Mülteciler Ve Sığınmacılar Pandemide Artan Ayrımcılıkla Karşı Karşıya
Uzmanlara göre, dünya çapında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınını yaymakla suçlanan mülteciler ve sığınmacılar, artan damgalanma ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor.
Johns Hopkins Üniversitesi İnsani Yardım Durumlarında Sağlık Merkezi Direktörü Prof. Dr. Paul Spiegel, Columbia Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Uzmanı Doç. Dr. Özge Karadağ Çaman ve Giessen Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Michael Knipper, Kovid-19 salgınının mülteci ve sığınmacılar üzerindeki etkisini değerlendirdi.
Mevcut ABD yönetiminin çeşitli politikaları nedeniyle ülkede son 3,5 yılda mülteci ve sığınmacıların sayısının azaldığına dikkati çeken Spiegel, “Yönetim, ABD‘ye giren sığınmacıların sayısını azaltmak için halk sağlığı kararlarını kötüye kullanmaya çalıştı. İltica taleplerini beklerken tutuklu bulunan kişilerin sayısının azaltılması için (topluma salıverilmesi gibi) bazı girişimlerde bulunuldu.” diye konuştu.
Spiegel, ABD‘nin insanların sığınma talebinde bulundukları çoğu ülkeden daha yüksek Kovid-19 vaka ve ölüm oranlarına sahip olması nedeniyle Guatemala gibi ülkelere zorla geri göndermenin salgını şiddetlendirmiş olabileceği endişesi bulunduğunu bildirdi.
Öte yandan dünyadaki birçok hükûmet ve kuruluşun, mülteci ve sığınmacıların koronavirüs nedeniyle yüksek risk altında olduğunu duyurmak için çabaladığını dile getiren Spiegel, bu grupların “unutulduğu” fikrine tamamen katılmadığını belirtti.
Spiegel, mültecilerin ve sığınmacıların salgından en az etkilenmesini sağlamak için hükûmetlerin “kapalı gözaltı merkezlerinde bulunan sığınmacıların serbest bırakılması”, “sığınmacı ve mültecilere vatandaşlar için kullanılan önlemlerin aynısının uygulanması” ve “sığınmacılar ile mültecilere ücretsiz test ve tedavi sağlanması” gibi önlemler alabileceğini belirterek, bunların halk sağlığı açısından anlamlı olacağına işaret etti.
“Bilimsel Temeli Olmadığı Halde Virüsün Yayılmasından Sorumlu Tutuluyorlar”
Columbia Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Uzmanı Doç. Dr. Özge Karadağ Çaman ise Kovid-19 virüsünün ayrım yapmadan herkese bulaşabildiğini vurguladı. Ancak sosyal koşullar ve sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan eşitsizlikler nedeniyle insanların salgından farklı şekilde etkilenebildiklerini söyledi.
Dünyanın pek çok bölgesinde sığınmacılar ile mültecilerin, işlerini kaybetme korkusu nedeniyle enfeksiyon riskine rağmen zor koşullarda çalışmaya devam ettiğine dikkati çeken Çaman, kamplarda sosyal mesafeye uyulmaması gibi sorunların yanı sıra, su ve hijyen malzemeleri ile maskeye erişimde de ciddi sıkıntılar yaşandığını belirtti.
Öte yandan Çaman, mülteciler ve sığınmacıların damgalanma ve ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığına işaret etti. “Ayrıca hiçbir bilimsel temeli olmadığı halde salgın süreci ile birlikte sığınmacı ve mülteciler pek çok ülkede virüsün yayılmasından sorumlu tutuluyor. Göçmenlere karşı artan damgalama ve ayrımcılık toplumların iç barışını etkileyen bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kovid-19 hakkında güvenilir bilgi kaynaklarına erişimde yaşanan sorunlar, göç ve mülteci başvurularına yönelik işlemlerin yavaşlaması ile bazı ülkelerin Kovid-19 tanısı taşıyan göçmenleri sınır dışı etmesinin sorunları daha da derinleştirdiğine işaret eden Çaman, “Bütün bu sorunlar özellikle zorunlu göçmenleri salgına karşı daha dezavantajlı hâle getirmektedir.” dedi.
ABD‘nin mülteci kabul programında yaptığı değişikliklere de değinen Çaman, bu değişikliklerin “zorunlu nedenlerle ülkesini terk etmek zorunda kalan mağdur insanların uluslararası hukuk çerçevesinde daha güvenli bölgelere erişimini sınırlamaktadır. Dünyada bazı ülkeler pandemiyi öne sürerek göçmen kabulünü neredeyse durdurma noktasına getirmiştir. Pandemide temel olan, gerekli halk sağlığı önlemlerini herkes için almak ve ülkeye giriş-çıkışlarda her insan için standart kontrol protokolleri uygulamaktır.” dedi.
Çaman, mülteci ve sığınmacıların salgından en az şekilde etkilenmesi için hükûmetlerin doğru bilgi ile test ve tedaviye erişimde “eşit koşullar” sağlaması gerektiğini vurguladı: “Salgın ancak bir ülke içinde yaşayan bütün insanlar korunduğunda etkili bir şekilde kontrol altına alınabilir. Sığınmacı ve mültecileri enfeksiyona daha açık hale getirebilecek yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için çaba harcanmalıdır. Ayrıca medyada ya da topluma yönelik diğer mesajlarda sığınmacı ve mülteciler için damgalayıcı ifadeler kullanmaktan kaçınılması büyük önem taşımaktadır.”
“En Fazla Risk Altındakiler İhmal Edilirken Pandemi Kontrol Altına Alınamaz”
Gießen Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Michael Knipper ise, mülteciler ve sığınmacıların yaygın olarak iki nedenden dolayı “orantısız bir şekilde” salgından etkilendiğini dile getirdi.
Bu nedenlerden birinin, “Suriye, Lübnan, Meksika, Kolombiya ve diğer And ülkeleri ile Avrupa’nın birçok yerinde sığınmacı ve mültecilerin yaşam koşullarının onları hastalığa yakalanma ve sosyo-ekonomik sonuçlara maruz kalma konusunda oldukça savunmasız hale getirmesi” olduğunu aktardı. İkinci nedenin ise “Siyasi ihmal veya mültecilerin ve sığınmacıların evrensel haklarını ihmal eden, sağlık hizmetlerine ve sağlıkla ilgili bilgilere erişimde engeller oluşturan politikalar” olduğunu belirtti.
Knipper, sığınma hakkı verilen mültecilerin Almanya gibi ülkelerde ciddi riskle karşılaşmamasının bir “istisna” olabileceğinin altını çizerek, şunları kaydetti: “İki alanı (yapısal savunmasızlık ve siyasi ihmal) birbirine bağlayan başka bir sorun da damgalanmadır. Mülteciler ve sığınmacılar hastalığın taşıyıcıları olarak tanımlanma riski altındadır. (Sorumlu olmadıkları yaşam koşulları nedeniyle) etkilendiklerinde damgalama, siyaseti daha da güçlü bir dışlama yaklaşımına itebilir. Durumun mağduru olan kişiler suçlanır.”
Koronavirüs salgını nedeniyle tüm dünyada mülteci ve sığınmacıların “kısmen” unutulduğu yorumuna katılan Knipper, bunun aktif bir “unutma” olduğunu belirtti. “Örneğin, Midilli’deki mülteciler için Alman siyasetine biraz ilgi gösterildi, ancak yalnızca insani veya bir tür hayırseverlik yaklaşımıyla. Fakat yapısal veya politik bir yaklaşıma ilgi yok. Evrensel insan haklarına gerçek bir bağlılık yok.” yorumunu yaptı.
Knipper, sığınmacı ve mültecilerin durumu için “siyasi eyleme” acil ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekerek, “Diğer hassas gruplar gibi mültecilerin ve sığınmacıların durumu da sistematik olarak ele alınmalıdır. Her gün mültecilerin ve sığınmacıların önlenebilir acıları ve zararları, virüsten etkilenen insanların geleceği, ortak insanlığımız için bir yüktür.” dedi.
Mültecilerin ve sığınmacıların salgından en az etkilenmesini sağlamak için hükûmetlerin iyi bir halk sağlığı yaklaşımına ihtiyaç duyduğuna işaret eden Knipper, “Bir toplum en fazla risk altında olan insanları ihmal ederken pandemiyi kontrol altına alamaz.” ifadelerini kullandı. (AA)