Fransa’da Başörtüsü Yasaklarının Çeyrek Asırlık Tarihi
Fransa, başörtüsü yasaklarıyla Avrupa’nın en kötü örneği. Ülkede başörtüsü tartışmalarının tarihi çeyrek asra uzanıyor. Fransa'daki başörtüsü yasaklarının kısa bir özeti.
Avrupa’da en çok Müslüman nüfusu barındıran ülkesi Fransa’da başörtüsü, uzun yıllardır sürekli gündemde tutulan bir konu olarak dikkat çekiyor. Her seçim döneminde siyasi liderlerin kullandığı konulardan biri olan başörtüsü, medyada da sürekli sıcaklığını koruyor. Peki laikliği dünyaya ihraç eden Fransa’da başörtüsü ile ilgili tartışmalar ne zaman başladı? İlk yasakların tarihi nedir?
Dünyada İngiltere ile birlikte sömürgeci ülkeler arasında ilk sıralarda yer alan Fransa’da 1980’lerin sonuna kadar başörtüsü sadece sömürge altındaki ülkelerde tartışılan bir konu olarak dikkat çekiyordu. Ancak 1989 yılından itibaren başörtüsü, Fransız medyasında yavaş yavaş yer edinmeye başladı. Burka, burkini, fular ve başörtüsü gibi muhtelif adlandırmalarla karşımıza çıkan başörtüsü konusu Fransa’nın sürekli gündeminde yer alan bir konudur. Fransız medyasında bu konu üzerine yapılan ilk tartışmanın 4 Ekim 1989 tarihine denk geldiği bilinmektedir. O döneme kadar medyada kendisine hiç yer edinmeyen başörtüsü, Paris’in kuzeyindeki Creil şehrinde, isimleri Fatma, Semra ve Leyla isimli 3 Türkiye kökenli başörtülü ortaokul öğrencisinin öğretmenin başörtülerini çıkarmaları yönündeki direktifini reddettiği için dersten atılmalarıyla bir anda ülkenin ilk kez gündemine yerleşti.
Günlerce gazetelerde yer alan haberler sonrası dönemin Millî Eğitim Bakanı Lionel Jopin, olayı Danıştay’a taşıyarak bu yönde ilk yasal süreci başlatmış oldu. Yüksek mahkeme 27 Kasım 1989 tarihli kararında herkesin eğitim hakkına erişiminin yasal bir hak olduğunu açıklayarak başörtüsü ile ilgili ilk hukuki karara imza atmıştı. Kararda, başkalarına zarar vermeden öğrencilerin dinî inançlarını eğitim kurumlarının içerisinde yaşama hakları olduğu kaydedilmiş, bu durumun sadece eğitimi aksatması durumunda kısıtlanabileceğine dikkat çekilmişti. Danıştay’ın bu kararı, tartışmaları sonlandırmadı. Aksine alevlendirerek günümüze kadar devam eden tartışmaların fitilini ateşledi. O dönem yaşanan tartışmalarla ilgili Liberation gazetesine konuşan sosyolog Farhad Khosrokhavar, 1989’un başörtüsü meselesinin ilk kez ülke gündemine yayılarak tartışıldığı bir dönem olduğuna dikkat çekiyor. Sosyolog, bu tarihe kadar İslam’ın hiç tartışma konusu olmadığına da değinerek, bu olaydan önce ülkede yaşayan Müslümanların geçici süreyle Fransa’da yaşayan ve geri döneceklerine inanılan bir topluluk olarak bakıldığına dikkat çekerek, Creil’de yaşanan olay ile ülkedeki Müslümanların geçici değil kalıcı olduğunun ilk kez toplum tarafından fark edildiğini belirtiyor. Yaşanan olay bu tarihe kadar göçmenlere ait bir konu gibi gözüken başörtüsünü 1989 yılından itibaren bir kesim tarafından “kimlik sorunu” olarak tartışılan bir konu hâline dönüştürdü. Siyasetçilerin bu yöndeki tartışmaların kendilerine “oy” olarak geri dönüşü olacağını da fark etmesi, başörtüsünü sürekli olarak ulusal düzeyde tartışılan bir “problem” olarak karşımıza çıkardı.
Başörtüsünü Yasaklayan İlk Yasa: 15 Mart 2004
Fransa’da yaşanan Creil vakıası, adı geçen öğrencilerin başörtülerini çıkararak derslere girmesiyle geçici olarak “çözümlenmiş” oldu. Ancak başörtüsü üzerine yaşanan tartışmalar zaman içerisinde artarak devam etti. Bu olaydan 14 yıl sonra Katolik bir baba ve Yahudi bir annenin sonradan Müslüman olmuş liseye giden kızları Alma ve Lila Levy’nin başörtülü olarak derslere girmelerinin kabul edilmemesi yeniden bir anda gözleri başörtüsüne çevirdi Ancak bu sefer medyanın yanı sıra siyasi destek de sağlanarak eğitimde başörtüsüne karşı bir kampanya başlatıldı. Dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın görevlendirmesiyle Bernard Stasi tarafından kurulan komisyon, ilköğretimde dinî simgelerin yasaklanmasını içeren raporu 2003 yılında Chirac’a sundu. Komisyonun raporunu da dikkate alan Chirac hükümeti harekete geçerek uzun yıllardır tartışma konusu olan başörtüsü ile ilgili Fransa’da ilk yasayı hazırlayarak Ulusal Meclis’e gönderdi. Takvimler 15 Mart 2004’ü gösterdiğinde Ulusal Meclis’te görüşülerek kabul edilen yeni yasa ile ilk ve orta dereceli okullarda başörtüsü başta olmak üzere dinî sembollerin kullanımı yasaklandı.
Fransa’da ilköğretimde başörtüsünün yasaklanması ile başlayan yeni dönemde, diğer bir düzenleme ise Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde gerçekleştirildi. 11 Ekim 2010 tarihinde çıkarılan, içerisinde bu yönde hiçbir ifade olmamasına rağmen kamuoyunun “Burka Yasası” olarak nitelendirdiği karar ile kamuya açık alanlarda yüzü kapatan giysilerin giyilmesi yasaklandı. Kuralı ihlal edenlere de 150 Euro’luk ceza öngörüldü.
Ülkede bu yasa kapsamına giren yaklaşık 2 bin civarında Müslüman kadın olmasına rağmen oldukça ses getiren yasa, insan haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. Ancak AİHM, 2014 yılında verdiği kararla Fransa’da 2011 yılında yürürlüğe giren burka yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olduğuna hükmetti.
Özel Sektörde Başörtüsü Yasakları
Fransa tarihinde 2004 ve 2010 dışında çıkarılan yasaların dışında başörtüsü ile ilgili hiçbir yasa yok. Ancak tartışmalar özel sektörde çalışanlara yönelik de bir kısıtlamaya dönüştü ve bu yönde uzun süre konuşulacak yeni bir olay da 2013 yılında yaşandı. O dönem özel bir kreşte çalışan bir eğitimcinin hamilelik izni sonrası başörtülü olarak işe dönmesiyle “özel sektörde başörtüsü” tartışmaların odağında yer aldı. Kreş yönetimi, başörtülü kadının bu şekilde çalışamayacağını kaydederek işten çıkarmıştı. Genç kadının olayı mahkemeye taşımasıyla, olay yasal düzenleme kapsamına girdi. Yargıtay’ın bu yönde verdiği karar 19 Mart 2013’te açıklandı. Yüksek Mahkeme verdiği kararında, laiklik ilkesinin sadece kamu kurumları ya da kamu kurumları ile çalışan özel sektörlerde uygulanabileceğine hükmetmişti. Yargıtay’ın, özel işyerlerinde laiklik ilkesi altında değil ancak yapılan iş veya önemli ve belirleyici mesleki nedenlere bağlı olarak dinî özgürlüklere kısıtlama getirilebileceğine hükmetmesi ülkede yeni tartışmaların fitilini ateşledi. Yüksek Mahkeme’nin bu kararı, özel sektörün iş güvenliği açısından başörtüsünü yasaklayabileceği olarak yorumlandı.
Plaj Polislerinin Haşema Yasağı Uygulaması
Fransa’da Müslüman kadınların başörtüsü üzerinden devam eden tartışmalar 2016 yılında ülkenin güneyindeki tatil kasabalarında belediyelerin birer birer haşemayı yasaklaması ile yeni bir boyut kazandı. İlk yasak kararını ülkenin turizm cenneti olarak görülen Cannes Belediyesi alırken, daha sonra ise yaklaşık 15 belediye haşemayı yasakladıklarını açıkladı. Başörtüsü ve burkanın aksine Fransız yasalarında denizlerde haşema giyilmesini yasaklayan hiçbir madde yok. Belediyeler, kendi yayınladıkları genelge ile böyle bir kararı yürürlüğe koyma yolunu seçtiler. Yasak kararlarında haşema ismi geçmezken belediyeler plajda topluma ve laiklik prensibine saygı gösterilecek şekilde giyilmesi gerektiğini belirtiyor. Haşema ile ilgili Danıştay aldığı kararda “ciddi ve açık olarak, yasa dışı bir şekilde, temel hareket etme özgürlüklerini, inanç özgürlüğünü ve bireysel özgürlüğü ihlal ettiği” gerekçesiyle belediyelerin kararını askıya almıştı. Ancak Danıştay’ın kararına rağmen bazı belediyeler, kararı uygulamaya devam edeceklerini açıklamış, dönemin başbakanı Manuel Valls da belediyelerin bu kararını destekleyen bir açıklama yapmıştı.
Üniversitelerde Başörtüsü Yasağı Tartışması
Fransa’da her dönemin tartışma konusu olan başörtüsü son olarak 2017 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde adayların sürekli gündeme getirdiği bir konu olarak da dikkat çekti. O dönem başörtüsü ile ilgili siyasi liderler peş peşe açıklamalar yapmış, eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, kazanması hâlinde başörtüsünü üniversitelerde yasaklayacağını vaat ederken, dönemin cumhurbaşkanı adayı, bugünün ise Ekonomi Bakanı Bruno le Maire, başörtüsünü kamusal alanda dahi yasaklayacağı açıklamasında bulunmuştu.
Bu iki adayın seçilememesi üniversitelerde başörtüsü kullanımının tartışılmasının önüne geçmek için yeterli olmadı. Son olarak Paris IV Sorbonne Üniversitesi Öğrenci Sendikası (UNEF) Başkanı’nın ülkede aylardır üniversitelerde devam eden grevlerle ilgili bir televizyon kanalına yaptığı açıklama başörtüsünü yeniden ülke gündeminin ilk sırasına yerleştirdi. Genç kızın başörtü ile ekranda yer alması ülkede iktidar partisi de dâhil bir kesimin büyük tepkisini çekmiş, üniversitelerde başörtüsünün yasaklanması ile ilgili talepler yeniden sıralanmıştı. Öyle ki Fransa İçişleri Bakanı Gerard Collobm ve Millî Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer, genç kızın başörtülü olması nedeniyle şok olduğunu dile getirmişti. Fransa’da üniversitelerde başörtünün yasaklanması ile ilgili talepler henüz iktidardan güçlü bir destek bulmadı. Cumhurbaşkanı Macron, hem üniversiteler hem de okul gezilerinde çocuklarına refakat eden anneler ile ilgili yaptığı açıklamada hizmet veren ile hizmet alan arasındaki farka dikkat çekmiş, hizmet alanlar için başörtüsü yasağının uygulanamayacağını aktarmıştı. Ancak ne 1989 yılından itibaren çıkan yasalar, ne mahkeme kararları ne de siyasilerin açıklamalarının geçmişte başörtüsü tartışmalarını bitirmediği göz önüne alındığında, Fransa’da gelecekte de bu yöndeki tartışmaların bitmeyeceği açık.
Çok guzel! Sizlere sonsuz müteşekkirim bu bilgileri aktardığınız için, peki 5-6 milyon müslüman yaşamaktadır Fransa’da, ve bu ırkçılık devam etmektedir.. Ve devamlı olarak fark edebiliriz ki, yasaklar üst üste gelmektedir. Fransızların çoğu artık müslümanların yaşamlarını istemiyor bunları önlemek için ne yapabiliriz korkarım ki başörtü yasağını uygulasınlar..