'Dosya: "Avrupa'da Üniversite"'

Avrupa Üniversitelerinde Müslüman Öğrenci Olmak: “Kampüsler Daha Dayanışmacı Olabilir”

Avrupa’daki üniversitelerde Müslüman öğrenciler akademik başarıyı hedeflerken dinî pratiklerini yerine getirme konusunda yetersiz şartlarla karşılaşabiliyor. Peki kampüslerde Müslüman öğrencilerin ihtiyaçlarını dikkate alan uygulamalar, daha eşitlikçi bir üniversite deneyimine yol açabilir mi? Bu soruyu öğrencilerle konuştuk.

Fotoğraf: shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Üniversite yılları, pek çok öğrenci için “hem acı hem tatlı” olarak adlandırılabilecek bir serüven. Bir üniversite öğrencisi için günün büyük bir kısmı kampüslerde geçer. Özellikle sınav dönemlerinde eve yalnızca uyumak için gidilen günler sıklaşır. Ancak bu süreçte dinî pratiklerini uygulamak isteyen Müslüman öğrenciler için birtakım güçlükler de ortaya çıkabiliyor: Merdiven altlarında veya tenha köşelerde kılınan namazlar, sınavlarda kulaklık taktıkları şüphesiyle farklı muamele gören başörtülü öğrenciler ve Müslüman öğrencilerin bir araya gelmesini istemeyen yönetimler gibi…

Her ülke ve üniversitedeki deneyimler farklılık gösterse de, İngiltere, İsveç gibi ülkelerdeki kampüsler kapsayıcılıklarıyla öne çıkıyorlar. Öte yandan, Fransa’nın laik yaklaşımı bazı önemli zorluklar yaratırken, Almanya ve Belçika gibi ülkelerde daha ılımlı düzenlemeler, çoğunlukla üniversitenin profiline bağlı olarak şekilleniyor.

Müslüman Öğrenciler ve Üniversiteler

Belçika örneğinde Müslüman üniversite öğrencilerine yönelik uygulamaları inceleyerek başlayalım: Avrupa Birliğinin merkezi olan ve çok sayıda Müslüman’a ev sahipliği yapan Belçika’da, dinî pratiklerin yerine getirilmesi üniversiteden üniversiteye değişiklik gösteriyor. Örneğin 1425 yılında Katolik bir üniversite olarak kurulan KU Leuven, Katolik gelenekleriyle güçlü bir bağa sahipken, 1834’te bu duruma bir tepki olarak kurulan Brüksel Özgür Üniversitesi (ULB) ise laikliği esas alan bir yaklaşıma sahip. Bu fark, öğrencilerin deneyimlerine de yansıyor.

Belçika’da kendisini laik olarak tanımlayan bir üniversitede Psikoloji bölümünde okuyan Şeyda Hanım* kampüste dinî pratiklerini yerine getirmekte zorlandığını vurguluyor:

“Üniversite yönetiminin Müslüman öğrencilerin normal koşullar altında namaz kılabilmeleri için pek de çaba gösterdiğini düşünmüyorum. Oysa üniversitemiz sözde özgürlüğü savunuyor. Senelerdir, dar bir yerde merdiven altlarında namaz kılmayı bizlere layık gören bir yönetimimiz var. KU Leuven’den bazı arkadaşlarım bu ihtiyaçlarının karşılandığını anlattığında hem seviniyor hem de kendi üniversitem adına üzülüyorum.”

Benzer bir durumu Almanya’da Hamburg Üniversitesinde İlkokul Öğretmenliği eğitimi alan Ayşe Hanım* anlatıyor: “Bazı konularda kolaylık olsa da Müslüman öğrencilerin ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılandığı söylenemez. İbadet alanlarının yeterli olmamasını bir eksik olarak görüyorum.” Ayşe Hanım’ın arkadaşı da bir ekleme yapıyor: “Şu ana kadar Almanya’da 3 üniversitede okudum fakat sadece bunlardan bir tanesinde mescit vardı. O mescidi de zaten kapatmak istiyorlardı.”

Biraz daha kuzeye doğru ilerlediğimizde, İsveç’te Müslüman öğrencilerin daha farklı koşullarla karşılaşabildiğini gözlemliyoruz. İsveç’te üniversitelerin hemen hemen hepsinde “sükûnet odası” veya “dinlenme odası” adı verilen alanlar bulunuyor. Bu alanlar her dine mensup öğrenciler için açık, ancak en çok Müslüman öğrenciler tarafından kullanılıyor. Örneğin başkentteki Stockholm Üniversitesinin kendi internet sitesinde dinlenme odasının 2000 yılında öğrenci birliğinin talebi üzerine açıldığı ve amacın tarafsız ve misafirperver bir oda yaratmak olduğu bilgilerine yer veriliyor.

Göteborg Üniversitesinde Ekonomi bölümünde okuyan Hatice Hanım*, bizlere deneyimini şu sözlerle aktarıyor:

“Bazı üniversitelerde bu odalar mescit olarak adlandırılıyor fakat böyle adlandırılmasa bile en çok Müslümanlar bu alanları kullanıyor. Gittiğim bazı kampüslerde bu alanlarda Kabe’nin yönünü gösteren bir pusula, seccadeler ve bir sepet içinde kadınlar için başörtüler var. Ancak bazı kampüslerde mescit gibi ihtiyaçların karşılanması konusunda eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Başka bir sorun ise sınav esnasında namaz için izin verilmemesi.”

Hatice Hanım üniversitelerin ve hocaların bu konularda daha esnek davranmaları için hem fırsatları hem de imkânları olduğunu düşünüyor: “En azından dinî bayramlarımızda zorunlu ders veya sınav koymamaları konusunda daha dayanışmacı olabileceklerini düşünüyorum.”

Toplumun Refahı İçin Bireyin Refahı

Almanya’da yapılan “Alman Üniversitelerinde Müslümanlar: Dinî Kompetans, Çeşitliliği ve Uluslararası Olmayı Güçlendirir” başlıklı araştırma, bu gerçeği aydınlatıcı ve çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Bu raporda özellikle Alman üniversitelerindeki Müslüman öğrencilerin ihtiyaçlarının ele alınmasının önemi ve mevcut duruma dair genel bir değerlendirme sunuluyor.

Raporda, öğrencilerin ihtiyaçlarının tanınması ve karşılanmasının sadece öğrencilerin refahını desteklemekle kalmayıp aynı zamanda akademik ortamdaki çeşitliliği ve uluslararasılaşmayı da geliştirdiği vurgulanıyor. Rapordaki bulgulara göre üniversiteler, dinî yeterliliği teşvik ederek farklı kültürel ve dinî geçmişlere saygı duyan ve değer veren kapsayıcı alanlar yaratabilir ve böylece daha geniş bir akademik topluluğa ve genel olarak topluma olumlu katkıda bulunabilir.

Bu konuya basit bir denklemle yaklaşacak olursak, bireyin huzurunun toplumun huzuruyla eşit olduğunu görebiliyoruz. Yaşamında desteklenen bireylerin toplumun geneline de olumlu katkılar sağlayacağı sonucuna varabiliriz.

“Kampüste Kolay Erişilebilir İbadet Alanları Öğrencilerin Stresini Azaltır”

Benzer bir şekilde İngiltere’ye baktığımızda ülkedeki üniversitelerin diğer ülkelere kıyasla daha kapsayıcı ve kucaklayıcı bir üniversite hayatı sunduğunu görebiliyoruz. Bu noktada İngiltere’nin çokkültürlü yapısı ve bu modeli kabulü açıklayıcı bir faktör olarak ele alabiliriz. Çokkültürlülük olgusu, Avrupa’da 1960’larda eğitim politikası tartışmalarının gündemine girdi ve günümüzde de hâlâ tartışılmaya devam ediyor. İngiltere, eğitim politikasında çokkültürlülüğü büyük ölçüde benimsemişken, Fransa gibi ülkeler bu yaklaşıma sınırlı ve isteksiz bir şekilde dâhil oldu ve eğitimi daha ziyade göçmenleri asimile etme aracı olarak görmeyi tercih etti.

Londra Üniversitesi SOAS’ta okuyan Furkan Bey*, kendi deneyimini şu sözlerle açıklıyor: “SOAS, Müslüman ve göçmen kökenli toplulukların çok aktif olduğu bir yer. Kampüs, mescide ulaşım ve dinî sohbetler gibi imkânlar sunuyor. Ancak bu olanaklar yalnızca Müslümanlar için değil, diğer dinî topluluklar için de mevcut. İngiltere’deki Müslüman öğrenci topluluklarının çok aktif olduğunu ve geniş imkânlara sahip olduğunu gözlemledim.”

Bu konuya ilişkin Ataullah Sıddiqui’nin “İngiltere’deki Üniversitelerde İslam: İhtiyaçları Karşılamak ve Geleceğe Yatırım Yapmak” başlıklı makalesinde, Müslüman öğrencilerin dinî ve kültürel gereksinimlerinin ele alınmasının akademik topluluk içinde sosyal uyumu ve çeşitliliği teşvik edeceği belirtiliyor. Makalede Sıddiqui, örneğin temiz, sessiz ve kolay erişilebilir ibadet alanlarına erişimin ve dinî ibadetlerin stres veya aksama olmadan yerine getirilebilmesinin öğrencilere vereceği huzurdan bahsediyor.

Makalede benzer bir yaklaşımla kampüs kafeteryalarında helal sertifikalı gıda sağlanmasının, Müslüman öğrencilerin kendi dinî sınırlarını ihlal etmeden ortak yemeklere katılabilmelerini sağlayacağı gibi önemli bulgulara da yer veriliyor.

Bir Dayanışma Ağı Olarak Öğrenci Dernekleri

Peki, Müslüman öğrencilere dinî pratiklerini yerine getirme imkânının sağlanmadığı üniversitelerde öğrenciler ne yapabilir? Tam da bu hususta Müslüman öğrenci dernekleri, bir dayanışma ağı oluşturmak ve üniversite yönetimleriyle iletişim kurarak talepleri dile getirmek açısından elzem bir rol oynuyor. Hamburg Üniversitesinden Ayşe Hanım, öğrencilerin dinî ve kültürel değerlerini paylaşabilecekleri bir topluluğun parçası olmanın dayanışma ve aidiyet duygusunu güçlendirip bireylerin kampüste kendilerini daha rahat ve güvende hissetmelerine katkı sağlayabileceğini düşünüyor. “Yardım kampanyaları ve sosyal sorumluluk projelerine katılmak, daha geniş bir üniversite topluluğuna da katkıda bulunabilir.”

Ancak bazı üniversiteler ideolojik sebepleri gerekçe göstererek Müslüman öğrenci derneklerinin çalışmalarını da kısıtlayabiliyor. Brüksel’de eğitim gören Şeyda Hanım* bu konuyla alakalı hayal kırıklığını dile getiriyor: “Üniversite yönetimi, Müslüman öğrencilerin dinî kimlikleri etrafında organize olmalarını istemiyor. Sadece kültürel faaliyetlere izin veriliyor ve bu da bizi kısıtlanmış hissettiriyor.”

Daha serbest bir ortam için olanak sağlayan üniversite kampüslerinde ise Müslüman öğrenci dernekleri bayram buluşmaları, dinî konular hakkında seminerler veya üyeler arasında bağı güçlendirmek için geziler düzenleniyor. Bu derneklerde, Müslüman öğrenciler dinî kimlikleri etrafında bir araya gelerek kendilerini değerli ve kabul edilmiş hissediyorlar.

Üniversitelerin kucaklayıcı ve çeşitliliğe sıcak bakan yaklaşımları, öğrencilerin hem akademik hem de sosyal hayatta daha başarılı olmalarına imkân tanırken, topluluklar arasındaki dayanışmayı güçlendirebilir. Bireyin huzurunun toplumun refahına katkı sunduğu düşünüldüğünde, Müslüman öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması ve dinî pratikleri uygulayabilmesi için imkân sağlanması daha uyumlu, huzurlu ve verimli bir toplum inşasına katkıda bulunacaktır.

Bu nedenle, üniversitelerin kapsayıcılığı artıran politikalar benimsemesi, yalnızca öğrenciler için değil, toplumun geleceği için de bir yatırım.

 

*Röportaj veren kişilerin isteği üzerine isimler anonimleştirilmiştir.

Kaynaklar

Medine Tezcan

Uluslararası Londra Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler ve Uluslararası İlişkiler eğitimini tamamlayan Medine Tezcan, İsveç Genç Müslümanlar (SUM) Derneğinin başkan yardımcılığını yapmıştır. Tezcan, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Yüksel kuzucu
    2025-03-04 17:41:51

    Sivil toplum kuruluşları biraz daha fazla bu konuda çaba göstermeliler.yeterli bulmuyorum.bavyeradan selamlar.

Son Yüklenenler