Medya Vaizliği, Sanal Din ve Yeni Cemaatler
Dinî içeriklerin tüketim ve magazin malzemesi hâline dönüştüğü bir çağda yaşıyoruz. Bu çağ, aynı zamanda kurumsal din ve kürsülerin otoritesinin silikleştiği ve medya vaizlerinin arttığı bir çağ.
Din yapısı itibariyle insanları bir yaşam biçimine davet eder ve o yaşam biçimi hakkında mensuplarını bilgilendirir. Bu davet ve bilgilendirme geçmişte peygamberler, âlimler, din adamları, imamlar, vaizler gibi insan vasıtasıyla ve sözlü kültürle yapıldığı gibi bilginin yayılmasını kolaylaştıracak diğer araçlar da es geçilmedi. Teknoloji ilerledikçe dinî yaşam da bundan önemli ölçüde etkilendi.
Dinin geniş kitlelere anlatılmasında ise medyanın şüphesiz etkin bir rolü var. Yazılı medya ile başlayan süreç zamanla vaaz kasetleri, radyo ve televizyon programlarına kadar sıçrayarak “medya vaizliği” kavramını ortaya çıkardı. Televizyon şüphesiz ki dinî içeriklerin kitlelere ulaşmasında diğer medya araçlarına göre daha etkin rol oynadı ve kavramın görünür hâle gelmesinde büyük bir etkisi oldu.
Medya vaizleri özellikle ramazan aylarında gazetelerde kendilerine ayrılan sayfalarda yazarak, radyo programlarına katılarak ya da sunarak, özellikle 70 ve 80’li yıllarda vaaz kasetlerinin elden ele dolaşması ile ve bugün hâlâ devam eden televizyon programlarında yer alarak toplumda iz bıraktılar. Hatta birçok cemaat ve tarikat kendi medya organlarını kurdu, yayınlarını onların vasıtasıyla yaptı. Medya vaizliği beraberinde birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Dinî içeriklerin magazinleşmesi, ticari bir ürün hâline getirilmesi son zamanlarda akademik çalışmaların da konusu oldu. Medyanın kendi kuralları ile dinin ilkeleri arasına sıkışan vaizler dengeyi koruyabilmek adına çaba sarf etti fakat birçok kez de reyting tuzağına yenik düştü. Daha çok görünmek ve daha çok kişiye ulaşmanın cezbedici yanı ekranlarda magazin malzemesi hâline gelebilecek durumların yaşanmasına, dinî içeriklerin yüzeyselleşmesine ve derinliksiz din anlatımına zemin hazırladı. Aslında televizyon izleyicisi de bundan fazlasını beklemiyor. İzleyici açısından bir yemek programını izlemekle dinî bir yayını izlemek arasında fark yok. Çünkü televizyon programlarının içeriği ne olursa olsun eğlence ve vakit öldürme aracı olmaktan öteye geçemiyor.
Dinî Otorite Silikleşiyor
Programlarda yer alan diğer rutin içeriklerin arasına serpiştirilen dinî bilgiler medyanın herhangi bir içeriğinden farklı değil. Medya dinî içeriği imana götüren bilgiden çıkararak metaya, enformasyona, malumata dönüştürüyor. Turner’a göre dinî sembol, kavram ve pratiklerin mevcut tüketim düzeninde birer meta hâline gelmiş olması, popüler beğeni ve reyting kaygısı, dinî bilginin doğasına yönelik dönüştürücü etki yapıyor ve otorite kaymasına, bir başka ifade ile bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler, “geleneksel otoritelerin ve toplumsal meşruiyet kaynaklarının ortadan kalkmasına” yol açıyor. Tabii bu otorite kayması, geleneksel otoritede iletişim teknolojileriyle din etkileşiminin bir bozulma ve yozlaşmaya neden olduğu düşüncesiyle sonuçlanıyor. Kurumsal dinin ve kürsünün otoritesi yerini otoritelerin silikleşmesine ve bireysel dindarlığın artmasına, dinî içeriklerin tüketim ve magazin malzemesi hâline dönüşmesine bırakıyor.
Dinin medyatikleşmesinden dijitalleşmesine giden süreç internetin hayatımıza girmesi ile bambaşka bir boyut kazandı; yeni kavramlar, yeni dindarlık ve dini öğrenme biçimleri ortaya çıkardı.
Namaz aplikasyonları, kıble gösteren seccade, Kur’an okuyan kalem, zikirmatik gibi ibadet teknolojilerine çabucak adapte olan tekno dindarlar, dijital din dönemine geçerek teknolojinin bütün nimetlerinden sonuna kadar faydalandı. Bu dönem karşımıza “sanal din” olgusunu çıkardı. 1990’lı yılların ortalarından 2000’li yılların başlarına kadarki din içeriklerin internet ortamıyla buluşması sürecinde, “sanal din” kavramı yaygın olarak kullanıldı.
Bu yeni sanal din bize -hâlihazırda geleneksel dinde bulunan- dini öğrenme, yaşama gibi tecrübeleri vaat ederken ayrıca bunları kolaylaştırma, hızlandırma, dindarlığını gösterme, sorumluluğu azaltma, bağlılıklardan kurtulma gibi fazladan birçok avantaj da (!) sundu. Kimi dinî ritüeller de tüm dünyada dijital ortamın getirdiği imkânlarla uygulanmaya başladı. Televizyonlardan mevlit dinleyerek, cuma duasına iştirak ederek başlayan dinî ritüeller “bir tıkla” zekât vererek, Whatsapp ve Zoom uygulamaları üzerinden online hatim göndererek, dünyanın başka bir yerinde adak kurbanının kesilmesini Facetime üzerinden izleyip iştirak ederek devam etti.
Dinî İçeriğin Metalaşması
Dijital dünyadaki hız tüm bunlara daha çabuk ulaşmamızı sağladı fakat hız “doğru” olanı belirlemede bir kriter hâline geldi. Bu yeni bilişim teknolojileri, âdeta kendine has bir dil, kültür ve ahlak anlayışı oluşturarak, hem “gerçeklik algısı”nı hem de insanın dinle kurduğu ilişki ve dinî bilgi edinme yöntemlerini de değiştirdi. İslam medeniyetinde bilginin ulaştırılmasında merkezî konumda olan insan (âlim/ârif) unsurunun devreden çıkmasıyla bilgi kaynağı belirsizleşti, sanal ortama taşınan dinî bilgi enformasyona (malumata) evirildi. Bu aynı zamanda kişiye özel hükümlerin ortadan kalktığı, insanların âdeta robotmuşçasına belli sorulara belli cevaplar aldığı, manevi önderlerin değil sanal arama motorlarının hayata rehberlik ettiği, dijital dünyanın mutlak güç ve yol gösterici olarak kabul edildiği bir döneme geçildiğinin göstergesidir. Dijital dinin interaktif bir düzlemde gerçekleşmesi dini bilgi aktarımında dikey iletişimden yatay iletişime geçiş sağladı. Tekno dindar sadece dinleyen, izleyen konumundan çıkıp içeriğe etki eden bir pozisyona çekilmiş gibi görünse de aslında manipülasyona açık, bilgiye erişim noktasında doğru yöntem ve hakikatten uzak, kafası karışık ve yüzeysel hâle geldi. Dijital dünyada maruz kaldığı enformasyon sadece gerçeği taklit ediyordu ve tekno dindar bağlamından kopuk bu içeriklerle “bilgilendiğini” sandı.
Dolayısıyla dijital din de tıpkı medyatik din gibi dinî içeriği meta olarak karşımıza çıkarmakta, internetin dinî bilgiye ulaşmada sağladığı dijital kütüphanelere erişim, online vaaz gibi avantajlar da dezavantajların önüne geçememektedir.
Dijital Medyada Fenomen Vaizler
Kutsal ve tüketim ilişkisinin görünür olduğu kanallardan biri de dijital mecralardır. Bugün dindarlaşma tercihlerinin geçmiş çağlara nispeten kurumsal dinlerden uzaklaştığını ve bireyin anlam arayışı ve dünya tasavvurunu bireysel kimlik üzerinden inşa ettiği modern bir sürece geçildiğini söylemek mümkün. Böylece kitle iletişim araçlarıyla yeni bir dindarlaşmaya geçildiğini ve sosyal ağlar üzerinden spritüal bir ağ kurulduğunu söyleyebiliriz. Dijital medya ve dinin birbiriyle etkileşimlerinden birçok kavram, yeni deneyimler, din tecrübeleri ortaya çıkmaya başladı. Mesela dinin internet ortamına taşınması “new age” dinler denilen akımların daha çok yayılmasına, sanal cemaatler dediğimiz cemaatlerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Pandemi dönemi birçok sektör için âdeta yeni bir dünyanın başlangıcıydı. Bu dönemde eğitim, sağlık, gıda gibi birçok sektör başka yöntemlerle işleyişini sürdürmek zorunda kaldı. Uzaktan eğitim, online toplantı, online alışveriş artık hayatımıza hiç gitmeyecekmiş gibi yerleşti. Online din tecrübeleri de bundan nasibini aldı ve ilerleyen yıllarda bu durumun çok daha farklı boyutlarını göreceğimiz bir gerçek.
Vaazlar tıpkı dünyanın birçok yerinde sosyal medya platformlarında popüler hâle gelmiş durumda. Birçok vaiz kendi sosyal medya hesaplarından derslerine devam ederken dinî kurum ve STK’lar da kendi sosyal medya hesaplarından vaazlara yer veriyor. 2020 ramazanında online mukabeleler, Whatsapp’tan tertip edilen hatimler devam ederken özellikle Instagram genellikle kadınların ilgiyle takip ettiği bir vaaz platformu olarak işlev gördü. Bazı vaize hesapları ise yayınlarını sadece kadın takipçilere açtı. Böylece Instagram’da haremlik/selamlık kaidelerine de hassasiyet gösterilmiş oldu.
Vaizlerin kullandığı sosyal medya platformlarından olan YouTube hem canlı yayınlar hem de daha önceden kaydedilmiş vaazlarla kitlelere ulaşmanın yolu olarak tercih ediliyor. YouTube’da bazı dernek, vakıf ve oluşumların kanallarına davet edilen vaiz ve vaizelerin yanı sıra kendi kanalını açarak vaazlarına devam eden hocalar da var. Vaizler artık bu ortamları kendi tekkeleri olarak kullanmakta, özellikle gençlere ulaşmanın yolunun buradan geçtiğini çok iyi bilmektedir. Çoğu zaman dinî bilgi vermek gibi masum çizgide kalmayan birçok hesap ise illegal dinî örgütlenmeleri, sapkın dinî oluşumların yaygınlaşmasını, dünyada gittikçe yayılmaya başlayan “new age” dinlerin hem bilgilendirme hem de ritüellerinin internet ortamına taşınmasına sebep oluyor.
Sanal Cemaatler, Yeni Arayışlar
Sanal cemaat kavramı, internet ortamındaki grup ya da toplulukları ifade etmektedir. Bu grubun üyeleri internet kullanıcıları sosyal medya, forum siteleri, web siteleri, haber grupları aracılığıyla bir araya gelirler ve grup kimliği kazanırlar. Geleneksel bir cemaatin üyesi olabilmek için bireylerin birçok ilgi alanına sahip olması gerekirken sanal bir cemaatin üyesi olabilmek için bir tek ortak ilgi alanı yeterli olabilir.
Bu sanal cemaatleri sadece dinî kaynaklı göremeyiz, elbette birçoğu dinî argümanlarla varlığını sürdürüyor ama tekno-dijital kültürde cemaat algısı çoğullaşıp çeşitlenebiliyor. “YouTuber”ların her dediğini hakikat yerine koyan, efsunlanmış gibi onları izleyen, dinleyen, sadece sanalda değil mücessem mekânlardaki etkinliklerinde de yerini alan, birbirlerini hiç tanımayan milyonlarca cemaat mensubu bulunuyor. Buna sözlükler ve forumlar gibi platformlarda bir araya gelen internet kullanıcıları da rahatlıkla eklenebilir.
Yeni cemaatlerin genel yapısı böyledir; küresel medeniyet gibi belirgin bir başı, kadrosu, merkezi, mekânı yoktur. Örgütlenmeler, siyasi davranış biçimleri, birliktelikler sanal paylaşımlarla organize olabiliyor. Tabii bir farkla: Artık klasik cemaatlerden ayrışan şekilde hiyerarşiler kayboluyor, etkileşimlerdeki yoğunluk, kimliksizlik, menşe kaybı bir başı, sorumluluğu üzerine alacak otoriteyi de gözlerden siliyor. Tekno-dijital cemaatin hiyerarşisiz birlikteliği kanaat mühendisliğinin sonucunda kuruluyor.
Bauman’a göre gerçek hayatta olduğu gibi dijital cemaatlerde de inşa edilmiş totem ve tabular vardır. Bu zihnen kabul edilmiş totem ve tabular cemaat üyelerini diğer cemaatler ve onların habituslarından ayıran sınırlar mekanizması olarak işler. Bu süreçte cemaat liderleri sahip oldukları simgesel repertuarı kullanarak yeni bir cemaat kimliği ve bağlılığı yaratırlar. Bu duruma örnek olarak sözlük yazarları verilebilir.
Bu sanal cemaatler sizden bir bağlılık istememekte ama size manevi bir arınma, aynı zamanda bir aidiyet sunmaktadır. Bu öyle bir aidiyettir ki hem sizden bir şey beklemez hem de size manevi arınmanın, bir kimliğe kavuşmanın konforunu sunar. İnsanlar artık inanmak isterken kurumlara bağlanmaktan kaçıyorlar, kurumsallaşmış dinler onlara sorumluluk yüklüyor, hayatlarına müdahale eden bir din değil, sorularına net cevaplar alabilecekleri hatta kimi zaman başka inanışlarla harmanlanmış, ezoterik inanışlarla soslanmış bireysel inanç tecrübelerine yöneliyorlar. Dolayısıyla din yine “şey”leşiyor ve tüketim malzemesi hâline dönüşüyor. Fenomen vaizler de bu pazarda kendi ürünlerini satan, etkileşimi artırmak ve pazar tezgahına müşteri çekmek için bağıran pazarlamacılara dönüşüyor.