"Dindarlık"

“Hollandalı Müslümanlar, İnançlarını Bir Sonraki Nesle Aktarmada Başarılı”

Hollanda Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu’nun (SCP) yaptığı araştırmaya göre ülkede dinî inancı olmayanların sayısı ilk defa inananlardan daha fazla. Peki bu gelişme sekülerleşme sürecinde bir dönüm noktası mı ve Müslümanlar bu konunun neresinde yer alıyor?

Fotoğraf: ColorMaker / Shutterstock.com

Hollanda Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu’nun (SCP) Mart 2022’de yayımladığı “çoğulcu toplumda din” konulu “Kilise ve Caminin Ötesinde”1  isimli raporda, Hollanda’da dinî inancın giderek zemin kaybettiği kaydedildi. Bir seri şeklinde ilerleyen “değişimi ve çeşitliliği tanımlama” başlığı altında 2018 yılında Hollanda’daki Hristiyan ve Müslümanların yaşantısını mercek altına alan serinin üçüncü raporu ise dinî inancı olmayan vatandaşları konu alıyor. Raporda, dinî inancı olmayan kişiler ateistler ve agnostikler olarak iki başlıkta değerlendiriliyor. Ateist bireyler bir tanrının varlığını reddederken, agnostikler ise bir tanrının olup olmadığının bilenemeyeceğini savunuyor.

SCP raporunda açıklanan rakamlara göre mevcut durumda Hollanda nüfusunun yaklaşık yarısının ateist veya agnostik olduğu görülüyor. Raporda, bu oranın 1960’ların ortasındaki ve 1970’lerin sonundaki ilk ölçümlerin iki katına tekabül ettiği ifadeleri yer alıyor. O yıllarda Hollanda’da “ietsizm”, yani somut evrenin ötesinde bir “şey” olduğu, ama bu şeyin tanımsız ve bilinmez niteliklere sahip olduğunu savunan bir inanç biçimi hızla yayılmaktaydı. Bu trendi 1980’lerde ve 1990’larda agnostisizmin yükselişi izledi; milenyumun başlangıcından sonra ise ateistlerin oranı açıkça arttı.

Bu minvalde Avrupa çapında oran olarak en fazla ateist ve agnostik nüfusa sahip ve bu oranlarda en hızlı artış gösteren ülke Hollanda oldu. Sıralamanın devamında ise İsveç, Norveç, Çekya ve Fransa yer alıyor. Avrupa’da 1998 ile 2018 verileri karşılaştırıldığında birçok ülkede dinî inancı olmayan kişilerin sayıları yüksek oranda artarken, Fransa’da ve Almanya’da sayıların büyük ölçüde sabit kalması dikkat çekiyor.

Değişen Dengeler

Raporda yer alan diğer verilere göre din ve dinî topluluklar, etkili sosyal aktörler olarak giderek daha fazla zemin kaybediyorlar. Bununla birlikte, “Hollanda’da bu geniş kapsamlı sekülerleşmenin yarattığı boşluk, “çağdaş maneviyat (Fl. ‘hedendaagse spiritualiteit’) ile dolduruluyor” olgusu ise yalanlanıyor. Aksine genel “maneviyat” seviyesinin artmaktan ziyade azalmakta olduğu vurgulanıyor. Peki çağdaş maneviyat, sekülerleşme sürecinde bir dönüm noktası oluşturabilir mi? Araştırmacılar tüm dünya dinlerinin tarihlerinde gelgit dönemleri yaşadıklarını, fakat günümüzde gelinen noktanın farklı bir durum teşkil ettiğini belirtiyor. Trilojinin ilk iki raporunda “çağdaş maneviyat”ın muhtemel bir dinselleştirme biçimi olarak görülebileceği iddia edilirken, mevcut raporda güncel verilere dayanarak bir dinselleştirme eğilimine rastlanmadığı kaydedildi.

Raporda genel olarak ateistlerin ve agnostiklerin hayatın anlamını aramak yerine, kendi hayatlarında anlam aradıkları ifade ediliyor. Verilere göre, “kendini geliştirmek, başkalarıyla ilgilenmek, yoğun deneyimler yaşamak ve daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilmek gibi unsurlar” dinî inancı olmayan katılımcılarda hayatlarını anlamlandırma konusunda ön plana çıkan faktörler.

Dinî inançtaki değişimin sebebi olarak genel anlamda dinin kültürdeki yerini kaybetmesi gösteriliyor. Kilise kamusal yaşamda giderek daha az yer tutuyor ve kiliselere olan güvenin de azaldığı görülüyor. Bunun yanı sıra raporda, bireylerin dinî veya dinî-kültürel bir sosyalizasyon alanları olmadığında kendiliklerinden kiliseye gitme oranının da düştüğü tespitine yer veriliyor. Hristiyan dinî çevrelerin sosyalizasyon oranlarının da düşük olması sebebiyle kesişmelerin gelecekte artacağı düşünülmüyor. Dolayısıyla dinî inancı olmayan kişilerin sayısında bu noktadan sonra bir gerileme yaşanacağı düşünülmüyor.

Müslümanlarda Sekülerleşme Görülmüyor

Raporda trilojinin 2018 yılında yayımlanan ikinci raporuna da değiniliyor. Ülkedeki Müslümanları ele alan raporda Hollanda’daki yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 6’sının Müslüman olduğu belirtiliyor. Ülkedeki Müslümanların büyük çoğunluğunu, tam olarak üçte ikisini Türkiye ve Fas kökenliler oluşturuyor. Bu nedenle de araştırmada iki ülkeden gelen göçmenlere odaklanılıyor.

Dinin Türkiye ve Fas kökenli göçmenlerin yaklaşık yüzde 90’lık bir kesimi için hayatın önemli bir parçasını oluşturduğu kaydediliyor. Türkiye kökenlilerin üçte biri beş vakit namaz kılarken, Fas kökenlilerde bu oran her beş kişiden dördü olarak belirtiliyor. Çoğunluk toplumunda görülen trendin aksine ülkedeki Müslümanlarda sekülerleşme belirtilerinin çok az gözlemlendiği veya hiç gözlemlenmediği vurgulanıyor. Tam aksine Türkiye ve Fas kökenli Müslümanlar arasında hem birinci hem de ikinci nesilde namaz kılanların sayısının arttığı kaydediliyor. Raporda bu bağlamda, Hollandalı Müslümanların inançlarını bir sonraki nesle aktarmada başarılı oldukları ifade ediliyor.

Araştırmada ilgi çeken bir başka nokta ise eğitim düzeyi ile sekülerleşme arasında genelde görülen pozitif korelasyonun Müslümanlarda gözlemlenmemesi oldu. Göçmen kökenli Müslümanların eğitim düzeyi yükseldikçe dinî pratikleri yerine getirme hassasiyeti de yükseliyor. Ancak Türkiye kökenli nüfus içinde Müslümanların oranının 2006 ve 2015 yılları arasında yüzde 93’ten yüzde 86’ya gerilediği görülüyor. Fakat raporda bu oran, Hristiyanlar arasında yaşanan gerileme ile karşılaştırıldığında, küçük bir düşüş olarak nitelendiriliyor.

Müslüman Nüfusta Artış Öngörülüyor

Rapora göre günümüzde Hollanda’da geleneksel dinî inancın en önemli kaleleri, ülkede “Bijbelgordel” (Tr. “İncil Kuşağı”) olarak nitelendirilen muhafazakâr Protestan nüfusa sahip bölge, Hristiyan göçmenler ve Hollandalı Müslümanlardan oluşuyor. Hollanda Disiplinlerarası Demografik Enstitüsü (NIDI) ve Hollanda İstatistik Kurumunun (CBS) araştırmalarına göre, göç geçmişine sahip Hollandalıların sayısının 2050 yılına kadar yaklaşık üçte bir oranında yükselebileceği öngörüsüne raporda yer veriliyor. Göçmen nüfusun nispeten sıklıkla Müslüman olan ve sekülerleşme belirtilerinin çok az gözlemlendiği kesim olduğu da vurgulanıyor. Dolayısıyla Müslümanların sayısında bir artış beklendiği ve 2050 yılında göçmen kökenli her üç Hollandalıdan birinin Müslüman olacağı tahmin ediliyor.

Hollanda hâlihazırda dinî çeşitliliğin en yüksek olduğu ülkelerden biriyken, bu çeşitliliğin önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor. Önümüzdeki 10 senelik süreçte dinî inancı olmayanların sayısıyla birlikte, Müslümanların ve bazı küçük Hristiyan toplulukların sayısında da artış beklendiği açıkça belirtiliyor. Bu gelişmelerin bireysel, toplumsal ve topluluklar düzeyinde tüm toplumu ilgilendiren sonuçları ve zorlukları da beraberinde getireceği ifade edilirken, bu bağlamda gelecekte yaşanabilecek üç sorun sıralanıyor.

Bunlardan ilki eğer bir birey anlam arayışında ise, bu bireysel manada daha büyük bir zihinsel (varoluşsal) yük oluşturabilir. Toplumsal gruplar düzeyinde ise sayı olarak baskın laik çoğunluk ile dindar olanlar arasında ideolojik gerilimler ve ayrışmalar daha belirginleşecek. Bu gerilimlerin artan sosyal eşitsizlikler, azalan temsil gücü, güvensizlik ve çatışma ortamından beslenebileceği uyarısında bulunuluyor.

Son olarak kiliselerin ortadan kalkmasıyla birlikte gönüllü yardımsever sayısında da azalma görülebileceği düşünülüyor. Hollanda Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu (SCP) bu sebeple devlet politikasına yön verenlere, “karşılıklı anlayış ve kabule odaklanmaları ve herkesin tam olarak katılabileceği bir toplum idealine teşvik etmeleri” tavsiyesinde bulunuyor.

Dipnot

https://www.scp.nl/publicaties/publicaties/2022/03/24/buiten-kerk-en-moskee

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler