İşçi Partisi ve İngiliz Ana Akım Siyasetinde İslamofobi
Son yıllarda İngiliz ana akım siyasetinin üzerinde İslamofobinin daimi gölgesi dolaşıyor. Muhafazakar Parti’nin ardından İngiltere’de Müslümanların yoğun destek verdiği İşçi Partisi de İslamofobi iddialarıyla gündeme geldi.
İngiltere Müslüman Konseyi’nin (MCB) Muhafazakar Parti içindeki İslamofobi’yle ilgili kanıtlardan oluşan bir dosyayı ortaya çıkarmasından üç sene sonra, şimdi de ülkenin muhalefet partisi olan İşçi Partisi hakkında İslamofobi suçlamaları ortaya atıldı. İşçi Partisi Müslüman Ağı (LMN) tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, İşçi Partisi üyesi olan ya da partiyi destekleyen Müslümanların dörtte birinden fazlası parti safları içinde İslamofobiyi şahsen tecrübe ettiğini söylüyor. Bu kişilerin bazıları kendilerine “teröristler” ya da “yabancılar” dendiğini iddia ediyor. Raporda bazı Müslüman üyelerin ise partiyi “ele geçirme” planı yapmakla itham edildiğine dair kanıtlar sunuldu.
Çok eskilere uzanan ırkçılık karşıtı duruşu, farklılıklara açıklığı ve eşitlikçi geçmişiyle gurur duyan bir parti için bu suçlamaların ortaya atılmış olması talihsiz bir durum. Hem de parti içindeki tahrip edici Antisemitizm araştırmasından bu kadar kısa bir süre sonra. Bu suçlamalar İşçi Partisi’nin hem üst hem de alt kademeleriyle ilgili çeşitli soruları da gündeme getirdi.
Söz konusu iddialar aynı zamanda hâlihazırda parçalanmış bir partiyi birleştirmeye çabalayan yeni parti lideri –Sir Keir Starmer- üzerinde de daha fazla baskı oluşturdu. Belki de daha önemlisi, bu iddialar İslamofobi’nin İngiltere siyasetçileri ve kurumları tarafından ne derece ciddiye alındığının bir kez daha sorgulanmasına neden oldu.
İşçi Partisi Ve İngiltere’deki Müslümanlar
İngiltere’deki Müslümanlar en azından son yirmi yıldır genel ve yerel seçimlerde ezici bir çoğunlukla İşçi Partisi’ni destekliyor. 2018 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, İngiliz vatandaşı Müslümanların yüzde 85’i 2017 yılında yapılan genel seçimlerde –o zamanki başkanı Jeremy Corbyn olan- İşçi Partisi’ne oy verdi.
Yerel seçimlerde de benzer bir tablo mevcut. Seçilen 500 yerel temsilcinin yüzde 75’inden fazlası İşçi Partisi’yle bağlantılı. İşçi Partisi üyeliği söz konusu olduğunda, İşçi Partisi Müslüman Ağı (LMN) partinin 10 binle 20 bin arası Müslüman üyesi olduğu tahmininde bulunuyor. LMN, İngiltere’deki Müslüman toplulukların desteği ve temsili göz önünde bulundurularak kapsayıcı bir kurum olarak kurulmuştu. İngiliz vatandaşı Müslümanların İşçi Partisi’yle ve partiyle ilgili siyasi süreçlerle olan ilişkisini, sosyal adalet ve eşitlik gibi müşterek değerler temelinde teşvik etmeyi amaçlıyordu.
LMN’nin İşçi Partisi’nin bir parçası olduğu düşünüldüğünde, kuruluşun hazırladığı raporun sonuçlarını değerlendirmek zorlaşıyor. Araştırmanın temel bulgusu Müslüman üyelerin yüzde 29’unun İslamofobi’yi parti içinde şahsen tecrübe ettiğini iddia ediyor olması. Ancak bu durum, her üç üyeden birinden daha fazlasının (%37) başka bir üyeye karşı yapılan İslamofobik bir davranışa şahit olduğunu iddia etmesiyle daha da vahimleşiyor. Yukarıda bahsi geçen “terörist” gibi klişe hakaretlere maruz kalmanın yanı sıra, Müslüman üyeler özellikle kendilerinden şiddeti reddetmelerinin ve terörist vahşilikle aralarına mesafe koymalarının istendiğini söylüyorlar. Bazı üyeler de geçmişi on yıldan eskiye dayanan “Terörle Savaş” eğiliminin hâlâ devam ettiğinden bahsediyor.
Parti Yönetimine Yönelik Güven Kaybı
Konuyla bağlantılı kimselerdeki hakim algı, parti içinde bir “ayrımcılık hiyerarşisi”nin bulunduğu ve İslamofobi’nin bu hiyerarşinin en altında yer aldığıydı. Bu nedenle Müslüman üyelerin yarısına yakını (%44) İşçi Partisi’nin İslamofobi meselesini ciddiye almadığını düşünüyor. Üyelerin yine neredeyse yarısı (%48) parti prosedürlerinin İslamofobiyle ilgili şikayetleri etkin bir biçimde ele alabileceğine güvenlerinin olmadığını ifade etti. Bu güvensizlik sadece partinin prosedürleriyle de sınırlı değildi. LMN’nin raporuna göre, Müslüman üyelerin yüzde 55’i İslamofobiyle etkin bir biçimde mücadele edilmesi noktasında parti yönetimine güvenmiyor. Bu durumun temelinde, Müslüman üyelerin yeni parti başkanını ve onun Müslüman üye barındırmayan gölge kabinesini nasıl algıladığı meselesi yatıyor. Müslüman üyelerin yüzde 56’sı kendilerinin ve mensubu oldukları toplulukların muhalefet kabinesinde yeterli derece temsil edildiğini düşünmediklerini dile getiriyor. Müslüman üyelerin yüzde 59’u ise Starmer’ın kendilerini temsil etmediğini düşünüyor.
İslamofobik tecrübeler ve buna dair tanıklıklar ile ilgili kanıtlar, Starmer’e ve onun muhalefet kabinesine yönelik güvensizliği belli ölçüde açıklıyor. Ancak LMN raporu, sorunun bundan çok daha derin ve karmaşık olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre Müslüman üyeler arasında yaşanan ilk güven kaybı, dönemin İşçi Partisi hükûmetinin ABD öncülüğündeki “Terörle Savaş”a ve İngiliz ordusunun halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelere gönderilmesine destek verme kararına kadar uzanıyor. Benzer şekilde bu güven kaybının bir parçasını da İşçi Partisi hükûmeti tarafından terörle mücadele stratejisi “Prevent”in hayata geçirilmesi oluşturuyor. Prevent, İngiltere’deki Müslüman toplulukları hedef aldığı gerekçesiyle yoğun bir biçimde eleştirilmişti. Raporun daha ileriki sayfalarında bu güven kaybının Keşmir ve Filistin konularında izlenen bazı politikalar nedeniyle daha da arttığı belirtiliyor.
Parti içindeki Antisemitizm suçlamalarının ertesinde çok sayıda İşçi Partisi taraftarı Yahudi partiden uzaklaşmıştı. Şimdi benzer bir durumun partiyi destekleyen Müslümanlar arasında da yaşanması mümkün. Böyle bir kopuş, İşçi Partisi yönetiminin hızlı hareket etmesiyle, ya da bu son iddiaları ciddiye almasıyla azaltılabilir. Ne var ki, gerek Starmer, gerekse İşçi Partisi hiyerarşisi tarafından meseleye gösterilen yetersiz ilgi, böyle bir adımın atılma ihtimalinin olmadığını gösteriyor.
Ana Akım Siyasette İslamofobi Sorunu
Bu durum değişebilir olsa da şu anki intiba –ister İşçi Partisi’nden ister Muhafazakar Parti’den olsun- çok az sayıda ana akım siyasetçinin İslamofobi’yi gerçekten önemsediği yönünde: siyasetçilerin çoğu bunu görece önemsiz bir konu olarak görüyor. İhtiyaç duyulduğunda göstermelik olarak İslamofobi’den bahsediliyor. Fakat söz konusu ana siyasi partilerle ilgili suçlamalar olduğunda mesele her zaman hızlıca siyasi gündemden çıkartılıyor.
Bunun kanıtı ana akım siyasetçilerin geçmişte İslamofobiyi, herhangi bir merciden ya da sansürden korkmadan şahsi ve siyasi çıkarları için aktif bir şekilde kullanmasında ve desteklemesinde de görülebilir. Bunun en iyi örneği, bugün Başbakan olan Boris Johnson’ın peçe takan Müslüman kadınların “posta kutusu” ya da “banka soyguncusu” gibi göründüklerini söylemesiydi. Muhafazakar Parti üst yönetiminin Jonhson’dan özür dilemesini istediği söylense de, Johnson sadece özür talebini kesin bir dille reddetmekle kalmadı, üstüne hem Muhafazakar Parti’nin hem de ülkenin başkanı seçildi.
İşçi Partisi içindeki son dönemde çıkan İslamofobi iddiaları korkunç olarak görülse de –ki hakikaten de böyle görülmeli- asıl sorun, Muhafazkar Parti içindeki benzer iddialar karşısında yapıldığı gibi, İşçi Partisi’ndeki bu iddiaların da hızlıca göz ardı edilmesi. Antisemitizm suçlamaları kapsamlı bir araştırmaya ve aralarında bir önceki parti başkanı Jeremy Corbyn’in üyeliğinin geçici olarak askıya alınmasının da bulunduğu bir dizi önlem alınmasına yol açmıştı. Antisemitzm suçlamalarının aksine İslamofobiyle ilgili suçlamalara ise çok az ilgi gösteriliyor ve daha az önem veriliyor. Öyle görünüyor ki İslamofobi, siyasi görüşü ne olursa olsun İngiliz ana akım siyasetçilerini pek ilgilendirmiyor.