: “Moda – yani [toplumsal biçimlerdeki, giyimdeki, estetik yargıdaki, insan ifadesinin tüm tarzındaki] en son moda – yalnızca üst sınıfları etkiler.”

Damlama Etkisi (İng. “The Trickel Down Effect”)

Sosyolojide modanın toplumda yerini ve insanlar arasındaki etkileşimi nasıl etkilediğine dair bir başka teori ise Türkçeye kabaca “Damlama Etkisi” olarak tercüme edebileceğimiz “The Trickel Down Effect”tir. Her ne kadar bu terim günümüzde pazarlama ve reklamcılıkta kullanılsa da bugün sosyolojik bağlamda neler ifade ettiğini inceleyelim.
Damlama etkisi modanın toplumun üst sınıflardan alt sınıflara doğru dikey olarak aktığını ve her sosyal sınıfın daha yüksek bir sosyal sınıftan etkilendiğini belirtir. Yayılma dinamiği olarak adlandırabileceğimiz bu etkiyi iki çelişkili ilke yönlendirmektedir. Daha düşük sosyal gruplar, taklit yoluyla daha yüksek sosyal grupların modalarını benimseyerek yeni statü iddiaları oluşturmaya çalışırken, daha yüksek sosyal gruplar kendilerini farklılaştırmak için yeni modaları benimseyerek karşılık verirler.

Modanın Demokratikleşmesi

Endüstri devrimi ile üretimin daha hızlı ve daha ucuz hâle gelmesi o andan itibaren yavaş bir hızda da olsa trendlerin ve giysilerin belirli bir şekilde demokratikleştiğinin başlangıcıydı. Modanın demokratikleşmesi ise artık 21. yüzyılda dünyanın dört bir yanındaki herkesin özellikle dijitalleşmenin getirdiği imkânlardan dolayı yeni bir stili anında taklit edebileceğini ifade eder. Günümüzde damlama teorisi; trendler, toplumun en zengin üst sınıf kesimi veya etkileme gücü olan kişiler ile başlar. Bu kişiler kraliyet ailesi üyeleri, ünlüler, film yıldızları, sosyal medya fenomenleri ya da iyi moda tasarımcıları gibi kimselerdir.[2]

Damlama etkisindeki kilit nokta, modanın herkes tarafından benimsendiğinde değerinin sıfıra ineceğidir. Üst sınıflar, alt sınıfların da eninde sonunda benimseyeceği yeni moda trendleri bulmaya ve benimsemeye mecbur kalırlar. Böylece damla etkisinin moda dünyası üzerinde önemli teorik sonuçlar doğurduğu varsayılır. Tarihsel olarak elitlerin tercihlerine dayanan damlama etkisi günümüz dünyasında artık herkesin modaya uygun bir şekilde giyinebilmesi ve herkese yetecek kadar ürün üretilmesi manasına gelmektedir.

Bir başka perspektif ise günümüzde küresel medya ve popüler kültür aracılığıyla, alt sınıfların üyelerinin ve alt kültür ve marjinal grupların modayı en az üst sınıflar kadar etkileyebilmesidir. Bu nedenle, bir “baloncuk” veya “damlama-geçiş” teorisinden bahsetmek de mümkündür.[3] Bu anlayışa göre moda hayatın bir alanından diğerine akar veya “damlar.”

Peki, Simmel’in “farklılaşma ihtiyacı” olarak adlandırdığı olay beraberinde çevresel anlamda neler getiriyor? Bir eğilim çok yaygın bir şekilde kabul gördüğünde, modayı belirleyen kitle bu görünümü “modası geçmiş” olarak reddetme eğilimindedir. Daha sonra daha farklı bir trend belirlenir. Bu durum ise, modayı sürekli bir yenilik sürecinde ileriye götüren sonsuz bir değişim döngüsünü tetikler. Bu şekilde sürekli değişen moda trendleri, moda endüstrisinde aşırı tüketime ve israfa katkıda bulunduğu için eleştirilmektedir.

Sonuç olarak modayı her zaman üst sosyal sınıfların belirlediği yönündeki bu teoriye itiraz edenlerin olduğunu da söyleyelim. “Züppeler” tarafından benimsenen birçok moda ürününün en mütevazı kökenlerden geldiği de sıkça söylenir. Örneğin, blucin Amerikan kovboylarının ve altın madencilerinin mütevazı pantolonları olarak ortaya çıkmıştır.[4]

 

Dipnotlar

[1] Georg Simmel (2017). Fashion.

[2] Glam Observer: What ist the Trickle-Down theory in Fashion? https://glamobserver.com

[3] Encyclopedia: Social Class and Clothing. https://www.encyclopedia.com/fashion/encyclopedias-almanacs-transcripts-and-maps/social-class-and-clothing

[4] Sergio Benvenuto (2000). Fashion: Georg Simmel. Journal of Artificial Societies and Social Simulation vol. 3, no. 2.

Medine Tezcan

Uluslararası Londra Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler ve Uluslararası İlişkiler eğitimini tamamlayan Medine Tezcan, İsveç Genç Müslümanlar (SUM) Derneğinin başkan yardımcılığını yapmıştır. Tezcan, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler