'Dosya: "Avrupa'da Üniversite"'

Güney Afrika’dan Filistin’e: Bir Aktivizm Merkezi Olarak Üniversiteler

Üniversiteler, tarihteki pek çok örnekte görüldüğü gibi toplumsal adalet tartışmaları ve sivil itaatsizliğin merkezi olarak sadece bilgi üretimi ve aktarımında değil, aynı zamanda toplumsal değişimlerde de belirleyici bir rol oynuyor. Üniversite protestolarının yakın tarihte tetiklediği toplumsal ve siyasi değişimlere bir göz atalım.

©Ringo Chiu / shutterstock.com

Şubat 2015, Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu SOAS’ın ana binasında hemen giriş katında bulunan Öğrenci Birliği Salonu, İsrail’i akademik boykot referandumu öncesi gerçekleştirilen son tartışma toplantısı için hınca hınç dolu. Söz alarak salonun grafitilerle süslü mütevazi sahnesine çıkan konuşmacılar salonu dolduran SOAS’lılara İsrail’i akademik boykot referandumunda neden “evet” veya “hayır” oyu kullanmaları gerektiğini açıklayan kısa ve ateşli konuşmalar yaptıktan sonra tezahürat, ıslık ve alkışlar eşliğinde tekrar dinleyiciler arasındaki yerlerini alıyorlar. Konuşmacılar ve dinleyiciler arasındaki tansiyon kimi zaman yükselse de akşam sorunsuz bir şekilde sona eriyor. 23-27 Şubat tarihlerinde 5 gün boyunca devam eden oylamanın sonucunda referanduma katılan 2 binden fazla SOAS mensubunun yüzde 73’ü SOAS’ın İsrailli akademik kurumlarla tüm bağlarını kesmesi lehinde oy kullanıyor.

Oylama, 2014 yılının temmuz ayında İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik “Koruyucu Hat Harekâtı” olarak adlandırdığı ve sahilde futbol oynayan 4 Gazzeli çocuğu bombalayıp öldürerek başlattığı askerî operasyonlarını takip eden aylarda gündeme gelmişti. 2 binden fazla Filistinlinin öldürüldüğü ve 10 binden fazlasının yaralandığı operasyonların akabinde SOAS öğrenci toplulukları, İsrail askerî sanayisiyle yakın bağlara sahip ve ordunun eğitiminde rol alan İsrail üniversiteleriyle ilişkilerin kesilmesi çağrısında bulunmuştu. Bu çağrı, 2004 yılında İsrail’e yönelik akademik boykotu savunan ilk konferansın düzenlendiği SOAS için bir ilk değildi.

Vietnam Savaşı Karşıtı Protestolar

1970 yılında Kent State Üniversitesindeki protestolar sırasında Ulusal Muhafızların silahsız öğrencilere ateş açarak dört öğrenciyi öldürmesi, hareketin ulusal düzeyde dikkat çekmesini sağladı ve ülkedeki savaş karşıtı cepheyi genişletti. Siyahi Amerikalıların beyaz akranlarına kıyasla orantısız bir şekilde askere alınıp çatışma bölgelerine gönderilmesi ise protestoları başka bir boyuta taşıdı. ABD’nin Mississippi eyaletinde bulunan Jackson State Üniversitesindeki protestolarda 2 siyahi öğrencinin ölümüyle sonuçlanan polis şiddeti, savaş karşıtı hareketin ırkçılık karşıtı mücadele gibi daha geniş kapsamlı sosyal meselelerle nasıl iç içe geçtiğini gösteriyordu.

Protestolar uzun vadede kamuoyunun savaşa karşı tutumunun değişmesine katkı sağladı ve 1973’te zorunlu askerliğin sona ermesi ile 1975’te ABD askerlerinin Vietnam’dan çekilmesi gibi önemli politika değişikliklerinin de tetikleyicisi oldu. Dahası, çoğu zaman küçümsenen öğrenci aktivizminin hükûmet politikalarını etkileme ve kamuoyu tartışmalarını yeniden şekillendirme gücünü göstererek gelecekteki kuşaklar için de adaletsizlik ve eşitsizliklerle mücadele etme konusunda bir ilham kaynağı oldu.

Güney Afrika’daki Apartheid Rejimi Karşıtı Protestolar

Üniversite protestoları Güney Afrika’daki sistematik ırk ayrımcılığına dayanan apartheid rejimine yönelik uluslararası farkındalık oluşturmada ve nihayetinde sona erdirilmesine giden süreçte de belirleyici bir rol oynadı. Bu dönemde hem Güney Afrika içindeki hem de dünyanın çeşitli ülkelerindeki önde gelen üniversiteler, apartheid karşıtı birer direniş, dayanışma ve aktivizm üslerine dönüştü.

Bu üniversitelere Cape Town Üniversitesi ve Witwatersrand Üniversitesi örnek verilebilir. Her ikisi de apartheid politikalarına açıkça karşı çıkarak Afrika Ulusal Kongresi gibi geniş çaplı hareketlerle dayanışma içinde hareket etti. Ayrıca Güney Afrika Öğrencileri Ulusal Birliği (NUSAS) ve Siyah Bilinç Hareketi (BCM) gibi oluşumlar öğrenci protestolarını örgütleyerek eğitim sistemindeki ayrımcılığa karşı mücadele etti.

Rejimin çöküşüne giden süreçte Soweto öğrenci protestoları ise kritik bir rol oynadı. Johannesburg’un siyahilerin yoğun olarak yaşadığı banliyösü Soweto’da, 16 Haziran 1976’da yaklaşık 20 bin öğrenci, tüm okullarda eğitimin siyahilerin ana dili yerine, İngilizce ve Afrikaans dillerinde yapılması kararını protesto etmek amacıyla barışçıl bir yürüyüş düzenledi. Ancak, polisin göstericilere göz yaşartıcı gaz ve gerçek mermilerle müdahale etmesi sonucu resmî olmayan rakamlara göre 700’den fazla kişi öldü. Soweto Ayaklanması, uluslararası alanda büyük yankı uyandırırken, dünyanın her yerinde apartheid karşıtı cepheyi daha da güçlendirdi ve birçok ülke Güney Afrika’ya karşı ekonomik ve diplomatik yaptırımlar uygulamaya başladı.   

Aralarında Colombia, Harvard, SOAS, Oxford ve Cambridge gibi üniversitelerin bulunduğu pek çok prestijli yüksek eğitim kurumunda örgütlenen öğrenci hareketleri de Güney Afrika’daki rejim karşıtı muhalefet hareketlerine destek verdi. Birçok ülkede üniversite öğrencileri Güney Afrika’ya yönelik akademik boykot uygulanması ve yatırımların geri çekilmesini içeren kampanyalar düzenledi ve apartheid rejiminin uluslararası meşruiyetini zayıflatmak için Güney Afrika akademik kurumlarına karşı boykot kararı alınmasını sağladı.

Öğrenci ve akademisyenlerin ön saflarda yer aldığı üniversite protestoları, apartheid karşıtı mücadelenin uluslararası düzeyde entelektüel ve toplumsal temelini oluştururken, dünyanın herhangi bir yerinde iktidar karşıtı kolektif eylemin ne kadar etkili olabileceğini göstermesi açısından dünyadaki diğer hak ve özgürlük hareketleri için de bir ilham kaynağı oldu. Bu anlamda, bugün üniversitelerde var olan Filistin yanlısı ve İsrail’in apartheid rejimi karşıtı öğrenci hareketlerinin referans olarak Güney Afrika örneğini almaları bir rastlantı değil.

Üniversite Kampüslerinde Filistin’e Destek Kampları

7 Ekim 2023’teki Hamas saldırılarının ardından, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik bir yılı aşkın süre devam eden ve birçok uluslararası kuruluş tarafından “soykırım” olarak nitelendirilen askerî operasyonlarına karşı, Filistin’le dayanışma amacıyla üniversite kampüslerinde kurulan öğrenci kampları, üniversitelerdeki öğrenci hareketlerine dair verebileceğimiz en güncel örneklerden biri.

Savaş karşıtı bu protestolar, yalnızca belirli bir çatışmayı sona erdirmekle ilgili değil, aynı zamanda otoriteyi sorgulamak ve daha adil ve hesap verebilir bir toplum için mücadele etmekle de ilgili. Bunun en bariz örneği, ABD’deki Gazze’ye destek protestolarıyla başlayıp, Amerikan yönetiminin hem kendi halkının hem de uluslararası toplumun aleyhine işleyen karar alma mekanizmalarının küresel çapta eleştirilmesine ve sorgulanmasına yol açan mevcut süreçte görülebilir.

ABD’de Columbia Üniversitesi olmak üzere, Harvard, Yale, Brown, Massachusetts (MIT) ve Berkeley gibi ülkenin ve dünyanın en prestijli kurumlarının aralarında bulunduğu çok sayıda üniversite, öğrencilerin ve kısmen öğretim üyelerinin de katıldığı geniş çaplı Filistin’e destek gösterilerine sahne oldu. Bu elit üniversitelerde gerçekleştirilen protestolarda polisin sert müdahalede bulunduğu, tutukladığı ve okul idaresinin haklarında uzaklaştırma kararı verdiği öğrenciler arasında sosyo-ekonomik olarak üst tabakaya mensup ailelerin çocukları da yer alıyordu. Üniversitelerinin Gazze’deki soykırımı destekleyen şirketlere sağladığı mali yatırımlara tepki gösteren bu öğrenciler, İsrail ile ekonomik ve akademik iş birliklerin sonlandırılması çağrısıyla kampüs bahçelerinde kurdukları düzinelerce çadırda haftalarca süren eylemler gerçekleştirdi. Birçok devlet yöneticisinin mezun olduğu bu seçkin üniversitelerin geleceğin potansiyel lider ve karar alıcılarını yetiştirdiği düşünüldüğünde, mevcut ABD yönetimi ve elitlerinin bu protestolardan neden bu kadar endişe duydukları anlaşılıyor.

Protestolar neticesinde ABD’deki bazı üniversite yönetimleri öğrencilerin kampüslerdeki dayanışma kamplarına son vermeleri karşılığında İsrail ile bağlantılı şirketlerden yatırımlarını geri çekmeyi kabul ederken, diğerleri ise bu talepleri değerlendireceklerini ve yatırımlarını denetlemekten sorumlu kuruluşlarla görüşeceklerini belirtti. Bazı üniversiteler de öğrencilerin tecrit ve yaptırım taleplerini kısmen kabul etmenin yanı sıra, Filistin konusunda daha fazla farkındalık oluşturulması amacıyla yeni merkezlerin kurulması veya yeni akademik kadroların istihdamı için kaynak ayrılması gibi şartları kabul etti.

Ancak ikinci kez başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump’ın “antisemitizmle mücadele” temalı tartışmalı kararnamesi kapsamında, Filistin’e destek gösterileri düzenleyen, aralarında Columbia, Portland ve Berkeley’in de olduğu 5 üniversite hakkında “antisemitizm” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Bu kampüslerde yasa dışı kampların kurulduğu ve üniversite yönetimlerinin Gazze ile dayanışma amacıyla bu kamplara imtiyaz tanıdığı öne sürüldü. Trump, 30 Ocak’ta imzaladığı kararnameyle Filistin’e destek gösterilerine katılan öğrencilerin sınır dışı edilmesine de yasal zemin hazırlamış oldu.

Harvard Üniversitesi ise geçtiğimiz ocak ayında, Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (IHRA) tartışmalı antisemitizm tanımını benimsemeyi kabul etti. Eleştirmenler, İsrail yanlısı grupların yoğun lobi faaliyetleri sonucunda ABD ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilen IHRA tanımının İsrail’e yönelik meşru eleştirileri cezalandırma amacı taşıdığını savunuyor.

Almanya’daki Üniversitelerde Protestolar

Filistin protestoları İsrail’e hem söylem hem de askerî yardım bağlamında açıktan koşulsuz destek veren Birleşik Krallık ve Almanya gibi Batı Avrupa ülkelerinde de büyük yankı buldu. Ancak özellikle Alman üniversiteleri, bünyelerindeki Filistin yanlısı sesleri bastırmaya yönelik oldukça sert bir politika izliyor. Örneğin Berlin Hür Üniversitesi kampüsündeki Filistin’e destek kampına üniversite yönetiminin talebiyle gerçekleşen sert polis müdahalesi ve tutuklamalar akademik personelin tepkisini çekmiş ve üniversitede görevli 100’e yakın akademisyen okul yönetimini kınayan toplu bir bildiriye imza atmıştı. Buna karşılık, öğrencilerinin barışçıl eylemine polis müdahalesini eleştiren akademisyenler ödenek kesintisiyle tehdit edilmiş ve haklarında inceleme başlatılmıştı.

Alman üniversitelerinin bu tutumu uluslararası temsilcilerin katılacağı etkinliklerin iptal edilmesine kadar varıyor. En son Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese’nin önce 16 Şubat’ta Almanya’nın en büyük üniversitelerinden biri olan Münih Üniversitesinde (LMU) yapacağı konuşma, ardından Berlin Hür Üniversitesinde 19 Şubat’ta Albanese ve Forensic Architecture’nin kurucusu Eyal Weizman ile gerçekleştirilecek “Gazze’de Devam Eden Soykırımın Hukuki ve Adli Perspektifleri” adlı etkinlik üniversite yönetimleri tarafından iptal edilmişti.

Üniversitelerdeki Filistin’e destek protestoları, devlet politikaları düzeyinde henüz somut ve köklü değişikliklere neden olamasa da İsrail-Filistin çatışması hakkında farkındalık oluşturmada ve ana akım medyada yer alan resmî söylemi sorgulatan perspektifleri öne çıkararak özellikle genç kuşaklar arasında Filistin davasına olan sempatinin artmasında büyük rol oynadı. Bu protestolar aynı zamanda Filistinlilerin adalet arayışı ile örneğin Black Lives Matter gibi diğer toplumsal eşitlik hareketlerinin arasındaki paralelliklerin fark edilmesine ve Filistin meselesinin sömürge karşıtı küresel adalet mücadelesinin bir parçası olarak daha geniş kitlelerce sahiplenilmesine de yol açtı.

Üniversitelerde pek çoğu hak ve adalet talebiyle gerçekleştirilen öğrenci eylemleri, arzulanan değişimin gerçekleşmesinde her zaman kısa vadede kayda değer bir sonuç vermese de uzun vadede bu dönüşümü gerçekleştirecek yeni karar alıcıların yetişmesinde ve hakim söylem ve statükonun değişmesine zemin hazırlayan tartışma zeminin oluşmasında kilit bir rol oynuyor. Aynı zamanda geçmişten devraldığı amacına ulaşmış mücadelelerin mirasıyla, üniversitelerdeki öğrenci hareketleri güçlü sembolik anlamları da içinde barındırıyor.

Meltem Kural

Lisans eğitimini Martin Luther Üniversitesinde Tarih ve İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümlerinde tamamlayan Kural, Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and African Studies) Yakın Doğu Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Kural, Perspektif dergisinin yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler