'Dosya: "Popülizm"'

“Avrupa’da Çokkültürlülük Denenmedi Bile”

Georgia Üniversitesi Kamusal ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi olan Prof. Dr. Cas Mudde ile popülizmin olumlu yanlarının olup olamayacağını konuştuk.

Yazılarınızın birinde “Trump’un seçimleri kazanması Avrupa’daki aşırı sağ partiler için bir başarı hikâyesi niteliğindedir; zira yapılan tüm olumsuz tahminlere rağmen Trump kazandı.” diyorsunuz. Avrupalı popülist partiler onlarca yıldır siyasi arenada boy göstermelerine rağmen neden Trump gibi başarılı olamadı? Avrupalı seçmenler, Amerikalı seçmenlerden daha mı basiretli?
Bence bunun basiretle ilgisi yok. Trump’un ezici başarısını öncelikle Amerika’daki seçim sistemi ve Trump’un ülkedeki iki ana partiden birini hâkimiyeti altına alması ile açıklayabiliriz. Nitekim benzer bir mücadelede Avusturya’da sağ popülist parti (FPÖ) adayı Norbert Hofer’in de hemen hemen aynı başarıyı elde ettiğini unutmamak gerek.

Makalelerinizin birinde Meksikalı siyaset teorisyeni Benjamin Arditi’nin bir sözünü aktarıyorsunuz: “Popülizm, masadakilerin ne dediğine bakmadan, toplumun acı ama gerçek sorunlarını haykıran sarhoş konuk gibidir.” Görünen o ki “hakikatleri” teklifsizce haykırdıkları için insanlar popülistlere oy verdi. Batı’da popülistlerin artan başarılarının ardındaki sebep, popülist olmayan diğer politikacılar önemli konuları görmezden gelirken, popülistlerin bu sorunları ele alması mı?
Elbette, ancak bu dediğiniz kısmen geçerli. Son beş-on senedir popülist olmayan siyasiler de bu meseleleri ele alıyor. Özellikle Avrupa’da entegrasyon konusu, göç mevzusu ve İslam hususunu incelediğimizde diğer partilerin de bu konularda sık sık görüş belirttiğini görüyoruz.

Popülistlerin kazanmasının asıl sebebi popülist olmayan partilerin de, popülistlerin dillerinden düşürmediği meseleleri ele almaları, popülistlere ait analiz ve çözümleri en azından ana hatlarıyla benimsemeleridir. Dolayısıyla popülistler kazanıyor, çünkü gerçekçi olsun ya da olmasın ve hatta önem taşısın ya da taşımasın açık, ne dediği anlaşılan bir yol haritası sunuyorlar. Oysa popülist olmayanlar giderek pragmatik ve teknokrat çözümsüzlüklerin ardına sığınıyor.

Avrupa’daki göçmen ve İslam-karşıtlığı popülist partileri birleştirdi. Bunu göz önünde bulundurarak Avrupa’da çokkültürlülüğün başarısız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Teknik olarak bakıldığında çokkültürlülük hiçbir zaman denenmedi aslında. Çünkü her ülkede, hatta Hollanda ya da İngiltere’de de, diğer kültürlerin entegre olduğu bir egemen kültür (Alm. “Leitkultur”) vardı.

Ancak araştırmalara göre göçmenlerin ve özellikle de göçmen çocuklarının çoğunluğunun değerler açısından oldukça iyi entegre oldukları görülüyor. Çekişmenin temel dinamiklerinden birini, “yerel” İslamofobi ile “göçmen” radikalleşmesinin oluşturduğu kısır döngünün arasında kalan İslam meselesi oluşturuyor. Bu da Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki ön yargıların keskinleşmesine neden oluyor.

Popülizmin, demokrasinin niteliği üzerinde olumlu bir etkisi olabilir mi?
Popülist parti ya da aktörler sorulması gereken doğru soruları sorabilir ve seslerini duyuramayan toplulukların sorunlarını dillendirebilirler. Bu açıdan bakıldığında bu durumun olumlu bir etki oluşturduğu görülecektir.

Fotoğraf:©Shutterstock.com/ pug50

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler