'Bosna Hersek'

Bağımsız Bosna Hersek 29 yaşında

Eski Yugoslavya'nın dağılmaya başlamasının ardından 29 Şubat-1 Mart 1992'de yapılan halk oylaması ile bağımsız devlet olan Bosna Hersek, binlerce insanın uğruna canını feda ettiği bağımsızlığının 29. yılını kutluyor.

Aliya İzzetbegoviç, Fotoğraf: @AA

Nüfusunun yarısından fazlasını Müslüman Boşnakların oluşturduğu ülkede, bağımsızlık referandumunun ve hemen akabinde başlayan kanlı savaşın üzerinden çeyrek asırdan daha uzun süre geçmesine rağmen, hala gerçek anlamda bir istikrardan söz edilemezken, savaşta birbiri ile çatışmış Boşnak, Hırvat ve Sırplar arasındaki etnik temelli gerilimler de sürüyor. Bosna Hersek’te 1992-1995 yıllarında yaşanan savaşı sonlandıran ancak ülkeye dünyadaki en karmaşık siyasi sistemlerden birini getiren Dayton Barış Anlaşması, birçok noktada ülkenin önünü kesen sorunlara neden olurken, halkın büyük çoğunluğu tarafından “miladı dolmuş bir anlaşma” olarak değerlendiriliyor.

NATO ve Avrupa Birliği (AB) üyeliği, Bosna Hersek’te hala eksik olan istikrar, huzur ve barış ortamının tam olarak sağlanması açısından özellikle Boşnaklar tarafından dönüm noktaları olarak görülürken, AB üyeliği ülkenin karmaşık yapısının neden olduğu bazı sıkıntılar, NATO üyeliği ise Rusya ile yakın ilişkileri bulunan Sırpların engellemeleri sebebiyle yakın gelecekte gerçekleşebilecek hedefler olarak görülmüyor.

İşsizlik ve genç nüfusunun Batılı ülkelere göç etmesi gibi önemli meselelerle karşı karşıya kalan Bosna Hersek, son yıllarda artan göçmen sayısı ve bir yıldır tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla da mücadele etmekte zorlanıyor. Zengin doğal kaynaklara, önemli yatırım potansiyellerine, ucuz iş gücüne ve Avrupa’nın orta yerinde olması dolayısıyla stratejik bir konuma sahip Bosna Hersek, buna rağmen çoğu zaman karmaşık yapısından kaynaklı hantal bürokrasinin mağduru oluyor.

Bosna Hersek Bağımsızlık Referandumu

Hırvatistan’ın 1991’de bağımsız olmasının ardından büyük oranda Sırpların kontrolünde olan Yugoslav Halk Ordusu (JNA) ile Hırvat güçleri arasında başlayan çatışmalar, komşu Bosna Hersek’e de sıçradı. JNA, Bosna Hersek sınırları içinde kalan, ancak nüfusunun çoğunluğunu Hırvatların oluşturduğu Ravno’ya saldırdı.

Yugoslavya’nın bölünmesini kendi lehine kullanmak isteyen Bosnalı Hırvatlar ve Sırplar da ülke topraklarını aralarında pay etmek istedi. Hırvatlar 18 Kasım 1991’de Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti’ni, Sırplar ise 9 Ocak 1992’de Sırp Cumhuriyeti’ni ilan etti. O yıllarda ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman Boşnakların bağımsız bir Bosna Hersek’ten başka bir çıkış yolu yoktu.

Slovenya ve Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılmalarının akabinde Bosna Hersek’te de bağımsızlık referandumu kararı alındı. Bosnalı Sırpların büyük oranda boykot ederek katılmadığı referandum, 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapıldı. Halkın yüzde 64,31’inin sandığa gittiği halk oylamasında, kullanılan oyların yüzde 99,44’ü bağımsızlık için “evet” oldu. “Bağımsız” olan Bosna Hersek, 22 Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğine kabul edildi.

Başkent Saraybosna 44 Ay Kuşatma Altında Kaldı

Bağımsızlık referandumunun hemen akabinde JNA’nın yanı sıra Bosna Hersek ve Sırbistan’dan paramiliter Sırp birlikler, Müslüman Boşnaklara karşı etnik temizlik başlattı. Bağımsız Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı olan Boşnak lider Aliya İzetbegoviç‘in liderliğinde ülkenin toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve bağımsızlığını korumak için bir araya gelen farklı dini ve etnik kökenlerden Bosna Hersekliler, kuzeyde ve doğuda Sırplar, güneyde ve batıda ise Hırvatlarla mücadele etti.

Avrupa’nın ortasında 3,5 yıl süren savaş boyunca çok büyük sivil katliamları, işkenceler, etnik temizlikler, sürgünler ve soykırım gerçekleşti. Savaş suçlusu Sırp komutan Ratko Mladic’in emrindeki birlikler, Temmuz 1995’te ülkenin doğusundaki Srebrenitsa şehri ve civarında sadece birkaç günde en az 8 bin 372 Boşnak sivili katletti. Prijedor, Foça, Zvornik ve Vişegrad gibi birçok şehirde, yapılan etnik temizlik nedeniyle neredeyse hiç Boşnak bırakılmadı. Başkent Saraybosna tam 44 ay Sırpların kuşatması altında kaldı.

Yüzbinlerce insanın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının evlerini terk etmek zorunda kaldığı, kadınların tecavüze uğradığı, sivillerin toplama kamplarında işkence gördüğü kanlı savaş, 21 Kasım 1995’te Dayton Barış Anlaşması’nın paraf edilmesiyle son buldu.

Dayton Beraberinde Karmaşık Bir Siyasi Sistem De Getirdi

Bosna Hersek’te silahları susturan tarihi anlaşma, 21 Kasım 1995’te ABD’deki Dayton Hava Üssü’nde Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman tarafından paraf edildi.

Birbiriyle savaşmış Boşnak, Sırp ve Hırvatlar, bu anlaşma ile ülkenin “kurucu halkları” olarak tanımlandı. Dayton’un Bosna Hersek’i, Bosna Hersek Federasyonu (FBiH) ve Sırp Cumhuriyeti (RS) olmak üzere iki entite ile özel bir statüye sahip Brcko Bölgesi’nden oluştu. FBiH entitesi de kendi içinde her birinin ayrı hükümeti ve meclisi olan 10 kantona ayrıldı.

Kanton ve entitelerin yanı sıra devlet düzeyinde de ayrı bir hükümet (Bakanlar Konseyi) ve iki ayrı meclis (Halklar ve Temsilciler) kuruldu. Ayrıca ülkede, en önemli kararların alındığı ve Boşnak, Hırvat, Sırp olmak üzere üç üyeden oluşan bir de Devlet Başkanlığı Konseyi mevcut. Dayton ayrıca, kriz anlarında müdahale edebilmesi için görevden alma, yasalar çıkarma gibi yetkilerle donatılmış bir Yüksek Temsilci Ofisi (OHR) de getirdi.

Etnik temelli gerginliklerin, Sırpların ayrılıkçı söylemlerinin ve siyasi krizlerin bitmek bilmediği Bosna Hersek’te 1 Mart Bağımsızlık Günü Boşnakların yoğun olduğu FBiH’de “milli bayram” olarak kabul edilirken, Sırp entitesinde sıradan bir gün olarak görülüyor.

Bosna Hersek’in “Bağımsızlık” Mücadelesi Bugün De Sürüyor

AB’ye 2016’da resmen üyelik için başvuran yapan Bosna Hersek, aradan 5 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen hala “aday ülke” statüsü alamadı. Karmaşık yapısı nedeniyle AB’nin birçok talebini yerine getiremeyen Bosna Hersek, uzunca bir süre daha AB kapısı önünde bekleyecek gibi duruyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Bosna Hersek aleyhine aldığı birçok kararı AB ön koşul olarak masaya koyarken, kendi içinde uzlaşıp ayrımcılık içerin yasaları değiştiremeyen Bosnalı yetkililer bu nedenle yerinde sayıp duruyor. Boşnakların güvenlik ve istikrar için olmazsa olmaz olarak değerlendirdiği NATO üyeliği ise Sırbistan ve Rusya ile yakın ilişkilere sahip Bosnalı Sırplar tarafından engelleniyor.

Bosna Hersek, işsizlik ve genç nüfusun göç etmesi sorunlarının yanı sıra göçmen krizi ve Kovid-19 salgınıyla da mücadele ediyor. Sırbistan ve Karadağ üzerinden Bosna Hersek’e girip Hırvatistan’a geçmek isteyen binlerce düzensiz göçmen Bosna Hersek’te sıkışmış durumda. AB’nin gücünü arkasına alıp sınırda istediği gibi hareket eden Hırvatistan, uyguladığı şiddetle göçmenler geri iterken, Sırpların kendi entitesi içinde hiçbir şekilde kamp kurulmasına izin vermemesi göçmen krizini sadece Boşnakların uğraşması gereken bir mesele haline getirdi. Göçmen kampları ülke genelinde değil, sadece Saraybosna ve Una-Sana Kantonu gibi Boşnak nüfusun yoğun olduğu yerlere kurulmuş durumda.

Sağlık sistemi de çok zayıf olan Bosna Hersek, tüm dünyanın etkilendiği salgın nedeniyle de zor günler geçiriyor. Ülkeye Rusya’nın Sırp entitesine gönderdiği az sayıda aşı dışında henüz aşı ulaşmazken, aşı tedarikinde yaşanan sıkıntı insanları tedirgin ediyor. Ülke ekonomisi de salgın nedeniyle ilk dalgada alınan katı tedbirlerden ötürü büyük zarar gördü.

Nüfusun Yüzde 50,1’i Boşnak

Başkenti Saraybosna olan Bosna Hersek’in nüfusu 2013’teki son sayıma göre 3 milyon 531 bin 159. Nüfusun yüzde 50,11’ini Boşnaklar, yüzde 30,78’ini Sırplar, yüzde 15,43’ünü Hırvatlar ve yüzde 3,68’ini ise diğer etnik gruplara ait vatandaşlar oluşturuyor. Ülke nüfusunun yüzde 50,7’si Müslüman, yüzde 30,7’si Ortodoks, yüzde 15,2’si ise Katolik. (AA, P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler