'ALTERNATİF TIP'

Avrupa’da Alternatif Bir Tedavi Yöntemi Olarak Hacamat

Hacamat gerçekten hastalıklarımıza şifa, dertlerimize deva mı? Zeynep Hanım, son zamanlarda Avrupa’da sıkça bahsedilen bu alternatif tedavi yöntemini denemek istiyor ve Köln'de bulunan bir alternatif tıp merkezini ziyaret ediyor. Kübra Layık, Zeynep Hanım’ın "ıslak kupa terapisi" deneyimini ve tedavi sırasında neler hissettiğini aktarıyor.

@ Shutterstock.com değişiklikler: Perspektif

Kesik atılan bölgeden kırmızı-siyah kan kupanın içine doluyor. Omuzlarda ve sırtta bulunan kupalar yavaş yavaş kanla doluyor. Peki bu gerçekten faydalı olabilir mi? Şüphe, merak ve kaygı ile karışık duygular… Bir taraftan her şeyin yolunda gideceğine dair inanç, diğer taraftan bir şeylerin ters gitmesi ihtimalini hatırlatan iç ses… Arka fonda Kur’an tilaveti duyuluyor. Alternatif tıp uzmanı Serpil Hanım bu sırada dua ediyor. Kupalar doldukça Zeynep Hanım da bir o kadar rahatlamış görünüyor. Ellerinin, bacaklarının ve sırt kaslarının gevşediği gözlerden kaçmıyor. Diğer taraftan gördüğümüz bu manzarayı dışarıdan izleyen bir kişi olarak “rahatlatıcı” olarak tanımlamak o kadar da kolay değil.

Tedavi Öncesindeki İlk İzlenimler

“Selamun aleyküm” diyerek açıyor Serpil Hanım bizlere kapıyı. Kapının açılmasıyla birlikte sirke ve karışık yağlardan oluşan bir koku doluyor genzimize. “Aleyküm selam” diyerek Serpil Hoca’nın selamını alıyor ve içeri giriyoruz. Giriş alanında içinde şampuanlar, kremler ve yağlar bulunan şişeler gözümüze çarpıyor. “Hepsi organik” diye bilgilendiriyor Serpil Hanım. Zeynep Hanım ayakkabılarını çıkarıyor, paltosunu asıyor ve girişte sağ tarafta bulunan odaya giriyor. 

Serpil Hanım Türkiye’de profesyonel eğitim almış, sertifikalı bir alternatif tıp uzmanı. Kendisi özellikle ıslak kupa tedavisi üzerine uzmanlaşmış.

Hurmalar, atıştırmalıklar ve çeşitli içeceklerle donatılmış yemek masası gözümüze çarpıyor. Sürahinin hemen yanında bir şişe elma sirkesi ve bal bulunuyor. Masanın üzerinde bulunan cep telefonundan insanın içine huzur dolduran bir Kur’an tilaveti yayılıyor odaya. “Oturun lütfen.” diyor Serpil Hanım. 

Yemek masasının sağ çaprazında uzun yıllardır hizmet verdiği belli olan bir koltuk duruyor. Yeşilin ışıltılı bir tonuna boyanmış olan duvarları Kur’an ayetleri süslüyor. Ayet yazılı tabloların yanındaysa Serpil Hanım’ın eğitim sertifikası asılı: Serpil U. Hacamat Uzmanlık Eğitimi Sertifikası. “Rahat geldiniz mi? İnşallah iyisinizdir. Sizlere nasıl yardımcı olabilirim?” diye soruyor Serpil Hanım. Zeynep Hanım neden geldiğini anlatmaya başlıyor. “Yani, aslında benim birkaç şikâyetim var. Aslında sırtım yüzünden buradayım. Onun haricinde omuzlarım çok ağrıyor ve kasılmış durumdayım. Bir de başım çok ağrıyor.”

Sol tarafta üzerinde çeşitli tedavi yöntemleri için kullanılan malzemelerin bulunduğu büyük raflar görüyoruz. Rafların yanında ise bir televizyon ve üzerinde kitaplar bulunan bir başka raf daha. Geçici olarak yan yana dizilmiş, üzerinde birkaç önemli eşyanın bulunduğu mobilyalar… Yine de bu mobilyaların kendilerine özgü sıcak bir havası var. Ön görüşmeden sonra Serpil Hanım Zeynep Hanım’a daha önce kendisine bildirilen talimatlara uyup uymadığını soruyor: “24 saattir hayvansal gıdalar tüketmemiş olmanız önemli. Tedavinin 4 saat öncesinden itibaren bir şey yememiş olmanız gerekiyor. Umarım bunlara dikkat etmişsinizdir. Herhangi bir ilaç aldınız mı?” Zeynep Hanım tüm gereklilikleri yerine getirerek gelmiş. Kendisi tedavi için hazırlanırken Serpil Hanım televizyonun yanından katlanmış bir sedye çıkararak açıyor ve Zeynep Hanım’a doğru yöneliyor: “Yüzüstü uzanabilirsiniz Zeynep Hanım.”

Ve Hacamat Tedavisi Başlıyor…

“Bismillahirrahmanirrahim” diyerek başlıyor Serpil Hanım. Ellerini dezenfekte edip, eldiven taktıktan sonra Zeynep’in tüm sırtını bir dezenfektan yardımıyla temizliyor. Kupaların ikisini kürek kemiğinin üzerine, bir tanesini bu kemiklerin arasına, iki tanesini kaburgalara, üç tanesini de bel bölgesine yerleştiriyor. Daha sonra bir “pompa” yardımıyla kupaları vakumluyor. Kupaların içinde hafif şişlikler oluştuktan sonra son kupayı hazırlıyor. Bu son kupa kafa için. Serpil Hanım Zeynep Hanım’ın saçlarını düzeltiyor, kupayı yerleştireceği deriyi açıkta bırakacak şekilde iki tarafa ayırıyor. Öncesinde bu bölgenin çevresindeki saçları bir miktar saç jölesi ile sabitliyor. Kupayı yerleştiriyor ve pompayı takıyor. O ana kadar gayet sakin olan Zeynep Hanım bir anda huzursuz oluyor. “Kendimi çok tuhaf hissediyorum. Bu normal mi? Başımda çok güçlü bir basınç hissediyorum.” Serpil Hanım, Zeynep Hanım’ın tepkisini normal karşılıyor. “Evet, endişelenmeyin. Eğer ağrı hissederseniz bu o bölgenin temizlendiğini gösterir. Yani her şey çok normal. Rahatlamaya çalışın ve gevşeyin.” Gevşemek… Zeynep Hanım tüm kaslarını gevşetmeye ve arka planda çalan Kur’an tilavetine odaklanmaya çalışıyor. 

Serpil Hanım tedavide kullanacağı jileti hazırlarken bir taraftan da bizleri bilgilendiriyor: “Jiletlerin ve kupaların her zaman steril olması önemli, bunlar tek kullanımlık ürünler olmalı, tekrar kullanılmamalı. Herkes bu hijyen kuralına uymuyor maalesef; fakat daha sonra bir enfeksiyon oluşmasını önlemek için buna çok dikkat etmek gerekiyor.” Gerçekten de Serpil Hanım her şeyi temiz tutmaya, tüm kullandığı aletleri dezenfekte etmeye ve tedavi sırasında eldiven kullanmaya büyük bir özen gösteriyor.

Kupalar ve jiletler de steril ve ambalajlı. “Bunlar eldivensiz olarak ambalajdan çıkarılmamalı, aksi hâlde doğrudan çöpe atabilirsiniz. O durumda artık kullanılamazlar.” diye ekliyor.

Serpil Hanım on dakika sonra kupaları yavaşça çekiyor. Kupaların altında pembe-mor renkli şişkinlikler oluşmuş. Ve artık sıra asıl işleme geliyor. Serpil Hoca eline jileti alıyor ve pozisyonunu ayarlıyor. “Zeynep Hanım lütfen ürkmeyin. Şimdi ufak çizikler atmaya başlayacağım. Siz hiçbir şey hissetmeyeceksiniz. Lütfen rahat ve sakin kalmaya çalışın.”

Zeynep Hanım oldukça gergin görünüyor. Ellerini yumuyor, solukları hızlanıyor. Ve ilk çizik atılıyor. Serpil Hanım daha önce kupalarla vakumlanan bölgelere hızlı bir şekilde yaklaşık 10-13 küçük çizik atıyor. Bu sırada sesli bir şekilde dua ediyor. Zeynep Hanım’a “Şimdi Kur’an’dan bazı sureler okuyacağım. Burada hangi surelerin okunduğu önemli değil. Buna ilişkin bir talimat, bir sıralama yok. Ben her zaman Fâtiha, Nâs, Felâk ve İhlâs sureleri ile başlarım. Daha sonra Ayet-el Kürsî ile devam ederim. Bunu sürekli tekrarlayacağım.” diye açıklıyor. Bu işlem hiç de düşünüldüğü gibi korkutucu değil. 

Serpil Hanım küçük hareketlerle uygulamayı gerçekleştiriyor. Görünüşe göre Zeynep Hanım çizikleri hissetmiyor. Hiç hareket etmeden, en ufak bir irkilme belirtisi dahi göstermeden sedyede yüzüstü yatıyor. Peki, kan nerede?

“Kan, kupaları tekrar yerleştirip, çizik atılan bölgelere vakum uyguladığımda çıkacak. Öncesinde bir şey görülmez.” şeklinde açıklama yapıyor Serpil Hanım ve Zeynep Hanım’a tüm işlemleri adım adım açıklıyor. Ve sıra bu işleme geliyor… Serpil Hanım kupaları çizik atılan yerlere yerleştiriyor ve pompayla vakumlayarak buralarda tekrar şişkinlikler oluşturuyor. Ve kan yavaş yavaş akıyor. Tıpkı parmağınıza bir iğne battığında minicik bir kanamanın olması gibi… 

Şimdi sıra baş kısmına uygulanacak tedavide… Zeynep Hanım biraz tedirgin oluyor. Hâlbuki tam da rahatlamış, ilk heyecanını yenmişti. Ellerini tekrar yumruk şeklinde sıkıyor. “Gerçekten canım yanmayacak, değil mi? Yani orası çok hassas bir bölge.” Elinde jileti tutan ve tedaviye devam etmek isteyen Serpil Hanım, Zeynep Hanım’ı sakinleştiriyor. “Endişelenmeyin lütfen, ben bunu her gün yapıyorum. İnanın hiç acı hissetmeyeceksiniz ve işlem sonrasında kendinizi çok iyi hissedeceksiniz. Gevşeyin… Rahatlayın… Sadece dualarıma ve söylediklerime odaklanın.” Zeynep Hanım birkaç kez derin nefes alıp veriyor, sakin kalmaya çalışıyor.

“Kendimi Yorgun Fakat Bir O Kadar da Arınmış Hissediyorum”

Serpil Hanım kafa derisinin üzerindeki şişkinliğe hafif ve nazikçe çizikler atıyor. Zeynep Hanım irkiliyor. Serpil Hanım bu bölgeleri kupalarla vakumlarken bu sefer kupa çok daha hızlı bir şekilde kanla doluyor. Tıpkı bir yerinizi biraz derin kestiğinizde olduğu gibi… Biz acaba bu sefer çizikleri çok mu derin atmıştı diye düşünürken Serpil Hanım alnını kırıştırıyor ve kendi kendine konuşuyor “Hmm, aslında daha fazla kan akması gerekiyordu, bu çok az. Burada hâlen akmak istemeyen kirli kan var.”

Serpil Hanım bizim endişeli bakışlarımıza aldırmadan sırt bölgesindeki kupaları çekmeye başlıyor. Kupa uygulanan bölgelerdeki kan epey pıhtılaşmış. Serpil Hanım buradaki pıhtılaşmış kan kütlesini temizleyip daha sonra bir bez ve dezenfektan yardımıyla Zeynep Hanım’ın sırtını siliyor. Son olarak tahriş olan bölgelere bir yağ karışımı sürüyor.

Bu sırada Zeynep Hanım’ın kafasındaki kupa neredeyse tamamen kanla doluyor. Bu kupa çıkarıldığında buradaki kanın da pıhtılaştığını görüyoruz. İşlem bittiğinde kupa ve jiletlerin hepsi çöp poşetine atılıyor. Serpil Hanım çizik atılan bölgeleri dezenfekte ediyor, buralara yağ karışımı sürüyor ve Zeynep’in omzuna hafifçe dokunduktan sonra ekliyor: “Bitti, yavaşça kalkabilirsiniz. Kan dolaşımınız düzelene kadar biraz oturun.”

Zeynep Hanım ayağa kalkarken biraz mahmur. Gevşeme, yorgunluk ve rahatlama karışımı bir hâl içinde. Kendine gelmek için birkaç dakikaya ihtiyacı var. “Kendimi çok yorgun ama bir o kadar da arınmış hissediyorum. Çok rahatladım. Biraz başımın ağrıması normal mi?” Zeynep Hanım’ın kafasında bazı soru işaretleri var. Acaba kafama hacamat yaptırmasam daha mı iyi olurdu diye düşünmekten kendini alamıyor. Bu sırada her şeyi temizleyip dezenfekte eden Serpil Hanım gülümsüyor: “Bu çok normal. İlk uygulamadan sonra baş ağrısı olur. Ya da kişi kendini çok yorgun ve hâlsiz hissedebilir. Bunun sebebi vücudun temizlenmesi. Şimdi biraz dinlenmeniz lazım. Önümüzdeki 24 saat boyunca dinlenin, vücudunuzda kalan toksinleri atabilmek için bol miktarda su ve çay için. Bir de 24 saat boyunca duş almayın ve hayvansal gıdalar tüketmeyin. Geçmiş olsun!”

Hacamat: Tamamlayıcı Bir Tıp Yöntemi 

Zeynep Hanım tedaviden birkaç gün sonra sırt ve omuz ağrılarının neredeyse tamamen yok olduğunu söylüyor. Kendini daha hafif ve sağlıklı hissettiğini belirtiyor. “Tedavinin ertesi günü de hafif başım ağrıdı ama omuzlarımdaki ve sırtımdaki kasılmalar neredeyse tamamen yok oldu. Baş ağrısı da çok uzun sürmedi. Çok daha sakin ve rahat olduğumu ve daha iyi uyuduğumu hissediyorum.” diye ekliyor. “Islak kupa terapisi iyileşmek için tek başına yeterli değil. Bunun farkındayım. Bundan sonra daha fazla spor yapmaya çalışıp daha sağlıklı bir yaşam tarzı sürmeye gayret edeceğim. Ancak o zaman bu tedavi gerçekten şifalı olacaktır.” diyor. Belirtmemiz gerekiyor ki bu tedavi bir tür büyücülük değil, sadece tıbbi bir uygulama.

Zeynep Hanım’ın da ifade ettiği gibi ıslak kupa terapisi tek başına şifa vaat etmiyor. Bu uygulama sağlıklı yaşam ve önleyici tıp alanında destekleyici bir işlev görüyor. Islak kupa, yani hacamat, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in çok sık başvurduğu ve ümmetine tavsiye ettiği iyileştirici bir yöntem. Islak kupa terapisi, Hz. Peygamber’den Mısırlılara, Eski Çinlilerden Batı’ya kadar uzanan kadim bir alternatif tedavi yöntemi. Zeynep Hanım ise bu uygulamanın kendisi için bir ilk olmasıyla birlikte son olmayacağından oldukça emin!

Kübra Layık

Düsseldorf Üniversitesi’nde öğrenimini sürdüren Layık, online haber-yorum platformu IslamiQ redaktörlerindendir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler