“Avusturya Siyasi Anlamda 20 Sene Geriye Gidecek”
Avusturya’da 6.4 milyon seçmen dün Ulusal Meclis Seçimleri için sandığa gitti. Seçim sonuçlarına göre ülkede her iki seçmenden biri sağ popülist politikayı destekliyor.
Dün akşam Avusturya’daki seçim sonuçlarını yorumlayan herkes ağızbirliği etmiş gibi aynı şeyi söylüyor: “Avusturya sağa kaydı.” Böyle söylenince, insanın aklına sanki koltukta yer açması istenen kişinin hafifçe öteye kayması gibi masum bir sahne canlansa da işin rengi öyle değil. Dün akşamki seçim sonuçlarına göre muhafazakâr ÖVP oyların yüzde 31.6’sını aldı. Siyasi açıdan doğru söylemek gerekirse “sağ popülist”, biraz daha dürüst olmak gerekirse bariz ırkçı ve İslam düşmanı olan FPÖ ise oyların yüzde 26’sını aldı. Bu durum, Avusturya seçmeninin yarısından fazlasının sağ ve sağ popülist siyaset taraftarı olduğunu gösteriyor. Diğer yanda ise oyların yüzde 26.9’unu alan sosyal demokratlar, yüzde 5.1 ile parlayan NEOS, bir de Yeşiller’den ayrılıp kendi siyasi yolunu tutturan ve meclise girmeyi kıl payı başaran Pilz Listesi (%4.3) var. Mevcut durumda Yeşiller (%3.9) barajı aşamayıp meclis dışı kalmış gibi görünse de perşembe gününe kadar bu oy dağılımının değişme ihtimali söz konusu. Avusturya seçimlerinin nihai sonuçları, mektupla oy kullanan 900.000 seçmenin oylarının bu hafta içinde sayılmasıyla netleşecek.
Kesin sonuçlar elimizde olmasa da seçimin her hâlükârdaki galibinin oylarını yüzde 7.6 civarında arttıran ÖVP olduğunu söyleyebiliriz. ÖVP’nin çiçeği burnunda, 31 yaşındaki Genel Başkanı Sebastian Kurz bu seçim başarısını mültecilere borçlu. Kurz katı bir göçmen karşıtlığıyla neredeyse her üç Avusturyalının birinin kalbinde taht kurmayı başardı.
“İslam Düşmanlığı Tüm Koalisyonlarda Devam Edecek”
“Sağa kayma” Avusturya için çok da yeni bir gelişme değil. On yıllardır mecliste olan sağ popülist FPÖ’nün önünde şimdi bir de iktidara katılma imkânı var.
Siyaset bilimci ve İslamofobi araştırmacısı Dr. Farid Hafez’in Perspektif’e yaptığı değerlendirmeye göre kesin sonuçlar açıklanmadan söylenebilecek tek şey de, Avusturya’nın çok açık bir şekilde “sağa kaydığı. “Bir önceki seçimlere kıyasla FPÖ’nün oylarını arttırması, Sebastian Kurz’un seçim kampanyasıyla FPÖ’yü zayıflatamadığını gösteriyor.” diyen Hafez, başbakan olması durumunda Sebastian Kurz’un kısıtlayıcı bir İslam politikası uygulayacağını söylüyor. “Kurz bu tutumunu SPÖ ile koalisyondayken de gösterdi. Öte yandan İslamofobik yaklaşımların SPÖ, FPÖ ve ÖVP’nin olduğu her koalisyonda devam edeceğini düşünüyorum.”
“Baskılar Artacak, Hayat Zorlaşacak”
Seçimleri Perspektif’e değerlendiren Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Şura Konseyi Başkanı Ümit Vural ise sonuçlara şaşırmadığını söylüyor. Vural’a göre olası bir ÖVP-FPÖ koalisyonu Müslümanlar üzerinden yürütülen siyasetin artarak devam etmesi anlamına geliyor: “Seçim öncesinde Müslümanlarla ilgili afişlerde yer alan sloganların gerçekleşmesine bir engel kalmadı. Baskılar artacak ve hayat koşulları zorlaşacak. Bu durumda Müslüman cemaate süreci rasyonel değerlendirmek ve siyasi durumu fırsata çevirmek sorumluluğu düşüyor.”
“Burka Yasağı Başörtüsü Yasağına Dönüşebilir”
Seçim gecesi Perspektif’e konuşan Avusturya Linz İslam Federasyonu (ALİF) Kurumsal İletişim Başkanı Murat Başer ise ÖVP’nin sağ popülist bir seçim kampanyasıyla hedefine ulaştığı kanaatinde: “ÖVP seçim söylemini siyasal İslam ve Balkanlarla İtalya üzerinden mülteci rotasının kapatılması gibi konuların sırtında kurdu. İslami anaokullarının kapatılması talebinin ardından iki hafta önce camilere yönelik bir araştırma yayınlandı. Camilerin entegrasyona engel olduğu tezini gündemde tutarak da hedefine ulaştı.”
ÖVP’nin seçim kampanyasında en çok öne çıkardığı bir diğer konunun ise “değişim” olduğunu söyleyen Başer, bu değişimin parti rengi olan siyahtan turkuaza geçilmesinde, partinin ÖVP olarak değil, “Kurz Listesi” olarak seçime girmesinde kendisini gösterdiğini vurguluyor. Bununla birlikte sosyal demokratların (SPÖ) oylarını korumalarının herkesi şaşırttığını ekliyor: “17 aydır başbakanlık yapan Christian Kern seçim sürecinde anlaşılabilir bir dil ve realist söylemlerle partinin önceki seçimlerde düşen oylarını korudu.”
Avrupa genelinde aşırı sağ partilerin yükselişi sürerken Avusturya’da FPÖ siyasi sistemin köklü bir parçası İslam düşmanı söylemleriyle dikkat çeken parti geçtiğimiz yıl Avusturya’da Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini yüzde 1 gibi küçük bir oy farkıyla kaçırmıştı. FPÖ her seçimde olduğu gibi bu seçimde de kampanyasının merkezine İslam’ı aldı.
Buna karşın ATİB imamlarının Avusturya’daki FETÖ mensuplarını Türk devletine ispiyonladıkları iddiasıyla gündeme gelen Peter Pilz, Yeşiller Partisi’nden aday gösterilmeyince “Pilz Listesi” adı altında seçimlere girerek Yeşiller’in bir önceki seçimlerde aldığı yüzde 12’lik oy oranının üçte birini alarak Meclis’e girmeyi başardı. Pilz Meclis’e girerken Yeşiller barajı aşamazsa ilginç bir durumla karşı karşıya kalacağız.
Başer de ÖVP-FPÖ koalisyonunu daha olası buluyor: “SPÖ’nün beklenenin aksine ikinci, FPÖ’nün ise üçüncü olması ÖVP-FPÖ koalisyonuna engel olamayacaktır.”
Olası bir ÖVP-FPÖ koalisyonunda burka yasağının başörtüsü yasağına dönüşebileceğini söyleyen Başer, önümüzdeki yasama dönemi için oldukça karamsar: “İslam Yasası öne sürülerek cami dernekleri üzerindeki denetimlerin artırılacağını; hutbelerin dili, yurt dışı finansman yasağı ya da entegrasyon bahane edilerek derneklerin zor durumda bırakılacağını düşünüyorum.”
Camilerde Daha Fazla Denetim ve Panik Havası
Avusturya’da İslam ve feminizm konularında araştırma yapan Dudu Küçükgöl’e göre ise sadece Müslümanlar değil, Avusturya’daki birçok genç hayal kırıklığına uğramış durumda. “Seçmenlerin birçoğunun çok açık bir şekilde ırkçı bir siyasetten taraf olduğu gerçeğiyle yüz yüzeyiz.” diyen Küçükgöl gelecek yasama dönemine dair umutlu: “Viyana’da SPÖ yüzde 35 ile en güçlü parti oldu. Viyana’daki oy oranları açısından NEOS (%6.1) ve Yeşiller (%6) ile birlikte SPÖ; ÖVP (%21.6) ve FPÖ’nün (%21.2) toplam oyundan daha fazla oy kazandı. Bu durumu Avusturya’nın başkentinde büyük bir çoğunluğun olumlu bir toplumsal birliktelikten yana olduğu şeklinde yorumlayabiliriz. Diğer yandan NEOS’un tamamen içerik odaklı ve sağ popülist konulara kaymadan bir seçim kampanyası yapmasının seçmenler tarafından ödüllendirilmesini sevindirici buluyorum.”
Olası bir ÖVP-FPÖ koalisyonunun birçok Avusturyalıda endişe oluşturduğunu söyleyen Küçükgöl Kurz’un idaresindeki ÖVP’nin FPÖ’ye benzeştiğini söylüyor: “SPÖ’yü ÖVP ya da FPÖ’nün koalisyon partneri olarak ‘sağa doğru meyleden’ bir pozisyonda görmek yerine, muhalefette görmek daha iyi olacak. Bununla birlikte FPÖ-SPÖ koalisyonu da mümkün ve bu kombinasyon da endişe verici. Çünkü o zaman hem hükûmette, hem de muhalefette sağ popülist taleplerle karşı karşıya kalacağız.”
Küçükgöl’e göre önümüzdeki dönem Avusturya’da ırkçılık ve ayrımcılık artacak. Başörtüsü yasaklarının genişlemesi de ihtimal dâhilinde: “Camiler ve İslami kurumlar bağlamında daha fazla denetim ve panik havası bekliyorum. Avusturya entegrasyon çabaları açısından 20 sene geriye gidecek.”
“Toplumsal Birliktelik İçin Sorumluluklarımız Var”
Birçok genç Avusturyalının, ortak ve iyi bir geleceğe olan inançlarını kaybettiğini söyleyen Küçükgöl’e göre öz eleştiri yapması gereken yalnızca sağ popülistler değil: “Gençler Avusturya’yı vatanları olarak kabul etme konusunda zorluk yaşıyor, istenmedikleri hissine kapılıyorlar. Müslüman cemaat olarak bu durumu ortadan kaldırmak için kararlı bir şekilde çalışmamız gerek. Bu ülke bizim ülkemiz. Bu insanlar bizim insanlarımız. Bizlerin de iyi bir toplumsal birliktelik için sorumluluklarımız var. Siyasetin bizden istediği gibi kendimizi izole edemeyiz, her zamankinden daha çok dışarı açılmalı ve insanlarımızla bir arada olmalıyız. Kendimize şu soruları sormamız gerek: Ben ne yaptım? Diyalog ve daha iyi bir birliktelik için çaba sarf ettim mi, yoksa kendi yoluma mı baktım? Avusturya’daki cami ve yapılarımızın kaçı ülkemizin geleceği için aktif olarak çabaladı? Ülkemiz ve insanlarımız için ne yapıyoruz?”
Avusturya’da cevap bekleyen soruların listesi uzun. Belki de en önemli soru, her iki kişiden birinin sağ popülizme destek verdiği bir ülkede Müslümanların kendi vatanlarını sağ popülizmin zehirleyici etkisinden kurtarmaya güçlerinin yetip yetmeyeceği.