'Filistin'

Gazze’den Mektup: “Bu Bombardımanlar O Çok Özlenen Barışı Getirecek mi?”

Ramazan ayının son günlerinden itibaren Kudüs ve Gazze başta olmak üzere İsrail’in Filistin'de gerçekleştirdiği saldırılar, büyük kayıplara yol açtı. Saldırılarda birçok sivil hayatını kaybetti. Gazze’de yaşayan Dr. Abed Schokry, son dönemde yaşanan saldırıların şimdiye kadar gerçekleşen en kötü saldırılardan biri olduğunu aktarıyor.

23 Mayıs 2021 Abed Schokry
Fotoğraf: Ali Jadallah / AA

Gazze’de bugün 14 Mayıs 2021, 1948’den bu yana işgalin 73. yılı…Burada elektrik yok, çünkü var olan tek elektrik santrali yaklaşık bir yıl önce kapatıldı. Zira yakıt yok. Yakıtlar İsrail’den geliyor ve bunların parasını da Katar ödüyor. Musluklardan su akmıyor. Nadiren aktığında da bu su ancak tuvalet temizliği için kullanılabilecek nitelikte. Su çok tuzlu.

Hastanelerde ilaç bulunmuyor. Hastalar bunları kendileri satın almak zorunda. O da eczanelerde bulunursa… Doğal kaynaklar yok. Çöllerde ve Gazze Şeridi’nde keşfedilen doğalgazı kullanamıyoruz, çünkü kullanmamız yasak. İş yok. Yaklaşık 300 bin üniversite mezunu insan var ve iş arıyorlar. Bu insanlar çok iyi eğitim aldılar.

Gazze’de hayat yok. Olan az buçuk hayat da gözümüzün önünden kayıp gidiyor. Ama Gazze’de vatanlarını korumak için her şeyi göze almış cesur adamlar ve kadınlar var. Onlar için önemli olan ölmek ya da yaşamak değil. Çünkü hayat dediğin şeyi ya doğru düzgün yaşarsın ya da hiç yaşamazsın.

Bu son askerî müdahaleden beri ben de eşim de çocuklarım da hemen hemen hiç uyuyamadık. Yalnızca gündüzleri değil, geceleri de durum çok kötü. Son birkaç gece, tekrar Gazze’de yaşamaya başladığımızdan beri en kötü gecelerdi. 2014 yılındaki gecelerden bile daha kötü… İsrail hava bombardımanlarının yoğunluğunu hissetmemek mümkün değil. Sanki bombalar dibimize düşüyormuşçasına ev sallanıyor ve yıkılacak gibi oluyor. Korkunç, inanılmaz, akıl almaz bir şey. Bunu tarif etmek mümkün değil.

“Bu Bir Korku Filmi ve Biz Tam İçindeyiz”

İsrail pilotları sanki çocuklar da dâhil her birimizden nefret ediyor gibi. İçeride çocukların uyumakta olduğunu gördükleri hâlde evleri bombalamalarını başka türlü açıklayamıyorum. Çoğu sivil halk olan maktullerin sayısı her geçen gün artıyor. Bugün itibarıyla 31’i çocuk olmak üzere 122 ölü var. Bu çocuklar Hamas militanı mıydı? O kadar Kovid-19 hastasına ek olarak tedavi edilmesi gereken yaklaşık 800 yaralı var. Ama bunların hiçbiri tedavi edilemiyor; çünkü yeterli ilaç da doktor da yatak da yok.

Dün gece bombardıman daha şiddetli ve her nedense daha farklıydı. Evin sallantısı hiç durmadı. Civara bombalar düştükçe ev yıkılacak gibi oldu. Çıkan sesler çok ama çok ürkütücüydü. Korkunçtu. Sanki bir Amerikan korku filminin içindeydik. Ama maalesef bu gerçekti. Uykusuz geçen dördüncü gece… Ne ben uyuyabildim ne çocuklar ve eşim… Gazze’nin bazı ilçelerine ve Gazze Şeridi’nin kuzey kısmına gaz bombaları atıldı. Dün gece gözlerimiz yandı ve çok ağır nefes problemleri yaşadık.

Bu bir korku filmi ve biz, tam içindeyiz. Bunu hiç ama hiç istememiştik. Biz yetişkinler korkuyoruz ve bunu çocuklarımızdan saklayamıyoruz. Onlar da inanılmaz bir korku içerisindeler. Olan biteni kelimelerle ifade etmek çok zor.

Kıyamet kopuyor gibi. Bazen 80 bazen 160 uçak 365 kilometrekarelik Gazze Şeridi’ni aynı anda yüzlerce füzeyle vuruyor. Deniz Kuvvetleri de onlara eşlik ediyor. Tam sınıra konuşlanmış zırhlı birlikler de geri kalanı hallediyor. Bu nasıl bir acımasızlık! Şu an burada yaşadıklarımız insan tasavvurunu aşar vaziyette. Dün sabahın 6’sında beş dakika içerisinde iki kilometrelik bir alana 80 bomba atıldı. Çocuklarımız korkudan çığlık attılar. Bombaların yakınlarımıza düşmemesi için dua ettim; çünkü parçalanan camlar ve yıkılan duvarlar insanların yaralanmasına sebep oluyor.

Daha fazla yazmayı canım istemiyor. Buna artık takatim yetmiyor. Fiziken de bunu hissediyorum. Ama bana gönderdiğiniz sayısız e-posta sayesinde kendimi biraz daha güçlü hissediyorum ve kafamdan geçenleri, yüreğimde hissettiklerimi sizlere yazmaya çalışıyorum. Her iki taraf da atışlara devam ediyor. Bir yanda dünyanın en güçlü ordularından birine sahip İsrail devleti, bir yanda da kendi ürettikleri füzelerle Filistinliler. Bu ikisinin güçlerinin eşit olmadığı aşikâr.

“İşgal Altında Yaşamak İstemiyoruz”

Birkaç hafta önce “çatapat füzeler” diye bir tabir kullanmıştım; ama bunu düzeltmeliyim. Zira bunlar da yaralayabiliyor. İsrail tarafında koruma kalkanı varken bizim tarafta öyle bir şey yok. Yani bizi İsrail’in hava saldırılarına karşı koruyacak hiçbir şey yok. Yalnızca bodrumu olan birkaç büyük bina var. Bizim yaşadığımız apartmanın da bir bodrumu var. İsrailliler sağ olsunlar (!) gelecek 60 dakika içerisinde bir apartmanı bombalayacakları zaman önceden haber veriyorlar. Bu durumda bizim nereye gitmemiz gerekiyor? Sözde her yerde Hamas militanları varmış. Bir apartmanda yaşıyorsanız bütün komşularınızın kim olduğunu bilir misiniz? Hepsini bire bir tanır mısınız? Bu bütün aileleri toptan öldürmek için geçerli bir sebep midir?

Şu sıra 122 insan öldürüldü. Bunların 31’i çocuk, 20’si kadın. Geri kalanların da çoğu sivil halktan insanlar. Çünkü yerel medyanın verilerine göre az sayıda militan saldırılarda hayatını kaybetmiş. Gazze’den füzeler ateşlendi, hâlâ da ateşleniyor. Şu ana kadar dokuz ölü var. Acıyı acıyla karşılaştırmak niyetinde değilim. Bunu yapamam. Ama sayılar da bir şeyler söylüyor.

İnşallah daha fazla kan akmaması için bir an önce ateşkes sağlanır. Medyadan ve Alman haberlerinden öğrendiğimiz kadarıyla İsrail, Mısır tarafından sunulan ateşkes teklifini reddetmiş. Hamas herhâlde teklifi kabul etmiştir; ama İsrail Gazze’yi bombalamaya devam etmek istiyor.

İsrail; kadın, erkek, çocuk demeden sivil halktan insanları katletmekteki amacının ne olduğunu söylemiyor. Şiddetten nefret ediyorum ve şiddetin anlaşmazlıklarda bir çözüm olarak görülmesine karşıyım. Şiddetin acıdan başka bir şey getirmediğine ve şiddetle hiçbir yere varılamayacağına yürekten inanıyorum. İşgal altında yaşamak istemiyoruz. Özgür olmak istiyoruz. Kendi hayatımızla alakalı hususları kendimiz takdir etmek istiyoruz. Özgür dünyadaki herkes gibi eşit muamele istiyoruz.

Ancak yalnızca İsrail değil, anlaşılan bütün dünya bunu bize çok görürken nasıl mümkün olacak ki bu? Biz Filistinlilerin vatanı ellerinden alındı. Tehcir edilen ve kapana kıstırılan biziz, İsrail değil. Ailem şu an İsrail’e ait olarak anılan topraklardan Gazze’ye tehcir edildi. Komşularımıza bir zamanlar yapılanlardan dolayı suçlu olan biz değiliz. Neden dünya bunu anlamıyor? Yoksa anlamak mı istemiyor?

“Bu Bombardımanlar O Çok Özlenen Barışı Getirecek mi?”

Burada işgal altında yaşadığımız gerçeğinin sürekli olarak unutulması ve görmezden gelinmesi büyük bir sorun. En başta işgalin tamamen sonlandırılması gerekiyor. Şartsız ve koşulsuz… Doğu Kudüs başkent olacak şekilde 1967 yılında çizilen sınırları biz Filistinlilerin tamamı, hatta Hamas bile kabul etti. 54 yıldan beri işgal altında yaşıyoruz. Hiçbir halk, hiçbir insan böyle bir şeye tahammül edemez. Alman medyasının çoğunda İsrail ordusunun veya İsrailli yerleşimcilerin Filistin halkına uyguladığı şiddetten pek bahsedilmeyecek. Kışkırtıcı soruyu madem ben sorayım: Bu bombardımanlar o çok özlenen barışı getirecek mi?

Buna kesin olarak HAYIR cevabını verebilirim. Bir soru daha sorayım: İsrail bizden ne istiyor? 70 yıldır düşmanlık içerisinde yaşıyoruz. Bunun bize ne faydası oldu? Hiçbir faydası olmadı. İsrail için de aynı şey geçerli. İnsan komşularını, Filistinlileri baskı altında tutarak, ezerek İsrail’de huzurlu bir yaşamı sağlayamaz.

Size yerle bir olmuş apartmanların, sokakların, okulların, bankaların, çalınan çocuklukların fotoğraflarını gösterebilirdim. Ama bunu yapmayacağım. Çocuk cesetlerinin olduğu fotoğraflar da var. Onları da göstermeyeceğim. Bunların hepsi İsrail Hava Kuvvetleri’nin hedefindeydi. Bu arada polis karakollarını ve emniyet merkezlerini saymayı unuttum. Bunların da neredeyse tamamı yerle bir edildi. Mezarlık bile bombalandı.

Dün Ramazan Bayramı’ydı. Buradaki aileler için bu bayram Hristiyanların Noel’i gibi bir şey. Bize bayram yoktu. Hâlbuki çocuklarım ne de severlerdi bayramları… En büyük kızım üniversite sınavlarına hazırlanıyor. İnşallah sınavlar gerçekleşir. Doktor olmak istiyor. İnşallah hayalleri gerçekleşir de hem o hem de diğer çocuklarım barış ve özgürlük içerisinde yaşayabilirler. Bu duam dünya üzerindeki bütün çocuklar için.

Bugünlük bitiriyorum ve yakın zamanda her şeyin güzel bir şekilde neticeleneceğini ümit ediyorum. Bazen tekrara düşmüş olabilirim, affedin. Beni harekete geçiren ve size anlatmak istediğim her şeyi yazmak inanın gerçekten çok zor. Olan bitenler beni çok yoruyor.

Not: Bu mektup ilk olarak nachdenkseiten.de sayfasında yayımlanmış olup, Perspektif için Türkçeye çevrilmiştir.

Abed Schokry

Dr. Abed Schokry, Gazze İslam Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler