'Avusturya'da İslam'

Viyana İmam Hatip Lisesi ve Politize Edilen Haklar

Avusturya’da önümüzdeki dönem eğitime başlaması planlanan İmam Hatip Lisesi, ülke genelinde yeni bir tartışmaya sebep oldu. T.C. Başbakanı Erdoğan’ın Avusturya ziyareti, okulun verdiği diplomanın Avusturya’da tanınması, iki ülke arasında eksikliği hissedilen Kültür Anlaşması gibi tüm unsurların ötesinde bu tartışma Avusturya’nın Müslümanlara yönelik siyasetindeki mühim bir açığa işaret ediyor: Müslümanların haklarının siyasi bir konu hâline getirilmesi.

Geçtiğimiz aylarda Viyana’da inşası tamamlanan İmam Hatip Lisesi’nin eğitime başlama tarihi yaklaştıkça Avusturya’da ilginç bir tartışmanın fitili alevlendi. 9 yıllık zorunlu eğitimini bitiren öğrencilerin kabul edileceği okula dair Yeşiller Partisi, özel imam eğitimine açık bir şekilde karşı olduğunu ifade etti. İslam karşıtı FPÖ Başkanı Strache, “projenin her koşulda engellenmesini” istiyor. Peki Müslüman cemaatin ihtiyacı bağlamında kendilerine verilen hakkı kullanıyor olmaları nasıl bir “tehlike” teşkil ediyor?

19. yüzyıla kadar mezhep okullarının yaygın bir şekilde bulunduğu Avusturya’da, okulların “mezhep dışı hâle getirilmesi” süreci o dönemden 1962 yılındaki Okul Reformu’na kadar devam etse de, Avusturya’da hâlâ birçok özel mezhep okulu (Alm. “konfessionelle Privatschule”) bulunmaktadır. Bu okullardan kamu hukukuna tabi olan okullar, diğer devlet okullarıyla neredeyse eşit bir pozisyon elde ederler ve kamu hukukuna tabi olan okulların öğrencileri, diğer devlet okullarının mezunlarının diplomasıyla eşit bir diploma alırlar. Avusturya’da kamu hukukuna bağlı tüzel kişiliğe sahip olan dinî cemaatler, örneğin Katolik Kilisesi ya da Avusturya İslam Cemaati (IGGiÖ), özel okul kurma hakkına sahiptir. Dinî en üst merci (örneğin IGGiÖ) tarafından mezhep okulu olarak tanınan okullar da “özel mezhep okulu” olarak tanınırlar.

Simmering’de eğitime başlaması planlanan İmam Hatip Lisesi, henüz kamu hukukuna tabi olmayan, fakat IGGiÖ tarafından Avusturya yasalarına uygun şekilde “özel mezhep okulu” olarak tanınan bir Özel İslam Okulu olmasına rağmen ciddi bir dirençle karşılaştı. Okulun henüz kamu hukukuna tabi olmaması (Alm. “Öffentlichkeitsrecht”), bu nedenle de mezunların diplomalarının Avusturya’daki diğer devlet okullarının diplomaları gibi olmaması eleştirilirken, ülkede hizmet veren ve kamu hukukuna tabi olmayan diğer özel/mezhep okulları dikkate alınmadı. Zira Avusturya’da özel okullar ya da özel İslam okulları ilk defa kurulmuyor. Statistik Austria’ya göre 2012/13 yılında hamili, federal devlet, eyalet ve belediyeler olan 5.400 okulun yanında Roma Katolik Kilisesi’ne ait 288, Protestan Kilisesi’ne ait 24, İsrail Cemaati’ne ait 7, Avusturya İslam Cemaati’ne bağlı ise 6 okul bulunuyordu. Aynı yıl Avusturya İslam Cemaati’nin hamili olduğu okullarda 534 öğrenciye eğitim verilmişti.

Fakat mesele, IGGiÖ’nün okulu, “Özel İslam Okulu” olarak tanıması değil. Kamuoyunda tereddüte neden olan esas konu, okulun Türkiye’deki İmam Hatip modeline göre ve Türkçe eğitim verecek olması. Fenni ilimlerin yanında öğrencilerin din eğitimi almalarını mümkün kılan, bunun ötesinde Arapça, İngilizce ve bulunulan ülkenin dilinin öğretilmesi açısından ideal bir eğitim modeli sunan İmam Hatip okulu bir fırsat olarak değerlendirileceğine, hükûmet sadece Viyana Üniversitesi’nde 2016 yılında açılması planlanan ve nasıl finanse edileceğine dair hâlâ kesin sonuç alınmamış olan İslam İlahiyatı bölümünün desteklendiğini belirtti. Daha da kötüsü, Erdoğan’ın ziyaretiyle birlikte Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin hâlâ bir “kimlik sorununa” sahip oldukları ve “daha güçlü bir uyum politikasının yürütülmesi gerektiği” belirtilince özellikle Türkiye kökenli Müslümanlar, tartışmanın sağ popülist unsurlar taşıması sebebiyle ciddi hayal kırıklığına uğradılar.

Öte yandan İmam Hatip Lisesi ile daha da görünür hâle gelen başka çifte standartlar da var. Okulun, Avusturya tarafından tanınan diplomalar verebilmesinin ilk yolu –daha önceden de ifade edildiği gibi- kamu hukukuna tabi olması. Eğitim Bakanlığı’nın vereceği bu statüden ayrı olarak Türkiye ile Avusturya arasında imzalanacak bir devlet anlaşması da, İmam Hatip Lisesi diplomalarının Avusturya’da tanınabilmesini sağlayabilir. Fakat 1946 yılında Avusturya’da kurulan ve Fransızca eğitim veren Lycée Français okulundan farklı olarak Kurz, Türkiye ile bir devlet anlaşması imzalanma ihtimalinin bulunmadığını belirtti. Bu durum, Türkiye ile Avusturya arasındaki bilateral ilişkilerin ne seviyede olduğunu göstermesinin yanında, azınlıkların tabii haklarının köken ülke siyasetiyle ne şekilde sekteye uğratılabileceğinin de açık bir göstergesi. Türkiye’de 1882 yılında, Almanca konuşan Katolik çocuklara yönelik olarak kurulan bir okulun diplomalarının tam 100 yıldır Türkiye tarafından tanınmasına rağmen Avusturya’da İmam Hatip Lisesi’ne bu kadar fazla tepkinin ortaya konulmasının başka bir açıklaması olamaz.

Müslüman cemaatin topluma olumlu katkılar sağlamak adına yürüttükleri gençlik çalışmalarının bile değer görmediği, bilakis gizli ajandalara sahip misyonerlik faaliyetleri olarak algılandığı ülkelerde, eğitim çalışmalarının ve Müslümanların zaten mevcut olan haklarını uygulamalarının bu kadar tepkiyle karşılanması kimse için değil, sadece Avusturya toplumu için uzun vadede birçok şey kaybettirir.

Fotoğraf: ©APA

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler