'ABD'

“Müslüman Karşıtı Vakalar 11 Eylül Sonrasında 3 Kat Arttı”

CAIR Araştırma ve Savunma Koordinatörü Ansari, 11 Eylül saldırılarının ardından Müslüman karşıtlığının nasıl üretildiği ve yayıldığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İslamofobi @Shutterstock değişiklikler: Perspektif

ABD’de en büyük Müslüman sivil haklar örgütü olan Amerikan-İslam İlişkileri Konseyinin (CAIR) Araştırma ve Savunma Koordinatörü Ammar Ansari, ülkedeki Müslüman karşıtı vakalara ilişkin, “1995’ten bugüne kadarki verilere baktığımızda, aldığımız şikayet sayısı 11 Eylül saldırılarını takip eden yıllardan üç kat daha fazla.” dedi.

“ABD’de Müslüman Karşıtlığı Kurumsallaştırıldı, Araçsallaştırıldı ve İçselleştirildi”

Ansari, CAIR olarak 1995’ten bu yana Müslümanların şikayetlerini belgelediklerini belirterek, “Yeni çıkan sivil haklar raporumuzda ilk kez toplam şikayet sayısında düşüş, özellikle de yüzde 23’lük önemli bir düşüş gözlemledik. Bunu cesaret verici bulmakla birlikte 1995’ten bugüne kadarki verilere baktığımızda aldığımız şikayet sayısı 11 Eylül saldırılarını takip eden yıllardan üç kat daha fazla.” ifadesini kullandı.

Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) her yıl yayımladığı nefret suçu istatistiğine atıf yapan Ansari, “ABD’de Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarının 11 Eylül saldırılarından hemen sonra arttığını ve hâlâ artış eğiliminde olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.

Ansari, ABD’de Müslüman karşıtlığının ırkçılık üzerine inşa edildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

ABD‘de İslamofobi kurumsallaştırıldı, araçsallaştırıldı ve içselleştirildi. Bunu ortaya koyan örneklerden bazıları şunlar; 11 Eylül’den kısa süre sonra çıkarılan Vatanseverlik Yasası, (eski ABD Başkanı Barack) Obama yönetiminin asılsız İslamofobik algılar üzerinden özellikle Müslümanları hedef alan CVE (Şiddet İçeren Aşırıcılıkla Mücadele) programı, ayrıca (eski ABD Başkanı Donald) Trump yönetiminin göreve gelir gelmez çıkardığı ve ABD Başkanı Joe Biden yönetimi tarafından yürürlükten kaldırılana kadar uygulanan Müslüman göçmen yasağı.”

Müslüman karşıtlığının politikacılar, Müslüman karşıtı aktivistler, düşünce kuruluşları ve medya tarafından belirli gündemler üzerinden araçsallaştırıldığını kaydeden Ansari, “Trump’ın 2015’teki Başkanlık kampanyasının ilk günlerinde, ülkeyi bölmek ve başkanlığı kazanmak için strateji olarak gördüğü ‘İslam bizden nefret ediyor’ gibi şeyler söylemesi bunun klasik örneği.” şeklinde konuştu.

İzleme Listesi Gibi Yapısal İslamofobi Politikaları

Ansari, ABD’de Müslüman karşıtı politika ve uygulamaların 11 Eylül saldırılarından önce de olduğunu ancak yeni olgu olarak yaygınlaşmasının terör saldırılarından sonra gerçekleştiğini aktararak, “11 Eylül’den sonra milyonlarca masum insanı dinleri ve dinî veya etnik algıları temelinde hedef alan ABD Ulaştırma Güvenliği İdaresi (TSA) izleme listesi gibi yapısal İslamofobi politikaları ortaya çıktı.” diye konuştu.

CAIR’ın ulaştığı 2019’a ait izleme listesindeki isimlerin yüzde 98,3’ünün Arap ya da Müslüman olduğunu dile getiren Ansari, “Kendilerini bu listede bulan insanların çoğu masumdu. Listede 7 yaşında çocuklar bile adları Muhammed ya da Ali gibi çok yaygın Müslüman isimleri olduğu için karşımıza çıktı. Bunlar, izleme listesinde gördüğümüz en yaygın isimlerden bazıları.” dedi.

11 Eylül’den sonra din özgürlüğünün Müslümanlardan alındığına işaret eden Ansari, gerek istihdam gerekse eğitimde pek çok Amerikalı Müslümanın dinlerini yaşamakta anayasal haklarından mahrum bırakıldığını söyledi.

“Müslümanlar Geri Kalmış ve Amerikan Değerleriyle Uyumsuz Tasvir Eiliyor”

Ansari, ABD’de Müslüman karşıtlığını değerlendirirken, Amerikan zihinlerindeki İslam ve Müslüman algısının da bilinmesi gerektiğinin altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:

“Müslümanları ya da İslam’ı ‘doğası gereği’ şiddet yanlısı olarak görüyorlar. Ayrıca Müslümanları ve İslam’ı geri kalmış görüp, çoğu zaman Amerikan değerleriyle uyumsuz tasvir ediyorlar. Müslümanların ABD’nin ahlaki vatandaşları olmamakla suçlandığı ve bu nedenle onlara şüpheyle yaklaşılması gerektiğini savunan pek çok vaka görüyoruz.”

Amerikan medyasının ülkedeki Müslüman algısı ve nefret söylemi üzerindeki etkisine de değinen Ansari, “En çok izlenen ulusal kanallardan Fox News gibi bir kanalın, hatalı ve çarpıtılmış İslamofobik anlatıları sürekli öne sürdüğü ortamda, kanalın etkileyiciliği konusunda aksini iddia etmek zor. Sıradan Amerikalılar için ulusal medya, ülkedeki İslam ve Müslümanlar hakkındaki en büyük bilgi kaynağı.” diye konuştu.

Ansari, medyada verilen mesajların içeriğine ilişkin “Bu mesajlar, Müslümanların maruz kaldığı ‘insanlaşmanın karanlık psikolojisi’ olarak adlandırılan ve Müslümanların diğer herkesten daha az insan olduğunu savunan fikir üzerinde inanılmaz derecede etkili ancak bu tür insanlıktan çıkarma kampanyaları sadece Müslümanlara değil, tüm Amerikalılara karşı tehlikeli politikaları ve yasaları meşrulaştırıyor.” değerlendirmesi yaptı.

“Müslümanların Irksallaştırılması, Hem Müslümanlara Hem de Gayrimüslimlere Zarar Veriyor”

ABD’de Müslümanların görünümleri üzerinden ırksallaştırıldığından bahseden Ansari, şunları aktardı:

“Medyada Müslümanlar genellikle Arap ya da Güney Asyalı biçiminde ırksallaştırma ve bu şekilde diğer Müslümanlar görünmez kılınıyor. Unutmayın ki Müslümanlar ABD’de ırksal çeşitliliği en fazla olan dinî gruptur. ABD’deki Güney Asyalı bir Müslüman ile siyahi bir Müslüman karşılaştırıldığında her ikisi de din temelinde benzer ayrımcılıkla karşılaşıyorken, ırksal kimliklerinin onları ABD’de siyah karşıtı ırkçılık gibi farklı sistemik ve kişiler arası ayrımcılık biçimlerine maruz bırakabileceğini bilmeliyiz.”

Ansari, bu durumun sadece Müslümanları değil gayrimüslimleri de etkilediğini kaydederek , “Irksallaştırmanın sonucu olarak Müslüman olmayan toplulukların bile İslamofobi tarafından hedef alındığını görüyoruz. 11 Eylül’den sonra nefret cinayetine kurban giden ilk kişi, Arizona’da yaşayan Pencap asıllı ABD’li Sih Balbir Singh Sodhi’ydi ve saldırgan tarafından ‘Arap görünümlü’ şeklinde fişlenmişti.” dedi.

Bugün ABD’de Müslüman karşıtı şiddet veya nefret söylemi olaylarının hâlâ eksik bildirildiğini belirten Ansari, sözlerini şöyle tamamladı:

“Berkeley Ötekileştirme ve Aidiyet Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre ABD’de İslamofobik olaylara maruz kalan Müslümanların yüzde 87,5’i bunu yetkililere bildirmiyor. Bir üniversiteden çıkan ve Müslümanların yüzde 87,5’inin kendilerine yönelik İslamofobik olayları bildirmediğini ortaya koyan bu istatistik, ABD’deki Müslüman karşıtı saldırıların ve olayların gerçek doğasını hâlâ bilmediğimizi gösteriyor.” (AA)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler