'2021 Almanya Seçimleri'

Almanya’da Seçimler: Göçmen Kökenliler Kimi Seçiyor?

Almanya'da federal seçimler yaklaşıyor. Peki 26 Eylül'de gerçekleşecek olan seçimlerde kimler oy kullanabilir? Siyasi partilerin seçim programlarında göç konusuna ilişkin neler yer alıyor? Göçmen kökenli kaç seçmen var ve genellikle kimleri seçiyorlar? Federal seçimler ve göçle ilgili sıkça sorulan soruları cevapladık.

Fotoğraf: Shutterstock.com

Almanya’da 26 Eylül 2021 tarihinde düzenlenecek seçimlerde Federal Meclis’in yeni üyeleri belirlenecek. 16 yıllık Merkel döneminin ardından başbakanlık koltuğuna oturacak ismin ve yeni hükûmetin belirleneceği seçimlere üç gün kala göçmen kökenli seçmenleri ilgilendiren ve sıkça sorulan soruları cevapladık.

Seçme hakkına sahip olan kişilerin kaçını göçmen kökenliler oluşturuyor?

2019 mikro nüfus sayımından elde edilen bilgiye göre 2019 yılında Almanya’da yaklaşık 7,4 milyon göçmen kökenli yetişkin Alman yaşıyordu. Federal Meclis seçimlerine katılma hakkına sahip olan bu kişiler seçmenlerin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturmaktaydı. 2017’deki son federal seçimde, toplam seçmenlerin yüzde 10,2’si göçmen kökenli seçmenlerdi. 2013 federal seçimlerinden önce bu oran yüzde 9 civarındaydı.

Toplam seçmenlere göre göç geçmişine sahip seçmenlerin oranı bölgelere göre değişiklik göstermekteydi: Baden-Vürtemberg, Kuzey Ren-Vestfalya veya Hessen gibi federal eyaletlerde bu oran 2017’de yüzde 12,5’in üzerindeydi. Yeni federal eyaletlerde yüzde 1,3 ile 2 arasındaydı.

Göçmen kökenli seçmenlerin oranı ise yıllardır artış gösteriyor. Bu artışın bir nedeni 2000 yılında vatandaşlık kanununda yapılan bir reform. 2000 yılına kadar ülkede yalnızca “soy ilkesi” uygulanıyordu: Buna göre sadece, Alman ebeveynlere sahip olan kişiler Alman vatandaşı olarak kabul ediliyordu. 2000 yılında yapılan yasal reformla birlikte “doğum yeri” ilkesi de getirildi. Artık ebeveynleri yabancı uyruğa sahip olan çocuklar da Alman vatandaşlığı alabiliyor. Almanya’da doğan ve şu anda reşit olan göçmen çocuklarının oy kullanma hakkına sahip olması bu reformun bir sonucu.

Kaç kişi oy kullanma hakkına sahip değil?

Almanya’da yaşayan yetişkinlerin yaklaşık yüzde 12,6’sı (8,7 milyon kişi), Alman vatandaşlığına sahip olmadığı için oy kullanma hakkına sahip değil. Bu orana AB vatandaşları ve üçüncü ülke vatandaşları da  dâhil. 

  • AB vatandaşları Almanya’da daimi olarak yaşasalar bile federal seçimlerde oy kullanma hakkına sahip değiller. Bu kişiler sadece yerel seçimlerde ve AB Parlamentosu seçimlerinde oy kullanabiliyor. Bu durum, yetişkin yabancı nüfusunun yaklaşık yüzde 44’ü için geçerli (yaklaşık 3,8 milyon kişi).
  • Üçüncü ülke vatandaşlarının ise ne aktif ne de pasif olarak oy kullanma hakları bulunmuyor. Temmuz 2021 tarihinde bu durum, Almanya’da beş milyon yetişkin bireyi kapsıyordu. Bu kişilerin Almanya’da oy kullanabilmeleri içinse Alman vatandaşlığına geçmeleri gerekiyor.

Buna karşılık çeşitli inisiyatifler, vatandaşlığa bağlı olmayan bir oy kullanma hakkı talep ediyor:

  • “Oy kullanıyoruz” (Wir wählen) kampanyası, 2017 federal seçimlerinden bu yana sembolik seçimler ve etkinlikler gerçekleştirerek göç geçmişine sahip olan kişilere siyasi katılım ve eşit oy hakkı verilmesi için faaliyet gösteriyor.
  • Alman vatandaşları ile göç geçmişi olan kişiler arasında eşitliği savunan Federal Göçmenlik ve Entegrasyon Konseyi (Bundeszuwanderungs- und Integrationsrat) isimli inisiyatif, Almanya’da beş yıllık bir ikamet süresinden sonra her düzeyde oy kullanma hakkı talep ediyor.
  • “Çoğunluk” (die Vielen) inisiyatifi, Alman pasaportuna sahip olmayan kişilerin oy verme hakkına sahip olması gerektiğini savunuyor.

Siyasette ve habercilikte hak eşitliğini  ve çeşitliliği savunan diğer kuruluşlar ise şunlar:

  • Daha kapsayıcı ve çeşitli bir Federal Meclis için çalışmalarını sürdüren “Yeni Federal Meclis” (Brand New Bundestag) adlı inisiyatif (göç geçmişi olanlar dâhil olmak üzere) adayları meclis yolunda destekliyor.
  • Yeni Alman Medya Yapıcıları (Die Neuen Deutschen Medienmacher), seçimler hakkında göç bağlamında haber yapılırken dikkate alınması gereken hususlara ilişkin olarak gazetecilere yönelik ipuçları ve tavsiyeler hazırlamıştır.

Seçim programlarında göç ile ilgili neler yer almaktadır?

Tüm siyasi partilerde göç meseleleri özellikle “iltica ve sığınma” alanlarıyla ilgili olsa da, Kiel IFW araştırmacıları “iltica ve sığınma” alanının Almanya’ya yıllık göçün aslında yalnızca küçük bir bölümünü oluşturduğunu tespit etmiştir.  Almanya’ya gerçekleşen göçün en büyük bölümünü oluşturan işgücü veya eğitim göçü ise, nispeten nadiren ele alınan bir konu.

Konuya ilişkin partilerin seçim programları arasında ise bariz farklar bulunuyor. SPD, CDU ve diğerleri göçün fırsatlarını vurgularken, AfD her şeyden önce göçün risklerini görmekte. Partilerin göçe ilişkin seçim programları ise şöyle:

Hristiyan Demokrat/Sosyal Birliği (CDU/CSU)

CDU/CSU, göçün daha sıkı düzenlemelere tabi olması gerektiğini savunurken aynı zamanda “hedefli göçü” sosyal ve ekonomik bir kazanç olarak görmekte ve sınır dışı uygulamalarının “daha iyi biçimde gerçekleştirilmesini” istemektedir. Bunun kolaylaştırılması için ise “küçük” güvenli anavatan kavramının tanıtılması gerektiğini savunmaktadır. Bu partiler, aile birleşimi ile ilgili önceki düzenlemelerin değişmeden kalması gerektiğini düşünüyor. Partilere göre, mülteci politikası daha çok AB düzeyinde koordine edilmeli. Bu politikanın temel amacı ise her şeyden önce kaçış nedenleriyle mücadele etmek olmalı. Mülteciler, anavatanlarının çevresindeki bölgelerde kalmalı ve AB ajansı olan Frontex gerçek bir sınır polisi ve sahil güvenliği statüsüne yükseltilmelidir.

Sosyal Demokrat Partisi (SPD)

SPD partisi de mülteci politikasını Avrupa’nın bir görevi olarak görmekte ve AB sığınma sistemi için reform çağrısında bulunmaktadır. Buradaki odak noktası ise mültecilerin kabulü için “Avrupa belediyeleri ve şehirleri” entegre edilmesi ve daha fazla yasal göç yolu oluşturulmasıdır. Ek olarak SPD de iltica nedenleriyle mücadele etmek istemektedir. SPD, CDU/CSU’nun aksine geçici olarak korunan kişiler için geçerli olan aile birleşimine yönelik kısıtlamaların kaldırılması gerektiğini savunmaktadır. Partiye göre, tehlikeli ülkelere yapılan sınır dışı edilme durumları sonlandırılmalı ve çalışma yasakları ve “zincirleme müsamahalar” kaldırılmalıdır.

Yeşiller Partisi (Bündnis 90/Die Grünen)

Yeşiller Partisi “çeşitli bir göçmen toplumu” fikrini savunmaktadır. Parti, vatandaşlığa geçmeyi kolaylaştırmak, iş ve eğitim göçü için yeni yollar oluşturmak istemektedir. Ayrıca partiye göre geçici koruma hakkına sahip olanlar ve kardeşler için aile birleşimi tekrar sağlanmalıdır. Yeşiller, mültecileri merkezi olmayan bir şekilde yerleştirmek istemektedir. Parti, savaş ve kriz ülkelerine sınır dışı uygulamalarına itiraz etmekte ve “güvenli anavatan” kavramını reddetmektedir. Yeşiller partisi için de mülteci politikası bir Avrupa görevidir. Mülteciler dış sınırlarda kontrol edilmeli ve AB yetkilileri tarafından çeşitli üye ülkelere dağıtılmalıdır; ancak Yunan adası olan Moria’da olduğu gibi herhangi bir kamp veya geçiş bölgesi oluşturulmamalıdır. Yeşillere göre, AB ajansı olan Frontex ilticayı önlemeye yönelik çalışmamalı ve parlamento tarafından kontrol edilmemelidir.

Almanya İçin Alternatif (AfD)

AfD’nin mülteci politikası ise kısıtlayıcı ve Cenevre Mülteci Sözleşmesi’nin ilkelerini takip etmemektedir. Parti ayrıca BM Küresel Göç ve Mülteci Sözleşmesi’nden ayrılmayı istemektedir. AFD, AB’yi de reddettiği için mülteci politikasının ulusal düzeyde düzenlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Parti, sığınma yerine “yerinde” yardımı tercih etmektedir. Yalnızca özellikle korunmaya ihtiyacı olan kişiler ülkeye kabul edilmelidir, üstelik sadece kimliklerinin ve vatandaşlıklarının açıklığa kavuşturulması şartıyla. Partiye göre, sınırda “izinsiz göç” engellenmelidir. Prensip olarak mülteciler için aile birleşimi mümkün olmamalıdır. Parti ayrıca, bir “sınır dışı etme harekâtı” ve güvenli anavatan listesinin genişletilmesini talep etmektedir. AfD’ye göre, sadece sığınma hakkı elde edenlere çalışma izni verilmelidir. AfD’nin ön gördüğü göç politikası genel olarak Japon modelini örnek almalıdır.

Sol Parti (Die Linke)

Sol Parti, sığınma hakkının genişletilmesini talep etmektedir. Parti, yasal ve güvenli giriş seçeneklerini savunmaktadır. Mülteci hakları; yoksulluk, çevre şartları ve iklim kaynaklı göç eden mültecileri de kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Geçici korumaya hak kazananlar için aile birleşimi yeniden mümkün olmalıdır. Bu kişiler merkezi olmayacak şekilde evlerde yaşayabilmelidir. Sol Parti sınır dışı uygulamalarını reddetmektedir ve düzensiz göçmenler için yasallaştırma fırsatları oluşturulmasını savunmaktadır. Partiye göre, gelecekte, göç ve entegrasyondan artık İçişleri Bakanlığı değil, aksine yeni kurulacak olan “Göç ve Katılım Bakanlığı” sorumlu olmalıdır. Frontex AB sınır teşkilatı feshedilmesini ve yerine bir deniz acil kurtarma programı getirilmesini savunan Sol Parti ek olarak Dublin sisteminin de bir Avrupa tanzimi ile değiştirilmesini istemektedir. Ayrıca parti, Türkiye ile mülteci anlaşmasının sona erdirilmesini savunmaktadır.

Hür Demokrat Parti (FDP)

FDP, Almanya’yı bir göç ülkesi olarak görmektedir. Parti, Kanada modeline dayalı olarak vatandaşlığa kabulü ve vasıflı göçmenlik kurallarını kolaylaştırmayı istemektedir. Mülteciler için bir “şerit değişikliği” mümkün olmalıdır. Yani sığınma hakkı verilmeyen iyi eğitimli mülteciler, sığınma sisteminden işçi göçü sistemine geçme fırsatına sahip olmalıdır. FDP, Frontex AB sınır ajansının güçlendirilmesini istemektedir. Bununla birlikte, bu kurum aynı zamanda denizde kurtarma operasyonlarını da yürütmeli ve AB’nin dış sınırlarındaki olası yasadışı geri püskürtmeleri açıklığa kavuşturmalıdır. FDP, SPD’ye benzer şekilde güvenli kaçış yolları sağlamak istemektedir. Ayrıca partiye göre, savaş bölgelerinden gelen mültecilere bürokrasisiz bir şekilde ve geçici bir insani koruma sağlanmalıdır. İnsanlar, dinleri veya cinsel yönelimleri nedeniyle zulüm görürlerse de koruma elde etmelidir ve insanlar bu statüyü kaybettikleri anda “tutarlı bir şekilde sınır dışı edilmelidir”.

Kaç milletvekili göç geçmişine sahiptir?

Nüfus içindeki oranlarına (yaklaşık yüzde 26) göre ölçüldüğünde, göç geçmişine sahip insanların Federal Meclis’te, eyalet meclisinde ve yerel meclislerde yeterince temsil edilmediği görülmektedir. Bu durum, mevcut olan az sayıda çalışma ile belgelenmiş durumda.

Federal Meclis:

Mediendienst İntegration tarafından 2017 yılında yapılan araştırmalar şunu gösteriyor: Federal Meclis’te göçmen kökenli 58 parlamenter yer almaktadır. Böylece toplam 709 milletvekiline oranla parlamenterlerin yalnızca yüzde 8,2’si göçmen ailelerden geldiği görülmektedir.

Partilere tek tek bakıldığında ise şu tabloyla karşı karşıta kalınmaktadır:

  • Yüzde 18,8 ile Sol Parti, göç geçmişine sahip en yüksek milletvekili oranına sahiptir
  • Yeşiller’de parlamenterlerin yüzde 14,9’u göçmen kökenlidir
  • Bu oran SPD’de yüzde 9,8’dir
  • AfD’de göçmen kökenli milletvekillerinin oranı yüzde 8,7’dir
  • FDP’de yüzde 6,3’tür
  • CDU/CSU meclis grubunda yüzde 2,9 oran ile göç geçmişine sahip kişiler en düşük oranda bu partide temsil edilmektedir.

Eyalet Meclisleri:

Göçmen kökenli milletvekilleri eyalet meclislerinde de yeterince temsil edilmemektedir. Bu veri, federal eyaletlerin entegrasyon izleminde görülebilmektedir. Buna göre göçmen kökenli politikacılar 2015 yılında eyalet meclisi üyelerinin ortalama sadece yüzde 4,5’ini oluşturuyordu. Ancak bu oran geçmiş yıllara kıyasla genel olarak artış göstermiştir. Örneğin, 2005’te bu oran yüzde 1,4’tü.

Belediye Meclisleri:

Belediyelerde göç geçmişi olan seçilmiş yetkililerin oranı hakkında güncel bir araştırma bulunmamaktadır. Max Planck Enstitüsü tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırma bu konuyu ele almıştır. İlgili araştırma 2006 ve 2011 yılları arasında o dönemin 77 büyük Alman şehrinde gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmaya göre belediye meclisi üyelerinin yüzde 4’ü göçmen kökenliydi.

Özellikle de göçmen kökenli kadınlar yeterince temsil edilmemektedir: Göçmen kökenli kadınlar 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre belediyelerde meclis üyelerinin yüzde birini oluşturuyordu. Araştırmacılara göre bu bir “demokrasi açığıdır”.

Göçmen kökenli kaç kişi oy kullanmaktadır?

Göç geçmişi olan insanlar federal seçimlerde oy kullanma haklarını diğer seçmenlere göre daha az kullanmaktadır. Bir SVR araştırmasına göre anket yapılan göç kökenli kişilerin yüzde 65’i 2017 federal seçimlerine katıldıklarını ifade etmiştir. Göç geçmişi olmayan seçmenlerde bu oran yüzde 85,8 olmuştur.

Bu noktada kendi isteği ile göç eden göçmen grupları arasında büyük farklar görülmektedir: Buna göre diğer AB ülkelerinden göç eden ve oy kullanma hakkına sahip olanların yüzde 77,4’ü oy kullandığını ifade etmiştir. Alman uyruklu göçmenlerde bu oran yüzde 68 iken Türkiye’den göç eden seçmenlerde yüzde 56,4 olmuştur. “Dünyanın diğer ülkelerinden” gelenlerde ise bu oran yüzde 51,9’dur. Seçimlere katılımın farklı olmasının nedenleri ilgili grubun ortalama eğitim düzeyi, Almanya’da kalma süresi ve aynı zamanda köken ülkedeki seçimlere yönelik önceki deneyimler olabilir.

Duisburg-Essen ve Köln Üniversiteleri’nin 2017 federal seçimlerinde göçmen kökenlilerin oy kullanma davranışları üzerine yaptığı bir araştırmaya göre Türk kökenlilerin seçime katılma oranı yüzde 64, Rusya’dan gelen Almanların ise yüzde 58’dir.

2013 federal seçimleri için yapılan bir anket, göç geçmişine sahip insanların seçimlere daha az katılım gösterdiklerini doğrulamıştır. Buna göre, ankete katılan göç kökenlilerin yüzde 74,6’sı seçime katıldığını söylerken, anket yapılan diğer kişilerde bu değer yüzde 87,2 olmuştur.

Göçmen kökenli kişiler hangi partilere oy vermektedir?

Uzun bir süre SPD, özellikle Türkiye kökenliler başta olmak üzere göçmen kökenli seçmenler arasında en popüler parti olarak görülüyordu. Artık eski parti bağları kısmen çözülmeye başlamıştır. Geçmiş yıllardaki çalışmalara genel olarak göz gezdirelim.

2019

Konrad Adenauer Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre SPD, 2019 yılında incelenen grupların neredeyse tamamında kaybetmiştir. Parti, göçmen kökenli Alman seçmenlerde yüzde 15’e ulaşmıştır (2015 yılına ait bir çalışmada bu oran yüzde 32 idi). Türk kökenli seçmenler için bu partiye oy verme oranı yüzde 50’den (2015) yüzde 13’e (2019) düşmüştür. Alman uyruklu göçmenlerde ise sabit kalmıştır (2015: yüzde 20, 2019: yüzde 21).

CDU/CSU’ya verilen destek, göç geçmişi olan kişiler arasında büyük ölçüde sabit kalmıştır (2015: yüzde 40, 2019: yüzde 42). Ancak gruplar arasında belirgin farklılıklar bulunmaktadır: CDU/CSU Partisi’nin, Türkiye kökenli ve oy kullanma hakkına sahip olan kişilerden aldığı oy sayısı belirgin ölçüde artmıştır (2015: yüzde 17, 2019: yüzde 53). Alman uyruklu göçmenlerde oy oranı yüzde 55’ten yüzde 47’ye gerilemiştir.

AFD ise Alman uyruklu göçmenler grubundaki payını yüzde 3’ten yüzde 16’ya çıkarmayı başarmıştır. Göç araştırmacısı Jannis Panagiotidis, CDU’dan uzaklaşılmasını ve AfD’ye yönelişi Alman uyruklu göçmenlerin, Almanya’da sahip oldukları ve sonradan göç eden kişiler dolayısıyla tehlikeye gireceğini düşünebilecekleri “ayrıcalıklı göçmen” konumuyla açıklamaktadır.

2018

SVR’nin 2018 yılında gerçekleştirdiği temsili bir araştırma, göç geçmişine sahip kişiler arasında yüzde 43,2 ile CDU ve CSU’nun ilk kez en popüler partiler olduğunu ortaya koymuştur.

Araştırmaya göre, SPD 2016’dan 2018’e kadar yaklaşık 15 puan kaybetmiş ve yüzde 25’e gerilemiştir. Yeşiller ve Sol Parti yüzde 10 civarında, FDP ve AfD yüzde 5 civarında oy almıştır.

(Geç) göç eden Alman kökenli göçmenlerin yaklaşık yüzde 41’i en çok CDU/CSU’yu beğendiğini ifade etmiştir – bu, 2016’ya kıyasla yaklaşık yüzde 5 daha az bir orandır. Bu göçmenlerin yüzde 15’i SPD’yi tercih etmiştir ki bu oran 2016’ya göre yaklaşık yüzde 10 daha düşüktür. Sol Parti yaklaşık yüzde 16 oy alırken AfD yüzde 12 oranında tercih edilmiştir.

Araştırmaya göre birçok Türkiye kökenli insan SPD’den uzaklaşıp CDU’ya yönelmektedir. Ankete katılan Türkiye kökenlilerin yüzde 37’si en çok SPD’yi beğendiğini ifade etmiştir – 2016’da bu oran yüzde 70’in biraz altındaydı. Türkiye kökenli seçmenlerin yaklaşık yüzde 33’ü CDU/CSU’yu tercih etmiştir, bu oran 2016’ya göre yüzde 27 daha fazladır.

2017

Duisburg-Essen ve Köln Üniversitelerinden bir araştırma ekibi yaklaşık 500 Türkiye asıllı seçmenle ve 500 Rusya Almanı seçmenle oy verme davranışlarına ilişkin bir anket gerçekleştirmiştir. Ankete göre SPD yüzde 35 oranda seçilerek Türkiye kökenliler arasında en popüler parti olmuştur. Öte yandan, Rusya Almanlarının neredeyse üçte biri CDU/CSU’ya oy vermiştir.

*Bu araştırma Mediendienst Integration kurumunun sayfasında yayınlanmıştır.

 

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesinde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler