'Dosya: "Entegrasyon"'

“Yeni Hükümetin Müslümanların Durumunu İyileştireceğini Düşünmek Safdillik”

Avusturya Salzburg Üniversitesinde araştırma görevlisi olan Dr. Farid Hafez ile “entegrasyon” kavramını aşmayı ve Avusturya’da aşırı sağlı yeni hükümetin yeni yasama dönemindeki performansını konuştuk.

Avrupa’daki Müslümanlara durmadan yöneltilen “entegrasyon” talebi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Irkçılığa eleştirel yaklaşan bir perspektiften hareketle entegrasyon tartışmasının bir yansıma alanı olduğunu düşünüyorum. Bu yansıma alanı yardımıyla, “baskın toplum” marjinalize edilmiş bir azınlığın gözüne kendi yetersizliklerini sokmaya çalışıyor.

 

Entegrasyon kavramını yeniden tanımlasanız, nasıl tanımlardınız?
Hiçbir şekilde tanımlamazdım. Çünkü ben bu kavramı doğrudan kullanılamaz buluyorum.

 

Peki “entegrasyon” yerine sizin öneriniz ne olurdu?
Bu kavramın semantik açıdan sırtında taşıdığı yük nedeniyle kimileri “kapsayıcılık” (Alm. “Inklusion”) kavramından bahsediyor ve böylece “katılım” sinyali vererek entegrasyondaki asimile edici nüansları ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Kimileri güç pozisyonlarına katılımı sağlamak için “entegrasyon” kavramına alternatif olarak “katılım”dan bahsediyorlar. Bana kalırsa bu tartışmada tamamen ön planda olması gereken şeyler, sosyo-ekonomik katılım ve fırsat eşitliği olmalı.

 

Avusturya, Fransa ya da Almanya’da doğup, orada büyüyen milyonlarca Müslüman var. Bu gruptan tam olarak ne tarz bir “entegrasyon performansı” bekleniyor?
Beklenen şey asla karşılanamayacak, yerine getirilemeyecek bir entegrasyon performansı aslında. Bu kavramla birlikte, kimin kime entegre olacağı ve “biz”in kim olduğu gibi sorular da ortaya çıkıyor. Bu yapılarla birlikte, baskın toplumun iktidar pozisyonunun değişmemesi için de sınırlar oldukça elastik çekilmiş durumda. Bu açıdan entegrasyon tartışmasının sadece kültürel-sembolik bir düzlemde tutulduğunu, sosyo-ekonomik iktidar ilişkilerinin hiçbir zaman sorgulanmadığı da görülüyor.

 

Müslüman karşıtı suçlar, başörtüsü yasakları, okul ve iş hayatında karşılaşılan ayrımcılık tecrübeleri artarken, aynı anda “entegrasyon” talepleri de artıyor. Bu çelişkili değil mi?
“Entegrasyon” kavramını eğer iktidarın elde tutulmasının bir aracı olarak görürsek, hayır, tüm bunlar çelişkili değil. Eğer entegrasyonu hakiki bir katılım denemesi olarak görürsek, evet, o zaman söyledikleriniz elbette çelişkili.

 

Genelde entegrasyonun toplumun tamamını ilgilendiren bir sorumluluk olduğu vurgulanır. Avusturya’da bu sorumluluğun hakkı ne denli veriliyor?
Avusturya’da sosyal sistem çok güçlü ve burada topluma güçlü bir entegrasyondan bahsedilebiliriz. Buna karşın eğitim sistemi çok da geçirgen değil. Eğer pozitif ayrımcılık, toplumun marjinalize olmuş gruplarının yapısal olarak desteklenmesiyse, o zaman Avusturya’da bu durumdan oldukça uzak olduğumuzu da söylememiz gerek.

 

Geçtiğimiz sene Avusturya’da İslami çocuk yuvalarının entegrasyon sorunlarına neden olduğu gerekçesiyle kapatılması tartışıldı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu ırkçı bir söylem. Bu söylem, şimdiki Avusturya Başbakanının o zaman İslami çocuk yuvalarının paralel toplumları sembolize ettiğini iddia etmesine dayanıyor. Bu söylem aynı zamanda burada ne tür bir entegrasyon anlayışı olduğunu da gösteriyor. Bu entegrasyon anlayışı, azınlıkların kendilerine has özerkliklerini ve kendi ayaklarının üzerinde durabilme kabiliyetlerini yok sayan, onları devletin kontrolü altına almak isteyen bir anlayış. Diğer tarafta ise kiliseler bünyesindeki aynı yapıların genelde olumlu olarak algılandığını görüyoruz.

 

Avusturya’da üçüncü kez muhafazakârlarla sağ popülistler hükümette olacak. Bu durum Avusturya’daki Müslümanların geleceği hakkında neler söylüyor bize?
Hiç iyi şeyler söylemiyor. Hiç de azımsanmayacak kadar büyük bir kısmı “siyasi İslam’a” ayrılmış olan hükûmet programına baktığımızda buradaki tedbirlerin bütün Müslümanları kapsayarak sürdürüleceği görülüyor. Sağ-aşırı sağcı bir hükümetin ülkedeki Müslümanların durumunu iyileştireceği ya da onlara hiç dokunmayacağını düşünmek safdillik olur.

 

Avusturya’da İçişleri ve Savunma Bakanlığı FPÖ’de. Bu, sağ popülist bir partinin bütün bir güvenlik politikasından sorumlu olması anlamına geliyor. Avusturya’da zaten hâlihazırda güvenlik perspektifinden ele alınan Müslümanlar için bu ne anlama geliyor?
Almanya’dan farklı olarak Avusturya’daki Müslümanlar güvenlik perspektifinden ele alınmamıştı. Güvenlik aygıtına bakıldığında Almanya’dan farklı olarak IGMG, ATIB ve diğer kurumların Avusturya İslam Toplumu’nun temsil kurullarında yer aldığı ve devletle oldukça iyi ilişkilere sahip oldukları görülüyor. Bu resim 2015 yılında İslam Yasası’nın yenilenmesiyle birlikte biraz bulanmış olsa da değişmedi. Şimdi aslında –kendisi hakkında hükümet programında tek bir kelimenin bile edilmediği- aşırı sağı gözetlemekle sorumlu iki bakanın bu güvenlik kurumlarını nasıl kullanacağını zaman gösterecek.

Alihan Alıcı

Hacettepe Üniversitesi’nde İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nde eğitimini sürdüren Alihan Alıcı, göç sosyolojisi alanında çalışmalar yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler