'Arakanlı Müslümanlar'

Myanmar’da 7’nci Yılına Giren Kitlesel Şiddetin Çevre Ülkelere Etkisi Sürüyor

Myanmar'da ordunun saldırıları nedeniyle yüz binlerce Arakanlı Müslüman'ın (Rohingya) evlerini terk etmelerinin 7'nci yıl dönümünde, ülkedeki çatışmalar komşu ülkeler Tayland, Bangladeş ve Hindistan ile Arakanlı Müslümanların sığındığı diğer ülkeler Malezya ve Endonezya'yı etkilemeye devam ediyor.

Fotoğraf: ahmad zikri / Shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Myanmar’ın Arakan eyaletindeki sınır karakollarına düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler, 25 Ağustos 2017’de Arakanlı Müslümanlara (Rohingya) karşı kitlesel şiddet eylemleri başlattı.

Ekim 2023’te Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu (MNDAA), Budist Arakan Ordusu ve Ta’ang Ulusal Kurtuluş Ordusundan silahlı grupları bünyesinde toplayan “Üç Kardeşler İttifakı”nın Myanmar ordusuna karşı başlattığı saldırılar da bölgede sivil hayatı olumsuz etkiliyor.

Arakanlı Müslümanlara karşı kitlesel şiddet eylemlerinin 7’nci yıl dönümünde, Myanmar’daki çatışmalar, çatışmaların çevre ülkeler ve sivillere etkileri hakkındaki son gelişmeleri derledik.

1,1 Milyondan Fazla Arakanlı Müslüman Sığınmacı Konumunda

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre, Myanmar’daki çatışmalar nedeniyle 1,3 milyondan fazla Myanmarlı çevre ülkelere sığınırken bunların 1,1 milyonundan fazlasını Arakanlı Müslümanlar oluşturuyor. Ülke içinde yerinden edilenlerin sayısı da yaklaşık 2,6 milyon. Bangladeş’te 981 bin 65, Malezya’da 107 bin 700, Hindistan’da 22 bin 600 ve Endonezya’da yaklaşık 2 bin Arakanlı Müslüman sığınmacı bulunuyor.

Uzun zamandır bölgede yaşamalarına rağmen ülkede “tanınmış etnik gruplardan” sayılmayan Arakanlı Müslümanlar için “devletsizlik” de büyük sorun teşkil ediyor. Birleşmiş Milletlere (BM) göre, Myanmar’da 632 bin 800’den fazla Arakanlı Müslüman, “devletsiz” sayılıyor. Arakanlı Müslümanlar, Myanmar vatandaşı olarak kabul edilmedikleri için temel insan haklarından da yoksun şekilde hayata tutunmaya çalışıyor.

Uluslararası toplum Arakanlı Müslümanlara yönelik etnik temizliğe karşı tepki gösterirken Myanmar’da askeri yönetim 31 Temmuz’da olağanüstü hali 6 ay uzattığını duyurdu. Böylece askeri yönetim, 2021’de ilan edilen olağanüstü hali 6’ncı kez uzatmış oldu.

Ülkedeki Çatışmalar Bölgeyi Etkisi Altına Alıyor

Myanmar ordusu ve cunta karşıtı silahlı gruplar arasında sınır bölgelerinde etkisini gösteren çatışmalar çevre ülkelere de etki ediyor. Myanmar’da 6 Şubat’ta ordu ile askeri yönetim karşıtı silahlı gruplar arasındaki çatışmalar sırasında sınır ötesinden atılan havan mermisi Bangladeş sınırları içine düşerek 2 kişinin ölümüne neden oldu. Ardından Bangladeş, Myanmar’ın Dakka Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırdı.

Bangladeş’te eski Başbakan Şeyh Hasina Vecid’in 5 Ağustos’ta istifa etmesi ve ülkeden ayrılmasının ardından geçici hükümetin kurulmasıyla bu ülkeye sığınan Arakanlı Müslümanların durumu da merak konusu oldu. Geçici hükümete başdanışman sıfatıyla başkanlık eden Muhammed Yunus, 19 Ağustos’ta, “Hükümetimiz, Bangladeş’e sığınan milyonu aşkın Arakanlıyı desteklemeye devam edecektir.” dedi.

Bangladeş, 15 Şubat’tan bu yana, Myanmar’daki askeri yönetim ile ordu karşıtı silahlı gruplar arasındaki çatışmalardan kaçıp ülkeye sığınan yaklaşık 750 asker ve polisi de ülkesine iade etti.

Myanmar ile 1600 kilometrelik sınırı paylaşan Hindistan da ülkedeki şiddet ve istikrarsızlıktan endişe duyuyor. Hindistan sınırındaki Arunaçal Pradeş, Nagaland, Manipur ve Mizoram eyaletlerinin, Myanmar’daki çatışmalardan etkileniyor.

26 Haziran’da Myanmar’da askeri yönetimin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Than Swe ile görüşen Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, Myanmar’daki şiddet ve istikrarsızlığın, Hindistan’ın sınır bölgelerini etkilediğini vurgulayarak ülkede demokratik geçiş sürecine en erken zamanda dönülmesi çağrısı yaptı.

Tayland’da uyuşturucuyla mücadele görev gücü 8 Temmuz’da, Myanmar’da orduyla çatışan bazı silahlı etnik grupların finansman yaratmak amacıyla Tayland’da veya Tayland üzerinden uyuşturucu ticareti yaptığını açıkladı.

Myanmar’dan gelen son haberlerde ordunun “Üç Kardeşler İttifakı”na karşı kayıplar yaşadığı belirtiliyor.

Uluslararası Organizasyonların Gündeminde Myanmar

Güneydoğu Asya Uluslar Birliğinden (ASEAN) ismini vermek istemeyen 2 diplomat, 2026’da organizasyonun dönem başkanı olması planlanan Myanmar’a ülkedeki iç kargaşa nedeniyle başkanlık için izin verilmeyeceğini iddia etti.

Gambiya’nın Myanmar’a karşı, Arakanlı Müslümanlara yönelik soykırımının soruşturulmasına ilişkin Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı dava sürerken Maldivler, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda ve İngiltere 3 Temmuz’da davaya müdahil oldu.

BM, Myanmar ordusunun sivil hedeflere yönelik hava saldırılarının sürekli arttığına işaret ederken BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Myanmar’da askeri darbenin yapıldığı Şubat 2021’den 18 Haziran 2024’e kadar ordu tarafından yaklaşık 5 bin 280 sivilin öldürüldüğünü söyledi.

Türk ayrıca, Myanmar’da gıdaya ve suya erişim olmadığını kaydederek “Ordunun insani yardım erişimini sürekli olarak reddetmesinin daha pek çok acımasız sonucu görülemiyor ve yeterince rapor edilmiyor.” dedi.

“Arakanlılar Memleketlerine Dönme Hayaliyle Yaşıyor”

Arakanlı Müslüman aktivist Dr. Khubeyb, Arakanlıların memleketlerine dönme hayaliyle yaşadıklarını ancak ülkedeki silahlı isyancı gruplarla ordu arasında devam eden çatışmaların bu umutlarını neredeyse imkansız kıldığını ifade etti.

Bangladeş’teki mülteci kamplarında Arakanlı Müslümanların çok zor koşullarda yaşadığını dile getiren Khubeyb, kamplarda kalan çocukların eğitime erişiminin olmadığına dikkati çekti.

Khubeyb, Myanmar askeri yönetiminin bölgeye yabancı gazeteci ve yardım kuruluşlarının erişimini kısıtlaması nedeniyle Arakan’da yaşanan insani krizin dünya kamuoyuna yeterince yansıtılamadığını söyledi.

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) Myanmar’a karşı açılan soykırım davasını anımsatan Khubeyb, mahkemenin geçici tedbirlerinin, Myanmar askeri yönetimi üzerinde etkili olmadığını ifade etti.

“Ülkeyi Kim Kontrol Ederse Etsin, Hiçbir Taraf Arakanlı Müslümanları Kabul Etmek İstemiyor”

Myanmarlı insan hakları aktivisti ve soykırım uzmanı Zarni de Arakanlı Müslümanların birbirleriyle savaşan Arakan ordusu ile Myanmar ordusu arasında sıkışmış durumda olduklarını söyledi.

Myanmar ordusunun Bangladeş’teki mülteci kamplarında ya da Myanmar içinde hiçbir geleceklerinin bulunmadığını düşünen bazı genç Arakanlı Müslümanları kendi saflarında savaşmaları için teşvik ettiğini belirten Zarni, “Bu, oldukça sıra dışı bir durum. Eski katiller, daha önceki soykırımlarda hayatta kalan kurbanlarını, ayrılıkçı Budist Arakan ordusuna karşı savaşmak için askere alıyor.” şeklinde konuştu.

Zarni, Myanmar’da cuntanın bazı bölgelerde kontrolü kaybettiğini kaydederek, “Ülkeyi kim kontrol ederse etsin, hiçbir taraf Arakanlı Müslümanların etnik bir grup olarak Myanmar’a ait olduğu gerçeğini kabul etmek istemiyor. Her iki durumda da onlara ülkelerine geri dönme ya da Myanmar toplumuna yeniden entegre olma konusunda herhangi bir umut ya da beklenti sunulmuyor.” ifadelerini kullandı.

Myanmar’da Arakanlı Müslümanların yaşadıklarıyla, Sudan’daki iç savaş ve İsrail’in saldırıları altında Gazze’deki insanlık dramının benzer yönlerine işaret eden Zarni, “İlginç olan bu üç vakada da (Sudan, Filistin ve Myanmar) mağdurların kahverengi ve siyah tenli, esasen Müslüman olmasıdır.” dedi.

Zarni, acı çeken masumlar beyaz, Avrupalı veya Hristiyan olmadığında Batı medyasının çatışma bölgelerindeki haberlere ilgi göstermediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Barışçıl davrandığı sanılan Budistler, silaha sarılsalar da terörist olarak etiketlenmiyor. Toplumunun özgürlüğü için direnen ya da mücadele eden herhangi bir Müslüman’ın (Batıda) medyada terörist olarak yansıtılmasının oranı yüzde 99.”

“Bazı Subayların İsrail’de Eğitim Gördüğünü Biliyoruz”

Arakanlı Müslüman hakları aktivisti ve “Özgür Rohingya Koalisyonu”nun kurucularından ​​​​​​​Nay San Lwin, Bangladeş’e sığınan bir milyona yakın Arakanlı Müslüman’ın ülkelerine dönmek istediklerini ancak bunun pek de mümkün olmadığını belirterek, “Uluslararası toplum, şimdiki gibi sessiz kalmaya devam ederse Arakanlı Müslümanlar vatanlarını kaybedecek.” dedi.

Batılı devletlerin Ukrayna başta olmak üzere dünyadaki çatışma bölgelerinde “taraf tuttuklarını” söyleyen Lwin, Arakanlı Müslümanlara yönelik etnik temizliğin daha az ilgi gördüğünü vurguladı.

Lwin, İsrail ordusu ile Myanmar ordusu ve isyancı grup Arakan ordusunun sivilleri hedef alan davranışlarında benzerlik olup olmadığına dair şunları söyledi:

“Tüm zalimlerin davranışları, mazlumların durumu hemen hemen aynıdır. Fark, genellikle (zalimlerin) ne tür silah, strateji kullandıkları ve ne tür destek aldıklarındadır. Arakan ordusu ya da Myanmar ordusu, İsrail ordusu kadar gelişmiş değil. Ayrıca silah ve teknoloji konusunda Batı hükümetlerinin desteğine de sahip değiller ama yine de Myanmar ordusunun İsrail ordusu tarafından desteklendiğinden eminim. (Myanmar ordusundaki) Bazı subayların İsrail’de eğitim gördüğünü biliyoruz.”

Mülteci Kampında Yaşamın Zorlukları

Ülkelerinden büyük zorluklarla kaçarak kampa ulaşan Arakanlı mülteciler, burada da hayati tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. Kampta yoğun olarak bambu ve branda kullanılması, yangınların hızla yayılmasına yol açıyor ve bu durum mülteciler için büyük risk oluşturuyor.

Bangladeş’teki Cox’s Bazar şehrinde İtfaiye Müdür Yardımcısı Atish Chakma, 7 Ocak’ta çıkan yangında en az 1040 mülteci çadırının tamamen yandığını açıkladı. Söz konusu yangında 5-6 bin mültecinin ise evsiz kaldığı kaydedildi.

Ayrıca, kampta yaşayan mülteciler, ülkede etkili olan muson yağmurları nedeniyle zaman zaman sel ve toprak kayması tehlikesiyle de karşı karşıya kalıyor.

Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) mayıs ayında yayınladığı rapora göre, Arakanlı Müslümanların sığındığı Cox’s Bazar’daki mülteci kampında Hepatit C virüsünün bulaşma sıklığında artış gözlemlendi.

DSÖ’nün Cox’s Bazar’daki Hepatit C virüsü şüphesi bulunan 725 Arakanlı Müslümandan aldığı örnekler sonucunda 535 kişinin testi pozitif çıktı. Test edilen 80 hamile kadının 62’sinde de (yüzde 77,5) Hepatit C virüsü saptandığı belirtilen raporda, pozitiflik oranının hamile kadınlar arasında daha yüksek olduğu vurgulandı. (AA)

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesinde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler