"Halep"

“Halep Tahliyeleri Nüfusu Değiştirme Planının Parçası.”

Mamoun Fansa 1967 yılında Halep’te İşletme okurken 6 Gün Savaşı’nın çıkmasının ardından savaşa katılmamak için sahte belgelerle Şark Ekspresi ile Hannover’e gelir. Orada Sanat okumaya başlar. Arkeoloji eğitimini de tamamladıktan sonra Oldenburg İnsan ve Doğa Müzesi’nin müdürü olur. Prof. Dr. Mamoun Fansa ile Suriye savaşının Berlin’e uzanan etkilerini konuştuk.

Halep’in tahliyesine ilişkin haberleri okurken neler hissediyorsunuz?
Yaklaşık 50 yıl boyunca kültür çalışmalarında bulundum, kültürün korunması ve kültürler arası arabuluculuk için çalıştım. Suriye’de ve özellikle Halep’te yaşananlar karşısında şaşkın ve kederliyim. Kültür varlıklarının doğal afetler sebebi ile tahrip edilmesine karşı maalesef elinizden bir şey gelmez ama eğer insanlar kendi kültürlerini bizzat kendileri imha ediyorsa buna izin veren dünya toplumunda yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir.

Haleplilerin Doğu Halep’ten tahliye edilmesi insanlık adına gerçekleştirilen bir eylem değil, Halep’teki nüfus kompozisyonunu değiştirmeye yönelik bir plan. Doğu Halep halkını değiştirmek kültürel kimliği değiştirmekle aynı anlama gelir. Eski şehri kim yeniden inşa edecek? Diğer bölgelerden gelerek buraya yerleşen insanların Halep’in tarihiyle bir bağlantısı yok ve onlar kendilerini şehirle özdeşleştiremezler. Ben eski kentin yeniden inşa edilmesinin rejim için önem taşıdığını düşünmüyorum, özellikle de Şii İran’ın etkisi Halep’te bir Sünnî merkezin yeniden inşa edilmesine engel olacak kadar büyükken. 1982 yılındaki Hama örneği bize rejimin yerle bir ettiği eski şehri yeniden inşa etmekle hiç de ilgilenmediğini gösteriyor. Umarım yanılırım ve Halep’teki eski şehir yeniden gün yüzüne çıkar.


Savaş öncesi ve sonrasına ait Suriye fotoğrafları şehrin büyük bir oranda tahrip edildiğini gösteriyor. Yıkımın boyutu nedir?

Halep’ten gelen son aylara ilişkin yeni bilgiler, eski kentin ve isyancıların kontrolü altındaki bölgelerin tahmin edilemez bir şekilde tahrip edildiğini gösteriyor. Şehir merkezi neredeyse yüzde 80 oranında tahrip edilmiş durumda. Savaştan önce Halep’te 2.5 milyon insan yaşıyordu. Bunların yüzde 60’ı savaştan doğrudan ağır bir şekilde etkilendi. Bu kişilerin evleri büyük oranda hasar gördü. 1.2 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunlar Halep’in başka bir bölgesinde yaşıyor veya savaştan kaçmak için Suriye, Türkiye, Lübnan ya da Ürdün’de bulunuyorlar.

Eski kentteki yapılar feci şekilde zarar görmüş durumda. Eski kent nüfusunun yüzde 80’i yaşamını artık burada sürdürmüyor. Tüm altyapı çökmüş vaziyette. Şehirdeki ve eski kentteki insanların sosyal yaşamı da toplumun bölünmesi ile zarar gördü. Farklı sınıfların ve grupların tekrar bir arada yaşaması neredeyse imkânsız gibi görünüyor. Tapu Kadastro Dairesinin yangın ve bombardıman sebebi ile tahrip edildiğine ilişkin haberler var. Eski kentteki arsaların yatırımcılara satıldığına dair iddialar mevcut.

Savaşla yıkılan şehirleri orijinal planlarına uygun olarak yeniden inşa etmek mümkün mü?
Halep’in eski kentinin yeniden inşasının planlama ve uygulaması tahribatın boyutuna bağlı. Antik Kent Halep Dostları (Alm. “Freund der Altstadt von Aleppo”) adlı derneğimizin amacı milattan önceki tarihî şehir planının temel hatlarını korumak. Halep’in eski kentinin tekrar canlı bir yaşam alanı hâline gelmesini hedefliyoruz. Tıpkı yavaş yavaş yeniden oluşturulan tarihî ve kültürel miras gibi çeşitlilik ve geleneksel kullanım zenginliği de tekrar tesis edilmeli.

Bu sebeple amaç savaş sonrası duruma uygun ihtiyaç analizi yapılmış bir yeniden inşa stratejisinin geliştirilmesidir. Burada bize 1994-2011 yılları arasında GIZ projesi sırasında toplanan, Halep eski kentinin rehabilitasyonu için kullanılmış olan ve hâlihazırda da mevcut olan Halep arşivi, göç hareketlerinden sonra mülk oranları haritasının çıkarılması için ve savaş hasarlarının belirlenmesi için yardımcı olabilir. Bu anlamda sadece eski kentin yeniden inşasını göz önünde bulundurmamız yetmez, aynı zamanda son 5000 yılın yerleşim gelişimini belgelemek için modern araştırma ve kazı yöntemleriyle arkeolojiden de faydalanmamız gerekmektedir.

Savaş bittikten sonra eski kentin yeniden inşası yeni şehirle uyum içinde koordine edilmeli ve kararlaştırılmalıdır. Farklı halk gruplarının, özellikle de geri dönenlerin ihtiyaçları da dikkate alınmalıdır. Burada benzer durumlarda savaş sonrasında sıklıkla olduğu gibi yaşananların altında ezilmemek için, anlaşmazlıklar bertaraf edildikten hemen sonra uygulanacak olan stratejik önlemlerin hazırlanması şart. Bu sebeple çatışma sonrası planlama konusunda tecrübeli uluslararası uzmanlar da duruma dâhil edilmeli ve iyi uygulama örnekleri (örneğin Lefkoşa, Mostar, Beyrut, Kâbil) Halep’teki şartlara uygulanabilirlikleri bakımından incelenmelidir.

Şam ve Halep gibi önceleri birer ticaret merkezi olan şehirler savaştan sonra önemlerini geri kazanabilecek mi?
Şam’ın eski kentinin merkezi tahrip olmadı, çevre semtlerde tahribat olmakla birlikte bu tahribat Halep’te veya eski kentte bombardımanların yol açtığı tahribatla mukayese edilebilecek ölçüde bile değil.

Halep Suriye’nin en büyük ikinci kenti ve dünyanın sürekli yerleşim görülen en eski kentlerinden biri. Aynı zamanda Yakın Doğu’nun en büyük ticaret merkezlerinden biri olmuştur. 1986 yılında Halep’in eski kenti UNESCO tarafından dünya kültür mirası statüsüne yükseltilmiştir. Halep 2006 yılında İslam âleminin kültür başkenti idi. Savaştan önce Halep’in 360 hektar büyüklüğündeki eski kent bölgesinde 110.000 insan yaşamaktaydı, burada 30.000 istihdam alanı ve 16.000 konut ünitesi vardı.

Yerleşim alanlarının büyük bir kısmı, Halep Kalesi ve Emevi Camisi savaştan kısa bir süre önce büyük masraflar yapılarak restore edilmişti. Sadece Almanya, kalkınma iş birliği çerçevesinde Halep’e 30 milyon Euro yatırım yapmıştı, Ağa Han Derneği Halep Kalesi’nin ve çevresinin onarımı için 6 milyon dolar harcamıştı.

Halep hiçbir zaman Palmira gibi sadece bir sergi objesi veya turist etkinlik merkezi olmamıştır. Halep’in eski kentini özel kılan şey, buranın kültürel kimliği ve canlılığıydı. Burada yaşanmış, çalışılmış ve ticaret yapılmıştır. Bu sebeple amaç sadece tarihî yapıları orijinaline sadık kalarak yeniden inşa etmek değil, her şeyden önce kente yaşamı yeniden getirmektir.

Halep’teki yıkım İslam ve dünya tarihi için hangi ölçüde bir bellek yitimi anlamına geliyor?
Herkesin bazı olayları hatırladığı ve kendiyle kısmen özdeşleştirdiği bazı mekânlar vardır. Halep birçok Halepli için bu önemli deneyimlerin yaşandığı bir mekân. Eski kenti ziyaret etmek demek tüm yönleri ile görerek, kokusunu alarak, duyarak, dokunarak ve tadını alarak tüm duyularla tarihi yaşamak demektir. Eski kenti ziyaret etmek demek, onunla iletişim içinde olmak, bilgi ve ürün alışverişinde bulunmak, almak ve satmak, bölge halkı ile çevredeki insanlarla, turistlerle, gençlerle, yaşlılarla, Müslümanlarla ve Hristiyanlarla Allah ve dünya hakkında sohbet etmek demektir. Tüm bu deneyimler hafızalarda kalır ve eski kentle ilgili hatıralarımızı şekillendirir. Halepliler eski kentte hangi hikâyelerin ve tarihin saklı olduğunu tam olarak bilmese de antik kente duyulan bağlılık nesiller boyu aktarılmaktadır. Halep eski kentinin özellikle son 800 yıllık geçmişi bölge sakinleri ve tüccarlar için daima canlıdır. Bu tarih bünyesinde eşsiz Arap, İslam ve Halep kaynaklarını barındırır ve şehre özel bir karakteristik unsur kazandırır. Sadece yapıları değil, aynı zamanda şiir, öykü ve müzik gibi manevi kültürleri de korur ve bunları yeni nesillere aktarırsak yaşatabiliriz. Halep yeniden inşa edilirken bu kültür unsurlarının birbirini dışlamamasına dikkat edilmelidir.

Uluslararası toplum hiçbir girişimde bulunmadan sivillerin bombalanmasını seyrettiği için sıklıkla eleştiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Suriye’deki savaşın özelliği, -burada iç savaş kelimesini bilerek kullanmıyorum-, bu savaşın süper güçler ABD ve Rusya arasında ve yerel aktörler İran ve Suudi Arabistan arasında yapılan temsilî bir savaş olmasıdır. Avrupa ülkeleri kendi siyasi görüşlerini belirtip sorumluluklarını yerine getiremiyor. Ordu adı verilen veya ordudan arda kalan yapılanma, Lübnan milisi Hizbullah gibi dış savaşçılar tarafından Irak ve Afganistan’dan veya İranlı ve Rus subaylar ve askerler tarafından destekleniyor. Rusya rejime silah temin ediyor ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki konumu sayesinde yardım sağlıyor. Batı, Basra Körfezi’nde bulunan Arap ülkeleri ve Suudi Arabistan da İslamcılara silah tedarik ettiği ve olanlar karşısında gözlerini kapattığı için Suriye’de yaşanan olumsuz gelişmelerden sorumludur. Olaylara kayıtsız kalındığı için bir boşluk oluştu ve bu boşluğu Rusya ve İran doldurdu. En ağır yükü taşımak ve sonuçlara katlanmak zorunda kalanlar ise Suriye halkı oldu. Bir halk ayaklanması ile başlayan olaylar sadece Suriye için değil, tüm Yakın Doğu ve Avrupa için maalesef kontrolsüz bir facia ile nihayetlendi.

Suriye ve özellikle Halep’ten son haftalarda gelen haberler son derece üzücü ve bizi hayrete düşürüyor. Görünüşe göre dünya toplumu ve siyasetçiler tarihten ders almamış, Ruanda soykırımı ve Srebrenitsa katliamı hafızalarımızdan silinmiş. Muhalefet ve isyancıların Esad rejimi, Ruslar ve İranlılar ile bir sonraki savaşa girmesi kaçınılmaz ve bunu izlerken üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler