'Dosya: "Avrupa'da Üniversite"'

Meslek Edinmek İçin Üniversite Okumak Gerekiyor mu?

Batı toplumlarında yaşayan göç kökenli birçok genç, üniversite eğitimi ile meslek eğitimi arasında karar vermek konusunda zorlanıyor. Peki göç kökenlilerin meslek edinmesi için mutlaka üniversite okumaları şart mı?

©FabrikaSimf / shutterstock.com

Modern dünyada, bireylerin geleceğini şekillendiren en kritik kararlardan biri meslek seçimidir. Ancak bu kararda “üniversite okumanın gerekliliği” üzerine süregelen tartışmalar, özellikle göç kökenli bireyler arasında önemli bir yer tutuyor. Üniversite, geleneksel olarak “altın bilezik” olarak kabul edilen “zanaat” edinme yollarından birisi olarak kabul edilse de, bu algının zamanla değişmekte olduğu ve meslek edinmek için üniversitenin tek yol olmadığı açık.

Sanayi Devrimi ile birlikte üniversite eğitimi, bireylerin meslek sahibi olması için çıkar bir yol hâline geldi. Ancak bu durum, zanaat ve el becerilerine dayalı mesleklerin geri plana itilmesine yol açtı. Günümüzde bireyler arasında, zanaat temelli el işçiliği gerektiren mesleklerin “değer kaybettiği” bilinen bir durum. Kalkınmakta olan ve kalkınmış toplumlarda, el işçiliği gerektiren meslekleri icra etmek için genellikle ülke dışından zanaatkarlar getirilmeye çalışılıyor. Bu durum, sadece bireysel başarıyı değil, aynı zamanda toplumsal ekonomik dengesizlikleri de derinleştiriyor.

Üniversite Altın Bilezik Getiriyor mu?

Bir zamanlar üniversite diploması, iyi bir gelir ve sosyal statü anlamına gelirdi. Ancak artan mezun sayısı ve ekonomik koşulların değişmesiyle birlikte bu denklem çoktan bozulmuş durumda. Çok sayıda göç kökenli öğrencinin belirli alanlara yönelip diğer üniversite bölümlerine yönelmemesi de bilinen bir durum. Ancak bu seçimlerin, bireysel yetenekler ve piyasa ihtiyaçları yerine, çoğunlukla aile ve çevre baskısıyla yapıldığı da görülüyor.

Herhangi bir meslek sahibi olmadan üniversiteye yönelip sonrasında başarısız olarak üniversiteyi tamamlayamayan göç kökenli bireylerin sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Genelde yanlış planlamaların neticesi olan bu durum, bireylerin sadece eğitim hayatlarını değil, aile ve hayat planlamalarını da olumsuz etkileyebiliyor. İlkokul dönemi ile beraber yaklaşık 15-16 sene süren eğitim hayatını herhangi bir neticeye ulaştırmadan bitirmek durumunda kalmak, bireyler için ağır bir durum oluşturabiliyor.

Göç Kökenlilerin Akademiyle İlişkisi

İstatistiklere göre, göç kökenli bireylerin üniversite eğitimine olan ilgisi her yıl artmakta. Mesela Almanya’da üniversitelerde yüzde 20 oranında göç kökenli öğrenci eğitim görüyor, fakat bunların yüzde 50’si başarısız bir şekilde üniversite eğitimini sonlandırmak zorunda kalıyor.1 Bu durumda üniversite öğrencileri açısından yanlış yönlendirmelerin ve kararların bedelinin çok ağır olduğunu söyleyebiliriz.

Bununla birlikte üniversite eğitimini yarıda bırakanların sayısındaki bu artış, “nitelik mi yoksa nicelik mi?” sorusunu da beraberinde getiriyor. Özellikle göç kökenli öğrencilerin, mesleklerin sadece yüzde 10’luk bir kısmına yöneldikleri, geri kalan yüzde 90’ına ise ilgisiz oldukları gözlemleniyor. Özellikle teknik bölümler ve IT alanlarında yoğunlaşma olduğu göze çarpıyor.2 Bu durumun ardında ise sosyokültürel etkenler, bilgi eksikliği ve çevre baskısı gibi faktörler sayılabilir.

Üniversite okuyacak potansiyeli olmasına rağmen ortaokul ve lise eğitimi esnasında öğretmeni tarafından ayrımcılığa uğrayarak, bilinçli olarak akademik yolda önüne set çekilen yabancı kökenli öğrenciler de mevcut.

Göç kökenliler arasında kimi öğrenciler ise akademik potansiyelleri olmasına rağmen aceleci davranıp lise mezuniyetlerini almadan meslek hayatına yöneliyorlar. Genelde hızlı para kazanma hevesinin doğurduğu bu durum, gençlerin gelecek planlarına da olumsuz yansıyor. Bilinçli bir okul mezuniyeti alıp sonrasında meslek eğitimi veya üniversiteye yönelmek, bireyin hem kariyer hem de kişisel gelişimi açısından daha mantıklı bir yol olabilir.

Lisansüstü eğitime devam eden ve akademik kariyer yapan yabancı kökenli bireylerin sayısı da son yıllarda göze çarpacak oranda arttı. Akademik sahada varlık gösterebilen ve yeni buluşlara imza atan nice yabancı kökenlinin sayısı giderek artıyor.

Meslek Seçiminde Alternatifler ve Motivasyon Unsurları

İyi bir gelir elde etme umuduyla üniversiteye başlayan öğrencilerin, diplomasız olarak bırakmak zorunda kalması ya da yanlış bir meslek seçimi yapması, onlara sadece zaman ve maddi kaynak kaybı yaşatmıyor, aynı zamanda yaşam boyu gelir potansiyellerini de düşürüyor.

Çok para kazanma ve çabuk para kazanma arzuları, bazen yanlış seçimlere sebebiyet verebiliyor. Bu konuda öğrencilere hem ekonomik gerçeklikler hem de etik değerler açısından bilgi verilmesi büyük önem arz ediyor.

Bireylerin, üniversite eğitimi dışında da sayısız meslek seçeneğine sahip oldukları unutulmamalı. Avrupa ülkelerinde teknik okullar, meslek liseleri ve staj programları, bireyleri uygulamalı bir eğitimle meslek hayatına hazırlıyor. Ancak göç kökenli bireylerin bu alanlara yönelimi, yetersiz bilgilendirme ve sosyokültürel faktörler nedeniyle sınırlı.

Meslek veya üniversite seçiminde şu motivasyon unsurlarından bahsedebiliriz:

  • Bireysel ilgi ve yetenekler
  • İş piyasasının talepleri
  • Ekonomik kazanç beklentisi
  • Toplumsal saygınlık
  • Aile desteği ve çevresel etkiler

Bu motivasyon unsurlarının farkında olmak ve öğrencilerin bu unsurlardan bilinçli şekilde yararlanmalarını sağlamak önemli. Ayrıca dinî motivasyon unsurları da öğrencilerin kararlarında etkili olabilir. Peygamber meslekleri olarak kabul edilen çiftçilik, ticaret ve marangozluk gibi meslekler, gençler için ayrı bir ilham kaynağı olabilir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) “Ticaret yapan doğru ve güvenilir kişi, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle birlikte olacaktır.” (Tirmizi, Büyu 4) hadisi, ticaret gibi mesleklere yönelik olumlu bir bakış açısı geliştirebilir.

Baskılarla Yapılan Meslek Seçimleri

Aile ve çevre baskısı, göç kökenli bireylerin meslek ve eğitim seçimlerinde ne yazık ki hâlâ belirleyici bir faktör. “Doktor, mühendis ya da avukat” gibi mesleklere olan aşırı odaklanma, bireylerin kendi yeteneklerini ve ilgilerini keşfetmesini engelleyebiliyor. Bu durum hem bireysel mutsuzluklara hem de toplumsal dışlanmalara yol açabilir.

Meslek ve üniversite seçimi, tamamen kişinin ilgi ve yetkinlik alanına göre belirlenmelidir. Bir kişinin sev(e)mediği bir mesleği ömür boyu icra etmek zorunda kalması hem ona hem de topluma fayda sağlamayacak, aksine gergin ortamların oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Bunun için bilhassa göç kökenli bireyler, çeşitli meslek ve eğitim seçenekleri konusunda daha iyi bilgilendirilmeli; onların yeteneklerini ve ilgilerini keşfetmelerine yardımcı olacak rehberlik hizmetleri ile mesleki danışmanlık imkânları sunulmalıdır.

Genel olarak zanaat ve teknik eğitim alanlarının cazibesinin arttırılmasının ve bu alanlara yönelimin desteklenmesinin de önemli olduğunu söyleyebiliriz.

Yine özellikle göç kökenli gençler üzerinde ailelerin meslek seçme konusundaki baskısını azaltacak ve doğru yönlendirmesini sağlayacak bilgilendirici etkinlikler düzenlenmesi büyük öneme sahiptir. Öğrencilere meslek seçiminde dinî ve etik değerlerin öneminin aktarılması, dinî değerlere aykırı olan iş ve mesleklerden uzak durulması gerekliliği ve bilinci de oluşturulmalıdır.

Ahilik, Meslek ve Ahlakta Güncel Bir İlham Olabilir

Ahilik, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde esnaf ve sanatkârların dayanışma, eğitim ve ahlaki gelişimlerini esas alan bir teşkilattı. Ahilik, meslek sahibi bireylerin sadece teknik becerilerini değil, aynı zamanda dürüstlük, yardımlaşma ve adalet gibi değerlerini de geliştirmeyi hedefledi. Ahilik ilkelerine göre bir meslek, topluma fayda sağlama ve helal kazanç arayışının bir aracıydı. Bu teşkilat, zanaatların gelişmesinde ve kaliteli iş gücünün oluşmasında öncü rol oynadı. Bugün, meslek ahlakını ve bireylerin topluma katkısını vurgulayan bu sistem, modern eğitim ve meslek edinme süreçleri için ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

İyi bir meslek, bireyin hayatında yalnızca ekonomik bir güvence sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bireyin toplumda kendine bir yer edinmesine ve kendini gerçekleştirmesine de olanak tanır. Bu süreçte bireylerin doğru yönlendirilmesi ve potansiyellerini keşfetmeleri büyük önem taşır.

Meslek seçiminde üniversite eğitimi tek yol değildir; zanaat ve teknik eğitim gibi alternatif yollar, bireylere hem kişisel hem de toplumsal fayda sağlayabilir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) şu sözü bu konuyu daha iyi anlatmaktadır: “Kişi, el emeğiyle kazandığından daha helal bir lokma yememiştir.” (Buhari, Büyü 15).

Göç kökenli bireylerin bu farkındalığı kazanması, toplumun genel refah seviyesini de artıracaktır. Ayrıca ailelerin bireylerin yetenek ve ilgi alanlarına saygı duyması, daha bilinçli ve mutlu bir neslin yetişmesine katkıda bulunabilir. Eğitim ve meslek seçimi konularında toplumsal bir bilinç oluşturmak, her bireyin kendi yolunu çizmesine fırsat tanıyacaktır. Bu bilinç, bireylerin sadece kendileri için değil, aynı zamanda topluma fayda sağlayan işler yapmaları açısından da bir motivasyon kaynağı olabilir.

 

Kaynaklar

Dr. phil. Hakan Aydın

Münster Üniversitesi İslam İlahiyatı Fakültesi’nde öğretim görevliliği yapmış olan Dr. Hakan Aydın, Almanya’da İslam din dersleri üzerinde uzmanlaşmıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler