'Çok Dillilik'

Almanya’daki Camilerde Dil Kullanımı: “İki Dilli ve Hibrit Dil Yaklaşımları Geliştirilmeli”

Almanya’daki camilerde ağırlıklı olarak hangi dil konuşuluyor? Türkçe mi, yoksa Almanca mı? Türkiye kökenlilerin yoğun olduğu camilerde Türkçe korunmalı mı? Dr. Arndt Emmerich, politikacıların camilerdeki dil çeşitliliğini desteklemesi ve tek dilli asimilasyonda ısrar etmemesi gerektiği görüşünde.

Fotoğraf: © canyalcin/shutterstock.com

Politikacılar genellikle dil değişimini Almanya’da “başarılı entegrasyonun” birincil göstergesi olarak görür. Bu güncel konudan hareketle ben de camilerde dil değişimi konulu etnografik araştırmamda1 yerel cami cemaatlerinin bu siyasi talepleri nasıl yorumladığını, değerlendirdiğini, uyguladığını ve bunlara nasıl itiraz ettiğini inceledim. 20’den fazla camiye gerçekleştirdiğim ziyaret kapsamında kentsel ve yarı kentsel bölgelerde İslami bilginin aktarılması için Almancanın nasıl kabul gören bir araç hâline geldiğini ve bunun yanı sıra Türkçe gibi ana dillerin gelecek nesillere nasıl aktarıldığını inceledim. Bu anlamda Almanya’daki dinî ve etnik azınlıkların, ana dillerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak konusunda genellikle yalnız bırakıldığını söyleyebilirim.

Gençlerle; gayrimüslimler, diğer dil ailelerine ve etnik gruplara mensup Müslümanlar ve İslam’a geçen kişilerle etkili iletişim kurmaya yardımcı olan araçlar olarak sunumların ve seminerlerin Almanca yapılmasının yararları üzerinde konuştum. Örneğin birçok camide haftalık Cuma hutbesi Türkçe yapılırken, bir projektörle hutbe içeriği Almanca olarak ekrana yansıtılıyordu. Bir başka örnekte ise Türkçe hutbeden sonra Almanca hutbe okunuyordu.

Görüştüğüm bazı kişiler, Türk kültürel mirasının korunması için vaazın “40 yıl sonra bile” Türkçe olarak yapılması ve dolayısıyla Türkçenin caminin resmî dili olarak kalması gerektiğini düşünüyordu. Bu görüş 23 yaşındaki Müslüman bir kadın tarafından da dile getirildi. Bu kadın çocuklarının Almancanın yanı sıra Türkçe de konuşmasını istiyordu ki bu da ancak öncelikle kendisinin dili unutmaması ile mümkün olabilir. Bununla beraber bu kişi maalesef erkek kardeşlerinin Türkçesinin çok zayıflamış olduğunu da belirtti.

Almanya’daki Müslümanlar Ana Dillerini Koruyor

Konuştuğum Müslüman ebeveynler, çocuklarının ana dillerini ve bununla birlikte akrabaları ve büyükanne ve büyükbabaları ile iletişim kurma yeteneklerini kaybedeceklerinden endişe duyuyorlardı. Ancak Almanya’da doğan bazı Müslüman gençler, eğitim ve çalışma alanında sürekli artan talepler göz önüne alındığında ana dillerini korumanın zor olduğunu ifade ettiler. Ayrıca dilin, özellikle Türkçenin kutuplaştırdığına ve kişisel ayrımcılık deneyimleriyle ve ulu sötesi söylemlerle bağlantılı olduğuna dikkat çektiler.

Almanya karşılaştırmalı bilimsel çalışmalarda2 ilginç bir örnek teşkil ediyor, çünkü ABD, Fransa veya Büyük Britanya’nın aksine, Almanya’da ağırlıklı olarak Türk cemaatlerinde olmak üzere Müslümanlar camilerde ve ailelerde ana dillerini korumayı daha iyi başarıyor. Ana dilin nesiller boyunca korunması konusunda başarılı olunması beraberinde dış çevrenin takdirini ve ailelerde ve ulus ötesi ağlarda önemli bir katma değeri getiriyor.

Almanya’da yaşayan üçüncü kuşaktan olan Gülay, Fransa ve Türkiye’de bulunan diğer aile üyeleriyle olan ilişkisinden örnekler verdi. Gülay’ın anlattıklarına göre iki ülkeden fertlerin buluştuğu aile ziyaretleri sırasında iki taraf da diğerinin yaşadığı ülkenin dilini, yani Fransızca veya Almancayı yeterince iyi konuşmadığı için aile sohbetleri Türkçe yapılıyor. Gülay’ın Aşağı Saksonya’da bulunan ve mensuplarının hâlâ yüzde 80 oranında Türkçe konuşabildiği yerel camisine kıyasla, büyükanne ve büyükbabaları da dâhil olmak üzere Fransa’daki akrabalarının Türkçe bilgisi ise oldukça zayıf: “Ziyaretlerim sırasında Fransa’da dil asimilasyonunun ne kadar ileri seviyede olduğunu fark ediyorum.” Türkiye’ye yaptıkları ziyaretler sırasında Türk akrabaları Gülay’ın gramer ve kelime bilgisini övmüş; Fransa’da yaşayan akrabaların Türkçe bilgileri hakkında ise şakalar yapmışlar.

Almanca Konuşulan İslam’ı Sorgulamak

Almanya’da camilerde ve ailelerde ana dilin bu denli etkileyici bir şekilde korunması, genellikle giderek artan bir şekilde dilsel farklılıkları azaltmayı hedefleyen Alman entegrasyon politikasıyla doğrudan bir çatışma olarak görülür. Öte yandan, Hollandalı kültür antropoloğu Thijl Sunier, 2004 yılında Alman eğitim sistemi üzerinde yaptığı araştırmasında3 Alman “etnik ve dilsel homojenlik” fikrinden dolayı dile batırma (Alm. “Immersion) hedefine ulaşılmasının zor olduğunu, etnik kökenleri Türk olan kişiler sadece Almanca konuşsalar bile çocukların yabancı olarak kabul edildiğini tespit etmiştir.

Bu bağlamda, ulusötesi bağlantıları olmayan “Almanca konuşan” bir İslam’a ilişkin giderek daha yüksek sesle dile getirilen siyasi talepler sorgulanmalıdır. Birincisi, dil değişikliği etnik bir kimlikle özdeşleşmeyi ortadan kaldırmaz veya Almanya’da hâlâ ciddi bir şekilde Hristiyan öncü kültürü tartışmasının etkisinde olan etnokültürel ulusal aidiyet anlayışı nedeniyle evrensel entegrasyonu da artırmaz. İkincisi, Alman diline adapte olunması, camilere yönelik kamuoyu algısını mutlak anlamda değiştirmez veya özellikle muhafazakâr akımlara yönelik Müslüman karşıtı ırkçılığı azaltmaz. Hatta bu camiler daha fazla kamu denetimine tabi oldukları için daha fazla ayrımcılığa maruz kalabilirler. Üçüncüsü, dışarıdan dayatılan bir dil değişikliği, bölünmelere ve nesiller arası gerilimlere, aile çatışmalarına ve ana dilin baskın olduğu yerel camilerden genç Müslümanların uzaklaşmasına yol açabilir. Son olarak, erken bir dil değişikliği, bazı İslami geleneklerin ortadan kalkmasına katkıda bulunur, çünkü geleceğin imamları için ilk tam zamanlı İslami yatılı okulun 1973 yılında açıldığı Büyük Britanya’nın aksine Almanya’da bir İslam ilahiyatı ve bu anlamdaki temel altyapı hâlâ kurulum aşamasındadır.

Kültürel ve Dilsel Dengenin Sağlanması

Almanya’daki Türk cami cemaatlerinin çeşitli sosyal gereksinimlerle ve demografik değişimle karşı karşıya kaldığı ve bu nedenle muğlak bir entegrasyon tartışması ile her zaman kolay olmayan Türk diasporası politikası arasında kültürel ve dilsel bir denge kurmaya çalıştıkları açık.

Almanya’daki Türk cami cemaatleri, genellikle tek yönlü bir dil asimilasyonuna değil, yaşadıkları ülkenin dilleri ile ana dilleri arasındaki karmaşık müzakerelere de maruz kalıyorlar. Bazı camiler gelecek nesillerin, iki dilliliğe her zaman açık olmayan bir toplumda bir yer edinebilmesi için daha donanımlı olmasını sağlamak amacıyla yeni pedagojik teknikler ve hibrit dil yaklaşımları geliştirmiş durumda. Bu nedenle politikacılara ve idari yapılara, Alman Müslümanlar ve diğer dilsel azınlıklar ile sürdürülebilir iletişimin ve karşılıklı saygının sağlanması ve bu sırada dil asimilasyonunda ısrar edilmemesi için dil çeşitliliğini ciddiye almaları tavsiye edilmeli.

Dipnot:

https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/1369183X.2021.1994377?tab=permissions&scroll=top

https://www.americanprogress.org/article/turkish-diaspora-europe/ 

https://www.berghahnbooks.com/title/SchiffauerCivil

Dr. Arndt Emmerich

Heidelberg Üniversitesi Sosyoloji bölümünde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışan Dr. Arndt Emmerich, camilerin yerelde gerçekleştirdiği aktivizm ya da camilerde anadilin kullanımı gibi konularda araştırma projeleri yürütmüştür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler