Almanya’nın Göç Tarihinde Kadınlar ve İş Gücü Hareketliliği
Gerek evlerinden zorla ayrılmış gerek iş bulmak amacıyla göç etmiş kadınlar, dünyadaki göçmen nüfusunun yarısını meydana getiriyor. Almanya'da sanayileşme döneminde birçok kadın ev çalışanı ya da hizmetçi olarak yurt içinde ve yurt dışına göç etti. 1960'lardan itibaren Almanya'nın yaşadığı ekonomik kalkınmada büyük rol oynayan "misafir işçiler"in de önemli bir kısmı kadınlardan oluşuyordu.
Günümüzde Ukraynalı mülteci kadınlar, savaştan kaçış hareketinin simgelerinden biri oldular. Savaşın patlak vermesinden bu yana Almanya’ya sığınan ve hâlâ sığınmaya devam edenlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Kadın göçü son zamanlarda, örneğin savaştan kaçan Ezidiler, Suriyeliler ve Afganlar hakkındaki haberlerde olduğu gibi, haber ve araştırmalarda daha fazla yer almaya başladı. Aslında kadınların göçü yeni bir olgu değil. Tarihe bakıldığında onlarca yıldır dünyadaki göçmenlerin neredeyse yarısını, hatta bazı bölgelerdeki göç akınlarında çoğunluğunu kadınların oluşturduğu görülüyor.
Almanya’da göç ve entegrasyon ağırlıklı çalışan Mediendienst Integration’dan Christina Mecke, geçmişten günümüze Avrupa ve Almanya’nın göç tarihinde kadınların yerini derledi.
Bir İş Gücü Piyasası Olarak Hizmetçi Kadınlar
Mecke ilk olarak, Avrupa ve Kuzey Amerika’da 19. yüzyılda yaşanan sanayileşmenin göç hareketleri üzerinde güçlü bir etkisine dikkat çekiyor: O dönem gelişmekte olan orta sınıflar ev hizmetçileri arıyordu. Özellikle alt sosyal sınıflardan gelen genç kadınlar bunu eğitim almadan para kazanmak için bir fırsat olarak gördüler.
Hanelerde hizmetli olarak çalışan insanlar da bu göç hareketliliği içerisinde yerini aldı. Almanya’da iş edinme amacıyla başka bir şehre veya ülkeye taşınanlar arasında on dört yaşını almış genç kadınlar da vardı. Bu genç kadınların ilk durağı genellikle doğdukları bölgeye yakın şehirler oluyordu. 1900’lerin başında sadece Berlin’e yılda yaklaşık 40 bin hizmetçi geldiği ifade ediliyor. Bu bölgesel iş gücü göçü, daha sonraları uluslararası iş gücü piyasasına da yansıdı.
Paris, Budapeşte ve Viyana gibi şehirler, iş gücü göçünün çekim noktaları olarak öne çıktı. Paris’te 1901 yılında 17 bin 700 yabancı hizmetlinin yaklaşık 7 bin 600’ü Almanya’dan geliyordu. Böylece Alman kadınlar en büyük oranı oluşturdu. Burada iş bulduklarında mesleki deneyim, yabancı dil becerisi ve çalışma sertifikaları kazandılar.
Uluslararası Kadın Hizmetçi Sektörü
Mecke, devamında, esnek ya da sınırlı süreli iş sözleşmeleri, hizmetli olarak çalışan kadınları çok sık iş değiştirmeye sevk ettiğini ve zorladığını hatırlatıyor. Böylece esas olarak genç kadınların kendi aralarında ortaya çıkan iletişim ağları ve aynı zamanda iş bulma ajansları tarafından hizmet verilen önemli bir uluslararası iş gücü piyasası gelişti.
Mecke, kadın işçi göçünün rakamlarını net olarak bilmek mümkün olmasa da tahminî hesaplamalar bu konuda bir fikir verebileceği görüşünde. 20. yüzyılın başında sadece Alman İmparatorluğu’nda 1 milyon 300 bin kadın hizmetçinin istihdam edildiği temel alınırsa, uluslararası ölçekte birkaç milyon kadın hizmetçi olarak istihdam edilmiş olmalı. Bu kadınların çoğu kendi ülkeleri içinde göç etmekle beraber birçok kadın yurt dışına göç etmişti. Kayıtlarda birkaç bin Alman kadının 1900’lerde geçici ya da kalıcı olarak yurt dışına göç ettiği görülüyor.
Almanya’dan Yurt Dışına Hizmetçi Kadın Göçü
Mecke, iş gücü piyasasının uluslararası boyutunu daha iyi görmek adına Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Alman hizmetçilere ilişkin rakamlar önemli veriler sunabileceğini öne sürüyor: 1900’lerin başlarında ABD’deki Almanya kökenli göçmenlerin yaklaşık yüzde 10’unu kadın hizmetçilerden oluşturuyordu. Tek başına seyahat eden kadınlar arasında hizmetçiler en büyük meslek grubuydu. Göç eden aile üyeleri ya da eve dönen “göçmen mektupları” aracılığıyla diğer kadınlar da göç etmekle ilgilenmeye başladılar ve bu irtibatla göçmelerin arasındaki iş bulma ağları gelişti.
Hizmetçi kadınlar ekseninde gelişen bu ağlar sadece iş bulmaya hizmet etmiyordu. Almanya ve Avusturya’dan gelen ve çoğunluğu Yahudi olan yaklaşık 20 bin genç kadın, 1930’ların Birleşik Krallık’ındaki kısıtlayıcı göç ve mülteci politikalarını, ev çalışanı izni (İng. “domestic permit”) alarak aşabilmiş ve böylece Nazi yönetiminden kaçabilmiş. Katı koşullara bağlı ev çalışanı çalışma izni ve genellikle kadınlar için sosyal hayatları açısından bir gerileme anlamına da geliyordu. Bununla birlikte binlerce genç Yahudi kadın bu şekilde hayatlarını kurtarabildi.
Misafir İşçi Göçü ve Kadın İstihdamı
Mecke -günümüze doğru gelirken-, 1960’lardan itibaren başta Türkiye olmak üzere iş gücü ihracı yapan ülkelerden “misafir işçiler” (Alm. Gastarbeiter), Batı Almanya’daki ekonomik kalkınmanın önemli bir parçası oldu. İş gücünün önemli bir bölümünü kadınlardan oluştuğunu hatırlatıyor: 1973 yılında Almanya’da yaklaşık 706 bin “misafir işçi” vardı ve bu sayı tüm göçmen işçilerin yüzde 30’undan fazlasına denk geliyordu.
Bazı işe alım ofisleri, kadın işçileri özellikle tercih etmiş ve tekstil, giyim ve gıda endüstrilerinin yanı sıra elektrik, demir ve metal endüstrilerinde vasıfsız veya yarı vasıflı işçi olarak istihdam etmiş. Bu sektörler asgari ücret standartları sunarken, otel ve yiyecek içecek sektörü, kat hizmetleri ve temizlik sektörü özellikle mali sömürü tehdidi altındaydı.
Kadın göçmenler çoğunlukla “alt gelir grubu” olarak adlandırılan ve daha az fiziksel kuvvet gerektirdiği varsayılan işler için işe alınmış. Burada kendi ülkelerinde kazanabilecekleri ücretlerden daha çok olsa da, alt gelir gruplarındaki erkeklerden yüzde 30 ila 40 daha az ücret alıyorlardı. Düşük ücret, şirketlerin kadınları işe almasının önemli bir nedeniydi.
İşverenler çoğunlukla genç, bekar ve çocuksuz kadınlar arıyordu. 1968’de yabancı kadın işçilerin yüzde 42’si Almanya’da bekar ve evli olmayan kişilerdi. Kadınlar sıkı sağlık kontrollerinden geçmek zorundaydı. Hamile oldukları tespit edilirse, Almanya’ya girmelerine izin verilmiyor ya da zaten Almanya’da iseler sınır dışı ediliyorlardı.
“Düşük Ücret Grubu II”
Mecke’nin son olarak vurguladığı husus, adil olmayan ücretler nedeniyle göçmen kadınların gittiği grevler. Bunun en iyi bilinen örneği, Neuss’taki otomobil tedarikçisi Pierburg’da 1973 yılında yaşanan işçi grevidir. Burada “misafir işçiler”, sadece kadınların istihdam edildiği “Düşük Ücret Grubu II”nin (Alm. “Leichtlohngruppe II”) kaldırılması için greve gittiler. Alman kadınlar için de iyileştirmeler talep ettiklerinden, Alman kadınlar meslektaşlarıyla dayanışma gösterdiler. Bin 800 göçmen ve 400 Alman kadınla başlayan grev, daha fazla kadının katılımıyla tüm şirketi felç etti.
“Pierburg” kadınlarla en açık şekilde ilişkilendirilen grevdir. Ancak göçmen kadınlar, 1950-1970 yılları arasında ve 1973 yılında Köln’deki Ford veya Osnabrück’teki Karmann fabrikalarında yapılan “vahşi kedi grevleri” gibi başka grevlere de katılmışlardır. (P)