Kovid-19 Bağlantılı Ayrımcılık Vakalarında Artış
Almanya Federal Hükûmetinin Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi Koronavirüs (Kovid-19) salgınının başından beri pandemi bağlantılı 100 ayrımcılık vakasını kayıt altına aldı. Ayrımcılık vakalarının yarısında mağdurun etnik kökeni öne çıkıyor.
Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi (ADS) 20 Nisan tarihi itibarıyla kendilerine 100 ayrımcılık şikayetinin bildirildiğini aktardı. Bu şikayetlerin yarısının etnik kökene dayalı mağduriyetlerle ilgili olduğu, diğer kısmının ise yaş, engelli olma durumu veya cinsiyete bağlı vakalar olduğu belirtildi. Çarşamba günü yayımlanan “Kovid-19 bağlantılı ayrımcılık deneyimleri” adlı arka plan belgesi, ayrımcılık vakaları ve bunlara karşı izlenebilecek hukuki yollar ile ilgili yol gösterici bilgiler içeriyor.
Ayrımcılık Hiçbir Zaman Haklı Gösterilemez
ADS Başkan Vekili Bernhard Franke çarşamba günü Berlin’de yaptığı açıklamada, vakaların kamusal alanda sergilenen bariz ırkçı davranışlardan, fiziksel saldırılara, iş yerinde alınan nefret mesajlarından, ırkçı fişlemelere kadar uzandığını belirtti.
“Koronavirüs krizi ayrımcılık konusundaki mevcut sorunları ortaya çıkardığı gibi bunları daha da güçlendirebilir” diyen Franke, virüs tehdidinin herkesi eşitlemediğini, bazı grupların daha fazla dışlanma, nefret ve ayrımcılıkla mücadele etmek zorunda kaldığını kaydetti. Franke “Buna karşı hepimiz kararlılıkla hareket etmeliyiz. Tüm mağdurlara destek almalarını ve bu tür tecrübeleri kabullenmemelerini tavsiye ediyoruz. Ayrımcılık, kriz durumları da dahil, hiçbir zaman haklı gösterilemez.” dedi.
Etnik Kökene Dayalı Ayrımcılık
ADS, Koronavirüs krizi bağlantılı ayrımcılıktan ilk olarak Asya kökenli insanların etkilendiğini belirtiliyor. Bunlar sokakta maruz kalınan ırkçı hakaretlerden ciddi anlamda tehdit mesajlarına kadar varabiliyor. Birçok insan Asyalı görünümlerinden dolayı sokakta arkalarından “Korona” diye bağırıldığını bildirdi.
Ocak ayı sonunda Çin uyruklu bir kadın ise, kendisinden daha önceden belirlenmiş doktor kontrolü randevusuna gelmemesinin istendiğini belirtti. Etnik kökeni nedeniyle ayrımcılığa uğradığını ifade eden mağdur, aylardır Çin’e gidip gelmediğini vurguladı.
Daha ürkütücü bir mağduriyet yaşayan Çin kökenli bir akademisyen ise üniversite e-posta adresine anonim bir tehdit mektubu aldığını bildirdi. Tehdit mesajında kendisine çocuğunun koronadan ölmesini dileyen kişi, virüsten sorumlu tuttuğu akademisyenin Çin’e geri dönmesini isteyerek, mesajını “nerede oturduğunu biliyorum” tehdidiyle sonlandırdı.
Kurumsal Ayrımcılık
Devlet memurları da koronavirüs tedbirlerini uygularken ırkçı ve ayrımcı tutumlar sergileyebiliyor. ADS’e yapılan bir şikayette öğrenci değişim programı vesilesiyle Almanya’da bulunan Güney Koreli bir öğrenci bindiği trende yaşadığı mağduriyeti bildiriyor. Tren personeline sağlıklı olduğunu bildirdiği hâlde polis tarafından trenden indirildiğini, tekrar tekrar sağlık durumunun sorgulandığını, en sonunda da koruyucu kıyafetler giymiş doktorlar tarafından sorgulandığını aktaran mağdur, bu esnada kendilerini izleyen insanlar tarafından fotoğraflarının çekildiğini belirtiyor.
ADS sadece dış görünüşe dayalı polis kontrolünün anayasada belirtilen ayrımcılık yasağı ile çeliştiğini belirtti. Irkçı fişleme kapsamına giren bu tür uygulamaların yasalara aykırı olduğuna dair pek çok mahkeme kararı olduğunu hatırlatan kurum, mağdurların haklarını hukuki yollarla arayabileceklerine dikkat çekiyor.
Ayrımcılık Mücadele Dairesi aynı zamanda etnik köken, dinî inanç, dünya görüşü, cinsiyet veya engeli nedeniyle ayrımcılığa uğrayan mağdurlara hukuki danışmanlık hizmeti sunuyor. Dijital platformlarda ve sosyal medyada yapılan tehdit ve hakaretler için ise mağdurların HateAid internet nefret söylemiyle mücadele inisiyatifine başvurabilecekleri belirtildi. (mk)