'Avusturya'

Avusturya’nın Popülist Söylemlerinin Mimarı Herbert Kickl Kimdir?

Herbert Kickl, Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ’nün lideri. Son seçimlerde tarihî bir zafer edinen aşırı sağcı Kickl, bugünlere nasıl geldi? Herbert Kickl kimdir?

Avusturya'da 29 Eylül 2024'te yapılan genel seçim öncesi aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), başkent Viyana'da son seçim mitingini düzenledi. Mitingde, aşırı sağcı FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl, taraftarlarına seslendi. | Fotoğraf: Anadolu Images

29 Eylül 2024’te Avusturya’da yapılan Ulusal Meclis Seçimleri, Herbert Kickl liderliğindeki Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) için tarihî bir dönüm noktası oldu. FPÖ, yüzde 30’a yakın oy oranı ile seçimlerden galip çıktı ve bu zafer, Avusturya’daki siyasi denklemi kökten değiştirdi. Kickl’in göçmen karşıtı politikaları, sert güvenlik önlemleri ve özellikle İslam karşıtı söylemleri, onu sadece Avusturya’da değil, Avrupa genelinde de sağ popülist hareketlerin simgesi hâline getirdi.

Herbert Kickl’in siyasi kariyeri, yalnızca göçmen karşıtı politikalarla sınırlı değil. İdeolojik çizgisi, milliyetçilik, ulusal kimliği koruma ve popülist söylemler üzerine kurulu. Ancak Kickl’in politikalarını daha yakından anlamak için, onun kişisel geçmişine, ideolojik evrimine ve Avrupa’daki sağ popülist hareketlerle olan paralelliklerine dikkat etmek gerekiyor.

Erken Yıllar ve Siyasi Yükselişi

Herbert Kickl, 1968 yılında Avusturya’nın Kärnten eyaletinde işçi sınıfı bir ailede dünyaya geldi. Ailesinin işçi kökenli olması ve Nazi yakınlığı ile anılan bir büyükbabanın torunu olarak büyümesi, Kickl’in kimliğini şekillendiren önemli unsurlardandı. Bu durum, onun işçi sınıfı kökenine işaret eden önemli bir biyografik detaydır ve siyasi dünya görüşünü etkileyen faktörlerin başında gelmektedir..

Kickl, genç yaşlarda zeki, ancak muhalif bir karakter olarak öne çıktı. Özellikle askeriyeye duyduğu ilgi ve otoriteye karşı gelme eğilimi onun zihin dünyasını şekillendirdi. Bu özellikleri, 1980’lerin Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) tarafından yönetilen Kärnten eyaletinde daha da belirgin hâle geldi. Kickl’in bu dönemde kimlik arayışı içinde Jörg Haider’i kendine bir rol model olarak seçtiği bilinmektedir. Haider, Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) o dönemdeki lideri olarak, Kickl’in siyasi yönelimine büyük etki yapmıştır.

Genç yaşlarda tarih, felsefe ve siyasetle ilgilenmeye başlayan Kickl, Viyana Üniversitesi’nde felsefe ve tarih eğitimi aldı. Ancak akademik kariyerini tamamlamadan genç yaşlarda aşırı sağcı gruplarla ilişkiler kurmaya başladı. 1990’lı yıllarda siyasete yönelerek FPÖ’nün gençlik örgütlenmesi içinde aktif rol aldı ve parti lideri olan rol modeli Jörg Haider’in en yakın danışmanlarından biri oldu.

Gençliğinde FPÖ’ye katıldığında, “Hiçbir şey bilmiyorum ama her şeyi öğrenebilirim” demişti. Kickl, FPÖ’nün genç kadrolarının yetiştirildiği akademide basit işlerle başlasa da yetenekleri fark edildi ve Jörg Haider’in konuşma metinlerinin yazarı oldu. Nitekim FPÖ’nün yükselişine Haider döneminde katkı sağladı. Böylece siyaset sahnesine çıkışını, 1990’larda Jörg Haider’in liderliğindeki FPÖ’de gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz.

Haider’in göçmen karşıtı ve milliyetçi politikalarıyla paralel bir çizgide yer alan Kickl, partinin ideolojik stratejilerini belirleyen önemli isimlerden biri oldu. Özellikle medya ve propaganda stratejileri geliştiren Kickl, FPÖ’nün radikal sağcı mesajlarını geniş kitlelere ulaştırmada kritik bir rol oynadı. Kickl’in sert ve tartışmalı fikirleri, parti içinde daha genç yaşlardan itibaren aldığı sorumluluklardan ve FPÖ’nün ideolojik duruşundan etkilenerek şekillendi. Kendisi de partinin aşırı sağcı çizgisinin şekillendirilmesinde önemli bir rol oynadı. Haider’in ölümünden sonra da parti içinde yükselerek, nihayetinde liderlik koltuğuna oturdu.

Sebastian Kurz Hükûmetindeki İçişleri Bakanı Herbert Kickl

Herbert Kickl, 2017-2019 yılları arasında ÖVP-FPÖ koalisyonunda, Sebastian Kurz’un hükûmetinde içişleri bakanı oldu. Kickl bu süreçte sert göçmen politikalarıyla ve güvenlik reformlarıyla dikkat çekti. Bu dönemde sığınmacılar için gece sokağa çıkma yasağı önerisi gibi tartışmalı politikaları gündeme getirdi. “Hukuk siyasetin gerisinde kalmalı” gibi ifadeleri de büyük tepki çekti. Ayrıca Anayasayı Koruma ve Terörle Mücadele Dairesi’ne (BVT) yönelik düzenlediği baskın, gizli servisin itibarını zedeledi.
Avusturya’nın sınırlarını güçlendirmek ve iltica yasalarını sıkılaştırmak, onun bakanlık döneminin en belirgin politikaları oldu. Göçmenlere karşı sert tedbirler alan Kickl, sınır güvenliğini artırarak Avusturya’nın “uluslararası tehditlerden” korunması gerektiğini sık sık vurguladı. Bu dönemde iltica başvurularının düşmesi ve sınır dışı edilen göçmenlerin sayısındaki artış, onun göçmen karşıtı politikalarının bir sonucu olarak değerlendirildi.

Kickl’in liderlik anlayışı, onun Avusturya Başbakanı Karl Nehammer tarafından bir “güvenlik riski” olarak tanımlanmasına neden olurken, Kickl kendi destekçileri arasında dürüst, sağlam ve halkla iç içe bir lider olarak kabul ediliyor.

Kickl, göçmen karşıtı politikalarının yanı sıra, Avrupa Birliği’ne de eleştirel bir yaklaşım sergiliyor. AB’nin göç politikalarını ve açık sınır uygulamalarını eleştirerek, ulusal egemenliği savunan bir söyleme sahip. Bu çizgi, onu Avrupa genelindeki diğer sağ popülist liderlerle aynı safta buluşturuyor.

Popülist Söylemleri ve İslam’a Karşı Sert Tutumu

Kickl’in siyaset sahnesine adım atmasında en belirgin özelliği, keskin bir iletişim stratejisti olarak partinin arka planında çalışmasıydı. FPÖ’nün radikal popülist söylemini yaymada ve toplumun farklı kesimlerine ulaştırmada önemli bir rol oynadı. Onun saldırgan, direkt ve provokatif iletişim tarzı, partinin halk nezdindeki popülaritesini artıran faktörlerden biri oldu.

Kickl siyasi söylemlerini, popülist ve kışkırtıcı bir dil üzerine inşa etti. Göçmenlere, Müslümanlara ve Avrupa Birliği’ne yönelik eleştirileri, onu geniş bir seçmen kitlesinin gözünde “halkın savunucusu” konumuna getirdi. Özellikle “Daham statt Islam” (Evimizde İslam’a Hayır), “Pummerin statt Muezzin” (Müezzin yerine Pummerin Çanı) gibi provokatif sloganlar, onun göçmen karşıtlığı ve İslam’a karşı sert tutumunun simgesi hâline geldi. Bu tür söylemler, Avusturya’da İslam ve Müslüman topluluklara karşı olumsuz algıların güçlenmesine katkı sağladı.

Kickl, “siyasal İslam” olarak tanımladığı alana karşı sert önlemler alınması gerektiğini savunan bir siyasetçi olarak, Avusturya’da Millî Görüş ve ATİB gibi organizasyonların da yasaklanmasını talep ediyor. Ona göre, bu tür kurumlar Avusturya’nın ulusal kimliğine ve kültürel yapısına tehdit oluşturuyor. Kickl’in bu söylemleri, Müslümanlar arasında büyük bir endişe yaratırken, onun liderliğindeki FPÖ’nün İslam karşıtı çizgisini daha da derinleştiriyor.

Nazi Rejimiyle İlişkisi ve Tartışmalı Geçmişi

Kickl’in siyasi kariyeri boyunca, Nazi dönemine atıfta bulunan söylemleri ve semboller zaman zaman tartışma konusu oldu. Özellikle büyük babasının Nazi yakınlığı ile tanınması, kendisi bu konuda herhangi bir bağlantı kurmasa da FPÖ’nün tarihsel olarak aşırı sağcı kökleri ve Kickl’in milliyetçi söylemleri, onu Nazi dönemiyle ilişkilendiren eleştirilerin hedefi hâline getirdi.

“Volkskanzler” (Halkın Şansölyesi) gibi söylemler, Nazi Almanyasında kullanılan retorikle benzerlikler taşıdığı için Kickl’e yönelik eleştirilerin odağı oldu. Bu tür sloganlar, onun popülist çizgisini güçlendirirken, aynı zamanda toplumsal kutuplaşmayı da derinleştirdi. Nazi döneminde kullanılan “Volk” kavramı, milliyetçi ve dışlayıcı bir anlam taşırken, Kickl bu söylemi yeniden canlandırarak FPÖ’yü kitlelere hitap eden bir parti hâline getirdi.
Herbert Kickl, sadece Avusturya’da değil, Avrupa genelinde de sağ popülist liderlerle benzer bir ideolojik çizgi izliyor. Marine Le Pen (Fransa), Matteo Salvini (İtalya) ve Viktor Orbán (Macaristan) gibi liderlerle aynı ideolojik hattı paylaşan Kickl, milliyetçilik, göç karşıtlığı ve İslam karşıtı politikaları ile dikkat çekiyor.

Avusturya ve Avrupa’da Sağ Popülizmin Sembolü

Herbert Kickl, Avusturya’da milliyetçi ve popülist sağın yükselen figürü olarak, ülke siyasetine damgasını vuran bir lidere dönüştü. Göçmen karşıtı politikaları, İslam’a karşı sert söylemleri ve popülist retoriği, onu Avrupa’nın en tartışmalı sağcı liderlerinden biri yaptı. Nazi dönemiyle ilişkili semboller ve söylemleri kullanan Kickl, sadece Avusturya’da değil, Avrupa genelinde liberal değerlere karşı bir meydan okuma olarak algılanıyor.
Kickl’in liderliğindeki FPÖ, Avusturya siyasetinde milliyetçi ve popülist çizgide önemli bir yer edinirken, onun sert politikaları toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmeye devam ediyor. Kickl, önümüzdeki dönemde hem Avusturya’da hem de Avrupa’da sağcı hareketlerin sembol isimlerinden biri olarak varlığını sürdürecek gibi görünüyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler